Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

ATOM BOMBASI ETKİSİ

"Dert birdir, sızlanırsan iki olur"   Savaş diğer anlamıyla bir kaynak transferidir. Halkların cebinden tekellere, devlete para vermektir. Zira savaşlar sadece maddi yıkım getirmez. İnsan kaybı, ekonomik kayıplar da en az diğer yıkımlar kadar önemlidir.    Bir önceki yazımızda 'savaş paranın savaşıdır' dedik ki öyledir. Döner dolaşır vatandaşın cebinden parayı çekiverir. Biz tüketiciler savaşın etkisini hemen hissettik. 100 TL ye aldığım damacana su yüzde 10 zamlanmış. Satıcı; "abi akaryakıta zam geldi" dedi. Yani şu haliyle bile hemen her şey yüzde 10 fiyat artışı ile karşılaştı.   Fakat turpun büyüğü daha heybede duruyor. O da Basra körfezi çıkışındaki Hürmüz boğazının İran tarafından kapatılması riskidir ki bu, tüm ülkelerde enerji fiyatlarının artışından dolayı gelecek bir enflasyon dalgasıdır.    Basra körfezi dünya gaz ve petrol tüketiminin beşte birini karşılıyor. Bunun bir süreliğine durması hâlinde, enerji fiyatlarının dünya genelinde yükselmesi anlamına gelecektir. Türkiye için maliyetin akaryakıtta litre fiyatının 100 ile 150 TL arasında bir yerde seyredeceğidir.    Bunun anlamı; savaş önceki litre fiyatına göre yüzde 100 ile yüzde 200 arasında bir yükseliş kaydedecegidir ki bu, iğneden ipliğe en az yüzde 100 fiyat artışı demektir. Gördünüz mü? Fiyat artışları herkesin hanesinde atom bombası etkisi yaratacaktır. Tüm ekonomik dengelerin altüst olması anlamına gelecektir.    Elbette bu sadece Türkiye için sınırlı değildir ki hemen her ülke etkiyi iyice hissedecektir. Tüm enerji ithal eden ülkeler Türkiye, Çin, Hindistan, Avrupa ülkeleri ve diğerleri.. Ekonomik durgunluğa giren ülkelerde huzursuzluk,  sokak eylemleri vb. artacaktır. Bu aynı zamanda krize girecek ülkeleri savaşa sürükleme riskini arttıracaktır.   Enerji ithalatı Türkiye cari açığının en önemli kalemidir. Döviz kırılganlığı olan ülkemizi büyük oranda sarsacaktır. Son 9 yılda yaşadıklarımızı eğer bir Almanya, Fransa yaşasaydı halleri acaba ne olurdu? Bakınız küçük, önemsiz ülkelerden örnek vermiyorum. Almanya, Fransa diyorum.    Son 9 yılda yaşadıklarımız birçok güçlü ülkeyi mahvedecek güce sahipti. 15 Temmuz darbesi, göçmen akını, terörle mücadele, sınır ötesi askeri operasyonlar, Suriye harekâtları, pandemi etkisi, yangınlar, seller, kuraklık, don, eyt emekliler yükü, türlü ambargolar, yaptırımlar ve dış finansal baskı, yolsuzluklar, asrın felaketi büyük 6 Şubat ve diğer depremler... Tüm bu olumsuzluklara ve felaketlere maruz kaldık ama siyasi istikrar ve güçlü liderlikle ayakta kaldık.    Burada başkanlık sistemine ayrı bir parantez açmak gerekir ki başkanlık sistemine geçiş Türkiye'nin lehine olmuştur. Düşünsenize! Ömrü 1-1.5 yıllık zayıf koalisyon hükümetleri (90lı yıllardaki gibi) döneminde bulunsaydık, inanın bunların üstesinden tek parça kalarak gelemezdik.    Bugün de benzer bir türbülans içerisindeyiz. Türkiye tüm krizlerin göbeğinde yer alıyor ve gerçekte, saldırıların gizli ya da bir sonraki hedefidir. Askeri hedef olmak şöyle dursun, öncelikle bizim olası bir enerji krizinin yaratacağı enflasyon dalgasını atlatmamız gerekebilir.   Türkiye umarım askeri açıdan eksiklerini görme ve giderme yönünde büyük dersler çıkartmıştır ve hızla eksiklerini tamamlama yolunda kararlı adımlar atacaktır. Burada öncekinin EKP'si (eğitime katkı payı) gibi bir savunma sanayii katkı payını önermek durumundayım.   Şimdi bu önerim yoğun dirençle karşılaşabilir. Fakat her şeyini kaybetmektense, hane bütçesini sarsmayacak küçük ödentilerle, gelebilecek büyük felaketleri kolay önleme ve atlatma yoluna gitmek daha evladır diye düşünüyorum.
Ekleme Tarihi: 24 June 2025 - Tuesday

ATOM BOMBASI ETKİSİ

"Dert birdir, sızlanırsan iki olur"
  Savaş diğer anlamıyla bir kaynak transferidir. Halkların cebinden tekellere, devlete para vermektir. Zira savaşlar sadece maddi yıkım getirmez. İnsan kaybı, ekonomik kayıplar da en az diğer yıkımlar kadar önemlidir. 
  Bir önceki yazımızda 'savaş paranın savaşıdır' dedik ki öyledir. Döner dolaşır vatandaşın cebinden parayı çekiverir. Biz tüketiciler savaşın etkisini hemen hissettik. 100 TL ye aldığım damacana su yüzde 10 zamlanmış. Satıcı; "abi akaryakıta zam geldi" dedi. Yani şu haliyle bile hemen her şey yüzde 10 fiyat artışı ile karşılaştı.
  Fakat turpun büyüğü daha heybede duruyor. O da Basra körfezi çıkışındaki Hürmüz boğazının İran tarafından kapatılması riskidir ki bu, tüm ülkelerde enerji fiyatlarının artışından dolayı gelecek bir enflasyon dalgasıdır. 
  Basra körfezi dünya gaz ve petrol tüketiminin beşte birini karşılıyor. Bunun bir süreliğine durması hâlinde, enerji fiyatlarının dünya genelinde yükselmesi anlamına gelecektir. Türkiye için maliyetin akaryakıtta litre fiyatının 100 ile 150 TL arasında bir yerde seyredeceğidir. 
  Bunun anlamı; savaş önceki litre fiyatına göre yüzde 100 ile yüzde 200 arasında bir yükseliş kaydedecegidir ki bu, iğneden ipliğe en az yüzde 100 fiyat artışı demektir. Gördünüz mü? Fiyat artışları herkesin hanesinde atom bombası etkisi yaratacaktır. Tüm ekonomik dengelerin altüst olması anlamına gelecektir. 
  Elbette bu sadece Türkiye için sınırlı değildir ki hemen her ülke etkiyi iyice hissedecektir. Tüm enerji ithal eden ülkeler Türkiye, Çin, Hindistan, Avrupa ülkeleri ve diğerleri.. Ekonomik durgunluğa giren ülkelerde huzursuzluk,  sokak eylemleri vb. artacaktır. Bu aynı zamanda krize girecek ülkeleri savaşa sürükleme riskini arttıracaktır.
  Enerji ithalatı Türkiye cari açığının en önemli kalemidir. Döviz kırılganlığı olan ülkemizi büyük oranda sarsacaktır. Son 9 yılda yaşadıklarımızı eğer bir Almanya, Fransa yaşasaydı halleri acaba ne olurdu? Bakınız küçük, önemsiz ülkelerden örnek vermiyorum. Almanya, Fransa diyorum. 
  Son 9 yılda yaşadıklarımız birçok güçlü ülkeyi mahvedecek güce sahipti. 15 Temmuz darbesi, göçmen akını, terörle mücadele, sınır ötesi askeri operasyonlar, Suriye harekâtları, pandemi etkisi, yangınlar, seller, kuraklık, don, eyt emekliler yükü, türlü ambargolar, yaptırımlar ve dış finansal baskı, yolsuzluklar, asrın felaketi büyük 6 Şubat ve diğer depremler... Tüm bu olumsuzluklara ve felaketlere maruz kaldık ama siyasi istikrar ve güçlü liderlikle ayakta kaldık. 
  Burada başkanlık sistemine ayrı bir parantez açmak gerekir ki başkanlık sistemine geçiş Türkiye'nin lehine olmuştur. Düşünsenize! Ömrü 1-1.5 yıllık zayıf koalisyon hükümetleri (90lı yıllardaki gibi) döneminde bulunsaydık, inanın bunların üstesinden tek parça kalarak gelemezdik. 
  Bugün de benzer bir türbülans içerisindeyiz. Türkiye tüm krizlerin göbeğinde yer alıyor ve gerçekte, saldırıların gizli ya da bir sonraki hedefidir. Askeri hedef olmak şöyle dursun, öncelikle bizim olası bir enerji krizinin yaratacağı enflasyon dalgasını atlatmamız gerekebilir.
  Türkiye umarım askeri açıdan eksiklerini görme ve giderme yönünde büyük dersler çıkartmıştır ve hızla eksiklerini tamamlama yolunda kararlı adımlar atacaktır. Burada öncekinin EKP'si (eğitime katkı payı) gibi bir savunma sanayii katkı payını önermek durumundayım.
  Şimdi bu önerim yoğun dirençle karşılaşabilir. Fakat her şeyini kaybetmektense, hane bütçesini sarsmayacak küçük ödentilerle, gelebilecek büyük felaketleri kolay önleme ve atlatma yoluna gitmek daha evladır diye düşünüyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.