Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Ankara’da Bir Fotoğraf Sergisi

‘Gelen geçer konan göçer, nasip oldukça yer içer’ Yunus Emre     Ankara’daki ‘İpek Yolu’nda ve Zamanda Geriye Yolculuk’ adlı fotoğraf sergisi, işlediği tema itibarıyla bende yazma isteği uyandırdı. Sergi sahibi fotoğrafçının bir Avrupalı olmasının da ilave ilgi oluşturduğunu söylemeliyim. Ben oldum olası –bunda belki de yurtdışında yaşamış olmamın etkisi vardır- Türkiye’nin ve irtibatlı olduğu medeniyet coğrafyasının ‘dışarıdan’ daha nesnel değerlendirmelere tabi tutulacağını düşünürüm ki sergiyi açan fotoğraf sanatçısı Renate Graf beni yanıltmayarak; “Ankara benim için medeniyetlerin beşiği anlamına gelir” demiştir.   Avusturyalı sanatçı, tarihi İpek Yolu rotasında çektiği fotoğraflardan oluşan sergisini Ankara’da, 27 Mart tarihine kadar ziyaretçilerinin beğenisine sunmuştur. Sanatçı, Türkiye’nin asırladır değişik kültürlerin kesişim noktasında bulunduğunu vurgulamaktadır.   Çoğu zaman yakınında, yöresinde bulunduğumuz zenginliklerin kıymetini bilemeyiz. Oysa dünyanın başka ülkelerinden gelenler bunun daha iyi farkına varabilmektedirler. Anadolu ve yakın kuşağı her açıdan zengin kültür çeşitliliğine sahiptir. Tarihi, mimarisi, mutfağı, müziği sürekli ilgi uyandırmış, başka diyarlardan insanları buraya çekmiştir.   Farklı coğrafyaları, kültürleri, insanları değerlendirmek sanat aracılığıyla daha mümkündür. Resimden, edebiyata, sinemaya tüm sanat dalları fotoğrafçılık dahil, bunun için vardır. Fakat fotoğrafçılık kimi zaman bir sanat aracı olarak görülmemektedir. Bu konuda yoğun tartışmalar vardır. Bazı görüşlere göre bir şeyin sanat olabilmesi için, o şeyin var edilmesi gerekir. Oysa fotoğraf doğada var olanı yansıtır bizlere. Bu noktada akla hemen ‘sanat nedir’ sorusu gelebilir. Sanat, çok genel ifadeyle yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesidir.   Bir fotoğraf karesine yaratıcılığını ve kendi yorumunu katabilen kişi, bana göre fotoğraf sanatı icra etmiştir. Fotoğrafa kendi imzasını atmışsa, kendi bakış açısını, tarzını yansıtmışsa fotoğrafçı, işte o bir sanat eseri sayılmalıdır. Öyle ki tüm sanat dallarında sanatçının gizli imzası bulunur. Sanattan anlayan biri, o filmi izlediğinde, resme baktığında ya da o şiiri okuduğunda kime ait olduğunu pekala çıkartabilir. Örneğin bir şair arkadaşım, onlarca yüzlerce şiir arasından Karacoğlan’a ait şiirleri kolayca ayırt edebilmektedir.   Fotoğraflarla farklı ilişki geliştirmiş ressam bir arkadaşım var. Onu ‘Fotoğraflarını Resmeden Şair’ başlığı altında tanıtmıştım. Çektiği fotoğrafların resmini yapıyor. Resimlerine de birer şiir yazıyor. Resim çizerken, şiirin o an oluştuğunu söylüyor. Demek ki sanatın  dalları arasında güzel geçişkenlikler bulunur.    Fotoğraf sanatçısı Graf için de benzer şeyler söylemek mümkündür sanırım. O, sergilerinde yolculuklarını, bakış açılarını belgesel kıvamında aktarmaktadır. 1993 yılında başladığı İpek Yolu rotasını fotoğraflayarak bizlere ulaştırmıştır. Sanatçı bu süreçte büyük değişimlere de şahitlik etmiştir. Orta Asya’dan Anadolu’ya Bin bir Gece Masallarını anımsatan serüven yaşamıştır. Graf, çektiği fotoğrafları dünyanın nasıl değiştiğini kanıtlayan fotoğraflar olarak niteliyor.            Graf için fotoğraf sanatı, duygularını tüm dünyaya anlatabilme aracıdır. Avrupalı fotoğraf sanatçısı Renate Graf’ın bizi bizden iyi tanıyan, bilen bir gözle açtığı sergiyi önemsiyorum. Serginin başka ülkelerde de ziyaretçilerinin karşısına çıkacak olması, ülkemizin tanıtımına güzel katkılar verecektir. Sergi, son dönemlerde ülkemizi sanık sandalyesine oturtmak isteyenlere ve olumsuz algı yaratmak isteyenlere verilecek en güzel cevaptır.       
Ekleme Tarihi: 14 Şubat 2022 - Pazartesi

Ankara’da Bir Fotoğraf Sergisi

‘Gelen geçer konan göçer, nasip oldukça yer içer’ Yunus Emre

 

  Ankara’daki ‘İpek Yolu’nda ve Zamanda Geriye Yolculuk’ adlı fotoğraf sergisi, işlediği tema itibarıyla bende yazma isteği uyandırdı. Sergi sahibi fotoğrafçının bir Avrupalı olmasının da ilave ilgi oluşturduğunu söylemeliyim. Ben oldum olası –bunda belki de yurtdışında yaşamış olmamın etkisi vardır- Türkiye’nin ve irtibatlı olduğu medeniyet coğrafyasının ‘dışarıdan’ daha nesnel değerlendirmelere tabi tutulacağını düşünürüm ki sergiyi açan fotoğraf sanatçısı Renate Graf beni yanıltmayarak; “Ankara benim için medeniyetlerin beşiği anlamına gelir” demiştir.

  Avusturyalı sanatçı, tarihi İpek Yolu rotasında çektiği fotoğraflardan oluşan sergisini Ankara’da, 27 Mart tarihine kadar ziyaretçilerinin beğenisine sunmuştur. Sanatçı, Türkiye’nin asırladır değişik kültürlerin kesişim noktasında bulunduğunu vurgulamaktadır.

  Çoğu zaman yakınında, yöresinde bulunduğumuz zenginliklerin kıymetini bilemeyiz. Oysa dünyanın başka ülkelerinden gelenler bunun daha iyi farkına varabilmektedirler. Anadolu ve yakın kuşağı her açıdan zengin kültür çeşitliliğine sahiptir. Tarihi, mimarisi, mutfağı, müziği sürekli ilgi uyandırmış, başka diyarlardan insanları buraya çekmiştir.

  Farklı coğrafyaları, kültürleri, insanları değerlendirmek sanat aracılığıyla daha mümkündür. Resimden, edebiyata, sinemaya tüm sanat dalları fotoğrafçılık dahil, bunun için vardır. Fakat fotoğrafçılık kimi zaman bir sanat aracı olarak görülmemektedir. Bu konuda yoğun tartışmalar vardır. Bazı görüşlere göre bir şeyin sanat olabilmesi için, o şeyin var edilmesi gerekir. Oysa fotoğraf doğada var olanı yansıtır bizlere. Bu noktada akla hemen ‘sanat nedir’ sorusu gelebilir. Sanat, çok genel ifadeyle yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesidir.

  Bir fotoğraf karesine yaratıcılığını ve kendi yorumunu katabilen kişi, bana göre fotoğraf sanatı icra etmiştir. Fotoğrafa kendi imzasını atmışsa, kendi bakış açısını, tarzını yansıtmışsa fotoğrafçı, işte o bir sanat eseri sayılmalıdır. Öyle ki tüm sanat dallarında sanatçının gizli imzası bulunur. Sanattan anlayan biri, o filmi izlediğinde, resme baktığında ya da o şiiri okuduğunda kime ait olduğunu pekala çıkartabilir. Örneğin bir şair arkadaşım, onlarca yüzlerce şiir arasından Karacoğlan’a ait şiirleri kolayca ayırt edebilmektedir.

  Fotoğraflarla farklı ilişki geliştirmiş ressam bir arkadaşım var. Onu ‘Fotoğraflarını Resmeden Şair’ başlığı altında tanıtmıştım. Çektiği fotoğrafların resmini yapıyor. Resimlerine de birer şiir yazıyor. Resim çizerken, şiirin o an oluştuğunu söylüyor. Demek ki sanatın  dalları arasında güzel geçişkenlikler bulunur. 

  Fotoğraf sanatçısı Graf için de benzer şeyler söylemek mümkündür sanırım. O, sergilerinde yolculuklarını, bakış açılarını belgesel kıvamında aktarmaktadır. 1993 yılında başladığı İpek Yolu rotasını fotoğraflayarak bizlere ulaştırmıştır. Sanatçı bu süreçte büyük değişimlere de şahitlik etmiştir. Orta Asya’dan Anadolu’ya Bin bir Gece Masallarını anımsatan serüven yaşamıştır. Graf, çektiği fotoğrafları dünyanın nasıl değiştiğini kanıtlayan fotoğraflar olarak niteliyor.          

 Graf için fotoğraf sanatı, duygularını tüm dünyaya anlatabilme aracıdır. Avrupalı fotoğraf sanatçısı Renate Graf’ın bizi bizden iyi tanıyan, bilen bir gözle açtığı sergiyi önemsiyorum. Serginin başka ülkelerde de ziyaretçilerinin karşısına çıkacak olması, ülkemizin tanıtımına güzel katkılar verecektir. Sergi, son dönemlerde ülkemizi sanık sandalyesine oturtmak isteyenlere ve olumsuz algı yaratmak isteyenlere verilecek en güzel cevaptır. 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.