Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Bayramlık Yazı

     Yazı yazmayı seven   çocuklar, işe günlük tutmakla başlar. Sevgili günlük diye başlayan günlükler; içtenlikle, doğallık kokan, samimi itiraflar içeren yazılardır. Biz yetişkinler ise bu tür yazılara sevgili okur diyerek başlamayı yeğleriz. Böyle hitap edince, okuyucuya daha yakın olunur. Sanki birebir iletişime geçilir. Ve yapılan bir dertleşmedir aslında.     Sevgili Okur! Dünyanın sorunları, dertleri ne anlatmakla ne de yazmakla biter. Hani söylene geldiği gibi: “ Benim kızım yaman okur, döner döner bildiğini okur.”Dünya hali de böyledir işte.     Yine bir bayram eda edeceğiz. Her bayram olduğu gibi, barış, kardeşlik, sağlık, mutluluk dilekleri havada uçuşacak. İyimserlik, naiflik tavan yapacak. Ama dünya yine bildiğini okuyacak. Savaşlar, açlık, terör, felaketler birbirini izliyor. Bütün o dilekler, temenniler ile alay edercesine… Bayram falan dinlemiyor. Efendim ben yine de bayramınızı tebrik etmeden geçemeyeceğim. Nice bayramlara tüm sevdiklerinizle…        Dünya hali hep böyledir işte. Gel gör ki; alemin derdine sıkı sıkıya angaje olan ben, kendimi meğer çok ihmal etmişim. Bir sürü şey birikmiş, beni bekler olmuş. Tatil günleri deyip geçmemeli. Uzun süredir tatil yapamamıştım. Daha doğrusu yapmak istememiştim. Kendimi dinlemeyi, kendimle baş başa kalmayı, iç muhasebesi yapmayı, göze alamamıştım. Anlayacağınız bir kendinden kaçış hali benimkisi, uzun yıllar yaptığım, yapa geldiğim ve bir türlü itiraf edemediğim.        İnsan kendini zamanla tanırmış, kırkından sonra netleşmeye başlıyor bazı şeyler. Daha düne kadar üstüne üstüne gittiğim şeylerin aslında bana uymayan, yakışmayan haller olduğunu anladım mesela. Zorlamamam, kovalamamam gerektiğini, dünyanın benden hep hızlı dönebileceğini… Nasıl iyi hissediyorsam öyle olması gerektiğini, anladım.        Büyük kitleler tarafından onay görmüş ve “normal” kabul edilmiş şeylerin bana uymak zorunda olmadığını, normalliğin normları olmadığını falan… Onlara uyacağım diye kendimi sıkıntıya sokmamanın en iyi şey olduğunu, bir yığın sorun, sıkıntı yaşayınca anladım ve değmezmiş dediğim çok olmuştur sonraları.         Neyin iyi neyin kötü olabileceğini ancak deneyimlerden  sonra öğreniyorsun. Ve deneyimler sonunda da iş işten geçmiş oluyor çoğu zaman. Hep bir koşturmacadır gidiyor… Hep erteleyerek, öteleyerek ve hiç ölmeyecekmişim ya da hiç hastalanmayacakmışım gibi yaşadım. Bedenin verdiği sinyaller çoğalınca, her geçen senenin bir öncekini arattığında veya gücün azaldığında biraz es vermek gerektiğine karar verdim.         Sözgelimi rutin ilişkiler yaşayamıyorum ben. Kalabalık ortamları sevmiyorum, boğuluyorum. Kendimi kaybettiğim hissine kapılıyorum, özgürlüğümü özlüyorum.. Her gün aynı yüzleri görmek istemiyorum mesela. Hissettiğim duygular, inişe geçiyor soğuyorum.          Kimseyi üzmek, kırmak, kıskanmak derdinde değilim. Komplocu, şantajcı hele hiç değilim. İnsanların özel yaşamlarıyla, üçüncü sayfa haberleriyle alakam olmaz. Benim derdim, yarışım sadece kendimle, kendime yaptığımı, ettiğimi kimselere yapmam, yapamam.          Her ne kadar değişmem gerektiğini bildiğim halde, değişmek acı verir zaman alır. Ö nüme hedefler koyarım ama menzile eremem. Dünyada büyük zenginliğin, beden ve ruh sağlığında yattığını, en önemlisi de erteleyerek yaşanmayacağını, kendimi ara ara şımartmam gerektiğini anladım.          Hayatta en güzel şeyin özgürlük ve üretmek olduğunu biliyorum ve devam diyorum…  
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2015 - Çarşamba

Bayramlık Yazı

     Yazı yazmayı seven   çocuklar, işe günlük tutmakla başlar. Sevgili günlük diye başlayan günlükler; içtenlikle, doğallık kokan, samimi itiraflar içeren yazılardır. Biz yetişkinler ise bu tür yazılara sevgili okur diyerek başlamayı yeğleriz. Böyle hitap edince, okuyucuya daha yakın olunur. Sanki birebir iletişime geçilir. Ve yapılan bir dertleşmedir aslında.

    Sevgili Okur! Dünyanın sorunları, dertleri ne anlatmakla ne de yazmakla biter. Hani söylene geldiği gibi: “ Benim kızım yaman okur, döner döner bildiğini okur.”Dünya hali de böyledir işte.

    Yine bir bayram eda edeceğiz. Her bayram olduğu gibi, barış, kardeşlik, sağlık, mutluluk dilekleri havada uçuşacak. İyimserlik, naiflik tavan yapacak. Ama dünya yine bildiğini okuyacak. Savaşlar, açlık, terör, felaketler birbirini izliyor. Bütün o dilekler, temenniler ile alay edercesine… Bayram falan dinlemiyor. Efendim ben yine de bayramınızı tebrik etmeden geçemeyeceğim. Nice bayramlara tüm sevdiklerinizle…

       Dünya hali hep böyledir işte. Gel gör ki; alemin derdine sıkı sıkıya angaje olan ben, kendimi meğer çok ihmal etmişim. Bir sürü şey birikmiş, beni bekler olmuş. Tatil günleri deyip geçmemeli. Uzun süredir tatil yapamamıştım. Daha doğrusu yapmak istememiştim. Kendimi dinlemeyi, kendimle baş başa kalmayı, iç muhasebesi yapmayı, göze alamamıştım. Anlayacağınız bir kendinden kaçış hali benimkisi, uzun yıllar yaptığım, yapa geldiğim ve bir türlü itiraf edemediğim.

       İnsan kendini zamanla tanırmış, kırkından sonra netleşmeye başlıyor bazı şeyler. Daha düne kadar üstüne üstüne gittiğim şeylerin aslında bana uymayan, yakışmayan haller olduğunu anladım mesela. Zorlamamam, kovalamamam gerektiğini, dünyanın benden hep hızlı dönebileceğini… Nasıl iyi hissediyorsam öyle olması gerektiğini, anladım.

       Büyük kitleler tarafından onay görmüş ve “normal” kabul edilmiş şeylerin bana uymak zorunda olmadığını, normalliğin normları olmadığını falan… Onlara uyacağım diye kendimi sıkıntıya sokmamanın en iyi şey olduğunu, bir yığın sorun, sıkıntı yaşayınca anladım ve değmezmiş dediğim çok olmuştur sonraları.

        Neyin iyi neyin kötü olabileceğini ancak deneyimlerden  sonra öğreniyorsun. Ve deneyimler sonunda da iş işten geçmiş oluyor çoğu zaman. Hep bir koşturmacadır gidiyor… Hep erteleyerek, öteleyerek ve hiç ölmeyecekmişim ya da hiç hastalanmayacakmışım gibi yaşadım. Bedenin verdiği sinyaller çoğalınca, her geçen senenin bir öncekini arattığında veya gücün azaldığında biraz es vermek gerektiğine karar verdim.

        Sözgelimi rutin ilişkiler yaşayamıyorum ben. Kalabalık ortamları sevmiyorum, boğuluyorum. Kendimi kaybettiğim hissine kapılıyorum, özgürlüğümü özlüyorum.. Her gün aynı yüzleri görmek istemiyorum mesela. Hissettiğim duygular, inişe geçiyor soğuyorum.

         Kimseyi üzmek, kırmak, kıskanmak derdinde değilim. Komplocu, şantajcı hele hiç değilim. İnsanların özel yaşamlarıyla, üçüncü sayfa haberleriyle alakam olmaz. Benim derdim, yarışım sadece kendimle, kendime yaptığımı, ettiğimi kimselere yapmam, yapamam.

         Her ne kadar değişmem gerektiğini bildiğim halde, değişmek acı verir zaman alır. Ö nüme hedefler koyarım ama menzile eremem. Dünyada büyük zenginliğin, beden ve ruh sağlığında yattığını, en önemlisi de erteleyerek yaşanmayacağını, kendimi ara ara şımartmam gerektiğini anladım.

         Hayatta en güzel şeyin özgürlük ve üretmek olduğunu biliyorum ve devam diyorum…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.