Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Suudi Arabistan Ambargosuna Mersin’den Bakış

Bir yıl kadar önce Suudi Arabistan’ın Türk mallarına ambargo uygulaması ile ilgili bir köşe yazısı yazmıştım. Suudi Arabistan’ın Türk mallarına boykot kararı almasına yalnızca MERYAD (Mersin Yatırımcı İş İnsanları Derneği) Başkanı tepki göstererek bir basın bildirisi yayımlamıştı. Bu basın toplantısında önemli noktalara vurgu yapılmış ve “Suudi Arabistan’ın uyguladığı boykot, ülkemizi yalnızlaştırma ve Akdeniz’den uzaklaştırma çabalarının sadece bir ayağıdır ve bu noktada Mersin’in konumu ve ticari hacmi açısından büyük öneme sahip Mersin limanı Akdeniz’de önemli bir yerdedir” diye bir açıklamada bulunulmuştu.  Anlaşıldığı üzere, en başta Orta Doğu’yla çok yakın ilişkiler içerisinde ve lojistik ticaretinin önemli bir paydaşı olan Mersin ve bölge illeri bu durumdan etkilenecekti.   Ülkelerin kritik dönemlerinde önemli ve duyarlı STK’ lar kendilerini gösterebilirler; hassas dönemlerde ülkelerine katkı verebilirler, vermelidirler. Kriz dönemleri başarılarını, varlıklarının anlamını gösterebilmeleri için önemli bir zamandır.   Büyük fotoğrafı gözden kaçırmadan ve meselenin iç siyaset konusu olmadığını görerek kişiler, kurumlar ve kuruluşlar olarak berrak düşünmek zorundayız. Artık ulusal sınırlar içine kapanarak dış politika yapılmıyor; sebep-sonuç diyalektiğinde önem kazanan her düzeyde ve her konuda siyaset üretmek, gün içinde bile değişen şartlara göre pozisyon almak gerekiyor. *               *                     * O günkü yazımın bir bölümü şöyleydi:   “Suudi Arabistan bir süredir örtülü olarak sürdürdüğü Türk mallarına ambargoyu genişletiyor ve resmileştiriyor; Türk iş insanları bu durumdan zarar görüyor. Bölgede 30 yıldır iş yapan ihracatçıların Suudi hükümetinin Türkiye'den mal almayacaklarına yönelik taahhütname imzalatmasından sonra, Türkiye’den talepleri durdu. Suudi Arabistan’da fabrikası olan Türk üreticilerin de hammaddeyi Türkiye’den getirmemeleri isteniyor. Suudi Arabistan, Türkiye'nin ithalatı ve ihracatı açısından önemli bir yerde duruyor. Türkiye, Suudi Arabistan'dan 3 milyar dolarlık ithalat yaparken 3,3 milyar dolarlık da bir ihracat gerçekleştiriyor ve Suudi Arabistan, en çok ihracat yaptığımız 15. ülke konumunda bulunuyor Suudi Arabistan Ticaret Bakanlığı Türkiye ile ticareti olan işadamlarına Türkiye’den mal almayacaklarına dair resmi belge imzalatıyor. Eğer imzalanmazsa bazı yaptırımlar uygulanacağı belirtiliyor. Menşei şahadetname nedeniyle başka ülkeler üzerinden de satış yapılamıyor. Üzerinde Türkiye damgalı ürün istemiyorlar!  Şimdi Suudilerin Türkiye’den gayrimenkul almalarında da zorluklarla karşılaşılıyor. Ayrıca Türkiye’deki projeleri engelleniyor. Oysa, Suudiler Türk ürünlerine alıştılar ve çok memnunlar.  Üçüncü bir ülke üzerinden gönderilmesini talep ediyorlar. Bu konuda bazı üreticiler üçüncü bir ülkenin damgası ile Suudi Arabistan’a mal gönderebilseler de, bu hem zahmetli ve masraflı bir yoldur, hem de ülkesine bağlı üreticiler için gurur kırıcı bir durumdur. “ *      *      * O tarihlerde Mersinli kente duyarlı, başarılı, ürettiği malları Suudi Arabistan’a boykot dolayısıyla gönderemeyen bir iş adamı dostumuz, bu konuyu  incelememi ve bununla ilgili bir köşe yazısı yazmamı istemişti. Ben de  konuya bir katkısı olacağına inanmasam da, geniş bir çerçevede inceleyerek içerikli bir köşe yazısı yazmıştım. Daha sonra yerel basında çıkan köşe yazımın bazı Bakanlıklara ve ilgili resmi kurumlara yollandığını öğrendim. İlginçtir, yazımın yayımlanmasından hemen sonra Cumhurbaşkanlığımız ve Sûdi Hükümeti arasında uzun bir aradan sonra ilk iletişimler kurulmaya başlandı. Daha sonra karşılıklı ziyaretler ve görüşmeler sürdü. Bugün bir yılın sonunda sonuç alınmış görülüyor. Artık Mersin’de üretilen mallar ambargoya takılmadan Suudi Arabistan’a ihraç edilebilecek. *                     *                     * Yerel bir yazının bir şekilde çok önemli, ülke geleceğini etkileyen bir konuda etki ve katkı sağlayabileceğinin bir örneğini görmüş olduk. Konu elbette kişisel bir çabanın işaretlenmesi değildir; ulusal bir sorunda bile, kentin konumu ve işlevi gereği ilgili kişiler ve kurumlar pozisyon almalıdır; bunun da ötesinde, yerelde kamuoyu oluşturan basına ciddi bir görev düşmektedir. Yukarda da söz ettiğim üzere, Suudi Arabistan’la yaşanılan krizin ağır etkilerini taşıyan Mersin ekonomisi bağlantılı söz aldığınızda, bunun işaret ettiği çıkış çizgileri hükümet düzeyinde bir kıymet kazanabiliyor.   Buradan çıkarılacak diğer önemli bir ders var: Her düzeyde politika oluşturulmasında yerel basına büyük sorumluluk düşmektedir; bunun için de küçük hesaplara ve günlük siyaset oyunlarına alet olmayan, saygın bir imajın yerleşmiş olması gerekiyor. Mersin gibi ülke ekonomisi içinde büyük kıymete sahip bir kentte istenilen düzeyde etkin bir yerel basının henüz belirmeyişi, sektörde yer alan herkesin, özellikle de ilgili ekonomik ve idari karar alıcı oyuncuların sorunudur. Yukarda kısaca özetlediğim süreç, bir örnektir ve kim bilir benzer ağırlıkta hangi sorunda neleri gözden kaçırmışızdır. Suudi Arabistan’la yaşanılan krizin aşılmış olması, merkezi siyasetin konjonktürel bir başarısıdır; ama buna Mersin’den yapılan katkı da önemlidir ve bir tecrübe olarak kaydedilmelidir.   HARUN ARSLAN......24 Haziran 2022    
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2022 - Cuma

Suudi Arabistan Ambargosuna Mersin’den Bakış

Bir yıl kadar önce Suudi Arabistan’ın Türk mallarına ambargo uygulaması ile ilgili bir köşe yazısı yazmıştım.

Suudi Arabistan’ın Türk mallarına boykot kararı almasına yalnızca MERYAD (Mersin Yatırımcı İş İnsanları Derneği) Başkanı tepki göstererek bir basın bildirisi yayımlamıştı.

Bu basın toplantısında önemli noktalara vurgu yapılmış ve “Suudi Arabistan’ın uyguladığı boykot, ülkemizi yalnızlaştırma ve Akdeniz’den uzaklaştırma çabalarının sadece bir ayağıdır ve bu noktada Mersin’in konumu ve ticari hacmi açısından büyük öneme sahip Mersin limanı Akdeniz’de önemli bir yerdedir” diye bir açıklamada bulunulmuştu. 

Anlaşıldığı üzere, en başta Orta Doğu’yla çok yakın ilişkiler içerisinde ve lojistik ticaretinin önemli bir paydaşı olan Mersin ve bölge illeri bu durumdan etkilenecekti.

 

Ülkelerin kritik dönemlerinde önemli ve duyarlı STK’ lar kendilerini gösterebilirler; hassas dönemlerde ülkelerine katkı verebilirler, vermelidirler. Kriz dönemleri başarılarını, varlıklarının anlamını gösterebilmeleri için önemli bir zamandır.
 

Büyük fotoğrafı gözden kaçırmadan ve meselenin iç siyaset konusu olmadığını görerek kişiler, kurumlar ve kuruluşlar olarak berrak düşünmek zorundayız.

Artık ulusal sınırlar içine kapanarak dış politika yapılmıyor; sebep-sonuç diyalektiğinde önem kazanan her düzeyde ve her konuda siyaset üretmek, gün içinde bile değişen şartlara göre pozisyon almak gerekiyor.

*               *                     *

O günkü yazımın bir bölümü şöyleydi:

 

Suudi Arabistan bir süredir örtülü olarak sürdürdüğü Türk mallarına ambargoyu genişletiyor ve resmileştiriyor; Türk iş insanları bu durumdan zarar görüyor.

Bölgede 30 yıldır iş yapan ihracatçıların Suudi hükümetinin Türkiye'den mal almayacaklarına yönelik taahhütname imzalatmasından sonra, Türkiye’den talepleri durdu.

Suudi Arabistan’da fabrikası olan Türk üreticilerin de hammaddeyi Türkiye’den getirmemeleri isteniyor.

Suudi Arabistan, Türkiye'nin ithalatı ve ihracatı açısından önemli bir yerde duruyor. Türkiye, Suudi Arabistan'dan 3 milyar dolarlık ithalat yaparken 3,3 milyar dolarlık da bir ihracat gerçekleştiriyor ve Suudi Arabistan, en çok ihracat yaptığımız 15. ülke konumunda bulunuyor

Suudi Arabistan Ticaret Bakanlığı Türkiye ile ticareti olan işadamlarına Türkiye’den mal almayacaklarına dair resmi belge imzalatıyor.

Eğer imzalanmazsa bazı yaptırımlar uygulanacağı belirtiliyor.

Menşei şahadetname nedeniyle başka ülkeler üzerinden de satış yapılamıyor. Üzerinde Türkiye damgalı ürün istemiyorlar!

 Şimdi Suudilerin Türkiye’den gayrimenkul almalarında da zorluklarla karşılaşılıyor. Ayrıca Türkiye’deki projeleri engelleniyor.
Oysa, Suudiler Türk ürünlerine alıştılar ve çok memnunlar. 

Üçüncü bir ülke üzerinden gönderilmesini talep ediyorlar.

Bu konuda bazı üreticiler üçüncü bir ülkenin damgası ile Suudi Arabistan’a mal gönderebilseler de, bu hem zahmetli ve masraflı bir yoldur, hem de ülkesine bağlı üreticiler için gurur kırıcı bir durumdur. “

*      *      *

O tarihlerde Mersinli kente duyarlı, başarılı, ürettiği malları Suudi Arabistan’a boykot dolayısıyla gönderemeyen bir iş adamı dostumuz, bu konuyu  incelememi ve bununla ilgili bir köşe yazısı yazmamı istemişti.

Ben de  konuya bir katkısı olacağına inanmasam da, geniş bir çerçevede inceleyerek içerikli bir köşe yazısı yazmıştım.

Daha sonra yerel basında çıkan köşe yazımın bazı Bakanlıklara ve ilgili resmi kurumlara yollandığını öğrendim.

İlginçtir, yazımın yayımlanmasından hemen sonra Cumhurbaşkanlığımız ve Sûdi Hükümeti arasında uzun bir aradan sonra ilk iletişimler kurulmaya başlandı.

Daha sonra karşılıklı ziyaretler ve görüşmeler sürdü.

Bugün bir yılın sonunda sonuç alınmış görülüyor.

Artık Mersin’de üretilen mallar ambargoya takılmadan Suudi Arabistan’a ihraç edilebilecek.

*                     *                     *

Yerel bir yazının bir şekilde çok önemli, ülke geleceğini etkileyen bir konuda etki ve katkı sağlayabileceğinin bir örneğini görmüş olduk. Konu elbette kişisel bir çabanın işaretlenmesi değildir; ulusal bir sorunda bile, kentin konumu ve işlevi gereği ilgili kişiler ve kurumlar pozisyon almalıdır; bunun da ötesinde, yerelde kamuoyu oluşturan basına ciddi bir görev düşmektedir.

Yukarda da söz ettiğim üzere, Suudi Arabistan’la yaşanılan krizin ağır etkilerini taşıyan Mersin ekonomisi bağlantılı söz aldığınızda, bunun işaret ettiği çıkış çizgileri hükümet düzeyinde bir kıymet kazanabiliyor.

 

Buradan çıkarılacak diğer önemli bir ders var: Her düzeyde politika oluşturulmasında yerel basına büyük sorumluluk düşmektedir; bunun için de küçük hesaplara ve günlük siyaset oyunlarına alet olmayan, saygın bir imajın yerleşmiş olması gerekiyor. Mersin gibi ülke ekonomisi içinde büyük kıymete sahip bir kentte istenilen düzeyde etkin bir yerel basının henüz belirmeyişi, sektörde yer alan herkesin, özellikle de ilgili ekonomik ve idari karar alıcı oyuncuların sorunudur.

Yukarda kısaca özetlediğim süreç, bir örnektir ve kim bilir benzer ağırlıkta hangi sorunda neleri gözden kaçırmışızdır.

Suudi Arabistan’la yaşanılan krizin aşılmış olması, merkezi siyasetin konjonktürel bir başarısıdır; ama buna Mersin’den yapılan katkı da önemlidir ve bir tecrübe olarak kaydedilmelidir.

 

HARUN ARSLAN......24 Haziran 2022

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.