Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Korona Fırsatçılarının Mersin’e Zararı

Korona ve pandemi olayında çok önemli bir felaketin en ağır dönemini geçirdik; salgın yavaş yavaş da olsa tamamen son bulacağa benziyor. Hem ülkemiz hem de kentimiz çok zor günler yaşadı. Maalesef ülkemizin yaşadığı her önemli krizde ortaya çıkan ve halkın paniğe kapılmasını sağlayan, halkı kışkırtan, Devleti suçlayan, Devleti küçük düşürmeye çalışan yalan bilgiler, sosyal medya paylaşımları bazı kişiler tarafından yapılır. Maalesef bu tür paylaşımları, söylemleri ve yalan yanlış söylentileri, güya muhalif bir sosyal ve politik yapı özelliği nedeniyle Mersin’de daha fazla duyarız. Herkesin korku içinde olduğu koronanın en yoğun olduğu zamanlarda, kentimizde de gerçek olmayan toplu mezar görüntüleri, asılsız rakamlar yayınlandı. Ayrım gözetmeden herkesin tehdit altında olduğu, psikolojik anlamda baskının dayanılmaz hale geldiği bu can pazarında, hâlâ kirli politik hesap peşinde yalan yanlış haber yaymak nasıl bir vicdansızlıktır! Zaten özellikle sosyal medya ortamında bu tür suç niteliğinde haber yayanlar hakkında hızla gereğinin yapıldığını biliyoruz; ama bu ruh hastalarının kaç kişiye manevi zarar verdiğini de bir düşünmek gerekir. Bu asılsız haber ve söylentiler maalesef halkımızın panik ve korkuya kapılmasını sağladı. Bu kişiler bundan kirli de olsa siyasi bir rant sağlamaya çalıştılar. Devlete karşı asılsız haberler çıkardılar. Devlet büyüklerini küçültücü, aşağılayıcı paylaşımlarda bulundular. Az sayıda da olsa bunu en yakınımızdaki çevremizden de gördük. Aslında hepimizin aynı gemide olduğunu ve felaketlerden ortak zarar göreceğimiz gerçeğini göremediler. Siyasi görüş ayrılıkları elbette olağandır ve evet, en sert muhalefet de olağandır; ama insanların can pazarında çırpındığı, salgının zaten insan psikolojisi ve sosyo-ekonomik hayatı üzerinde dayanılmaz baskısının olduğu şu ortamda nasıl bir kötücül ruh halidir bu ve ne umut edilir? Anlamak mümkün değil! Çok insanımız ölse, hastalık toplumu kırıp geçirse sanki daha mutlu olacaklar! Bu hastalıklı ruhun politikayla, toplumla, insanla ve ülkeyle değil, kendi iç dünyasıyla, ahlâkı ve vicdanıyla sorunu vardır. Bu kötücül ruhların insanı, hayatı, devleti ve toplumu sevmemek gibi bir iç yarası vardır. Kamusal bir suç olmanın da ötesinde yazıktır, ayıptır ve günahtır… *                     *                     * Günlük olarak Avrupa basınını takip ederim. Benim gibi uzun yıllar ülkemizin güçlü olmadığı günlerde yurt dışında bulunmuş ve hala o günlerin ezikliğini hissedenler, ülkemizin bugünlerdeki gibi yurt dışı başarılarının görmezden gelinmesine ve yok sayılmasına tahammül edemezler. Dünyanın takdir ettiği bu büyük başarı dahi yine bu kesimler tarafından görmezden gelindi. Yine hem Belediyeyi hem de Valiliği eleştiren, iki kurumun arasını açmaya çalışanlar da oldu. Korona günleri boyunca bu kişilerle mücadele ettik.   Maalesef ülkemizin kriz içerisinde bulunduğu dönemlerde ülke aleyhinde bu tür çabalarda bulunulması ilk olmamıştır.   Gezi Olaylarını hatırlayalım: Mersin’den bazı fahri konsolosların halkı direnişe çağıran paylaşımlarını hatırlıyorum. İyi niyetle başlayan bir çevreci hareketin kentimizden de yapılan destekle ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gördük. Gezi olaylarında bu kişilere karşı mücadele ettik.   15 Temmuzda yine aynı kesimlerin, darbeye kahramanca karşı çıkanlara karşı “abartmayalım” şeklindeki paylaşımları vardı. Mersin’de günlerce meydanlarda toplanıp olayı lanetleyenlere karşı tepki gösterenler oldu. Bu sefer de onlarla mücadele ettik.   Mersin’e yapılacak tüm yatırımlara karşı çıkan Greenpeace gibi çevre örgütleri ile Alman Vakıfları … hatta Tarsus’a kadar gelen Yeşiller Partisi yöneticileri vardı. Onlarla  mücadele ettik.   Aslında bir de kentin gelişmesini istemeyen, bu tür muhalif çabalara katkı sağlayan kenti geliştirmeyenler grubu var. Sadece kendi rantlarını düşünür ve kentin gelişmesini istemezler. Bunlarla da mücadele ettik.   Krizin sonunda çok önemli ekonomik hasarları, tüm dünya yanında, daha sınırlı da olsa hem ülkemizde hem de kentimizde görülecektir. Aslında Mersin tüm krizlerden ekonomik anlamda asla etkilenmemesi gereken bir kenttir.   Neredeyse 10 yıldır sürekli yazılarımda tekrarladığım bir bölüm var:   Eşsiz Doğal Güzellikleri, Denizi, Sayısız zengin tarihi Eserleri, Verimli Tarım Arazileri, Akdeniz’in En Eski Antik Limanı, Krater Gölleri, Irmakları,  Zengin Bitki Örtüsü,  Kuş Cenneti, Şelaleleri, Ormanları, Su kaynakları, Yaylaları olan… Limanı, Serbest Bölgesi, Demiryolu, Otoyol Bağlantıları, Organize Sanayi Bölgesi, Şehir Hastanesi, Modern Spor Tesisleri, 25 bin kişilik Stadyumu, Opera ve Balesi, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu bulunan… Sosyolojik yapısı, gelişim potansiyeli, coğrafî konumu ve geleceğe ilişkin ekonomik vaatleri nedeniyle stratejik bir öneme sahip Türkiye’nin Ortadoğu’ya ve Afrika’ya açılan kapısı ve ticaret merkezi olabilecek… Geleneksel Hoşgörü Kültürü ve herkesi kabullenme özelliğinde bir kenttir Mersin.    Tüm bunlara sahip büyük bir hazinenin üzerinde bulunan Mersin’in hala gelişememiş ve bu zenginliklerden faydalanamamış olmasını kabullenmek mümkün değil. Lütfen bunun nedenini sizde düşünün ve sorgulamaya çalışın. Sonuçta bu kentte yaşayan herkes kaybediyor. Biz bunun sebeplerini bulduk. Maalesef kentin köşe noktalarında oturan ve yalnızca kentin rantını düşünen bir mutlu azınlık bu kentin önünü tıkadı, gelişmesini engelledi, yatırımlara karşı çıktı ya da geciktirdi. Mersin olduğu gibi kalmalı, onlar da konumlarını  ve siyasi ve maddi güçlerini muhafaza etmeliydiler. Bir şekilde hem kentin yalnızca rantını düşünen bu kişiler, yatırımların engellenmesine uğraşan çevre örgütleri ve yabancı vakıflar, saf çevreci duygularla ya da siyasi rant sağlama amacında olanlar ve ülkenin her kriz döneminde gündemde olanlar maalesef hep birlikte bu kentin kalkınamamasına sebep oldular.   Şimdi bu kişilerin bir kısmı artık bu kentin gündeminde değiller; fakat hala  onların uzantıları, geride bıraktıkları küçük menfaat çevreleri yine bu çabayı  cılız da olsa sürdürüyorlar.   Kentin gelişememesinin şifrelerini çözüp tüm bunlarla mücadele sonunda tabii ki birçok zorlukla karşılaşacağınız muhakkaktır. Tehdit edilirsiniz, şantajla karşılaşırsınız, asılsız iftiralara maruz kalırsınız, hakkınızda çeşitli yalan haberler yapılır, mahkemelerle uğraşırsınız. Yine bu yazıdan sonra benzer tepkilerle karşılaşılacaktır. Ama önemli olan kentimizin sahip olduğu zenginliklerden yararlanabilmesi, Devletimizin ve toplumumuzun güçlü olması ve bu gücünü yatırımlarla kentimize yansıtmasıdır.   Mersin’de fakirliğin, açlığın olmaması, insanların refah içinde yaşamaları, ekonomik durumlarının iyileşmesi umudumuzdur.   Umuyorum ki halkımız daha bilinçlenir, gerçeklerin farkına varır, 2 milyon hemşerimizin geleceği ile oynayan bir avuç mutlu azınlık ve bunların dar çevrelerindeki küçük menfaatçilerden, siyasi rantçılardan, krizlerden beslenenlerden kurtulunur ve artık güçlerini kaybeden bu kişilere de özellikle kentin dinamikleri, siyasetçileri ve yöneticileri değer ve fırsat vermezler... Özellikle de birlik, beraberlik, yardımlaşma, yaraların sarılması gibi duygularla ancak zorlukları aşabileceğimiz bugünlerde…    HARUN ARSLAN.....15 Haziran 2020    
Ekleme Tarihi: 15 Haziran 2020 - Pazartesi

Korona Fırsatçılarının Mersin’e Zararı

Korona ve pandemi olayında çok önemli bir felaketin en ağır dönemini geçirdik; salgın yavaş yavaş da olsa tamamen son bulacağa benziyor.

Hem ülkemiz hem de kentimiz çok zor günler yaşadı.

Maalesef ülkemizin yaşadığı her önemli krizde ortaya çıkan ve halkın paniğe kapılmasını sağlayan, halkı kışkırtan, Devleti suçlayan, Devleti küçük düşürmeye çalışan yalan bilgiler, sosyal medya paylaşımları bazı kişiler tarafından yapılır.

Maalesef bu tür paylaşımları, söylemleri ve yalan yanlış söylentileri, güya muhalif bir sosyal ve politik yapı özelliği nedeniyle Mersin’de daha fazla duyarız.

Herkesin korku içinde olduğu koronanın en yoğun olduğu zamanlarda, kentimizde de gerçek olmayan toplu mezar görüntüleri, asılsız rakamlar yayınlandı. Ayrım gözetmeden herkesin tehdit altında olduğu, psikolojik anlamda baskının dayanılmaz hale geldiği bu can pazarında, hâlâ kirli politik hesap peşinde yalan yanlış haber yaymak nasıl bir vicdansızlıktır! Zaten özellikle sosyal medya ortamında bu tür suç niteliğinde haber yayanlar hakkında hızla gereğinin yapıldığını biliyoruz; ama bu ruh hastalarının kaç kişiye manevi zarar verdiğini de bir düşünmek gerekir.

Bu asılsız haber ve söylentiler maalesef halkımızın panik ve korkuya kapılmasını sağladı.

Bu kişiler bundan kirli de olsa siyasi bir rant sağlamaya çalıştılar.

Devlete karşı asılsız haberler çıkardılar.

Devlet büyüklerini küçültücü, aşağılayıcı paylaşımlarda bulundular.

Az sayıda da olsa bunu en yakınımızdaki çevremizden de gördük.

Aslında hepimizin aynı gemide olduğunu ve felaketlerden ortak zarar göreceğimiz gerçeğini göremediler.

Siyasi görüş ayrılıkları elbette olağandır ve evet, en sert muhalefet de olağandır; ama insanların can pazarında çırpındığı, salgının zaten insan psikolojisi ve sosyo-ekonomik hayatı üzerinde dayanılmaz baskısının olduğu şu ortamda nasıl bir kötücül ruh halidir bu ve ne umut edilir? Anlamak mümkün değil!

Çok insanımız ölse, hastalık toplumu kırıp geçirse sanki daha mutlu olacaklar! Bu hastalıklı ruhun politikayla, toplumla, insanla ve ülkeyle değil, kendi iç dünyasıyla, ahlâkı ve vicdanıyla sorunu vardır.

Bu kötücül ruhların insanı, hayatı, devleti ve toplumu sevmemek gibi bir iç yarası vardır.

Kamusal bir suç olmanın da ötesinde yazıktır, ayıptır ve günahtır…

*                     *                     *

Günlük olarak Avrupa basınını takip ederim.

Benim gibi uzun yıllar ülkemizin güçlü olmadığı günlerde yurt dışında bulunmuş ve hala o günlerin ezikliğini hissedenler, ülkemizin bugünlerdeki gibi yurt dışı başarılarının görmezden gelinmesine ve yok sayılmasına tahammül edemezler. Dünyanın takdir ettiği bu büyük başarı dahi yine bu kesimler tarafından görmezden gelindi.

Yine hem Belediyeyi hem de Valiliği eleştiren, iki kurumun arasını açmaya çalışanlar da oldu.

Korona günleri boyunca bu kişilerle mücadele ettik.

 

Maalesef ülkemizin kriz içerisinde bulunduğu dönemlerde ülke aleyhinde bu tür çabalarda bulunulması ilk olmamıştır.

 

Gezi Olaylarını hatırlayalım: Mersin’den bazı fahri konsolosların halkı direnişe çağıran paylaşımlarını hatırlıyorum.

İyi niyetle başlayan bir çevreci hareketin kentimizden de yapılan destekle ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gördük.

Gezi olaylarında bu kişilere karşı mücadele ettik.

 

15 Temmuzda yine aynı kesimlerin, darbeye kahramanca karşı çıkanlara karşı “abartmayalım” şeklindeki paylaşımları vardı.

Mersin’de günlerce meydanlarda toplanıp olayı lanetleyenlere karşı tepki gösterenler oldu.

Bu sefer de onlarla mücadele ettik.

 

Mersin’e yapılacak tüm yatırımlara karşı çıkan Greenpeace gibi çevre örgütleri ile Alman Vakıfları … hatta Tarsus’a kadar gelen Yeşiller Partisi yöneticileri vardı.

Onlarla  mücadele ettik.

 

Aslında bir de kentin gelişmesini istemeyen, bu tür muhalif çabalara katkı sağlayan kenti geliştirmeyenler grubu var. Sadece kendi rantlarını düşünür ve kentin gelişmesini istemezler.

Bunlarla da mücadele ettik.

 

Krizin sonunda çok önemli ekonomik hasarları, tüm dünya yanında, daha sınırlı da olsa hem ülkemizde hem de kentimizde görülecektir.

Aslında Mersin tüm krizlerden ekonomik anlamda asla etkilenmemesi gereken bir kenttir.

 

Neredeyse 10 yıldır sürekli yazılarımda tekrarladığım bir bölüm var:

 

Eşsiz Doğal Güzellikleri, Denizi, Sayısız zengin tarihi Eserleri, Verimli Tarım Arazileri, Akdeniz’in En Eski Antik Limanı, Krater Gölleri, Irmakları,  Zengin Bitki Örtüsü,  Kuş Cenneti, Şelaleleri, Ormanları, Su kaynakları, Yaylaları olan…

Limanı, Serbest Bölgesi, Demiryolu, Otoyol Bağlantıları, Organize Sanayi Bölgesi, Şehir Hastanesi, Modern Spor Tesisleri, 25 bin kişilik Stadyumu, Opera ve Balesi, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu bulunan…

Sosyolojik yapısı, gelişim potansiyeli, coğrafî konumu ve geleceğe ilişkin ekonomik vaatleri nedeniyle stratejik bir öneme sahip Türkiye’nin Ortadoğu’ya ve Afrika’ya açılan kapısı ve ticaret merkezi olabilecek…

Geleneksel Hoşgörü Kültürü ve herkesi kabullenme özelliğinde bir kenttir Mersin. 

 

Tüm bunlara sahip büyük bir hazinenin üzerinde bulunan Mersin’in hala gelişememiş ve bu zenginliklerden faydalanamamış olmasını kabullenmek mümkün değil.

Lütfen bunun nedenini sizde düşünün ve sorgulamaya çalışın.

Sonuçta bu kentte yaşayan herkes kaybediyor.

Biz bunun sebeplerini bulduk. Maalesef kentin köşe noktalarında oturan ve yalnızca kentin rantını düşünen bir mutlu azınlık bu kentin önünü tıkadı, gelişmesini engelledi, yatırımlara karşı çıktı ya da geciktirdi.

Mersin olduğu gibi kalmalı, onlar da konumlarını  ve siyasi ve maddi güçlerini muhafaza etmeliydiler.

Bir şekilde hem kentin yalnızca rantını düşünen bu kişiler, yatırımların engellenmesine uğraşan çevre örgütleri ve yabancı vakıflar, saf çevreci duygularla ya da siyasi rant sağlama amacında olanlar ve ülkenin her kriz döneminde gündemde olanlar maalesef hep birlikte bu kentin kalkınamamasına sebep oldular.

 

Şimdi bu kişilerin bir kısmı artık bu kentin gündeminde değiller; fakat hala  onların uzantıları, geride bıraktıkları küçük menfaat çevreleri yine bu çabayı  cılız da olsa sürdürüyorlar.

 

Kentin gelişememesinin şifrelerini çözüp tüm bunlarla mücadele sonunda tabii ki birçok zorlukla karşılaşacağınız muhakkaktır.

Tehdit edilirsiniz, şantajla karşılaşırsınız, asılsız iftiralara maruz kalırsınız, hakkınızda çeşitli yalan haberler yapılır, mahkemelerle uğraşırsınız.

Yine bu yazıdan sonra benzer tepkilerle karşılaşılacaktır.

Ama önemli olan kentimizin sahip olduğu zenginliklerden yararlanabilmesi, Devletimizin ve toplumumuzun güçlü olması ve bu gücünü yatırımlarla kentimize yansıtmasıdır.

 

Mersin’de fakirliğin, açlığın olmaması, insanların refah içinde yaşamaları, ekonomik durumlarının iyileşmesi umudumuzdur.

 

Umuyorum ki halkımız daha bilinçlenir, gerçeklerin farkına varır, 2 milyon hemşerimizin geleceği ile oynayan bir avuç mutlu azınlık ve bunların dar çevrelerindeki küçük menfaatçilerden, siyasi rantçılardan, krizlerden beslenenlerden kurtulunur ve artık güçlerini kaybeden bu kişilere de özellikle kentin dinamikleri, siyasetçileri ve yöneticileri değer ve fırsat vermezler...

Özellikle de birlik, beraberlik, yardımlaşma, yaraların sarılması gibi duygularla ancak zorlukları aşabileceğimiz bugünlerde… 

 

HARUN ARSLAN.....15 Haziran 2020

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.