Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Vergi Adaletsizliğine Karşı Küresel Arayışlar…

Son elli yıla damgasını vuran ve hayatlara dokunan en önemli gelişmelerden biri de gelir adaletsizliği ve adaletsizlikten beslenen zenginle yoksul arasında gittikçe derinleşen uçurum…   Gelir adaletsizliği son yıllarda ortaya serilen Panama, Paradise ve Pandora belgeleri, özellikle çok kazananların servetlerini kimi ‘vergi cennetlerine’ nasıl aktardıklarını, devletleri yöneten muktedirlerin bu soyguna nasıl da göz yumduklarını gösteriyor…   Son makalelerimde kimi ülkelerin çok kazananlardan daha fazla vergi alma girişimlerini, o beyhude çabaların akamete uğrama öykülerini çarpıcı kimi örneklerle anlatmaya çalıştım..   Genel olarak hüsrana uğrayan tüm girişimlerin altında ülke bazlı olmaları ve lokal düzeyde kalmaları gibi faktörlerin etkisi o örneklerde de görüldüğü gibi yadsınamaz gerçek…   Artık sınırları ortadan kaldırmış küresel boyuta ulaşan servet sahiplerini evrensel bir düzenleme yapılmadan ve ortak irade koyulmadan vergilendirmenin olanaksızlığı ortadayken farklı ülkelerin farklı düzenlemeler yapması pratikte işe yaramadığı gibi, çoğu zaman ‘dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan’ olunması gibi tablolarla da karşılaşılmasına yol açıyor…   Sadece kayıt dışı servetlere kucak açan cennetler değil adaletsizliği körükleyen sistem…   Küresel şirketler on yıllardır kazançlarını vergi oranlarının düşük olduğu ülkelere götürerek vergi avantajı adı altında haksız rekabete yol açan ve sırtından para kazandıkları vatandaşlara dönmesi gereken kaynakları servetlerine katan avantajlardan yararlanmakta.   Kimi ülkeler de yatırımları çekebilmek için vergi oranlarını düşürme yoluna gidiyor. Bu sistem, küresel ölçekteki büyük bir şirketin, orta ölçekli bir şirkete kıyasla daha az vergi ödemesine imkân sağlıyor.   Amazon, Google, Microsoft, Facebook, Apple gibi dünyanın dört yanını kasıp kavuran, her biri rahatlıkla dünyanın en büyük 20 ekonomisi içine girebilecek şirketleri tüm dünya ülkeleri ortak bir tavır, ortak bir vergi politikası, ortak irade ortaya koymadan hangi ülke nasıl vergilendirecek?   Doğum yerleri olan ABD vergilendirmeye kalktığında başka bir denize yelken açmamaları nasıl sağlanacak?   Sanayiden bilişime evrilen yeni çağın günümüzdeki en büyükleri kabul edilen GAFAM beşlisi (Google, Amazon, Facebook, Apple ve Microsoft) ile ilgili tümünün anayurdu ABD’ de Başkan Biden’ in seçilmeden önce de dillendirdiği söylemler de sır değil..   Biden, Amazon örneğinden yola çıkarak dev uluslararası şirketlerin ‘vergi cennetleri’ olarak bilinen merkezlere taşınarak ya da sistemdeki açıkları kullanarak çok az ya da hiç vergi ödememesi karşısında yeni yönetimin gerekli adımları atacağını sürekli ifade etmekte…   Bu amaçla kurumlar vergisi oranını yüzde 28'e yükseltmeyi ve yabancı iştiraklerden elde edilen karlara uygulanan indirimlerin bir kısmını da kaldırmayı planladığı da biliniyor…   Başka ülkelerde daha düşük oranlar varken zaten kontrolden çıkmış hangi çok uluslu şirket Biden’ in giyotinine! boynunu uzatır?   Biden yüksek vergilerin şirketleri yurtdışına kaçıracağı yolundaki uyarıları, o ‘kaçılacak’ ülkelerin de belirlenecek küresel vergi politikalarının ortakları haline getirilerek çözülebileceği görüşüyle karşılamakta…   Yıllardır yanıt aranan soruya geçtiğimiz günlerde yanıt olabilecek iki önemli adım atıldı…   İki adım da aslında çok basit bir yöntemi temel alıyordu…   Önce G-7’ ler olarak tanımlanan 7 gelişmiş ülke ABD öncülüğünde toplanıp çok uluslu şirketler için yüzde 15'lik küresel asgari vergi uygulanmasında uzlaşmıştı.   Gelişmiş 7’ lerin uzlaşması, serbest dolaşımda sınırları uzun zaman önce kaldıran çok uluslu şirketler için tüm kapıların kapanması anlamına gelmiyordu…   Haziran ayında atılan adımın ardından Eylül’ de duyurulan OECD anlaşması kapsama alanı ve ileride yaratacağı evrensel etki itibariyle çok daha önemli…   Uzun zaman alan teknik çalışmaların ardından Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), kısaltılmış adlarıyla GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) yer aldığı çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları ülkelerde en az yüzde 15 vergilendirilmesi konusunda 130 ülkenin anlaşmaya vardığını açıkladı..   ABD’ den Çin’ e, Almanya’ dan Fransa’ya, İngiltere’ den Japonya’ ya, Hindistan’ dan Türkiye' ye…   Küresel Gayrisafi Yurt içi Hasıla'nın (GSYH) toplamının 90'ını temsil eden 130 ülkenin uluslararası vergi reformu konusunda anlaşma sağlaması gerçekten önemli bir adım..   Bugüne kadar belirsizliklere yol açan ve şirketlerin kaçamak yollara başvurmasını kolaylaştıran çok uluslu şirketlerin vergi sorumluluklarında nereye tabi olacakları da aynı anlaşmayla ‘faaliyet gösterdikleri ve kar elde ettikleri yerlerde vergi ödemelerinin sağlanması’ temel kuralına bağlanıyor..   Uygulama, elbette uzun vadede ve hayata geçirilebilirse uluslararası vergi sistemine yasal kesinlik ve istikrar kazandıracak.   Ama gidilecek yol çok uzun, karmaşık ve ülke bazlı tuzaklarla, engellerle dolu…   Örneğin 130 ülke imzalasa da imzalamaya yanaşmayan İrlanda gibi ülkeler varken anlaşma nasıl işleyecek?   İrlanda örneğini özellikle verdim…   Çünkü, yıllardır 12,5'luk asgari vergi uygulamasıyla küresel devlere ev sahipliği yapan İrlanda, bu nispeten düşük vergi oranlarıyla Facebook, Google ve Apple gibi ABD'li teknoloji devlerinin Avrupa merkezlerinin cazibe merkezi konumunda…   İrlanda uzun süre direnebilir mi, onca ülkenin mutabık kaldığı oranlara?   OECD ülkelerinin bugün ortaya çıkan anlaşma üzerindeki görüşmelerinin 10 yıl sürmesi gidilecek yolun zorluklarını da yansıtıyor ve İrlanda ile benzerleri zamana oynuyor aslında…   Ve stratejileri de hafife alınmamalı…   Alınmamalı çünkü OECD anlaşmasının altına imza atan ülkelerin hemen uygulamaya geçmeleri beklenmemeli..    Bu tür anlaşmaların temel özelliği her ülkenin belirlenen koşullara ve kriterlere uygun biçimde iç hukukunda gerekli düzenlemeleri yapması, kısaca tüm ülkelerin parlamentolarından bu alandaki yasaları geçirmesi ve uygulama iradesini ortaya koyması…   İrlanda’ nın kucak açtığı beşli ekiple de sınırlı değil sorunlar…   OECD’ nin belirlediği kriterlere göre 15’ lik küresel gelir vergisine tabi olacak şirketler yıllık kazancı yaklaşık 900 milyon dolar (750 milyon Euro) ve üstü 7-8 bin civarında olduğu tahmin edilen şirketleri kapsayacak..   Elde edilecek toplam gelirin 175-180 milyar doları (150 milyar Euro) bulması ve bunun evrensel kimi sorunların giderilmesinde değerlendirilmesi bekleniyor ama yeterince sorunla boğuşan ülkelerin her birinin kendisine özgü hesapları varken, bunun tüm dünyayı kapsayan ortak bir iradeyle kısa zamanda hayata geçirilmesi ham hayal…   G-7’ ler arasında yer almasa da dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip (büyük olasılıkla 3 yıl içinde en büyük ekonomisi konumuna yükselecek) Çin her ne kadar OECD anlaşmasına imza atsa da, artık ömür boyu ülkeyi yöneteceği anlaşılan Başkan Xi, çok daha kestirme bir yöntemi uygulamaya koymuş durumda…   Yıllar önce Putin’ in Oligark’ lara uyguladığı ‘çökme’ yönteminin yerini Xi’ nin ‘yaşatıp devlet adına pay alma’ olarak özetlenebilecek ‘yumuşak güç’ modeli…   Bilişimden beslenen teknoloji çağı, pandemi ile daha da büyüyen ve aşıda bile kendini gösteren evrensel gelir adaletsizliği ve zenginle yoksul arasındaki her gün derinleşen uçurum…   Devam edeceğim konuyu işlemeye…   Abdullah Ayan  
Ekleme Tarihi: 20 Ekim 2021 - Çarşamba

Vergi Adaletsizliğine Karşı Küresel Arayışlar…

Son elli yıla damgasını vuran ve hayatlara dokunan en önemli gelişmelerden biri de gelir adaletsizliği ve adaletsizlikten beslenen zenginle yoksul arasında gittikçe derinleşen uçurum…

 

Gelir adaletsizliği son yıllarda ortaya serilen Panama, Paradise ve Pandora belgeleri, özellikle çok kazananların servetlerini kimi ‘vergi cennetlerine’ nasıl aktardıklarını, devletleri yöneten muktedirlerin bu soyguna nasıl da göz yumduklarını gösteriyor…

 

Son makalelerimde kimi ülkelerin çok kazananlardan daha fazla vergi alma girişimlerini, o beyhude çabaların akamete uğrama öykülerini çarpıcı kimi örneklerle anlatmaya çalıştım..

 

Genel olarak hüsrana uğrayan tüm girişimlerin altında ülke bazlı olmaları ve lokal düzeyde kalmaları gibi faktörlerin etkisi o örneklerde de görüldüğü gibi yadsınamaz gerçek…

 

Artık sınırları ortadan kaldırmış küresel boyuta ulaşan servet sahiplerini evrensel bir düzenleme yapılmadan ve ortak irade koyulmadan vergilendirmenin olanaksızlığı ortadayken farklı ülkelerin farklı düzenlemeler yapması pratikte işe yaramadığı gibi, çoğu zaman ‘dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan’ olunması gibi tablolarla da karşılaşılmasına yol açıyor…

 

Sadece kayıt dışı servetlere kucak açan cennetler değil adaletsizliği körükleyen sistem…

 

Küresel şirketler on yıllardır kazançlarını vergi oranlarının düşük olduğu ülkelere götürerek vergi avantajı adı altında haksız rekabete yol açan ve sırtından para kazandıkları vatandaşlara dönmesi gereken kaynakları servetlerine katan avantajlardan yararlanmakta.

 

Kimi ülkeler de yatırımları çekebilmek için vergi oranlarını düşürme yoluna gidiyor. Bu sistem, küresel ölçekteki büyük bir şirketin, orta ölçekli bir şirkete kıyasla daha az vergi ödemesine imkân sağlıyor.

 

Amazon, Google, Microsoft, Facebook, Apple gibi dünyanın dört yanını kasıp kavuran, her biri rahatlıkla dünyanın en büyük 20 ekonomisi içine girebilecek şirketleri tüm dünya ülkeleri ortak bir tavır, ortak bir vergi politikası, ortak irade ortaya koymadan hangi ülke nasıl vergilendirecek?

 

Doğum yerleri olan ABD vergilendirmeye kalktığında başka bir denize yelken açmamaları nasıl sağlanacak?

 

Sanayiden bilişime evrilen yeni çağın günümüzdeki en büyükleri kabul edilen GAFAM beşlisi (Google, Amazon, Facebook, Apple ve Microsoft) ile ilgili tümünün anayurdu ABD’ de Başkan Biden’ in seçilmeden önce de dillendirdiği söylemler de sır değil..

 

Biden, Amazon örneğinden yola çıkarak dev uluslararası şirketlerin ‘vergi cennetleri’ olarak bilinen merkezlere taşınarak ya da sistemdeki açıkları kullanarak çok az ya da hiç vergi ödememesi karşısında yeni yönetimin gerekli adımları atacağını sürekli ifade etmekte…

 

Bu amaçla kurumlar vergisi oranını yüzde 28'e yükseltmeyi ve yabancı iştiraklerden elde edilen karlara uygulanan indirimlerin bir kısmını da kaldırmayı planladığı da biliniyor…

 

Başka ülkelerde daha düşük oranlar varken zaten kontrolden çıkmış hangi çok uluslu şirket Biden’ in giyotinine! boynunu uzatır?

 

Biden yüksek vergilerin şirketleri yurtdışına kaçıracağı yolundaki uyarıları, o ‘kaçılacak’ ülkelerin de belirlenecek küresel vergi politikalarının ortakları haline getirilerek çözülebileceği görüşüyle karşılamakta…

 

Yıllardır yanıt aranan soruya geçtiğimiz günlerde yanıt olabilecek iki önemli adım atıldı…

 

İki adım da aslında çok basit bir yöntemi temel alıyordu…

 

Önce G-7’ ler olarak tanımlanan 7 gelişmiş ülke ABD öncülüğünde toplanıp çok uluslu şirketler için yüzde 15'lik küresel asgari vergi uygulanmasında uzlaşmıştı.

 

Gelişmiş 7’ lerin uzlaşması, serbest dolaşımda sınırları uzun zaman önce kaldıran çok uluslu şirketler için tüm kapıların kapanması anlamına gelmiyordu…

 

Haziran ayında atılan adımın ardından Eylül’ de duyurulan OECD anlaşması kapsama alanı ve ileride yaratacağı evrensel etki itibariyle çok daha önemli…

 

Uzun zaman alan teknik çalışmaların ardından Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), kısaltılmış adlarıyla GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) yer aldığı çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları ülkelerde en az yüzde 15 vergilendirilmesi konusunda 130 ülkenin anlaşmaya vardığını açıkladı..

 

ABD’ den Çin’ e, Almanya’ dan Fransa’ya, İngiltere’ den Japonya’ ya, Hindistan’ dan Türkiye' ye…

 

Küresel Gayrisafi Yurt içi Hasıla'nın (GSYH) toplamının 90'ını temsil eden 130 ülkenin uluslararası vergi reformu konusunda anlaşma sağlaması gerçekten önemli bir adım..

 

Bugüne kadar belirsizliklere yol açan ve şirketlerin kaçamak yollara başvurmasını kolaylaştıran çok uluslu şirketlerin vergi sorumluluklarında nereye tabi olacakları da aynı anlaşmayla ‘faaliyet gösterdikleri ve kar elde ettikleri yerlerde vergi ödemelerinin sağlanması’ temel kuralına bağlanıyor..

 

Uygulama, elbette uzun vadede ve hayata geçirilebilirse uluslararası vergi sistemine yasal kesinlik ve istikrar kazandıracak.

 

Ama gidilecek yol çok uzun, karmaşık ve ülke bazlı tuzaklarla, engellerle dolu…

 

Örneğin 130 ülke imzalasa da imzalamaya yanaşmayan İrlanda gibi ülkeler varken anlaşma nasıl işleyecek?

 

İrlanda örneğini özellikle verdim…

 

Çünkü, yıllardır 12,5'luk asgari vergi uygulamasıyla küresel devlere ev sahipliği yapan İrlanda, bu nispeten düşük vergi oranlarıyla Facebook, Google ve Apple gibi ABD'li teknoloji devlerinin Avrupa merkezlerinin cazibe merkezi konumunda…

 

İrlanda uzun süre direnebilir mi, onca ülkenin mutabık kaldığı oranlara?

 

OECD ülkelerinin bugün ortaya çıkan anlaşma üzerindeki görüşmelerinin 10 yıl sürmesi gidilecek yolun zorluklarını da yansıtıyor ve İrlanda ile benzerleri zamana oynuyor aslında…

 

Ve stratejileri de hafife alınmamalı…

 

Alınmamalı çünkü OECD anlaşmasının altına imza atan ülkelerin hemen uygulamaya geçmeleri beklenmemeli..

 

 Bu tür anlaşmaların temel özelliği her ülkenin belirlenen koşullara ve kriterlere uygun biçimde iç hukukunda gerekli düzenlemeleri yapması, kısaca tüm ülkelerin parlamentolarından bu alandaki yasaları geçirmesi ve uygulama iradesini ortaya koyması…

 

İrlanda’ nın kucak açtığı beşli ekiple de sınırlı değil sorunlar…

 

OECD’ nin belirlediği kriterlere göre 15’ lik küresel gelir vergisine tabi olacak şirketler yıllık kazancı yaklaşık 900 milyon dolar (750 milyon Euro) ve üstü 7-8 bin civarında olduğu tahmin edilen şirketleri kapsayacak..

 

Elde edilecek toplam gelirin 175-180 milyar doları (150 milyar Euro) bulması ve bunun evrensel kimi sorunların giderilmesinde değerlendirilmesi bekleniyor ama yeterince sorunla boğuşan ülkelerin her birinin kendisine özgü hesapları varken, bunun tüm dünyayı kapsayan ortak bir iradeyle kısa zamanda hayata geçirilmesi ham hayal…

 

G-7’ ler arasında yer almasa da dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip (büyük olasılıkla 3 yıl içinde en büyük ekonomisi konumuna yükselecek) Çin her ne kadar OECD anlaşmasına imza atsa da, artık ömür boyu ülkeyi yöneteceği anlaşılan Başkan Xi, çok daha kestirme bir yöntemi uygulamaya koymuş durumda…

 

Yıllar önce Putin’ in Oligark’ lara uyguladığı ‘çökme’ yönteminin yerini Xi’ nin ‘yaşatıp devlet adına pay alma’ olarak özetlenebilecek ‘yumuşak güç’ modeli…

 

Bilişimden beslenen teknoloji çağı, pandemi ile daha da büyüyen ve aşıda bile kendini gösteren evrensel gelir adaletsizliği ve zenginle yoksul arasındaki her gün derinleşen uçurum…

 

Devam edeceğim konuyu işlemeye…

 

Abdullah Ayan

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.