Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Aptal Kutusu Mu?

   Yazı başlığı hemen kendini ele veriyor. Televizyon üzerine bir şeyler yazacağımız belli. Bugünkü konumuzun tamamı televizyon olmayacak ama televizyon üzerinden giriş yapacağız. Aptal kutusu; tam sözcük karşılığı olmasa bile mecaz, metafor olarak televizyon için söylenir. Televizyon sözcüğü Fransızcadan dilimize girmiş bir sözcük. Her ne kadar Türk Dil Kurumu tarafından; göreç, izleç, izlengeç, uzakgör, bakaç gibi Türkçe sözcükler türetilmişse de bu sözcükler tutmamıştır. Halk arasında tutmayan Türkçe sözcükler olabildiği gibi cuk diye oturan Türkçe sözcükler de pekala var. Ben mesela bilgisayar ismini çok önemserim. ( orj. Computer) En az televizyon kadar yaygın kullanılan bilgisayar; nasıl olmuşsa dilimize pek güzel yerleşmiş.    Aslında daha birçok yabancı sözcükleri, isimleri; bilgisayar örneği gibi Türkçesinden kullanmak ne iyi olurdu değil mi? Tabii Türkçe- yabancı sözcük konusu aynı zaman da bitmeyen bir polemik konusudur. Bakınız polemik yazdım. (Türkçe; kalem kavgası, savaşı) Yabancı sözcük kullandım. Çünkü dilimize girmiş oturmuş ben ne yapabilirim ki. Bu bitmeyen polemiğe uygun bir örnek vermek isterim.    Yazarlar Derneği’nde geçen bu anımı; her Türkçe- yabancı sözcük tartışmasında gülümseyerek anımsarım. Derneğin teras kısmında yaz günü oturuyoruz. Yine bu konu açıldı. Zaten üzerine sık sık konuşulurdu. Arkadaşlardan birinin ağzından e- mail sözcüğü çıktı. Anında bir başka arkadaş hararetle tepki koydu. “ Arkadaş bakıyorum da gavurca kelimeler kullanmak için çok hevesli davranıyorsun, şuna elektronik posta desen ne olur?” e- mail diyen arkadaş hemen altın bulmuşçasına, keyifle cevap verdi. “ Demek elektronik posta ha, kardeşim senin dediğin de Türkçe değil geçen yüzyılın başlarında dilimize girmiş.” Evet arkadaş haklıydı. Elektronik posta da yabancı kökenliydi ama yerleşmiş genel kabul görmüştü. O halde Türkçeleşmişti ve kullanmakta sakınca yoktu. O “Türkçeci” arkadaşımın nasıl böyle bir hata yaptığını ve elektronik posta yerine ‘ileti’ sözcüğünü önermediğini hala anlamış değilim.        Bir sözcüğün uzun yıllardan beri kullanılması ve yaygın kabul görmesi onun Türkçeleştiği anlamına gelir mi? Buna ben karar veremem. Ancak dilimize girmiş her sözcüğün Türkçe olduğunu Türkçeleşmiş sayılması gerektiğini savunanlardanım. Ayrıca bu konuda Batı dillerinden ( Latince, Fransızca, İngilizce) gelen sözcüklere “üvey evlat muamelesi” yaptığımız fakat Arapçadan, Farsçadan giren sözcüklere daha anlayışlı davrandığımız da bir gerçektir.    Demek ki; tepkimiz çoğunlukla yabancı sözcüğe değil ama Batı dillerinden gelenlere denilebilir. Sırf Türkçe veya öztürkçe olacak diye halk arasında tutmayan, söylenmeyen sözcükleri de ısrarla kullanmak doğru mudur? Bilmiyorum. Otomobile; taşıt, kampüse; yerleşke derim ama futbol topuna; meşin yuvarlak, otobüse; oturgaçlı götürgeç, hostese; gök konuksal avrat demem.    İşte bu yüzden televizyona da bu saatten sonra göreç, izleç, izlengeç, uzakgör, bakaç gibi öztürkçe birtakım sözcükler de münasip göremem. Hele APTAL KUTUSU hiç diyemem ama böyle bir tanımlamanın halk arasında anlaşılırlığı hususunda ise şüphe duymam.    ( Bu günlerde tarafımdan güncel konulara, siyasi sorunlara çok temas edildi. Bu hafta da böyle olsun 2012 de yazılmış bir yazı)        
Ekleme Tarihi: 16 Eylül 2015 - Çarşamba

Aptal Kutusu Mu?

   Yazı başlığı hemen kendini ele veriyor. Televizyon üzerine bir şeyler yazacağımız belli. Bugünkü konumuzun tamamı televizyon olmayacak ama televizyon üzerinden giriş yapacağız. Aptal kutusu; tam sözcük karşılığı olmasa bile mecaz, metafor olarak televizyon için söylenir. Televizyon sözcüğü Fransızcadan dilimize girmiş bir sözcük. Her ne kadar Türk Dil Kurumu tarafından; göreç, izleç, izlengeç, uzakgör, bakaç gibi Türkçe sözcükler türetilmişse de bu sözcükler tutmamıştır. Halk arasında tutmayan Türkçe sözcükler olabildiği gibi cuk diye oturan Türkçe sözcükler de pekala var. Ben mesela bilgisayar ismini çok önemserim. ( orj. Computer) En az televizyon kadar yaygın kullanılan bilgisayar; nasıl olmuşsa dilimize pek güzel yerleşmiş.

   Aslında daha birçok yabancı sözcükleri, isimleri; bilgisayar örneği gibi Türkçesinden kullanmak ne iyi olurdu değil mi? Tabii Türkçe- yabancı sözcük konusu aynı zaman da bitmeyen bir polemik konusudur. Bakınız polemik yazdım. (Türkçe; kalem kavgası, savaşı) Yabancı sözcük kullandım. Çünkü dilimize girmiş oturmuş ben ne yapabilirim ki. Bu bitmeyen polemiğe uygun bir örnek vermek isterim.

   Yazarlar Derneği’nde geçen bu anımı; her Türkçe- yabancı sözcük tartışmasında gülümseyerek anımsarım. Derneğin teras kısmında yaz günü oturuyoruz. Yine bu konu açıldı. Zaten üzerine sık sık konuşulurdu. Arkadaşlardan birinin ağzından e- mail sözcüğü çıktı. Anında bir başka arkadaş hararetle tepki koydu. “ Arkadaş bakıyorum da gavurca kelimeler kullanmak için çok hevesli davranıyorsun, şuna elektronik posta desen ne olur?”

e- mail diyen arkadaş hemen altın bulmuşçasına, keyifle cevap verdi. “ Demek elektronik posta ha, kardeşim senin dediğin de Türkçe değil geçen yüzyılın başlarında dilimize girmiş.” Evet arkadaş haklıydı. Elektronik posta da yabancı kökenliydi ama yerleşmiş genel kabul görmüştü. O halde Türkçeleşmişti ve kullanmakta sakınca yoktu. O “Türkçeci” arkadaşımın nasıl böyle bir hata yaptığını ve elektronik posta yerine ‘ileti’ sözcüğünü önermediğini hala anlamış değilim.    

   Bir sözcüğün uzun yıllardan beri kullanılması ve yaygın kabul görmesi onun Türkçeleştiği anlamına gelir mi? Buna ben karar veremem. Ancak dilimize girmiş her sözcüğün Türkçe olduğunu Türkçeleşmiş sayılması gerektiğini savunanlardanım. Ayrıca bu konuda Batı dillerinden ( Latince, Fransızca, İngilizce) gelen sözcüklere “üvey evlat muamelesi” yaptığımız fakat Arapçadan, Farsçadan giren sözcüklere daha anlayışlı davrandığımız da bir gerçektir.

   Demek ki; tepkimiz çoğunlukla yabancı sözcüğe değil ama Batı dillerinden gelenlere denilebilir. Sırf Türkçe veya öztürkçe olacak diye halk arasında tutmayan, söylenmeyen sözcükleri de ısrarla kullanmak doğru mudur? Bilmiyorum. Otomobile; taşıt, kampüse; yerleşke derim ama futbol topuna; meşin yuvarlak, otobüse; oturgaçlı götürgeç, hostese; gök konuksal avrat demem.

   İşte bu yüzden televizyona da bu saatten sonra göreç, izleç, izlengeç, uzakgör, bakaç gibi öztürkçe birtakım sözcükler de münasip göremem. Hele APTAL KUTUSU hiç diyemem ama böyle bir tanımlamanın halk arasında anlaşılırlığı hususunda ise şüphe duymam.

  

( Bu günlerde tarafımdan güncel konulara, siyasi sorunlara çok temas edildi. Bu hafta da böyle olsun 2012 de yazılmış bir yazı)        

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.