Bellinzona: Taşın Hafızası, İnsanın Zarafeti... Bedrettin Gündeş yazdı
Bellinzona: Taşın Hafızası, İnsanın Zarafeti... Bedrettin Gündeş yazdı
Evet Bellinzona’yı sevdik. İnsanını, doğasını, tarihini, butik bir kent havasıyla yerel yönetiminin emeğini, çabasını sevdik.
Evet Bellinzona’yı sevdik. İnsanını, doğasını, tarihini, butik bir kent havasıyla yerel yönetiminin emeğini, çabasını sevdik.
İlk bakışta bir kentle karşılaşırsınız; biraz daha durduğunuzda bir tarih, biraz daha yaklaştığınızda ise bir insan hali… Bellinzona, işte böyle açılır insana. Acele etmez, kendini anlatmak için yüksek seslere ihtiyaç duymaz. Taşları sabırlıdır, sokakları dingin, insanları ise şaşırtıcı bir içtenlik taşır.
Bellinzona’nın cadde ve kaldırım taşlarındaki özen ve düzen, estetik tasarımın modern dokunuşlarla uyumu, sıcak insan ilişkileri ve ara sokakların titizlikle korunmuş temizliği, yerel yönetim anlayışının somut bir yansıması olarak mutlulugumuzu arttırdı. Otuz altı yıllık yerel yöneticilik deneyimimle söyleyebilirim ki, bu kentte kamusal alanlara gösterilen saygı ve süreklilik arz eden bakım anlayışı, yalnızca göze değil, kent kültürüne de derin bir memnuniyet vermektedir. Bizim de memnuniyetimiz; bizi ağırlayan ve bu toprağın yetiştirdiği bir değer olan Silvia hanım ve Ricco İlhan Dogan’ın daha bir mutlu olmaları bizi de Bellinzona hayranlığına taşımasıyla pekişti.
Demokrasi, insan hakki, toplumsal uyum gelistikce yasam da anlam kazaniyor. İsviçre, doğrudan demokrasi alanında dünyaya örnek gösterilen bir ülke olmasına rağmen, uzun yıllar boyunca otoriter rejimlerin ve yolsuzlukla elde edilmiş servetlerin güvenli limanı olarak anılmıştır. Bu durum, demokrasinin yalnızca ülke sınırları içinde mi geçerli olduğu, yoksa küresel ölçekte de ahlaki bir sorumluluk taşıyıp taşımadığı sorusunu gündeme getirmistir. İsviçre örneği, demokratik değerler ile ekonomik çıkarlar arasındaki gerilimi ve bu gerilimin yarattığı çelişkileri sorgulamak için önemli bir zemin de sunmaktadır.
Ne varki; günümüz dünyasında İsviçre medeniyeti, çesitlilik, farklılıkların bir arada yaşama iradesi bakımından örnek alınacak bir ülke konumunda olduğu tartışmasızdır.
Tarih, yukarıdan bakan kalelerde durur ama yaşam aşağıda, meydanda akar. Tam da bu akışın içinde, kentle kurduğumuz bağın derinleştiği bir an yaşadık.
Meydanda karşılaştığımız bir kadın polis, yalnızca görevini yapan bir kamu görevlisi değildi. Turist olduğumuzu fark ettiğinde yüzündeki ifade değişti; resmi bir mesafeden değil, insani bir yakınlıktan seslendi. Bizi ağırlayan dostum Ricco İlhan Doğan,a dönerek nereden geldiğimizi sordu, Bellinzona’yı nasıl bulduğumuzu merak etti. Eşimle bana gösterdiği ilgi, nezaket ve samimiyet; bir güvenlik görevlisinin ötesinde, kentin ruhunu temsil eden bir ev sahibi duruşuydu.
Sohbet ilerledikçe, yalnızca yön tarif etmedi; kenti anlatmak istedi. Meydanın geçmişini, kalelerin hangi saatlerde daha güzel göründüğünü, yerel yaşamın küçük ama kıymetli ayrıntılarını paylaştı. Hatta, içten bir gülümsemeyle, “Vaktiniz varsa bir kahve için, kebap yemek için misafirimiz olun,” demesi; Bellinzona’nın resmî yüzünün ardındaki sıcak kalbi açıkça hissettirdi.
İşte o an anladık ki Bellinzona’da güvenlik, soğuk bir disiplin değil; insan onuruna yaslanan bir sorumluluk olarak yaşanıyor. Devlet, burada korkutan değil; sakinleştiren, mesafe koyan değil; güven veren bir varlık. Bu küçük karşılaşma, kentin bütün anlatısını tek bir sahnede özetledi.
Yukarı tepelerde Castelgrande, Montebello ve Sasso Corbaro kaleleri yüzyıllardır sessizce durur. Gücünü, duvar kalınlığından değil; süreklilikten aldığı belli oluyor. Aşağıda ise insanlar, aynı sessiz gücü gündelik hayata taşır. Bellinzona’nın farkı da burada hisettiriyor kendini. Görünen her şey, tarih ile insan arasındaki mesafeyi kapatabilmesinde saklı.
İsviçre,nin bu gizemli şehrini tanıdıkça, kuzeyin disiplini ile güneyin sıcaklığının çatışarak değil; birbirini tamamlayarak yol aldıklarını gördük. Ticino Kantonu’nun bu mütevazı başkenti, ne iddialı bir metropol olma çabası taşır ne de geçmişine hapsolur. Bellinzona, kendisi olarak kalmanın huzurunu yaşamaktadır adeta.
Evet Bellinzona’yı sevdik. İnsanını, doğasını, tarihini, butik bir kent havasıyla yerel yönetiminin emeğini, çabasını sevdik.
Sadece kaleleriyle, düzeniyle ya da estetiğiyle değil; bir meydanda, bir insanın gözlerinde bulduğumuz samimiyetle sevdik.
Bazen bir kenti anlamak için rehberlere değil; kısa bir sohbete, içten bir gülümsemeye ve insanca bir davete ihtiyaç vardır.
Bedrettin Gündeş/Sosyolog-Yazar
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

