Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Mersin Usûlü “Caretta Çevreciliği…”

Geçtiğimiz günlerde, tedavi edilen yaralı kaplumbağalar denize bırakıldı. Bunu da kentin en büyük mülki amiri Sn. Vali bizzat yaptı. Akdeniz Kaymakamı, Akdeniz Belediye Başkanı, Tarım ve Orman Bakanlığı Bölge Müdürü de katılarak çevre olgusuna ve özellikle nesli azalan carettaların yaşaması konusuna ne kadar özenli olunduğunu, konuya ne kadar önem verildiğini gösterdiler. Kazanlı halkı da, kalabalık bir katılımla desteklerini gösterdiler. Ayrıca Akdeniz Belediyesi carettaların yuvalarının korunması için yoğun çaba sarf ediyor. Buraya kadar her şey normal. *                     *                     *   Mersin’de çevrecilerin kaplumbağa üreme alanları konusunda bazen abartıya varan showlarını, bazen siyasi amaç güden eylemlerini de sıklıkla gördük. Anamur sahilinde aslında kaplumbağa alanlarına bir zararı olmayacak bir piknik alanı için bölgeyi tanımayan, hiç görmemiş olan çevrecilerin tepkilerine şahit olduk! Binlerce insanımızın yararlandığı kentin en büyük nefes alma yeri 100. Yıl Parkı’nın yalnızca carettalar için kalmasına; onlara hiç zarar vermeksizin bölgeyi insanların da faydasına açacak projeyi engellemeye uğraştılar. Ama yazının girişinde aktardığım çalışmaya katılmadılar… Oysa Devletin konuya önem vermesi ve özellikle bir iktidar belediyesinin olayı sahiplenmesini önemlidir. Burada çevrecilerin de bu girişimi desteklemeleri ve bu etkinliğin içinde olmaları, en azından katılmaları gerekmez miydi?   Maalesef kentimizde, hatta ülkemizde çevrecilik, her şeye körü körüne karşı çıkmaktan ve çevre adına yapılan olumlu gelişmelere uzak durmaktan öteye gidemedi. Dahası; asıl karşı çıkılması gereken çevre sorunlarına da kayıtsız kaldılar: *Kentin kuzeyindeki ve sahillerindeki tüm narenciye bahçeleri kesildi, yerlerine siteler yapıldı! *Mersin’in palmiye ağaçları sökülüp turistik yörelere götürüldü! *Kentin en işlek bulvarına dikilen onlarca ağacın şimdi bir tanesi bile ortada yok! *Tarım arazileri yok edildi! Çevreciler tüm bunlara sessiz kaldılar… Fakat ülke ekonomisine ve Mersin halkına olumlu katkı verecek projelere hep karşı çıkıldı. Sahildeki parkta ( hangi gereksinime dayalı olduğundan hiç söz edilmeden)  kesilen ağaçlardan söz ediliyor… Peki bu kentte dikilen ağaçlardan neden kimse söz etmiyor?   Hiç son yıllarda  Mersin’e ne kadar ağaç dikildiğini merak ettiniz mi ? O zaman ben kısaca bilgi vereyim: Ülkemizdeki en başarılı kurumlardan Mersin Orman Bölge Müdürlüğü son 14 yıl içerisinde 183.959 hektar ( 1 hektar 10.000 metrekaredir )alan üzerine tam 307 milyon ağaç fidanı dikimini yaptı. Ayrıca on binlerce sedir tohumu ekimi yapıldı; bu çalışmalar hızla sürmektedir.   Çevrecilerin karşı çıktığı: *Nükleer santral yapılıyor. *Balık çiftlikleri üretim yapıyor. *Balık çiftlikleri için kurulan fabrikalar istihdam sağlıyor. *100. yıl parkı hem insanlarımıza hizmet veriyor hem de carettalar burada yaşıyorlar. *Anamur Pullu Kamp yeri engellemelere rağmen, kaplumbağalara zarar vermeyecek şekilde hizmete açıldı.   Bugüne kadar çevreciler iki konuda başarılı oldular: *Birincisi Mezitli Belediyemizin Kültür Merkezi için büyük çabalarla istimlak ettiği hem Yenişehir hem de Mezitli halkına hizmet verebilecek ve şu anda hizmete açılmış olabilecek bir kültür merkezini engellediler! *Dolaylı olarak 10 bin kişiye istihdam imkanı sağlayacak, bölge / ülke ekonomisine ve Türkiye’nin stratejik konumuna katkı verecek SEKA Tersanesi projesini engellediler. Bunun yabancı örgütlerin, özellikle kalkınmakta olan ülke ekonomilerine katkısı olan her ulusal teşebbüse karşı çevreci hareketleri finanse eden Alman Vakıflarının desteği sayesinde olduğunu unutmamak gerekir.   Bir gün ağaç, bir gün kaplumbağa ya da başka bir konu ile ortaya çıkan siyasallaşmış bu İSTEMEZÜK’çü çevreci anlayış, Mersin ekonomisinin gelişmesinin,  istihdamının artmasının, refah seviyesinin yükselmesinin, fakirliğin ortadan kalkmasının önünde en büyük engeldir. Sürekli sorduğumuz “Neden Mersin gelişmiyor ?” sorusunun cevaplarından biri budur.   Hem çevreyi koruyan hem de ülke ekonomisine katkı veren bir dengeli anlayışı maalesef sağlayamadık. Daha önemlisi son olaydaki gibi çevre adına doğru yapılanları da desteklemek yerine görmezden gelmek tercih ediliyor. Ülke gerçekleriyle ve ihtiyaçlarıyla uyumlu; bilimsel zeminde hareket eden, siyasal amaçlarla kirlenmemiş ve özellikle de Almanya gibi bu konularda sicili bozuk dış kaynaklarca desteklenmeyen bir ulusal çevrecilik önemlidir, değerlidir. Özellikle müzakereye açık bir bilgilenme mecrası açık tutulmalı; bu amaçla yapılan toplantıları engellemek yerine halkın her görüşü dinleyerek karar verebileceği her ortam korunmalıdır. Ucuz duygulara değil bilime, akla ve gerçeklere dayalı bir bilgilendirme için her imkan kullanılmalıdır. Not: Çevrecilik(!) meselesinde bilimsel bilgiye kapalı bir duygusal çevrecilik için geçtiğimiz günlerde yapılan bir trajik “Çevreci Eylem” hikayesini hatırlatmak isterim. Olay, bir giyim firmasın sponsorluğunda, firmanın reklam yüzü Kıvanç Tatlıtuğ’la birlikte  eşi ve çocuğu yanında bazı oyuncuların katılımıyla Antalya’da yaşandı. Nesli azalan carettaların yavruladığı bir sahilde 2 günlük kamp yapan ekip, kumsalda yumurtadan çıkan yavruları alıcı kuşlar kapmasın ve denize hemen ulaşsınlar diye avuçlarına aldılar ve denize bıraktılar. Tamam! Aferin mi onlara? Değil! Konunun uzmanı  bir üniversite hocası, büyük bir öfkeyle gazetelere beyanat verdi tepkilerini duyurdu. Konuya dair su bilimleri ve carettalara dair bilimsel bilgilere dayalı bu açıklamaya göre durum şöyle imiş: Yumurtadan çıkan yavrular kanlıdır, yumurtanın sıvı kalıntılarına bulanmış haldedirler. Kumsaldan sahile, denize doğru çırpınarak ilerlerken hem bu kalıntılardan temizlenirler, hem de bu sırada edindikleri fiziksel tecrübeyle yüzmeleri için gerekli güce kavuşurlar. Değilse, hem denize tutunamazlar, hem de üstlerindeki kanlı ve yumurtalı bulaşıklar nedeniyle denizde koku yayarak diğer avcı balıkları uyarırlar. Antalya’daki bilgisiz çevreciler yüzünden denize bırakılan tüm carettaların en kısa sürede yem olduğunu; oysa sürünerek denize kavuşma sürecinde çok düşük bir oranda kuşlara yem olunduğunu belirten bilim insanı hocamız, çok somut bir örnek sayesinde duygusal çevreci anlayışın bilim karşısında kayıtsızlığına da ağır bir eleştiri getirmiştir. Ama yüzlerce caretta, iyi niyetlerinden emin olduğumuz Kıvanç Tatlıtuğ ve  bilgisiz çevrecilerin elleriyle ölüme sunulmuştur! Elbette bilime, bilgiye ve hele çok daha karmaşık konularda müzakereye açık olmak gerekiyor. Mitingler, bağırıp çağırmalar, duygusal ajitasyonlar ve Alman Vakıflarının finansal desteğiyle ülke ekonomisine ve gelişimine ters davranışlar zaman içinde çok trajik sonuçlar üretecektir. Böylesine köklü bir meseleyi politik amaçlar için duygusal sloganlara boğmadan, dinleyerek ve gerçeği öğrenmek üzere müzakere ederek konuşabilmeyi öğrenmeliyiz. Ne diyordu Gezi Kalkışması için bir oyuncu? “ Mesele ağaç değil; niye anlamıyorsunuz!” Evet; gerçeği arıyorsak bilime, bilgiye ve müzakereye açık olacağız; siyasi oyunlara piyon olmayacağız ve kendi faydaları için dünyanın öbür ucunu perişan etmekten, sömürmekten ve cehenneme çevirmekten çekinmeyen batılı ülkelerin, üçüncü dünya ülkelerindeki çevreci hareketleri finanse ederken takip ettikleri kirli siyasete alet olmayacağız.   HARUN ARSLAN...19 Eylül 2019                  
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2019 - Perşembe

Mersin Usûlü “Caretta Çevreciliği…”

Geçtiğimiz günlerde, tedavi edilen yaralı kaplumbağalar denize bırakıldı.

Bunu da kentin en büyük mülki amiri Sn. Vali bizzat yaptı.

Akdeniz Kaymakamı, Akdeniz Belediye Başkanı, Tarım ve Orman Bakanlığı Bölge Müdürü de katılarak çevre olgusuna ve özellikle nesli azalan carettaların yaşaması konusuna ne kadar özenli olunduğunu, konuya ne kadar önem verildiğini gösterdiler.

Kazanlı halkı da, kalabalık bir katılımla desteklerini gösterdiler.

Ayrıca Akdeniz Belediyesi carettaların yuvalarının korunması için yoğun çaba sarf ediyor.

Buraya kadar her şey normal.

*                     *                     *

 

Mersin’de çevrecilerin kaplumbağa üreme alanları konusunda bazen abartıya varan showlarını, bazen siyasi amaç güden eylemlerini de sıklıkla gördük.

Anamur sahilinde aslında kaplumbağa alanlarına bir zararı olmayacak bir piknik alanı için bölgeyi tanımayan, hiç görmemiş olan çevrecilerin tepkilerine şahit olduk!

Binlerce insanımızın yararlandığı kentin en büyük nefes alma yeri 100. Yıl Parkı’nın yalnızca carettalar için kalmasına; onlara hiç zarar vermeksizin bölgeyi insanların da faydasına açacak projeyi engellemeye uğraştılar.

Ama yazının girişinde aktardığım çalışmaya katılmadılar…

Oysa Devletin konuya önem vermesi ve özellikle bir iktidar belediyesinin olayı sahiplenmesini önemlidir.

Burada çevrecilerin de bu girişimi desteklemeleri ve bu etkinliğin içinde olmaları, en azından katılmaları gerekmez miydi?

 

Maalesef kentimizde, hatta ülkemizde çevrecilik, her şeye körü körüne karşı çıkmaktan ve çevre adına yapılan olumlu gelişmelere uzak durmaktan öteye gidemedi. Dahası; asıl karşı çıkılması gereken çevre sorunlarına da kayıtsız kaldılar:

*Kentin kuzeyindeki ve sahillerindeki tüm narenciye bahçeleri kesildi, yerlerine siteler yapıldı!

*Mersin’in palmiye ağaçları sökülüp turistik yörelere götürüldü!

*Kentin en işlek bulvarına dikilen onlarca ağacın şimdi bir tanesi bile ortada yok!

*Tarım arazileri yok edildi!

Çevreciler tüm bunlara sessiz kaldılar…

Fakat ülke ekonomisine ve Mersin halkına olumlu katkı verecek projelere hep karşı çıkıldı.

Sahildeki parkta ( hangi gereksinime dayalı olduğundan hiç söz edilmeden)  kesilen ağaçlardan söz ediliyor… Peki bu kentte dikilen ağaçlardan neden kimse söz etmiyor?

 

Hiç son yıllarda  Mersin’e ne kadar ağaç dikildiğini merak ettiniz mi ?

O zaman ben kısaca bilgi vereyim:

Ülkemizdeki en başarılı kurumlardan Mersin Orman Bölge Müdürlüğü son 14 yıl içerisinde 183.959 hektar ( 1 hektar 10.000 metrekaredir )alan üzerine tam 307 milyon ağaç fidanı dikimini yaptı.

Ayrıca on binlerce sedir tohumu ekimi yapıldı; bu çalışmalar hızla sürmektedir.

 

Çevrecilerin karşı çıktığı:

*Nükleer santral yapılıyor.

*Balık çiftlikleri üretim yapıyor.

*Balık çiftlikleri için kurulan fabrikalar istihdam sağlıyor.

*100. yıl parkı hem insanlarımıza hizmet veriyor hem de carettalar burada yaşıyorlar.

*Anamur Pullu Kamp yeri engellemelere rağmen, kaplumbağalara zarar vermeyecek şekilde hizmete açıldı.

 

Bugüne kadar çevreciler iki konuda başarılı oldular:

*Birincisi Mezitli Belediyemizin Kültür Merkezi için büyük çabalarla istimlak ettiği hem Yenişehir hem de Mezitli halkına hizmet verebilecek ve şu anda hizmete açılmış olabilecek bir kültür merkezini engellediler!

*Dolaylı olarak 10 bin kişiye istihdam imkanı sağlayacak, bölge / ülke ekonomisine ve Türkiye’nin stratejik konumuna katkı verecek SEKA Tersanesi projesini engellediler. Bunun yabancı örgütlerin, özellikle kalkınmakta olan ülke ekonomilerine katkısı olan her ulusal teşebbüse karşı çevreci hareketleri finanse eden Alman Vakıflarının desteği sayesinde olduğunu unutmamak gerekir.

 

Bir gün ağaç, bir gün kaplumbağa ya da başka bir konu ile ortaya çıkan siyasallaşmış bu İSTEMEZÜK’çü çevreci anlayış, Mersin ekonomisinin gelişmesinin,  istihdamının artmasının, refah seviyesinin yükselmesinin, fakirliğin ortadan kalkmasının önünde en büyük engeldir.

Sürekli sorduğumuz “Neden Mersin gelişmiyor ?” sorusunun cevaplarından biri budur.

 

Hem çevreyi koruyan hem de ülke ekonomisine katkı veren bir dengeli anlayışı maalesef sağlayamadık.

Daha önemlisi son olaydaki gibi çevre adına doğru yapılanları da desteklemek yerine görmezden gelmek tercih ediliyor.

Ülke gerçekleriyle ve ihtiyaçlarıyla uyumlu; bilimsel zeminde hareket eden, siyasal amaçlarla kirlenmemiş ve özellikle de Almanya gibi bu konularda sicili bozuk dış kaynaklarca desteklenmeyen bir ulusal çevrecilik önemlidir, değerlidir. Özellikle müzakereye açık bir bilgilenme mecrası açık tutulmalı; bu amaçla yapılan toplantıları engellemek yerine halkın her görüşü dinleyerek karar verebileceği her ortam korunmalıdır. Ucuz duygulara değil bilime, akla ve gerçeklere dayalı bir bilgilendirme için her imkan kullanılmalıdır.

Not:

Çevrecilik(!) meselesinde bilimsel bilgiye kapalı bir duygusal çevrecilik için geçtiğimiz günlerde yapılan bir trajik “Çevreci Eylem” hikayesini hatırlatmak isterim.

Olay, bir giyim firmasın sponsorluğunda, firmanın reklam yüzü Kıvanç Tatlıtuğ’la birlikte  eşi ve çocuğu yanında bazı oyuncuların katılımıyla Antalya’da yaşandı. Nesli azalan carettaların yavruladığı bir sahilde 2 günlük kamp yapan ekip, kumsalda yumurtadan çıkan yavruları alıcı kuşlar kapmasın ve denize hemen ulaşsınlar diye avuçlarına aldılar ve denize bıraktılar.

Tamam! Aferin mi onlara?

Değil!

Konunun uzmanı  bir üniversite hocası, büyük bir öfkeyle gazetelere beyanat verdi tepkilerini duyurdu. Konuya dair su bilimleri ve carettalara dair bilimsel bilgilere dayalı bu açıklamaya göre durum şöyle imiş: Yumurtadan çıkan yavrular kanlıdır, yumurtanın sıvı kalıntılarına bulanmış haldedirler. Kumsaldan sahile, denize doğru çırpınarak ilerlerken hem bu kalıntılardan temizlenirler, hem de bu sırada edindikleri fiziksel tecrübeyle yüzmeleri için gerekli güce kavuşurlar. Değilse, hem denize tutunamazlar, hem de üstlerindeki kanlı ve yumurtalı bulaşıklar nedeniyle denizde koku yayarak diğer avcı balıkları uyarırlar. Antalya’daki bilgisiz çevreciler yüzünden denize bırakılan tüm carettaların en kısa sürede yem olduğunu; oysa sürünerek denize kavuşma sürecinde çok düşük bir oranda kuşlara yem olunduğunu belirten bilim insanı hocamız, çok somut bir örnek sayesinde duygusal çevreci anlayışın bilim karşısında kayıtsızlığına da ağır bir eleştiri getirmiştir.

Ama yüzlerce caretta, iyi niyetlerinden emin olduğumuz Kıvanç Tatlıtuğ ve  bilgisiz çevrecilerin elleriyle ölüme sunulmuştur!

Elbette bilime, bilgiye ve hele çok daha karmaşık konularda müzakereye açık olmak gerekiyor.

Mitingler, bağırıp çağırmalar, duygusal ajitasyonlar ve Alman Vakıflarının finansal desteğiyle ülke ekonomisine ve gelişimine ters davranışlar zaman içinde çok trajik sonuçlar üretecektir.

Böylesine köklü bir meseleyi politik amaçlar için duygusal sloganlara boğmadan, dinleyerek ve gerçeği öğrenmek üzere müzakere ederek konuşabilmeyi öğrenmeliyiz.

Ne diyordu Gezi Kalkışması için bir oyuncu? “ Mesele ağaç değil; niye anlamıyorsunuz!”

Evet; gerçeği arıyorsak bilime, bilgiye ve müzakereye açık olacağız; siyasi oyunlara piyon olmayacağız ve kendi faydaları için dünyanın öbür ucunu perişan etmekten, sömürmekten ve cehenneme çevirmekten çekinmeyen batılı ülkelerin, üçüncü dünya ülkelerindeki çevreci hareketleri finanse ederken takip ettikleri kirli siyasete alet olmayacağız.

 

HARUN ARSLAN...19 Eylül 2019

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.