Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

15 Temmuz

“ Bir musibet bin nasihatten iyidir”    O akşam erken yatmıştım. 22.30 civarı arkadaş telefonu ile uyandım. Önce bunu bir şaka zannettim. Televizyonu açtığımda, Boğaziçi Köprüsü girişindeki tankları gördüm. Yine de anlamdırmakta zorlanıyordum. Aklıma önce bir terör saldırısı geldi. Köprünün güvenlik sebebiyle kapatıldığını düşünürken… Başbakan Yıldırım’ın açıklaması düştü ekrana.    Bölük- pörçük bilgiler, görüntüler eşliğinde şaşkınlık ve merakla takip ediyordum, olan biteni. İnternet kapatılmamış ve de yavaşlatılmamıştı. Face’e girebiliyordum, tv kanalları yayındaydı. Bu arada çevremden telefonlar alıyor, sorulara muhatap oluyordum. Garip bir durum vardı sanki. TSK içinden bir kısım asker darbeye kalkışmıştı. O ana kadar anlaya bildiklerim bu kadardı. Tuhaf, tutarsız şeyler oluyordu. “Eğer bir darbe gerçekleşmiş olsaydı, ne kanallar ne internet ne de telefonlar açık kalabilirdi” diye düşünüyordum.    Çocuklarıma sakin olun ” Bu şekilde telefonla serbestçe konuşabiliyorsak, o halde nasıl darbe yapılmış, ayrıca bu saatte darbe mi olur, benim bildiğim darbeler sabaha karşı yapılır” diyordum. Bir türlü darbe fikrine kendimi alıştıramıyordum. 12 Eylül darbesini yaşamış olan ben. Darbeden farklı şeyler anlıyordum. Bilmiyordum ki köprünün altından çok sular akmış, iletişim imkanları o kadar çok çeşitlenmiş ki hepsini susturmak, pek mümkün olmuyormuş. Ayrıca halkımız bilinçlenmiş, bazı şeylerin farkına varmış, öyle her öten düdükle birlikte artık sinmiyormuş.    Kanaldan kanala geçiyor, ara ara face’e göz atıyordum. Başbakanın konuşmasının ardından, ülkemiz için önemli bir açıklama geldi. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamasıydı bu ve o gecenin kırılma noktasıydı. Devlet bey, devlet gibi konuştu. Darbeye şiddetle karşı çıkıyor, hükümetten yana tavır alıyordu. Bu arada halk akın akın sokaklara iniyor, gövdesini tanklara, kurşunlara siper ediyordu. 1. Ordu komutanının, Özel kuvvetler komutanının açıklamaları yüreklere su serpiyor, insanları cesaretlendiriyordu. Görüntüler, canlı bağlantılar, görüşler, yorumlar peş peşe geliyordu. Yine de o saatlerde, fotoğrafın tümünü görmek mümkün değildi. Tam olarak nelerin olup bittiğini anlamak için sabahın ilk ışıklarını beklememiz gerekecekti.    TRT ‘den darbe bildirisi okundu. Darbeciler, darbeyi demokrasi adına yapmıştı(!) Zaten hep öyle değil midir? Darbelerin amacı hep, şu ne anlama geldiği kişiden kişiye göre değişen demokrasi değil midir(!)    Başbakan’ın ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sokağa inin çağrısı geldi. Bir müddet sonra Cumhurbaşkanının kaldığı otelden bir görüntülü telefon bağlantısı gerçekleştirildi. Hayati tehlike altında, sükûnetini koruyor, milleti devletine, hükümetine sahip çıkmaya çağırıyordu. İşte bu açıklama da gecenin diğer bir kırılma noktasıydı. Sonradan öğrendiğimize göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan dakika farkıyla darbecilerin baskınından ve olası bir tutuklanmanın eşiğinden dönmüştü.    Cumhurbaşkanının, hükümet üyelerinin, muhalefet parti liderlerinin, cansiperane davranan Türk halkının ve vatansever askerlerin kararlı, cesur duruşları sayesinde, verilen şehitlerin kanları pahasına, bu elim darbe girişimi önlemiş oluyordu. O günden bugüne 20 gün geçti. Günlerce nöbetler tutuldu. Açık oturumlar, açıklamalar yapıldı. Tüm görüntüler, tekrar tekrar yayınlandı. En ince ayrıntılara kadar analizler eşliğinde, yeniden gözden geçirildi. Bombalanan meclis, muhalefet partileri, hükümet, işi ciddiye aldı. Devlet aygıtı, iş dünyası, medya darbecilerden ayıklanmaya çalışılıyor… Millet olarak direkten döndüğümüzü, bilmem yazmama gerek var mı? Darbeciler sınırlı da olsa başarıya ulaşsalardı. Allah korusun, bu bir iç savaşa sebebiyet verebilirdi. Kurumlar arası ve kurumların kendi içlerinde, kamplaşmış vatandaşlar arasında uzun sürebilecek bir çatışma ve kaos hali, Türkiye’nin paylaşılmış, parçalara ayrılmış bir sonucunu doğurabilirdi. Sıkıntılı bölgelerimiz, Irak’tan Suriye’den sızacak terörist gruplarca denetim altına alınmak istenebilirdi ve onlara, müttefik bildiğimiz ülkelerin de mutlaka yardımı dokunurdu.    Başarısız darbe girişimi, gözlerimizi açtı, gaflet uykusundan uyandırdı. Vatanımızın tehlikelere ve hain saldırılara ne kadar açık olduğunu gösterdi. Yine aynı darbe girişimi, Türk milletinin birlikten, beraberlikten, özgürlükten yana almış olduğu tavrı ortaya çıkardı. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Daima uyanık ve üretken olmak dileğiyle…
Ekleme Tarihi: 03 Ağustos 2016 - Çarşamba

15 Temmuz

“ Bir musibet bin nasihatten iyidir”

   O akşam erken yatmıştım. 22.30 civarı arkadaş telefonu ile uyandım. Önce bunu bir şaka zannettim. Televizyonu açtığımda, Boğaziçi Köprüsü girişindeki tankları gördüm. Yine de anlamdırmakta zorlanıyordum. Aklıma önce bir terör saldırısı geldi. Köprünün güvenlik sebebiyle kapatıldığını düşünürken… Başbakan Yıldırım’ın açıklaması düştü ekrana.

   Bölük- pörçük bilgiler, görüntüler eşliğinde şaşkınlık ve merakla takip ediyordum, olan biteni. İnternet kapatılmamış ve de yavaşlatılmamıştı. Face’e girebiliyordum, tv kanalları yayındaydı. Bu arada çevremden telefonlar alıyor, sorulara muhatap oluyordum. Garip bir durum vardı sanki. TSK içinden bir kısım asker darbeye kalkışmıştı. O ana kadar anlaya bildiklerim bu kadardı. Tuhaf, tutarsız şeyler oluyordu. “Eğer bir darbe gerçekleşmiş olsaydı, ne kanallar ne internet ne de telefonlar açık kalabilirdi” diye düşünüyordum.

   Çocuklarıma sakin olun ” Bu şekilde telefonla serbestçe konuşabiliyorsak, o halde nasıl darbe yapılmış, ayrıca bu saatte darbe mi olur, benim bildiğim darbeler sabaha karşı yapılır” diyordum. Bir türlü darbe fikrine kendimi alıştıramıyordum. 12 Eylül darbesini yaşamış olan ben. Darbeden farklı şeyler anlıyordum. Bilmiyordum ki köprünün altından çok sular akmış, iletişim imkanları o kadar çok çeşitlenmiş ki hepsini susturmak, pek mümkün olmuyormuş. Ayrıca halkımız bilinçlenmiş, bazı şeylerin farkına varmış, öyle her öten düdükle birlikte artık sinmiyormuş.

   Kanaldan kanala geçiyor, ara ara face’e göz atıyordum. Başbakanın konuşmasının ardından, ülkemiz için önemli bir açıklama geldi. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamasıydı bu ve o gecenin kırılma noktasıydı. Devlet bey, devlet gibi konuştu. Darbeye şiddetle karşı çıkıyor, hükümetten yana tavır alıyordu. Bu arada halk akın akın sokaklara iniyor, gövdesini tanklara, kurşunlara siper ediyordu. 1. Ordu komutanının, Özel kuvvetler komutanının açıklamaları yüreklere su serpiyor, insanları cesaretlendiriyordu. Görüntüler, canlı bağlantılar, görüşler, yorumlar peş peşe geliyordu. Yine de o saatlerde, fotoğrafın tümünü görmek mümkün değildi. Tam olarak nelerin olup bittiğini anlamak için sabahın ilk ışıklarını beklememiz gerekecekti.

   TRT ‘den darbe bildirisi okundu. Darbeciler, darbeyi demokrasi adına yapmıştı(!) Zaten hep öyle değil midir? Darbelerin amacı hep, şu ne anlama geldiği kişiden kişiye göre değişen demokrasi değil midir(!)

   Başbakan’ın ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sokağa inin çağrısı geldi. Bir müddet sonra Cumhurbaşkanının kaldığı otelden bir görüntülü telefon bağlantısı gerçekleştirildi. Hayati tehlike altında, sükûnetini koruyor, milleti devletine, hükümetine sahip çıkmaya çağırıyordu. İşte bu açıklama da gecenin diğer bir kırılma noktasıydı. Sonradan öğrendiğimize göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan dakika farkıyla darbecilerin baskınından ve olası bir tutuklanmanın eşiğinden dönmüştü.

   Cumhurbaşkanının, hükümet üyelerinin, muhalefet parti liderlerinin, cansiperane davranan Türk halkının ve vatansever askerlerin kararlı, cesur duruşları sayesinde, verilen şehitlerin kanları pahasına, bu elim darbe girişimi önlemiş oluyordu. O günden bugüne 20 gün geçti. Günlerce nöbetler tutuldu. Açık oturumlar, açıklamalar yapıldı. Tüm görüntüler, tekrar tekrar yayınlandı. En ince ayrıntılara kadar analizler eşliğinde, yeniden gözden geçirildi. Bombalanan meclis, muhalefet partileri, hükümet, işi ciddiye aldı. Devlet aygıtı, iş dünyası, medya darbecilerden ayıklanmaya çalışılıyor…

Millet olarak direkten döndüğümüzü, bilmem yazmama gerek var mı? Darbeciler sınırlı da olsa başarıya ulaşsalardı. Allah korusun, bu bir iç savaşa sebebiyet verebilirdi. Kurumlar arası ve kurumların kendi içlerinde, kamplaşmış vatandaşlar arasında uzun sürebilecek bir çatışma ve kaos hali, Türkiye’nin paylaşılmış, parçalara ayrılmış bir sonucunu doğurabilirdi. Sıkıntılı bölgelerimiz, Irak’tan Suriye’den sızacak terörist gruplarca denetim altına alınmak istenebilirdi ve onlara, müttefik bildiğimiz ülkelerin de mutlaka yardımı dokunurdu.

   Başarısız darbe girişimi, gözlerimizi açtı, gaflet uykusundan uyandırdı. Vatanımızın tehlikelere ve hain saldırılara ne kadar açık olduğunu gösterdi. Yine aynı darbe girişimi, Türk milletinin birlikten, beraberlikten, özgürlükten yana almış olduğu tavrı ortaya çıkardı. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Daima uyanık ve üretken olmak dileğiyle…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.