Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Adaylık Yarışı

            Haziran seçimleri yaklaşıyor. Ortalık giderek kızışıyor. Demeçler, hakaretler, vaatler havada uçuşuyor. Milletvekilliği aday adayları da arz – ı endam ediyor. Öyle ki; bir ilin milletvekilliği kontenjanının on-on beş katı, hatta fazla sayıda başvuru var. Adaylar genelde; bildik simalardan, belli meslek gruplarından oluşmakta. “Eski tüfekler” ve siyaseti meslek edinmişler dışında daha çok işadamları, avukatlar, mühendisler, müteahhitler, hekimler, akademisyenler de siyaset yapma şansını elde ediyorlar. Kadınlar, gençler ve işçiler; toplumun tamamına yakınını temsil etmelerine rağmen siyasette temsil oranları toplumdaki yerleri ile ters orantılıdır…             Türk siyasi mekanizması, itaat kültürüne dayanmaktadır. Gerek adayları belirleme, gerekse kesin adaylık sürecinde, bir genel merkez hegemonyasından söz etmek mümkün. Genel merkez hegemonyası kırılmadığı sürece, tam demokrasiden bahsetmek doğru olmaz.             Bu kadar aday yoğunluğu bana hayra alamet görünmüyor. Sonra, siyaset ne için yapılır? Seçilmek için mi, hizmet için mi yoksa geçinmek için mi? Siyaset sorunlara çare üretme yeri olmalı. Siyasetin kendisi sorun olmuşsa ne olacak? Birileri dokunulmazlık elde etmek için; kimileri kişisel kariyer, çıkar hesabı için giriyor, siyasete…             Siyaset dünyasında işler bu kadar yorucu, stresli ve kötü iken, kimse; yeter artık yoruldum gidiyorum demiyor. Hemen hepsi koltuğa yapışmış. Görevlerinin başında… Merak ediyorum Türk siyasi tarihinde acaba kendiliğinden siyaseti, makamı bırakabilen insan sayısı kaçtır. Bu aslında araştırmaya değer bir konudur.             Bir de nöbetçi, demirbaş adaylarımız var. Bunlar her zaman her dönem muhtarlık, belediye başkanlığı, milletvekilliği fark etmez adaydır. Zat-ı muhteremler; her dönem sahada, her seçim aday… Duvarlar yıkılır, iklimler değişir, dünyanın ekseni kayar ama olsun! Hiç önemli değil. Bizimki yetmiş yaşında, onuncu adaylığına niyet etmekte, sanki mübareğin göbeği siyasette kesilmiş! …             Bu arada başvurular, kesin adaylık derken partilerin kasaları doluyor. Partileri desteklemek ve dayanışma amacı ile verilen paralar anlaşılır. Belki de gereklidir. Ama terfi etmek, ihale kapmak amacıyla verilir ya da “kaz gelen yerden tavuk esirgenmez” mantığı ile hareket edilirse yazık olur.             Türk ekonomisi ekonomik enflasyonu yendi. Darısı inşallah aday enflasyonunun başına…             Ülkemizde siyaset belalıdır, “ateşten gömlek” ile gezmeye benzer. Fakat aynı zamanda kanınıza girer, bağımlılık yaratır. Bir düşünün! İnsan bu kadar zorluğu, tehlikeyi niçin göze alır acaba? Kuşkusuz bu işi doğru dürüst yapan birileri olmalı. Bilgili, cesur politikacılar olmalı. Koltuğa, menfaate, güce zafiyeti olanlar bu işten uzak durmalı. Ancak o zaman mesafe alınır, faydalı olunur.             Lütfen; altından kalkamayacaksanız, verdiğiniz sözlerin devamını getiremeyecekseniz şimdiden bırakın! Bütün bu sayılanlar hayatın her alanında geçerli olabilmelidir.             Evet, zor dönemlerden geçiyoruz. Her zamankinden daha çok birliğe, huzura, işe, aşa ihtiyacımız var. Kim olursanız olun, hangi görüşten veya hangi partiden olursanız olun! Fakat her şeyden önce samimi, şeffaf olun! Yuvarlak laflarla tribünlere oynayarak, gizli gündemlerle bize vakit kaybettirmeyin! Bir düşünün, bir daha düşünün! …  Bekir Zorba
Ekleme Tarihi: 25 Şubat 2015 - Çarşamba

Adaylık Yarışı

            Haziran seçimleri yaklaşıyor. Ortalık giderek kızışıyor. Demeçler, hakaretler, vaatler havada uçuşuyor. Milletvekilliği aday adayları da arz – ı endam ediyor. Öyle ki; bir ilin milletvekilliği kontenjanının on-on beş katı, hatta fazla sayıda başvuru var. Adaylar genelde; bildik simalardan, belli meslek gruplarından oluşmakta. “Eski tüfekler” ve siyaseti meslek edinmişler dışında daha çok işadamları, avukatlar, mühendisler, müteahhitler, hekimler, akademisyenler de siyaset yapma şansını elde ediyorlar. Kadınlar, gençler ve işçiler; toplumun tamamına yakınını temsil etmelerine rağmen siyasette temsil oranları toplumdaki yerleri ile ters orantılıdır…

            Türk siyasi mekanizması, itaat kültürüne dayanmaktadır. Gerek adayları belirleme, gerekse kesin adaylık sürecinde, bir genel merkez hegemonyasından söz etmek mümkün. Genel merkez hegemonyası kırılmadığı sürece, tam demokrasiden bahsetmek doğru olmaz.

            Bu kadar aday yoğunluğu bana hayra alamet görünmüyor. Sonra, siyaset ne için yapılır? Seçilmek için mi, hizmet için mi yoksa geçinmek için mi? Siyaset sorunlara çare üretme yeri olmalı. Siyasetin kendisi sorun olmuşsa ne olacak? Birileri dokunulmazlık elde etmek için; kimileri kişisel kariyer, çıkar hesabı için giriyor, siyasete…

            Siyaset dünyasında işler bu kadar yorucu, stresli ve kötü iken, kimse; yeter artık yoruldum gidiyorum demiyor. Hemen hepsi koltuğa yapışmış. Görevlerinin başında… Merak ediyorum Türk siyasi tarihinde acaba kendiliğinden siyaseti, makamı bırakabilen insan sayısı kaçtır. Bu aslında araştırmaya değer bir konudur.

            Bir de nöbetçi, demirbaş adaylarımız var. Bunlar her zaman her dönem muhtarlık, belediye başkanlığı, milletvekilliği fark etmez adaydır. Zat-ı muhteremler; her dönem sahada, her seçim aday… Duvarlar yıkılır, iklimler değişir, dünyanın ekseni kayar ama olsun! Hiç önemli değil. Bizimki yetmiş yaşında, onuncu adaylığına niyet etmekte, sanki mübareğin göbeği siyasette kesilmiş! …

            Bu arada başvurular, kesin adaylık derken partilerin kasaları doluyor. Partileri desteklemek ve dayanışma amacı ile verilen paralar anlaşılır. Belki de gereklidir. Ama terfi etmek, ihale kapmak amacıyla verilir ya da “kaz gelen yerden tavuk esirgenmez” mantığı ile hareket edilirse yazık olur.

            Türk ekonomisi ekonomik enflasyonu yendi. Darısı inşallah aday enflasyonunun başına…

            Ülkemizde siyaset belalıdır, “ateşten gömlek” ile gezmeye benzer. Fakat aynı zamanda kanınıza girer, bağımlılık yaratır. Bir düşünün! İnsan bu kadar zorluğu, tehlikeyi niçin göze alır acaba? Kuşkusuz bu işi doğru dürüst yapan birileri olmalı. Bilgili, cesur politikacılar olmalı. Koltuğa, menfaate, güce zafiyeti olanlar bu işten uzak durmalı. Ancak o zaman mesafe alınır, faydalı olunur.

            Lütfen; altından kalkamayacaksanız, verdiğiniz sözlerin devamını getiremeyecekseniz şimdiden bırakın! Bütün bu sayılanlar hayatın her alanında geçerli olabilmelidir.

            Evet, zor dönemlerden geçiyoruz. Her zamankinden daha çok birliğe, huzura, işe, aşa ihtiyacımız var. Kim olursanız olun, hangi görüşten veya hangi partiden olursanız olun! Fakat her şeyden önce samimi, şeffaf olun! Yuvarlak laflarla tribünlere oynayarak, gizli gündemlerle bize vakit kaybettirmeyin! Bir düşünün, bir daha düşünün! …

 Bekir Zorba

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.