Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Arapça Tabelalar Tamam… Peki “ İngilizce, Fransızca, Rusça Tabelalar” ?

Daha önce de yaşandığı gibi, belediyelerimiz yine Arapça tabelaları sökme yarışına girdiler. Bunu da  “Türkçemizi korumak “ gibi, aslında hayatları boyu ilgisiz oldukları bir hassas gerekçenin arkasına sığınarak yapıyorlar. Şimdi, sakince düşünelim ve konuyu kendi karmaşık bağıntıları içinden anlamaya çalışalım. Öncelikle şu: Geçmişi çabuk unutuyoruz! Suriye savaşı öncesini hatırlayalım. Turizmde hiçbir ilerleme kaydedemeyen Mersin, sonunda Arap turistlerle tanışmıştı. Otobüslerle özellikle Suriye’den Arap turistler gelmeye başlamıştı. Mersin’de otelleri, restoranları dolduruyor ve çok fazla alışveriş yapıyorlardı. Mersinliler adeta Arapça afiş ve tabela asma yarışına girmişlerdi! Bu durum Suriye savaşına kadar sürdü. Ne kadar ilginç; o zaman istekle asılan ve ticari bir amaçla yayılan Arapça tabelalar… ve şimdi sökülen Arapça tabelalar! Bunun gerisinde, toplumsal bilinçaltında özellikle Araplara ve Arapçaya dönük ırkçı bir ötekileştirme var ve bu hastalıklı nefret suçu, özellikle sosyal –demokrat ve görece eğitim seviyesi yüksek kesimlerde yaygın… Bu nefret suçunun, bu hastalıklı tutumun bir siyasi program olarak da dillendirildiği malum. Göçmen meselesi konuşulur, sorunlar tartışılır ve çözüm aranır; ama konuyu bir nefret suçu düzeyine taşıyarak değil… Bu meselenin de aslında politik kutuplaştırılma ekseninde kurcalandığını aklı başında herkes biliyor.  Gelelim meselenin öbür yüzüne… Ruslar Mersin’e gelmeye başladılar. Ev satın alıyorlar, ev kiralıyorlar, tatillerini Mersin’de geçiriyorlar. Özellikle Mersin’in batı mahalleleri Rusça tabelalarla donatıldı; ama kimse sesini çıkartmadı. Gündelik yaşamımızda caddelerde gördüğümüz tabelalara bir bakalım. Çoğunluğu İngilizce ve biraz da Fransızca tabelalar. Yabancı isimli markalar ve bunların tabelaları. Bunlar içinde kimse sesini çıkarmıyor. Kimsenin, özellikle de belediyelerimizin Türkçeyi korumak gibi bir heyecanları yok! Mersin’in Batı kesiminde, mesela Pozcu ve Forum çevresinde bir dolaşın; tabelalar silme yabancı; Türkçeden bozma saçma kelimelerle dolu tabelalar ve… hemen istisnasız her yerde yabancı müzik… Bir tek iş yerinde Türkçe tek bir nota duyamazsınız. Bunu bir olgu olarak işaretliyorum ve kıyas için dikkat çekiyorum; dileyen dilediği müziği dinler ve buna da kısıt konulamaz. Ama özellikle Türkçeye, Türkçe müziğe bunca yabancılaşan bir toplumda; başta İngilizce olmak üzere bütün batı dillerinde tabelalar şehri ele geçirmişken, Arapçaya karşı bu  saldırı nedir? Şimdi kafamızı kaldıralım ve batı ülkelerine bakalım: Yüzbinlerce insanımızın yaşadığı Avrupa ülkelerini düşünün; her yerde binlerce Türkçe tabela; neredeyse kimi batı kentlerinde bazı mahalleler silme Türkçe tabelalarla dolu… Oralarda kimse bunlardan rahatsız değil; özellikle Almanya’da Hitler artığı bir küçük azınlık dışında kimse de yabancılardan nefret etmiyor.   Gelelim tekrar Suriyelilere… Her zaman söylediğimiz gibi, Mersin göçle gelen insanların kurduğu bir kent. Başta liman ve ticaret dolayısıyla Mersin’e gelenler bu kenti geliştirmişlerdir. Suriyeliler Mersin’e geldikleri zaman Büyükşehir Belediyesi’ne ve TURAB’a (Türk Arap İşadamları Derneği) Suriyelilerle ilgili bir çalışma yapıp, onların becerilerini değerlendirmelerini ve önemli yatırım yapabileceklere Mersin’de imkan sağlanmasını önermiştim. Ne Büyükşehir Belediyesi ne de TURAB bu konu ile ilgilendi. Yalnızca tek bir örnek vereceğim: Mersin’de imkan sağlanamayan bir Suriyeli, Fransa’da Paris yakınlarında bir defne sabunu fabrikası kurdu. Bu gibi birçokları yurtdışına gitse de, şu anda Mersin’de ciddi katma değer ve istihdam sağlayan bir çok Suriyeli  işletme var. Bir çoğumuzun  ailesinin başka illerden hatta başka ülkelerden geldiğini unutmayalım.   Göçle gelen insanların kurduğu barış, huzur ve en önemlisi hoşgörü kenti Mersin’e bu durum ne kadar yakışıyor. Suriyeli kardeşlerimiz şimdilik bizim misafirimizdir; kentin sosyal ve ekonomik hayatına ciddi olumlu etkileri vardır. Arapça tabelaların söküldüğü Mezitli başta olmak üzere, Suriyeli göçmenlerin ekonomiye katkıları konusunda lütfen esnafla bir konuşun bakalım, neler duyacaksınız… Elbette bu göçmen kardeşlerimiz zaman içinde önemli ölçüde geri döneceklerdir; devletimiz de bu konuda büyük bir program yürütüyor. Geriye kalan göçmenler ise bizim hemşerilerimiz olarak burada yaşayacaklar, hayatı birlikte paylaşacağız.   Sorunlar konuşulur, tartışılır ve çözüm bulunur. Ama bilinçaltımızda nefret suçunu işleten, farklılıklara dönük nefreti tahrik eden duygularımızı ve dilimizi onarmalıyız; dünya artık özellikle Alman faşizmi ve soykırım sonrası bu tür nefret suçlarını istisnasız mahkûm ediyor. Ülkemiz de, Mersin de farklılıklara demokrat ve çağdaş bir akılla, vicdanla ve bilinçle yaklaşıyor; ötesi ırkçılıktır, faşizmdir, gericiliktir. Devletimizin özellikle Suriyeli göçmenler konusundaki temel yaklaşımı doğrudur, hakçadır ve korunmalıdır. Elbette eksikler, yanlışlar varsa konuşulmalıdır; ama nefret suçu çizgisine, ırkçı ve ötekileştirici bir dile izin vermeden… Sadece ve özellikle Arapça tabelalara dönük yersiz ve anlamsız nefreti, akıl ve vicdan ölçülerini dikkate alarak yeniden düşünmeye değmez mi? HARUN ARSLAN…..26 Temmuz 2023
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2023 - Çarşamba

Arapça Tabelalar Tamam… Peki “ İngilizce, Fransızca, Rusça Tabelalar” ?

Daha önce de yaşandığı gibi, belediyelerimiz yine Arapça tabelaları sökme yarışına girdiler. Bunu da  “Türkçemizi korumak “ gibi, aslında hayatları boyu ilgisiz oldukları bir hassas gerekçenin arkasına sığınarak yapıyorlar.

Şimdi, sakince düşünelim ve konuyu kendi karmaşık bağıntıları içinden anlamaya çalışalım.

Öncelikle şu: Geçmişi çabuk unutuyoruz!

Suriye savaşı öncesini hatırlayalım. Turizmde hiçbir ilerleme kaydedemeyen Mersin, sonunda Arap turistlerle tanışmıştı. Otobüslerle özellikle Suriye’den Arap turistler gelmeye başlamıştı. Mersin’de otelleri, restoranları dolduruyor ve çok fazla alışveriş yapıyorlardı.

Mersinliler adeta Arapça afiş ve tabela asma yarışına girmişlerdi!

Bu durum Suriye savaşına kadar sürdü.

Ne kadar ilginç; o zaman istekle asılan ve ticari bir amaçla yayılan Arapça tabelalar… ve şimdi sökülen Arapça tabelalar!

Bunun gerisinde, toplumsal bilinçaltında özellikle Araplara ve Arapçaya dönük ırkçı bir ötekileştirme var ve bu hastalıklı nefret suçu, özellikle sosyal –demokrat ve görece eğitim seviyesi yüksek kesimlerde yaygın… Bu nefret suçunun, bu hastalıklı tutumun bir siyasi program olarak da dillendirildiği malum. Göçmen meselesi konuşulur, sorunlar tartışılır ve çözüm aranır; ama konuyu bir nefret suçu düzeyine taşıyarak değil… Bu meselenin de aslında politik kutuplaştırılma ekseninde kurcalandığını aklı başında herkes biliyor. 

Gelelim meselenin öbür yüzüne…

Ruslar Mersin’e gelmeye başladılar.

Ev satın alıyorlar, ev kiralıyorlar, tatillerini Mersin’de geçiriyorlar.

Özellikle Mersin’in batı mahalleleri Rusça tabelalarla donatıldı; ama kimse sesini çıkartmadı.

Gündelik yaşamımızda caddelerde gördüğümüz tabelalara bir bakalım. Çoğunluğu İngilizce ve biraz da Fransızca tabelalar. Yabancı isimli markalar ve bunların tabelaları.

Bunlar içinde kimse sesini çıkarmıyor. Kimsenin, özellikle de belediyelerimizin Türkçeyi korumak gibi bir heyecanları yok!

Mersin’in Batı kesiminde, mesela Pozcu ve Forum çevresinde bir dolaşın; tabelalar silme yabancı; Türkçeden bozma saçma kelimelerle dolu tabelalar ve… hemen istisnasız her yerde yabancı müzik… Bir tek iş yerinde Türkçe tek bir nota duyamazsınız. Bunu bir olgu olarak işaretliyorum ve kıyas için dikkat çekiyorum; dileyen dilediği müziği dinler ve buna da kısıt konulamaz. Ama özellikle Türkçeye, Türkçe müziğe bunca yabancılaşan bir toplumda; başta İngilizce olmak üzere bütün batı dillerinde tabelalar şehri ele geçirmişken, Arapçaya karşı bu  saldırı nedir?

Şimdi kafamızı kaldıralım ve batı ülkelerine bakalım:

Yüzbinlerce insanımızın yaşadığı Avrupa ülkelerini düşünün; her yerde binlerce Türkçe tabela; neredeyse kimi batı kentlerinde bazı mahalleler silme Türkçe tabelalarla dolu… Oralarda kimse bunlardan rahatsız değil; özellikle Almanya’da Hitler artığı bir küçük azınlık dışında kimse de yabancılardan nefret etmiyor.

 

Gelelim tekrar Suriyelilere… Her zaman söylediğimiz gibi, Mersin göçle gelen insanların kurduğu bir kent. Başta liman ve ticaret dolayısıyla Mersin’e gelenler bu kenti geliştirmişlerdir.

Suriyeliler Mersin’e geldikleri zaman Büyükşehir Belediyesi’ne ve TURAB’a (Türk Arap İşadamları Derneği) Suriyelilerle ilgili bir çalışma yapıp, onların becerilerini değerlendirmelerini ve önemli yatırım yapabileceklere Mersin’de imkan sağlanmasını önermiştim.

Ne Büyükşehir Belediyesi ne de TURAB bu konu ile ilgilendi.

Yalnızca tek bir örnek vereceğim: Mersin’de imkan sağlanamayan bir Suriyeli, Fransa’da Paris yakınlarında bir defne sabunu fabrikası kurdu.

Bu gibi birçokları yurtdışına gitse de, şu anda Mersin’de ciddi katma değer ve istihdam sağlayan bir çok Suriyeli  işletme var.

Bir çoğumuzun  ailesinin başka illerden hatta başka ülkelerden geldiğini unutmayalım.

 

Göçle gelen insanların kurduğu barış, huzur ve en önemlisi hoşgörü kenti Mersin’e bu durum ne kadar yakışıyor. Suriyeli kardeşlerimiz şimdilik bizim misafirimizdir; kentin sosyal ve ekonomik hayatına ciddi olumlu etkileri vardır. Arapça tabelaların söküldüğü Mezitli başta olmak üzere, Suriyeli göçmenlerin ekonomiye katkıları konusunda lütfen esnafla bir konuşun bakalım, neler duyacaksınız… Elbette bu göçmen kardeşlerimiz zaman içinde önemli ölçüde geri döneceklerdir; devletimiz de bu konuda büyük bir program yürütüyor. Geriye kalan göçmenler ise bizim hemşerilerimiz olarak burada yaşayacaklar, hayatı birlikte paylaşacağız.

 

Sorunlar konuşulur, tartışılır ve çözüm bulunur. Ama bilinçaltımızda nefret suçunu işleten, farklılıklara dönük nefreti tahrik eden duygularımızı ve dilimizi onarmalıyız; dünya artık özellikle Alman faşizmi ve soykırım sonrası bu tür nefret suçlarını istisnasız mahkûm ediyor. Ülkemiz de, Mersin de farklılıklara demokrat ve çağdaş bir akılla, vicdanla ve bilinçle yaklaşıyor; ötesi ırkçılıktır, faşizmdir, gericiliktir.

Devletimizin özellikle Suriyeli göçmenler konusundaki temel yaklaşımı doğrudur, hakçadır ve korunmalıdır. Elbette eksikler, yanlışlar varsa konuşulmalıdır; ama nefret suçu çizgisine, ırkçı ve ötekileştirici bir dile izin vermeden…

Sadece ve özellikle Arapça tabelalara dönük yersiz ve anlamsız nefreti, akıl ve vicdan ölçülerini dikkate alarak yeniden düşünmeye değmez mi?

HARUN ARSLAN…..26 Temmuz 2023

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.