Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Dünyayı Değişime Zorlamak

“ Her türlü değişim acı verir; çünkü yeni uğruna eski geride bırakılır” Osho     Bugün coronaya özel yedinci yazımızla yeniden beraberiz. Üzgünüm ama sanırım corona yazıları bir müddet daha gündemde kalacak. Çünkü dünyayı değişime zorlayanlar işin peşini öyle kolay kolay bırakmayacaklar. Öncelikle bu konuda iki şeyi birbirinden ayrı tutmak gerekir. Salgınla mücadele ayrı, salgını bahane edip, yeni bir dünya düzeni kurmak isteyenlerle mücadele etmek ayrıdır. Ulus devletler bir taraftan biyolojik saldırıları göğüslerken, diğer taraftan da kendi varlığını tehdit eden bu görünmeyen virüs lobisiyle baş etmek durumunda.    Hemen hemen iki ay evde kaldık. Bu süre içerisinde farklı alışkanlıklar geliştirdik. Ramazan ayı da böylece sessiz sedasız aradan çıktı. Camiler kapalıydı. Bayram karantina altında ziyaretsiz geçti. Ama Hatipoğlu her gün ekranlardaydı. Hatipoğlu adı geçtiğinde aklıma hemen o meşhur “ Hocam sakız çiğnemek orucu bozar mı?” sorusu gelir. Bu soru artık klasikleşmiştir, Corona falan dinlemez muhatabını mutlaka bulur. Ancak öyle sezinliyorum ki corona ile birlikte bu meşhur sakız sorusunu tahtından indirecek, yepyeni bir sorumuz olacak. Merak ettiniz tabii. ‘Bizden ayrılmayınız az sonra’ demeyeceğim. Yeni sorumuz anında geliyor, sıkı durunuz. “ Hocam deniz suyundan virüs bulaşır mı?” İşte bu… Soruya kendinizi alıştırın derim ben. Elbette sorunun muhatabı bu kez Prof. Hatipoğlu değildir. Ama Prof. Mehmet Ceyhan’a pek yakışır doğrusu.   Bu sene, ilkbahar ayını doğanın uyanışını çok fark edemeden geçti. Yaz geldi çattı. Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi? Diziler birer birer çekildi ekranlardan. Yerine bazı eski diziler ve sinema filmleri kondu. Bu arada Hekimoğlu dizisinin eski bölümlerini yeniden izledim. Başrolde Timuçin Esen harika bir performans sergiliyor. Sırf onun için bakmaya değer Hekimoğlu’na. Corona günlerinde daha çok güldürü tarzında sinema filmleri izledik. Doğrusu da buydu. Sıkıntılı günlerde tabii ki güldürü iyi gelir. Güldürü denince de Kemal Sunal sürekli başlardadır ki kanallar da öyle yaptı. Her derde deva, hiçbir dönem eskimeyen bir Kemal Sunal var. Milletin sosyolojisini de psikolojisini de tam on ikiden yakalamış onun filmleri…Günümüzde de oğul Ali Sunal bu trendi sürdürüyor. Güldür Güldür Şov ile…   Farkındayım ana konumuz coronadan biraz uzaklaşır gibi oldum. Ama merak etmeyin! Biz onu bıraksak da o bizi bırakmaya hiç niyetli değil. Döner dolaşır yine coronamıza geliriz. Alıştık bi kere onunla yaşamaya…Zor günler literatüre birçok sözcük ve kavram kazandırdı. En yaygın kullanılanı ‘sosyal mesafe’ oldu. Sosyal mesafe artık ekmek kadar, su kadar parçasıdır hayatın. Fakat o da ne? İtirazlar var…Efendim sosyal mesafe yerine fiziksel mesafe demeliymişiz. Bu daha doğru bir ifade imiş. Evet, bence de daha doğru bir ifade.  Ancak millet hangisini benimsemişse, kullanıma sokmuşsa odur, kalıcı olan. Geçmişten günümüze hep böyle değil midir? Yerleşen sözcük ve kavramlar kalır. Diğerleri, konunun uzmanlarının(!) nafile çabalarına amadedir sadece.       Evet ne diyorduk? ‘Dünyayı değişime zorlamak’ diyorduk. Değişim öyle kolay kolay gelmez. Mücadele, süreç, konjonktür meselesidir değişim. Bilimi din olarak gören, teknolojiyi sihir olarak kullanan küresel bir güç var. Adına ne derseniz deyin! Bu gücün varlığı ve taraftarları dünya sathına yayılmış. Paraları ve adanmışlıkları var. Değişim, çoğu zaman krizlerle, savaşlarla gelir. Ancak yine bilinir ki savaşlar büyük yıkımlar yaratır. Bu güne değin topla, tüfekle yapılanı şimdi, fiziki yıkım bypass edilerek virüs saldırısı ile yapılmak isteniyor. Buradaki amaç az yıkımla, korku salarak, gözdağı vererek sonuca ulaşmak. Ta ki istenilenler gerçekleşene değin.  Onun içindir ki salgının ikinci üçüncü dalgalarından bahsediliyor. İnsanlık ciddi bir sınavla karşı karşıya. Dijital dünyanın temsilcileri ile gelenekçi dünyanın temsilcileri karşı karşıya. Sıradan yurttaşın derdi ‘deniz suyundan virüs bulaşır mı bulaşmaz mı?’ iken. Yüksek rakımlı yerlerde başka hesaplar dönüyor…  
Ekleme Tarihi: 27 Mayıs 2020 - Çarşamba

Dünyayı Değişime Zorlamak

“ Her türlü değişim acı verir; çünkü yeni uğruna eski geride bırakılır” Osho

 

  Bugün coronaya özel yedinci yazımızla yeniden beraberiz. Üzgünüm ama sanırım corona yazıları bir müddet daha gündemde kalacak. Çünkü dünyayı değişime zorlayanlar işin peşini öyle kolay kolay bırakmayacaklar. Öncelikle bu konuda iki şeyi birbirinden ayrı tutmak gerekir. Salgınla mücadele ayrı, salgını bahane edip, yeni bir dünya düzeni kurmak isteyenlerle mücadele etmek ayrıdır. Ulus devletler bir taraftan biyolojik saldırıları göğüslerken, diğer taraftan da kendi varlığını tehdit eden bu görünmeyen virüs lobisiyle baş etmek durumunda. 

  Hemen hemen iki ay evde kaldık. Bu süre içerisinde farklı alışkanlıklar geliştirdik. Ramazan ayı da böylece sessiz sedasız aradan çıktı. Camiler kapalıydı. Bayram karantina altında ziyaretsiz geçti. Ama Hatipoğlu her gün ekranlardaydı. Hatipoğlu adı geçtiğinde aklıma hemen o meşhur “ Hocam sakız çiğnemek orucu bozar mı?” sorusu gelir. Bu soru artık klasikleşmiştir, Corona falan dinlemez muhatabını mutlaka bulur. Ancak öyle sezinliyorum ki corona ile birlikte bu meşhur sakız sorusunu tahtından indirecek, yepyeni bir sorumuz olacak. Merak ettiniz tabii. ‘Bizden ayrılmayınız az sonra’ demeyeceğim. Yeni sorumuz anında geliyor, sıkı durunuz. “ Hocam deniz suyundan virüs bulaşır mı?” İşte bu… Soruya kendinizi alıştırın derim ben. Elbette sorunun muhatabı bu kez Prof. Hatipoğlu değildir. Ama Prof. Mehmet Ceyhan’a pek yakışır doğrusu.

  Bu sene, ilkbahar ayını doğanın uyanışını çok fark edemeden geçti. Yaz geldi çattı. Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi? Diziler birer birer çekildi ekranlardan. Yerine bazı eski diziler ve sinema filmleri kondu. Bu arada Hekimoğlu dizisinin eski bölümlerini yeniden izledim. Başrolde Timuçin Esen harika bir performans sergiliyor. Sırf onun için bakmaya değer Hekimoğlu’na. Corona günlerinde daha çok güldürü tarzında sinema filmleri izledik. Doğrusu da buydu. Sıkıntılı günlerde tabii ki güldürü iyi gelir. Güldürü denince de Kemal Sunal sürekli başlardadır ki kanallar da öyle yaptı. Her derde deva, hiçbir dönem eskimeyen bir Kemal Sunal var. Milletin sosyolojisini de psikolojisini de tam on ikiden yakalamış onun filmleri…Günümüzde de oğul Ali Sunal bu trendi sürdürüyor. Güldür Güldür Şov ile…

  Farkındayım ana konumuz coronadan biraz uzaklaşır gibi oldum. Ama merak etmeyin! Biz onu bıraksak da o bizi bırakmaya hiç niyetli değil. Döner dolaşır yine coronamıza geliriz. Alıştık bi kere onunla yaşamaya…Zor günler literatüre birçok sözcük ve kavram kazandırdı. En yaygın kullanılanı ‘sosyal mesafe’ oldu. Sosyal mesafe artık ekmek kadar, su kadar parçasıdır hayatın. Fakat o da ne? İtirazlar var…Efendim sosyal mesafe yerine fiziksel mesafe demeliymişiz. Bu daha doğru bir ifade imiş. Evet, bence de daha doğru bir ifade.  Ancak millet hangisini benimsemişse, kullanıma sokmuşsa odur, kalıcı olan. Geçmişten günümüze hep böyle değil midir? Yerleşen sözcük ve kavramlar kalır. Diğerleri, konunun uzmanlarının(!) nafile çabalarına amadedir sadece.    

  Evet ne diyorduk? ‘Dünyayı değişime zorlamak’ diyorduk. Değişim öyle kolay kolay gelmez. Mücadele, süreç, konjonktür meselesidir değişim. Bilimi din olarak gören, teknolojiyi sihir olarak kullanan küresel bir güç var. Adına ne derseniz deyin! Bu gücün varlığı ve taraftarları dünya sathına yayılmış. Paraları ve adanmışlıkları var. Değişim, çoğu zaman krizlerle, savaşlarla gelir. Ancak yine bilinir ki savaşlar büyük yıkımlar yaratır. Bu güne değin topla, tüfekle yapılanı şimdi, fiziki yıkım bypass edilerek virüs saldırısı ile yapılmak isteniyor. Buradaki amaç az yıkımla, korku salarak, gözdağı vererek sonuca ulaşmak. Ta ki istenilenler gerçekleşene değin.  Onun içindir ki salgının ikinci üçüncü dalgalarından bahsediliyor. İnsanlık ciddi bir sınavla karşı karşıya. Dijital dünyanın temsilcileri ile gelenekçi dünyanın temsilcileri karşı karşıya. Sıradan yurttaşın derdi ‘deniz suyundan virüs bulaşır mı bulaşmaz mı?’ iken. Yüksek rakımlı yerlerde başka hesaplar dönüyor…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.