Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Anadolu’dan Mersin’e

“ Kim akıllı ise üretir, ona yakın durun; kim akılsız ise tüketir, ondan uzak durun”     Ülkemizde ekonomi konusu bitimsizdir. Hemen her ortamda ya siyaset ya da ekonomi konuşulur. Yaşadığımız şehir Mersin de bundan ayrı tutulamaz. Çünkü Mersin bir göç şehridir. İnsanlar gurbete daha iyi bir yaşam için gittiler fakat orada da çoğunluk umduğunu bulamadı. Ayrıca Mersin, kentleşme sürecini henüz tamamlamamıştır. Mersinlilik bilinci, aidiyet sorunu bütünüyle zihinlerde çözülmemiştir. Göç edenler hemşehri derneklerinde, geldikleri yörelerin türkülerini çığırırken… Kendini Mersinli sayanlardan epey eleştiri almaktalar. Yoğun biçimde yapıldığı varsayılan mikro milliyetçilik birçok insanı rahatsız etmekte, kendilerini dışlanmış hissedenlerin Mersin’e entegrasyonunu güçleştirmektedir.   Bugün söyleştiğimiz 1960- Kayseri-Sarız doğumlu Durdu Mehmet Aslantaş da benzer dertlerden mustariptir. Şehrimizin son otuz beş senesinin canlı tanığı, bir zamanlar Mersin iş hayatının önemli aktörleri arasındaydı.   Durdu Mehmet Aslantaş köyünde ilkokulu bitirdikten sonra, 1972 yılında Ankara’ya gelir. Ortaokulun ardından lise tahsilini, Gece Sanat Okulunun elektrik bölümünde tamamlar. Gündüzleri çalışmak zorundadır çünkü. Çalışarak okuyan öğrencilerin meslek yaşamlarında daha başarılı oldukları düşünülür. 1977 yılında sanat okulu mezuniyeti sonrası inşaat elektrikçisi olarak meslek hayatına atılır. Çalıştığı şirkette baş formendir ve bu sıfatla Türkiye çapında önemli şantiyelerde görev alır.   Onun Ankara’da bulunduğu yıllar (1972- 1985) aynı zamanda Türkiye’nin çalkantılı yıllarıdır. Hele 1977- 80 arası Ankara tehlikeli bir yerdi. Günde üç- beş kişinin terör olaylarına kurban verildiği dönemlerdi. Aslantaş; adeta kelle koltukta bir yaşam sürdü. Ülkücü cenahtaydı, saldırılara maruz kaldı. Hayata sıkı sıkı sarılarak, eğitimini güç bela tamamlayabildi. Bugünden geriye baktığında, o günlerin kendini şekillendirdiğini, güçlendirdiğini ve yaşam mücadelesi yolunda birtakım avantajlar sağladığını düşünüyor. O, yaşadıklarından dersler çıkarmasını bildi ve bunu iş hayatında olumlu yönleriyle kullandı.       Mersin’in seksenli yıllardaki yazlık evler ve konut yapım furyası onu, buraya çekti. Burada kendi şirketini kurarak sahildeki yazlık inşaatlarının elektrik tesisat işlerini üstlendi. Öyle ki sahil bandında çalışmadığı site nerdeyse yok denecek kadar azdır. Elliye yakın kişiye bu alanda iş imkanı sundu.   Mersin MHP il yöneticisiyken partisine ve inandığı davaya hizmet edeceğini düşünerek yerel Vizon Tv’yi, 1993’te devraldı. Medyacılık bildiği bir alan değildi. Tüm iyi niyetiyle işine sarıldı otuz kişiyi de burada istihdam etti. Ancak elemanları eğitimli değildi. TRT emeklisi bir televizyoncu getirterek, personele eğitim vermeye çalıştı. Fakat ne yaptıysa televizyonculukta başarı gösteremedi. İki yıl sonra zarar ederek, tv’yi devretti.   Bu arada hem taahhüt işleri hem televizyonculuk derken, Aksaray’da petrolcülüğe soyundu. Açıkcası ne televizyondan ne de petrol sektöründen anlıyordu. Yirmi kişi de petrolde çalıştırdı. Ve sonunda iflas açıkladı ama yılmadı. Bildiği işi inşaat elektrikçiliğinde devam etti. İki oğlu da üniversite okudu.   Aslantaş’ın temel amacı ülkesine ve milletine yararlı olmak, hep daha fazla insana iş imkanları yaratmaktı. Keşkeleri, pişmanlıkları da var elbette. “ Mersin ekonomisi zayıftı. Gelen paralar üretim yerine betona akıyordu. Ne yazık ki o dönemki kazancımı verimli kullanamadım. Mersin’e dışarıdan gelenlerin çoğu parasını batırdı. Gelen kaynaklar çarçur edildi ” diyerek, dönemin detaylı bir fotoğrafını çekmektedir.   İsraf; son dönemlerin popüler sözcüğü ve her daim gündemde. ‘Her alanda israf edilenlerle bir Türkiye daha kurmak mümkündür’ savı çok kere dillendirilir. Mehmet Aslantaş’ın anlattıkları da zaten aynı duruma işaret ediyor. Kaynaklar israf edilmiş, üretim yerine betona, tüketime akmış. Dün nasıl idiyse bugün de değişen fazla bir şey olmamış anlaşılan. Küçük mutlu bir azınlık kazanırken, ülkenin geri kalanı hep yokluk çekmiş…   Aslantaş bu günlerde yine hummalı bir çalışma içinde. Almanlar ile ortak, turizm sektöründe büyük bir yatırım planlıyor. Yüzlerce insana ekmek kapısı olma potansiyeli taşıyan yeni yatırım, şu günlerde start almayı bekliyor. Memleket sevdalısı Aslantaş, umutsuzluk, yılmak, yorulmak gibi sözcükleri hiç tanımadan çalışmaya, üretmeye devam ediyor.   Kendisine sağlıklı bol üretimli günler diliyorum.     
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2019 - Çarşamba

Anadolu’dan Mersin’e

“ Kim akıllı ise üretir, ona yakın durun; kim akılsız ise tüketir, ondan uzak durun”

 

  Ülkemizde ekonomi konusu bitimsizdir. Hemen her ortamda ya siyaset ya da ekonomi konuşulur. Yaşadığımız şehir Mersin de bundan ayrı tutulamaz. Çünkü Mersin bir göç şehridir. İnsanlar gurbete daha iyi bir yaşam için gittiler fakat orada da çoğunluk umduğunu bulamadı. Ayrıca Mersin, kentleşme sürecini henüz tamamlamamıştır. Mersinlilik bilinci, aidiyet sorunu bütünüyle zihinlerde çözülmemiştir. Göç edenler hemşehri derneklerinde, geldikleri yörelerin türkülerini çığırırken… Kendini Mersinli sayanlardan epey eleştiri almaktalar. Yoğun biçimde yapıldığı varsayılan mikro milliyetçilik birçok insanı rahatsız etmekte, kendilerini dışlanmış hissedenlerin Mersin’e entegrasyonunu güçleştirmektedir.

  Bugün söyleştiğimiz 1960- Kayseri-Sarız doğumlu Durdu Mehmet Aslantaş da benzer dertlerden mustariptir. Şehrimizin son otuz beş senesinin canlı tanığı, bir zamanlar Mersin iş hayatının önemli aktörleri arasındaydı.

  Durdu Mehmet Aslantaş köyünde ilkokulu bitirdikten sonra, 1972 yılında Ankara’ya gelir. Ortaokulun ardından lise tahsilini, Gece Sanat Okulunun elektrik bölümünde tamamlar. Gündüzleri çalışmak zorundadır çünkü. Çalışarak okuyan öğrencilerin meslek yaşamlarında daha başarılı oldukları düşünülür. 1977 yılında sanat okulu mezuniyeti sonrası inşaat elektrikçisi olarak meslek hayatına atılır. Çalıştığı şirkette baş formendir ve bu sıfatla Türkiye çapında önemli şantiyelerde görev alır.

  Onun Ankara’da bulunduğu yıllar (1972- 1985) aynı zamanda Türkiye’nin çalkantılı yıllarıdır. Hele 1977- 80 arası Ankara tehlikeli bir yerdi. Günde üç- beş kişinin terör olaylarına kurban verildiği dönemlerdi. Aslantaş; adeta kelle koltukta bir yaşam sürdü. Ülkücü cenahtaydı, saldırılara maruz kaldı. Hayata sıkı sıkı sarılarak, eğitimini güç bela tamamlayabildi. Bugünden geriye baktığında, o günlerin kendini şekillendirdiğini, güçlendirdiğini ve yaşam mücadelesi yolunda birtakım avantajlar sağladığını düşünüyor. O, yaşadıklarından dersler çıkarmasını bildi ve bunu iş hayatında olumlu yönleriyle kullandı.    

  Mersin’in seksenli yıllardaki yazlık evler ve konut yapım furyası onu, buraya çekti. Burada kendi şirketini kurarak sahildeki yazlık inşaatlarının elektrik tesisat işlerini üstlendi. Öyle ki sahil bandında çalışmadığı site nerdeyse yok denecek kadar azdır. Elliye yakın kişiye bu alanda iş imkanı sundu.

  Mersin MHP il yöneticisiyken partisine ve inandığı davaya hizmet edeceğini düşünerek yerel Vizon Tv’yi, 1993’te devraldı. Medyacılık bildiği bir alan değildi. Tüm iyi niyetiyle işine sarıldı otuz kişiyi de burada istihdam etti. Ancak elemanları eğitimli değildi. TRT emeklisi bir televizyoncu getirterek, personele eğitim vermeye çalıştı. Fakat ne yaptıysa televizyonculukta başarı gösteremedi. İki yıl sonra zarar ederek, tv’yi devretti.

  Bu arada hem taahhüt işleri hem televizyonculuk derken, Aksaray’da petrolcülüğe soyundu. Açıkcası ne televizyondan ne de petrol sektöründen anlıyordu. Yirmi kişi de petrolde çalıştırdı. Ve sonunda iflas açıkladı ama yılmadı. Bildiği işi inşaat elektrikçiliğinde devam etti. İki oğlu da üniversite okudu.

  Aslantaş’ın temel amacı ülkesine ve milletine yararlı olmak, hep daha fazla insana iş imkanları yaratmaktı. Keşkeleri, pişmanlıkları da var elbette. “ Mersin ekonomisi zayıftı. Gelen paralar üretim yerine betona akıyordu. Ne yazık ki o dönemki kazancımı verimli kullanamadım. Mersin’e dışarıdan gelenlerin çoğu parasını batırdı. Gelen kaynaklar çarçur edildi ” diyerek, dönemin detaylı bir fotoğrafını çekmektedir.

  İsraf; son dönemlerin popüler sözcüğü ve her daim gündemde. ‘Her alanda israf edilenlerle bir Türkiye daha kurmak mümkündür’ savı çok kere dillendirilir. Mehmet Aslantaş’ın anlattıkları da zaten aynı duruma işaret ediyor. Kaynaklar israf edilmiş, üretim yerine betona, tüketime akmış. Dün nasıl idiyse bugün de değişen fazla bir şey olmamış anlaşılan. Küçük mutlu bir azınlık kazanırken, ülkenin geri kalanı hep yokluk çekmiş…

  Aslantaş bu günlerde yine hummalı bir çalışma içinde. Almanlar ile ortak, turizm sektöründe büyük bir yatırım planlıyor. Yüzlerce insana ekmek kapısı olma potansiyeli taşıyan yeni yatırım, şu günlerde start almayı bekliyor. Memleket sevdalısı Aslantaş, umutsuzluk, yılmak, yorulmak gibi sözcükleri hiç tanımadan çalışmaya, üretmeye devam ediyor.

  Kendisine sağlıklı bol üretimli günler diliyorum.   

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.