"Öğrenme bir eğlence meselesi değildir. Ona çaba ve acı eşlik eder"
Günümüzde yapılan tartışmalar siyasetin getirdiklerinden ziyade, siyasetin yapılış tarzıyla alakalıdır daha çok. Hani sürekli ilkeli siyasete vurgu vardır ya. İşte orası demek istediğim.
'Terörsüz Türkiye' açılımı toplumu, diğer birçok konuda olduğu gibi yine ikiye böldü. Acaba bu demokrasinin bir gereği midir? Ya da bir kamplaşma belirtisi midir? Küçük menfaat odakları dışında kimse savaştan, gözyaşından yana değildir. Silahların susmasına kim itiraz edebilir?
Öncelikle şunun altını çizelim.Türk milletinin ezici çoğunluğu barıştan yanadır. Fakat burada söz konusu olan 'barış'ın ortaya konuş ve sunuluş biçimidir. Ben daha önceki yazımda 'ihtiyatlı iyimserlik' adı altında konuyu değerlendirmeye tabi tutmuştum.
Ancak ortaya atılan ani çağrı ile başlayan terörsüz Türkiye süreci milletin kafasını karıştırmaya yetti. Zira çağrının hemen öncesinde, DEM Parti ötekileştirme ve şeytanlaştırma siyasetine tabi tutuluyordu.
DEM Parti dışlanıyordu. Medyada pek gõrünür degildi. CHP'nin yerel seçimlerde onlarla yaptığı 'kent uzlaşısı' işbirliği de Cumhur İttifakı'nca kötü değerlendirmelere maruz kalmıştı. Devletin yüce menfaatlerini anlıyorum. Fakat bu keskin politika değişikliği birdenbireydi. Birçok insanın beynini yakacak derecedeydi.
Anlıyorum siyaset çok dinamik ve değişken bir süreç. Soğuk Savaş döneminde örneğin, roller mevziler belli ve stabildi. Politika değişikliği öyle akşamdan sabaha yapılmazdı. Bu durumda elbette politikacıların işleri daha kolaydı. Aynı ezberler yıllar yılı gündemde sorunsuzca kalabiliyordu. Oysa günümüzde haftalık, günlük politika değişiklikleri, dümen kırmalar sahnededir.
Tüm bunlar elbette sadece Türkiye ile sınırlı değildir. Zamanın ruhu, konjonktürel etkiler denen olgular mevcuttur. Dünya öyle hızlı dönüyor ki buna adapte olmak maharet istiyor. Dünyanın diğer ülkelerinde de benzer koşullar geçerlidir. Trump vari siyaset tüm dengeleri ve öngörülebilirliği sarstı.
Her şeye rağmen sıradan bir Türk seçmeninin gözünden baktığınızda, radikal ve beklenmedik icraatlar kafa karıştırıyor, öfke topluyor. Ne yaparsanız yapın! Ayşe teyzeye, Mahmut amcaya bunu izah edemezsiniz. Daha düne kadar terörist, hain bildikleri birkaç ay içerisinde muteber şahıslara dönüşüyor.
Yine söylüyorum bunun barış veya savaş istemekle alakası yoktur. İlkeli siyasetle alakası vardır. Burada bir de yeni anayasa, yakın gelecekte yeni ittifaklar konusu vardır. İlk genel seçimlere Ak Parti, MHP ve DEM Parti yeni bir anayasayla, ittifak yaparak mı girecek ki büyük ihtimalle öyle görünüyor.
Türkiye'de siyaset, sil baştan tekrar dizayn ediliyor. CHP'yi büyük sıkıntılar bekliyor. Devlet anlayışında yeni paradigmalar filizleniyor.
En başta dediğim gibi siyasetin doğurduğu sonuçlardan çok, siyaset yapılış tarzıyla ilgileniyorum. Terörsüz Türkiye adımını da genel olarak destekliyorum. İhtiyatlı iyimserlik içindeyim. Hep derim, Türkiye'yi dünya genel gidişatından bağımsız düşünemezsiniz! Terörsüz Türkiye yeni bir projenin yeni bir paradigmanın parçasıdır. Dünya ticaret yollarının kavşağındaki Türkiye, Orta Doğu'dan Orta Asya'ya etki alanında kalan ülkelere güçlü askeriyesi, güçlü savunma sanayisi, ekonomisi, tarihî kültürel tecrübesi ile ulus devlet kimliğini aşan bir modelle 'abilik' yapacak. Tabii bundan Uluslararası sermayede etkin biçimde yararlanacak. Gerçekleşmekte olan budur. Karşı durmak yerine, yeni durumdan istifade etmekte yarar vardır.
Bir söz de 9. Yıldönümünde 15 Temmuz'a. 2016 Türkiye için bir milattır. Kontrollü darbe değildir. Ülkenin prangalarından kurtulduğu ayağa kalktığı, atılım evresine girdiği yeni bir dönemdir. Hedef: 2071 kemerleri bağlayınız..
Siyasetin Bu mu Dünya
"Öğrenme bir eğlence meselesi değildir. Ona çaba ve acı eşlik eder"
Günümüzde yapılan tartışmalar siyasetin getirdiklerinden ziyade, siyasetin yapılış tarzıyla alakalıdır daha çok. Hani sürekli ilkeli siyasete vurgu vardır ya. İşte orası demek istediğim.
'Terörsüz Türkiye' açılımı toplumu, diğer birçok konuda olduğu gibi yine ikiye böldü. Acaba bu demokrasinin bir gereği midir? Ya da bir kamplaşma belirtisi midir? Küçük menfaat odakları dışında kimse savaştan, gözyaşından yana değildir. Silahların susmasına kim itiraz edebilir?
Öncelikle şunun altını çizelim.Türk milletinin ezici çoğunluğu barıştan yanadır. Fakat burada söz konusu olan 'barış'ın ortaya konuş ve sunuluş biçimidir. Ben daha önceki yazımda 'ihtiyatlı iyimserlik' adı altında konuyu değerlendirmeye tabi tutmuştum.
Ancak ortaya atılan ani çağrı ile başlayan terörsüz Türkiye süreci milletin kafasını karıştırmaya yetti. Zira çağrının hemen öncesinde, DEM Parti ötekileştirme ve şeytanlaştırma siyasetine tabi tutuluyordu.
DEM Parti dışlanıyordu. Medyada pek gõrünür degildi. CHP'nin yerel seçimlerde onlarla yaptığı 'kent uzlaşısı' işbirliği de Cumhur İttifakı'nca kötü değerlendirmelere maruz kalmıştı. Devletin yüce menfaatlerini anlıyorum. Fakat bu keskin politika değişikliği birdenbireydi. Birçok insanın beynini yakacak derecedeydi.
Anlıyorum siyaset çok dinamik ve değişken bir süreç. Soğuk Savaş döneminde örneğin, roller mevziler belli ve stabildi. Politika değişikliği öyle akşamdan sabaha yapılmazdı. Bu durumda elbette politikacıların işleri daha kolaydı. Aynı ezberler yıllar yılı gündemde sorunsuzca kalabiliyordu. Oysa günümüzde haftalık, günlük politika değişiklikleri, dümen kırmalar sahnededir.
Tüm bunlar elbette sadece Türkiye ile sınırlı değildir. Zamanın ruhu, konjonktürel etkiler denen olgular mevcuttur. Dünya öyle hızlı dönüyor ki buna adapte olmak maharet istiyor. Dünyanın diğer ülkelerinde de benzer koşullar geçerlidir. Trump vari siyaset tüm dengeleri ve öngörülebilirliği sarstı.
Her şeye rağmen sıradan bir Türk seçmeninin gözünden baktığınızda, radikal ve beklenmedik icraatlar kafa karıştırıyor, öfke topluyor. Ne yaparsanız yapın! Ayşe teyzeye, Mahmut amcaya bunu izah edemezsiniz. Daha düne kadar terörist, hain bildikleri birkaç ay içerisinde muteber şahıslara dönüşüyor.
Yine söylüyorum bunun barış veya savaş istemekle alakası yoktur. İlkeli siyasetle alakası vardır. Burada bir de yeni anayasa, yakın gelecekte yeni ittifaklar konusu vardır. İlk genel seçimlere Ak Parti, MHP ve DEM Parti yeni bir anayasayla, ittifak yaparak mı girecek ki büyük ihtimalle öyle görünüyor.
Türkiye'de siyaset, sil baştan tekrar dizayn ediliyor. CHP'yi büyük sıkıntılar bekliyor. Devlet anlayışında yeni paradigmalar filizleniyor.
En başta dediğim gibi siyasetin doğurduğu sonuçlardan çok, siyaset yapılış tarzıyla ilgileniyorum. Terörsüz Türkiye adımını da genel olarak destekliyorum. İhtiyatlı iyimserlik içindeyim. Hep derim, Türkiye'yi dünya genel gidişatından bağımsız düşünemezsiniz! Terörsüz Türkiye yeni bir projenin yeni bir paradigmanın parçasıdır. Dünya ticaret yollarının kavşağındaki Türkiye, Orta Doğu'dan Orta Asya'ya etki alanında kalan ülkelere güçlü askeriyesi, güçlü savunma sanayisi, ekonomisi, tarihî kültürel tecrübesi ile ulus devlet kimliğini aşan bir modelle 'abilik' yapacak. Tabii bundan Uluslararası sermayede etkin biçimde yararlanacak. Gerçekleşmekte olan budur. Karşı durmak yerine, yeni durumdan istifade etmekte yarar vardır.
Bir söz de 9. Yıldönümünde 15 Temmuz'a. 2016 Türkiye için bir milattır. Kontrollü darbe değildir. Ülkenin prangalarından kurtulduğu ayağa kalktığı, atılım evresine girdiği yeni bir dönemdir. Hedef: 2071 kemerleri bağlayınız..
Ekleme
Tarihi: 15 July 2025 - Tuesday
Siyasetin Bu mu Dünya
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.