“İstikrar mucizedir”     Son zamanlarda Almanya’dan peş peşe üzücü haberler geliyor. Enerji krizi, yükselen enflasyon Alman ekonomisini sarsmaya devam ediyor. Asırlık şirketler iflas ediyor. Alman hükümeti Aralık ayında tüm evlerin doğalgaz faturasını ödeme kararı aldı. Güçlü Alman ekonomisi ki dünyanın 4. büyük ekonomisidir sıkıntıları daha ne kadar taşıyacak? Dünya sıralamasındaki yerini koruyacak mı?   Almanya haberleri beni ilgilendiriyor. Çünkü orada akrabalarım yakın dostlarım yaşıyor. Dünyada en büyük Türk varlığı Almanya’da bulunuyor. Türkiye en çok ihracatını oraya yapıyor. En büyük ticari partnerimiz Almanya’dır. Turizmde de yine Almanlar ilk sırlarda yer alıyor. Almanya’nın gerilemesi Türkiye’nin menfaatine değildir. İhracatı, turizmi bi kenara bıraksak bile oradaki vatandaşlarımızın işlerinin bozulması veya Türkiye’ye dönmek zorunda kalmaları ülkemiz açısından birçok olumsuzluk doğurur.   Almanya’nın savaşa girecek olması veya ülkede yükselen yabancı aleyhtarlığı oradaki Türkleri sıkıntıya sokar. Bu yazı samimi duygularla kaleme alınmıştır ve kesinlikle ‘Almanya bizi kıskanıyor’ sığlığında görülmemelidir. Yazının amacı Almanya’yı kötü göstermek değildir. Sadece eski bir gurbetçi olarak oradaki son gelişmelere dikkat çekmektir. Benim hiçbir zaman iki ülkeyi yarıştırmak gibi bir derdim olmadı ki her ülkenin de artıları eksileri vardır. Ama son kertede Almanya Türkiye’nin 4-5 katı zengin bir ülkedir.   Fakat hayati soru Almanya’nın o zenginliğini koruyup koruyamayacağıyla alakalıdır. Ukrayna savaşı tüm Avrupa’yı vurdu. Ama en çok da Avrupa’nın lokomotifi Almanya’yı vurdu. Bunu Alman cumhurbaşkanı Steinmeier şu sözlerle açıklıyor; “ Rusya-Ukrayna savaşı Almanya’yı da güvensizliğe sürükledi. Daha zor günler bizi bekliyor..”  Ekonomisi ucuz Rus enerjisine bağlı Almanya, ABD- İngiltere ikilisinin komplosuyla karşı karşıyadır. ABD’nin Rusya ve Çin’e açmış olduğu savaş, Alman ekonomisini kötü biçimde etkilemiştir. Bir de buna Almanya’nın halkın refahına ayırdığı paraları, bundan böyle silahlanmaya yatırmak zorunda olduğunu hesaplayınız!   Almanya’nın diğer zayıf tarafları da güçlü lider eksikliği, federal yapısı ve koalisyonla yönetiliyor olmasıdır. Ki başbakan Scholz tüm mesaisini koalisyon ortaklarını ikna etmekle geçiriyor. Kim ne derse desin kriz anlarında, sorunlu coğrafyalarda başkanlık sistemi daha iyidir. Türkiye başkanlık sistemine geçerek 2018 yılından bu tarafa oluşan krizleri daha hızlı ve kolay savuşturuyor. Eğer koalisyonlarla yönetiliyor olsa idik çok daha müşkül durumlara düşecektik.   Türkiye’de birçok insanın zihnine kazınmış Almanya imajı çöküyor. Bir zamanlar güvenilir ve dakik insanların -en azından benim orada bulunduğum dönemler- yaşadığı, her şeyin düzenli olduğu ülkeye Almanya deniliyordu. ‘Made in Germany’ kalitenin, sağlamlığın etiketiydi. Alman kurumları artık yeterli personel bulamamaktan ve bilinen başka sebeplerden hızlı, dakik ve o kadar güvenilir değildir. Gecikmeler, aksaklıklar kanıksanmaya başlamıştır.   Euronun dolara karşı değer kaybetmesi Alman iş piyasasını sallamaya başladı. Ekonomideki kötüye gidiş, asıl endişe konusunu gündeme getiriyor. O da Alman toplumunun radikalleşmesi sorunudur ki bu ilk olarak yabancı karşıtlığıyla kendini belli eder. Almanya’daki Türklerin çoğunluğu Alman vatandaşlığına geçmiş durumdadır. Fakat yabancı düşmanlığı Alman kimliği taşımanızı dahi hükümsüz kılmaktadır. Irkçı Almanların gözünde Alman kanı taşımayan herkes yabancı ve düşük seviye insandır.   Önümüzdeki Ocak ayı çok kritik görülmektedir. Ocak ayından itibaren sokak hareketlerinin artarak, şiddete yöneleceği öngörüsü vardır. Zira Alman toplumu hükümetin Rusya  politikasından dolayı üşümeyi ve refah seviyesinin düşmesini kabullenmiyor. 2023 senesinde mevcut koalisyon hükümetinin düşebileceği yönde beklentiler var. Lider eksikliği Almanya’da iyice hissedilir boyuta ulaştı. Zayıf ve ‘ ABD yanında evet efendimci’ hükümetlere, değil sadece Almanya’da tüm Avrupa’da gidici gözüyle bakılıyor.