Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Yeni Kent Konseyi Ve Taze Umutlar...

Bugüne kadar  Kent Konseyleri üzerine çok yazdım; özellikle de Kent Konseyi kavramının  demokratik hayatın kökleşmesine katkıları bağlamına işaret etmeye çalıştım. Gündelik siyasetin oy hesabına dayalı hesapları dışında, doğrudan toplumsal ve pratik yarar gözeten bir yerel-sivil müdahale alanı olarak Kent Konseyleri, iktidar/muhalefet kamplaşmasının çok ötesinde bir sivil irade alanıdır; öyle olabildiği ölçüde bir anlam ifade eder. Peki, yakın tarihimizde, Mersin’de bu alanda nasıl bir tecrübe yaşadık? Kent Konseyleri işlevli-işlevsiz, faydalı-faydasız, zararlı-zararsız oluşumlardır diye tanımlarsak, bir kafa karışıklığı olabilir; böyle toptancı bir değerlendirmeyle de sağlıklı bir analiz yapamayız; ama mevcut yetkileri ve yerel yöneticiler karşısında hiyerarşik konumları açısından şu kadarını not etmeliyim: “Kent konseyleri”  tavsiyeden öte herhangi bir yaptırımı olmayan sempatik, romantik, sevimli oluşumlardır. Kentle ilgili güzel fikirler ortaya atarlar, hayaller kurarlar ve kendi aralarında da hoş bir heyecan yaratırlar.   Bu nedenle, “Kent Konseyi”ni yalnızca bir “Kent Formalitesi” olarak gördüğümü ve yok hükmünde saydığımı çok zaman açık açık yazmıştım. Aslında isterlerse yerel yönetimleri yönlendirebilir, önemli hizmetler yapılmasını sağlayabilirler ve kente katkı verirler. Bunun için de ön şart, gündelik siyaset hesaplarının dışında bir sivil irade olarak eleştirel, yapıcı, somut hizmet konularına odaklı bir çalışma yapılmalı; soyut, ulusal siyaset meselelerinden olabildiğince uzakta yerel ve pratik hizmet konularında düşünce üretmelidir. *                       *                     * Özellikle son 20 yıldır Kent Konseylerinin çalışmalarını yakından gözlemlerim. Bazı ilçelerde Kent Konseyi başkanı bizzat Belediye Başkanı olmuştur ve formalite bir oluşum olarak sözde kalmıştır. Ya da, yakın tarihimizde gördüğümüz üzere, Büyükşehir Belediye Başkanının üst düzeyde görevli bir güvenilir adamı, adeta onun propaganda elemanı gibi çalışmak üzere görevlendirilir. Bu nedenle güçsüz, gündelik siyaset için araçsal kılınmış Kent Konseyleri boş çalışmalarla gün geçirmiş, pratik fayda vaat eden hemen hiçbir meselede sonuç alamamıştır; buna karşılık hiç üstüne vazife olmayan büyük ulusal konularda laf üreterek gündelik siyaset hesaplarına alet olmuştur. Sonuçta, bugüne kadar kente herhangi bir yarar sağladığını söyleyemeyiz. Geriye dönüp zayıf hafızamızda  Kent Konseylerinin dönem ve kişi belirtmeden genel olarak hatırlamaya çalışalım:   *Kent Konseyleri sürekli olarak önemli devlet yatırımlarına karşı çıktılar. Kimi zaman engellediler; kimi zaman geciktirdiler. Sonuçta her şeye rağmen bu yatırımlar devam etse de, yerel yönetimle merkezi yönetim arasında ilişkilerin olumsuz olmasında etkili olarak kente böyle bir zarar verdiler. Kentin ekonomisinin artmasını, istihdam imkanlarının oluşmasını, kentin zenginleşmesini geciktirdiler.   *Maalesef; yine tüm bu ulusal  yatırımlara karşı çıkan Heinrich Böll, Konrad Adenauer gibi Alman Vakıfları ve Greenpeace gibi örgütlerle ve yine Alman Yeşiller Partisi ile aynı çizgide oldular.   *Hatta daha da ileri giderek, askeri ve ulusal güvenlik sorunları ile ilgili görevleri dışında akıl almaz demeçler vererek yerel yönetimi de zor durumda bıraktılar. Askeri Bölgeler ve Güvenli Bölgeler konusundaki yönetmeliği eleştirdiler. Hava sahasındaki Türk pilotlarının durumu ve deniz sahasında kullanıma kapatılan bölgeler konusunda eleştirilerde bulundular.   *Kent Konseyleri, Belediye hizmetlerinde ve özellikle gündelik hayatı ilgilendiren pratik konularda yönetime zemin hazırlamak, onlara bilgi altyapısı sunmak, kentteki tecrübe birikimini aktarmakla yükümlü olsalar da Büyükşehir Belediye hizmetlerinin geliştirilmesi, iyileştirilmesi konusunda herhangi bir fikir üretmeye gönül indirmediler; onlar büyük meseleler konusunda büyük sözler peşinde oldular !                                                            *                     *                     * Mersin’in bugüne kadar gelişememesinin en önemli sebeplerinden biri de bu dar,  sığ, siyaset ağırlıklı, mahalle baskısı altındaki Çevre(!) anlayışıdır. Bu dönemde, Mersin kenti ile merkezî yönetim arasındaki bu zıtlaşma, kent yatırımları için de bir olumsuzluk yaratılmıştır. Merkezi hükümetin Mersin’e hep olumsuz bakmasını, bazı yatırım tercihlerinde Mersin yerine başka illerin öne çıkmasına sebep olunmuştur. Bu politik temelli güya çevreci militan itirazlar, Havalimanı, Balık çiftlikleri, Nükleer Santral, Tersane gibi büyük projeleri engellemiş ya da geciktirmiştir. Ama son dönem de görülüyor ki, tüm bu projeler yavaş yavaş gerçekleşiyor. Havalimanı yavaş da olsa ilerliyor. Nükleer Santral inşaatı hızla devam ediyor, Balık çiftliklerine izin verildi...   Kent Konseyi son olarak da Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili tarihi ve milli değeri olan bir evi yemek müzesi yapma projesini ortaya attı! Şu anda bu olay yeni yerel yönetimin önünde gereksiz yere yaratılan bir sorun olarak durmaktadır.   Kent Konseyi üyeliği köklü bir belediyecilik bilgisi, şehircilik ve planlama kültürü, bütçe ve harcama deneyimi gibi düzeylerde donanım gerektirir. Değilse, haddini ve işlevini aşan bir pozla ortalık yerde dolaşırsın; dahası  faydadan öte zarar da verebilirsin… Nitekim, öyle de olmuştur;  Mersin’e çoğu zaman zarar vermişlerdir. Yanlış, eksik bilgilerle kamuyu yönlendirebilirler, hiçbir yetkileri olmadığı halde belediye uygulamalarıyla ilgili irade koyabilirler, basınla ilişkileri tümüyle reklama dönüktür, yanlış kanaat oluşturup kente zarar verebilirler.   Bir toplantılarında Sarı Keçili Yörükleri  gündeme alınmıştı; kültürel yapılarının korunabilmesi için eğitim yapmamaları(!) tavsiye edildi. Kendilerine yaptıkları bu çalışmada olduğu gibi,  “Sarı keçili Yörüklerin Yaşamı” gibi romantik konularla ilgilenmelerini ve en azından kente yapılacak yatırımlara zarar vermemelerini önermiştim. Bu arada, örnek olması açısından bir olumlu çalışmalarını takdirle hatırlatmak isterim: 10 yıl başarılı bir şekilde gerçekleşen sonra ara verilen Hüseyin Gezer Heykel Sempozyumu’nun tekrar hayata geçirilmesini sağlama konusunda önerim üzerine,  öncü oldular ve tüm olumsuzluklara rağmen konuyu sahiplendiler. Birlikte Üniversite ile görüştük, raporlar hazırlandı, Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sunuldu, komisyonlarda görüşüldü ve Meclis bu çok kıymetli etkinliğin yapılması kararını verdi. Sonuçta topluma hizmet amaçlı oluşumun bu değerli katkısı ile kentimize sağlayacağı birçok yarardan öte önümüzdeki yüzyıllara kalacak eserler bırakılmış olacaktı.   Bugüne kadar bu sempozyumda yapılan her biri binlerce dolar değerinde 200’e yakın heykel,  kentin değişik yerlerinde sergileniyor; dağınık bir şekilde bulunduğundan çok dikkat çekmese de, Mersin için bir sanatsal hazine olarak ayakta duruyor.   Bir gün tüm bu heykeller bir araya getirerek Mersin’de dünya çapında bir “Açık Hava Heykel Müzesi” mutlaka gerçekleştirilecektir. Sonuçta, önemli bir mesafe alınmasına rağmen, maalesef o günkü Üniversite Güzel Sanatlar Fakültesi yönetimindeki olumsuzluklardan dolayı gerçekleştirilemedi. Ama Kent Konseyi bu konuyu kendi düzeyinde sahiplendi, savundu ve bir noktaya kadar taşıdı; ama asıl yürütücü kurumda tıkandı. Belki tekrar gündeme getirilebilir. *                     *                     *   Günümüzde kentler kültürel ve sanatsal değerler üzerinden kimlik kazanıyor. Ekonomik değerler elbette bir statü sağlıyor; ama bir kentin kalıcı ve sürdürülebilir bir marka değerine ulaşması kültür ve sanat konularındaki evrensel çıkışlar yapmasıyla mümkün. Hüseyin Gezer Taş Heykel Sempozyumu bunun için yalnız bir örnektir. Resim ve Edebiyat alanında ulusal ve uluslararası değerde hemşerilerimiz bu kentte yaşıyor ve onlar üzerinden gelişen kurumsal çalışmalar yapılıyor; örneğin 15 yıldır başarıyla sürdürülen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ülke çapında bir marka değeri kazandı; ödüle değer bulunan birçok büyük yazarımızın kimliğinde Mersin Kenti Edebiyat Ödülü sonsuza kadar yaşayacaktır. Keza, bir resim kenti olarak Mersin, ülke çapında ilgi görüyor; ressam ve eleştirmen düzeyinde değerli isimler bu kentin hemşerisi olarak bizleri onurlandırıyor… Büyükşehir Belediye’miz ve Mersin Üniversitesi’nin yakın birliğiyle kentin bu dinamikleri sahiplenmesi ve Mersin’imiz için bir Kültür Endüstrisi oluşumu sağlanabilir; sanatsal dinamikler bir eşgüdüm içinde çok daha verimli, etkin ve yaygın bir işleve kavuşabilir.  Bunun için yaygın düzeyde atölyeler kurulabilir, eğitim çalışmaları yapılabilir, büyük ve yaygın işlevli bir Kent Kitaplığı bünyesinde edebiyatın her alanında verimli hizmetlere imkân sağlanabilir. Kent Konseylerine bu konularda çok kıymetli görevler düşmektedir. Yakın geçmişten dersler çıkararak, yeni Kent Konseylerinin çok daha üretken, işlevli çalışmalar yapacağına inanıyorum; yeni bir ümitle yeni Kent Konseyi bünyesindeki hemşerilerimize başarılar diliyorum. HARUN ARSLAN....03 ŞUBAT 2022  
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2022 - Cuma

Yeni Kent Konseyi Ve Taze Umutlar...

Bugüne kadar  Kent Konseyleri üzerine çok yazdım; özellikle de Kent Konseyi kavramının  demokratik hayatın kökleşmesine katkıları bağlamına işaret etmeye çalıştım. Gündelik siyasetin oy hesabına dayalı hesapları dışında, doğrudan toplumsal ve pratik yarar gözeten bir yerel-sivil müdahale alanı olarak Kent Konseyleri, iktidar/muhalefet kamplaşmasının çok ötesinde bir sivil irade alanıdır; öyle olabildiği ölçüde bir anlam ifade eder.

Peki, yakın tarihimizde, Mersin’de bu alanda nasıl bir tecrübe yaşadık?

Kent Konseyleri işlevli-işlevsiz, faydalı-faydasız, zararlı-zararsız oluşumlardır diye tanımlarsak, bir kafa karışıklığı olabilir; böyle toptancı bir değerlendirmeyle de sağlıklı bir analiz yapamayız; ama mevcut yetkileri ve yerel yöneticiler karşısında hiyerarşik konumları açısından şu kadarını not etmeliyim:

“Kent konseyleri”  tavsiyeden öte herhangi bir yaptırımı olmayan sempatik, romantik, sevimli oluşumlardır. Kentle ilgili güzel fikirler ortaya atarlar, hayaller kurarlar ve kendi aralarında da hoş bir heyecan yaratırlar.

 

Bu nedenle, “Kent Konseyi”ni yalnızca bir “Kent Formalitesi” olarak gördüğümü ve yok hükmünde saydığımı çok zaman açık açık yazmıştım.

Aslında isterlerse yerel yönetimleri yönlendirebilir, önemli hizmetler yapılmasını sağlayabilirler ve kente katkı verirler. Bunun için de ön şart, gündelik siyaset hesaplarının dışında bir sivil irade olarak eleştirel, yapıcı, somut hizmet konularına odaklı bir çalışma yapılmalı; soyut, ulusal siyaset meselelerinden olabildiğince uzakta yerel ve pratik hizmet konularında düşünce üretmelidir.

*                       *                     *

Özellikle son 20 yıldır Kent Konseylerinin çalışmalarını yakından gözlemlerim.

Bazı ilçelerde Kent Konseyi başkanı bizzat Belediye Başkanı olmuştur ve formalite bir oluşum olarak sözde kalmıştır. Ya da, yakın tarihimizde gördüğümüz üzere, Büyükşehir Belediye Başkanının üst düzeyde görevli bir güvenilir adamı, adeta onun propaganda elemanı gibi çalışmak üzere görevlendirilir.

Bu nedenle güçsüz, gündelik siyaset için araçsal kılınmış Kent Konseyleri boş çalışmalarla gün geçirmiş, pratik fayda vaat eden hemen hiçbir meselede sonuç alamamıştır; buna karşılık hiç üstüne vazife olmayan büyük ulusal konularda laf üreterek gündelik siyaset hesaplarına alet olmuştur.

Sonuçta, bugüne kadar kente herhangi bir yarar sağladığını söyleyemeyiz.

Geriye dönüp zayıf hafızamızda  Kent Konseylerinin dönem ve kişi

belirtmeden genel olarak hatırlamaya çalışalım:

 

*Kent Konseyleri sürekli olarak önemli devlet yatırımlarına karşı çıktılar. Kimi zaman engellediler; kimi zaman geciktirdiler. Sonuçta her şeye rağmen bu yatırımlar devam etse de, yerel yönetimle merkezi yönetim arasında ilişkilerin olumsuz olmasında etkili olarak kente böyle bir zarar verdiler. Kentin ekonomisinin artmasını, istihdam imkanlarının oluşmasını, kentin zenginleşmesini geciktirdiler.

 

*Maalesef; yine tüm bu ulusal  yatırımlara karşı çıkan Heinrich Böll, Konrad Adenauer gibi Alman Vakıfları ve Greenpeace gibi örgütlerle ve yine Alman Yeşiller Partisi ile aynı çizgide oldular.

 

*Hatta daha da ileri giderek, askeri ve ulusal güvenlik sorunları ile ilgili görevleri dışında akıl almaz demeçler vererek yerel yönetimi de zor durumda bıraktılar.

Askeri Bölgeler ve Güvenli Bölgeler konusundaki yönetmeliği eleştirdiler.

Hava sahasındaki Türk pilotlarının durumu ve deniz sahasında kullanıma kapatılan bölgeler konusunda eleştirilerde bulundular.

 

*Kent Konseyleri, Belediye hizmetlerinde ve özellikle gündelik hayatı ilgilendiren pratik konularda yönetime zemin hazırlamak, onlara bilgi altyapısı sunmak, kentteki tecrübe birikimini aktarmakla yükümlü olsalar da Büyükşehir Belediye hizmetlerinin geliştirilmesi, iyileştirilmesi konusunda herhangi bir fikir üretmeye gönül indirmediler; onlar büyük meseleler konusunda büyük sözler peşinde oldular !

                                                           *                     *                     *

Mersin’in bugüne kadar gelişememesinin en önemli sebeplerinden biri de bu dar,  sığ, siyaset ağırlıklı, mahalle baskısı altındaki Çevre(!) anlayışıdır.

Bu dönemde, Mersin kenti ile merkezî yönetim arasındaki bu zıtlaşma, kent yatırımları için de bir olumsuzluk yaratılmıştır.

Merkezi hükümetin Mersin’e hep olumsuz bakmasını, bazı yatırım tercihlerinde Mersin yerine başka illerin öne çıkmasına sebep olunmuştur.

Bu politik temelli güya çevreci militan itirazlar, Havalimanı, Balık çiftlikleri, Nükleer Santral, Tersane gibi büyük projeleri engellemiş ya da geciktirmiştir.

Ama son dönem de görülüyor ki, tüm bu projeler yavaş yavaş gerçekleşiyor.

Havalimanı yavaş da olsa ilerliyor.

Nükleer Santral inşaatı hızla devam ediyor,

Balık çiftliklerine izin verildi...

 

Kent Konseyi son olarak da Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili tarihi ve milli değeri olan bir evi yemek müzesi yapma projesini ortaya attı!

Şu anda bu olay yeni yerel yönetimin önünde gereksiz yere yaratılan bir sorun olarak durmaktadır.

 

Kent Konseyi üyeliği köklü bir belediyecilik bilgisi, şehircilik ve planlama kültürü, bütçe ve harcama deneyimi gibi düzeylerde donanım gerektirir. Değilse, haddini ve işlevini aşan bir pozla ortalık yerde dolaşırsın; dahası  faydadan öte zarar da verebilirsin…

Nitekim, öyle de olmuştur;  Mersin’e çoğu zaman zarar vermişlerdir.

Yanlış, eksik bilgilerle kamuyu yönlendirebilirler, hiçbir yetkileri olmadığı halde belediye uygulamalarıyla ilgili irade koyabilirler, basınla ilişkileri tümüyle reklama dönüktür, yanlış kanaat oluşturup kente zarar verebilirler.

 

Bir toplantılarında Sarı Keçili Yörükleri  gündeme alınmıştı; kültürel yapılarının korunabilmesi için eğitim yapmamaları(!) tavsiye edildi.

Kendilerine yaptıkları bu çalışmada olduğu gibi,  “Sarı keçili Yörüklerin Yaşamı” gibi romantik konularla ilgilenmelerini ve en azından kente yapılacak yatırımlara zarar vermemelerini önermiştim.

Bu arada, örnek olması açısından bir olumlu çalışmalarını takdirle hatırlatmak isterim:

10 yıl başarılı bir şekilde gerçekleşen sonra ara verilen Hüseyin Gezer Heykel Sempozyumu’nun tekrar hayata geçirilmesini sağlama konusunda önerim üzerine,  öncü oldular ve tüm olumsuzluklara rağmen konuyu sahiplendiler.

Birlikte Üniversite ile görüştük, raporlar hazırlandı, Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sunuldu, komisyonlarda görüşüldü ve Meclis bu çok kıymetli etkinliğin yapılması kararını verdi.

Sonuçta topluma hizmet amaçlı oluşumun bu değerli katkısı ile kentimize sağlayacağı birçok yarardan öte önümüzdeki yüzyıllara kalacak eserler bırakılmış olacaktı.

 

Bugüne kadar bu sempozyumda yapılan her biri binlerce dolar değerinde 200’e yakın heykel,  kentin değişik yerlerinde sergileniyor; dağınık bir şekilde bulunduğundan çok dikkat çekmese de, Mersin için bir sanatsal hazine olarak ayakta duruyor.

 

Bir gün tüm bu heykeller bir araya getirerek Mersin’de dünya çapında bir “Açık Hava Heykel Müzesi” mutlaka gerçekleştirilecektir.

Sonuçta, önemli bir mesafe alınmasına rağmen, maalesef o günkü Üniversite Güzel Sanatlar Fakültesi yönetimindeki olumsuzluklardan dolayı gerçekleştirilemedi. Ama Kent Konseyi bu konuyu kendi düzeyinde sahiplendi, savundu ve bir noktaya kadar taşıdı; ama asıl yürütücü kurumda tıkandı.

Belki tekrar gündeme getirilebilir.

*                     *                     *

 

Günümüzde kentler kültürel ve sanatsal değerler üzerinden kimlik kazanıyor. Ekonomik değerler elbette bir statü sağlıyor; ama bir kentin kalıcı ve sürdürülebilir bir marka değerine ulaşması kültür ve sanat konularındaki evrensel çıkışlar yapmasıyla mümkün.

Hüseyin Gezer Taş Heykel Sempozyumu bunun için yalnız bir örnektir. Resim ve Edebiyat alanında ulusal ve uluslararası değerde hemşerilerimiz bu kentte yaşıyor ve onlar üzerinden gelişen kurumsal çalışmalar yapılıyor; örneğin 15 yıldır başarıyla sürdürülen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ülke çapında bir marka değeri kazandı; ödüle değer bulunan birçok büyük yazarımızın kimliğinde Mersin Kenti Edebiyat Ödülü sonsuza kadar yaşayacaktır.

Keza, bir resim kenti olarak Mersin, ülke çapında ilgi görüyor; ressam ve eleştirmen düzeyinde değerli isimler bu kentin hemşerisi olarak bizleri onurlandırıyor…

Büyükşehir Belediye’miz ve Mersin Üniversitesi’nin yakın birliğiyle kentin bu dinamikleri sahiplenmesi ve Mersin’imiz için bir Kültür Endüstrisi oluşumu sağlanabilir; sanatsal dinamikler bir eşgüdüm içinde çok daha verimli, etkin ve yaygın bir işleve kavuşabilir.

 Bunun için yaygın düzeyde atölyeler kurulabilir, eğitim çalışmaları yapılabilir, büyük ve yaygın işlevli bir Kent Kitaplığı bünyesinde edebiyatın her alanında verimli hizmetlere imkân sağlanabilir. Kent Konseylerine bu konularda çok kıymetli görevler düşmektedir.

Yakın geçmişten dersler çıkararak, yeni Kent Konseylerinin çok daha üretken, işlevli çalışmalar yapacağına inanıyorum; yeni bir ümitle yeni Kent Konseyi bünyesindeki hemşerilerimize başarılar diliyorum.

HARUN ARSLAN....03 ŞUBAT 2022

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.