Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Aşı

“Teferruat, özü örter”   Gündemi kaplayan haberlerin başında aşı haberleri geliyor. Önceki konularda oldu gibi aşı konusunda da bir fikir birliği yok. Adeta her kafadan bir ses çıkıyor. İki doz aşımı oldum. Tercihimi Çin aşısından yana kullandım. Alman aşısı da olabilirdim ama hislerim beni Çin aşısına yönlendirdi. Alman aşısındaki -70 derecede saklama zorunluluğu kafamda, lojistik sürece yönelik bazı kuşkular uyandırdı.     Hemen söylemeliyim insanlara aşı olma ya da olmama konusunda bir önermem yoktur. Olması da beklenemez. Ancak aşılanmanın tamamen kişisel tercihe bağlı kalmasını isterim. Yani zorunlu aşılamanın karşısındayım. Çünkü bu başka başka ‘zorunlu’ adımların kapısını aralar. Yarın bir gün devlet otoritesi aşıdan yola çıkarak beklenmedik ve de istenmeyen zorunlu uygulamalar devreye sokabilir. Bu arada Mersin Tabip Odası; ‘aşı candır’ diyerek aşıya karşı oluşan kararsızlığa karşı açıklama yaptı.      Bakınız son günlerde aşı ile ilgili hangi haber başlıkları öne çıkmış: +++ Kırk yaş üzeri vatandaşları aşılama bugün itibarıyla başladı. Gıda üretim ve dağıtım sektörü ile kafe lokanta çalışanlarının aşılanmasına başlandı. Türkiye’nin bağışladığı 30 bin doz aşı Kuzey Makedonya’ya ulaştı. Film ve dizi prodüksiyon ekipleriyle müzisyenlere aşı yapılmaya başlandı. G7’nin yoksul ülkelere 1 milyar doz Kovid- 19 aşısı bağışlaması bekleniyor. Her 10 Afrika ülkesinden 9’u aşılama hedeflerine kısa vadede ulaşamayacak. Almanya’da BioNTech aşısı belirli hastalıkları olan 12 yaş üstü çocuklara tavsiye edildi. Berber ve kuaförlere, avukatlara, kuryelere, kargoculara aşı randevusu açıldı+++ Haber başlıklarından da anlaşılacağı üzere aşıyla ilgili hareketlilik oldukça fazla.     Türkiye’de ülke genelinde bugüne değin uygulanan birinci ve ikinci doz aşı miktarı 33 milyon adeti geçti. Hedef, haziran sonuna kadar 20 yaş üzeri vatandaşlara aşılama takvimini başlatmak ve temmuz ayı ile birlikte kısıtlamalarda gevşemeye gitmek. Eylül ayındaysa salgını kontrol altına alıp, tüm okullarda yüz yüze eğitime başlamak, büyük oranda normal şartlara yeniden kavuşmaktır. Eylül ayında yüksek ihtimalle Türkiye yerli aşılarına da kavuşacak. Her altı ayda bir aşılamanın tekrarlanacağı düşünüldüğünde, yerli aşılar daha da önem kazanıyor.     Dünya genelinde aşılama miktarı 2 milyar 260 milyon doza ulaştı. Çin, 824 milyon doz aşı ile en fazla aşı yapılan ülke olurken, onu 304 milyon doz aşıyla ABD izledi. Türkiye 33 milyon dozla, dünya aşılama sırasında 10. sıraya yerleşti ve Rusya, İspanya, Endonezya, Kanada, Polonya ve Japonya’nın önünde yer aldı.       Küresel ölçekte işbirliği insanlığa kovid-19 aşısını çabuk kazandırdı. 10 ay gibi kısa bir zaman diliminde aşıya ulaştık. Bunun perde arkasında bilim insanlarının desteklenmesi ve finansal risklerden korunması vardır. Destekler verildiğinde, bilgi paylaşımı sağlandığında, bürokratik engeller kalktığında, bir yıldan az bir zaman diliminde aşını yetişebileceği görüldü. Oysa aşı geliştirmek zaman alan ve para yutan bir süreçtir. Bugüne kadar en hızlı aşı, dört yılda ( kabakulak) üretilebildi.     Aşı geliştirmek beş aşamadan oluşur. 1- Keşifsel laboratuar çalışmaları 2- Hayvan deneyleri 3-  İnsan deneylerinin başladığı klinik çalışmalar ( 1. 2. ve 3. faz çalışmaları) 4- Resmi onay süreci 5- Kitlesel üretim ve dağıtım süreci.     Peki ne değişti de aşı 10 ayda geliştirilebildi? Aşı geliştirme süreçlerinde geçmişte olumsuz birçok olay yaşandı. Böyle durumlar toplumların güvenini sarsar, aşı karşıtlarının işine yarar. Koronavirüs türleri eskiden beri biliniyordu. Dolayısıyla çalışmalar 20 yıl önce başladı. 2002 yılında çıkan SARS ve 2012 yılındaki MERS salgınları da koronavirüs türleriyle gerçekleşmişti. Eskiden bu tarafa kazanılan tecrübeler ve teknolojiler 20 yıla yayılan bir deneyimdir. Denilebilir ki aşı 20 yıldan beri geliştiriliyordu. Çalışmalar eş zamanlı olunca ve devlet destekli ivme kazanınca bu sonuç alındı. Aslında Kovid-19 aşısı 10 ayda değil, 20 yıl+10 ayda geliştirildi demek lazım.     Sizlere aşı olup olmama konusunda tavsiye veremem. Ancak bilinmeli ki aşıların 6 ayda bir yenilenmesi gerekiyor. Aşılama ileriki dönemde zamanla, istenmeyen sonuçlar üreten (örneğin vücuda yabancı maddeler veya nano ölçekte çipler zerk etmek gibi) bir aşamaya geçer mi? Buna cevap vermem mümkün değil. Ancak yerli aşılarımız geldiğinde onları tercih edeceğim ve gönül rahatlığına kavuşacağım kesin.         
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2021 - Pazartesi

Aşı

“Teferruat, özü örter”

 

Gündemi kaplayan haberlerin başında aşı haberleri geliyor. Önceki konularda oldu gibi aşı konusunda da bir fikir birliği yok. Adeta her kafadan bir ses çıkıyor. İki doz aşımı oldum. Tercihimi Çin aşısından yana kullandım. Alman aşısı da olabilirdim ama hislerim beni Çin aşısına yönlendirdi. Alman aşısındaki -70 derecede saklama zorunluluğu kafamda, lojistik sürece yönelik bazı kuşkular uyandırdı.

 

  Hemen söylemeliyim insanlara aşı olma ya da olmama konusunda bir önermem yoktur. Olması da beklenemez. Ancak aşılanmanın tamamen kişisel tercihe bağlı kalmasını isterim. Yani zorunlu aşılamanın karşısındayım. Çünkü bu başka başka ‘zorunlu’ adımların kapısını aralar. Yarın bir gün devlet otoritesi aşıdan yola çıkarak beklenmedik ve de istenmeyen zorunlu uygulamalar devreye sokabilir. Bu arada Mersin Tabip Odası; ‘aşı candır’ diyerek aşıya karşı oluşan kararsızlığa karşı açıklama yaptı. 

 

  Bakınız son günlerde aşı ile ilgili hangi haber başlıkları öne çıkmış: +++ Kırk yaş üzeri vatandaşları aşılama bugün itibarıyla başladı. Gıda üretim ve dağıtım sektörü ile kafe lokanta çalışanlarının aşılanmasına başlandı. Türkiye’nin bağışladığı 30 bin doz aşı Kuzey Makedonya’ya ulaştı. Film ve dizi prodüksiyon ekipleriyle müzisyenlere aşı yapılmaya başlandı. G7’nin yoksul ülkelere 1 milyar doz Kovid- 19 aşısı bağışlaması bekleniyor. Her 10 Afrika ülkesinden 9’u aşılama hedeflerine kısa vadede ulaşamayacak. Almanya’da BioNTech aşısı belirli hastalıkları olan 12 yaş üstü çocuklara tavsiye edildi. Berber ve kuaförlere, avukatlara, kuryelere, kargoculara aşı randevusu açıldı+++ Haber başlıklarından da anlaşılacağı üzere aşıyla ilgili hareketlilik oldukça fazla.

 

  Türkiye’de ülke genelinde bugüne değin uygulanan birinci ve ikinci doz aşı miktarı 33 milyon adeti geçti. Hedef, haziran sonuna kadar 20 yaş üzeri vatandaşlara aşılama takvimini başlatmak ve temmuz ayı ile birlikte kısıtlamalarda gevşemeye gitmek. Eylül ayındaysa salgını kontrol altına alıp, tüm okullarda yüz yüze eğitime başlamak, büyük oranda normal şartlara yeniden kavuşmaktır. Eylül ayında yüksek ihtimalle Türkiye yerli aşılarına da kavuşacak. Her altı ayda bir aşılamanın tekrarlanacağı düşünüldüğünde, yerli aşılar daha da önem kazanıyor.

 

  Dünya genelinde aşılama miktarı 2 milyar 260 milyon doza ulaştı. Çin, 824 milyon doz aşı ile en fazla aşı yapılan ülke olurken, onu 304 milyon doz aşıyla ABD izledi. Türkiye 33 milyon dozla, dünya aşılama sırasında 10. sıraya yerleşti ve Rusya, İspanya, Endonezya, Kanada, Polonya ve Japonya’nın önünde yer aldı.  

 

  Küresel ölçekte işbirliği insanlığa kovid-19 aşısını çabuk kazandırdı. 10 ay gibi kısa bir zaman diliminde aşıya ulaştık. Bunun perde arkasında bilim insanlarının desteklenmesi ve finansal risklerden korunması vardır. Destekler verildiğinde, bilgi paylaşımı sağlandığında, bürokratik engeller kalktığında, bir yıldan az bir zaman diliminde aşını yetişebileceği görüldü. Oysa aşı geliştirmek zaman alan ve para yutan bir süreçtir. Bugüne kadar en hızlı aşı, dört yılda ( kabakulak) üretilebildi.

 

  Aşı geliştirmek beş aşamadan oluşur. 1- Keşifsel laboratuar çalışmaları 2- Hayvan deneyleri 3-  İnsan deneylerinin başladığı klinik çalışmalar ( 1. 2. ve 3. faz çalışmaları) 4- Resmi onay süreci 5- Kitlesel üretim ve dağıtım süreci.

 

  Peki ne değişti de aşı 10 ayda geliştirilebildi? Aşı geliştirme süreçlerinde geçmişte olumsuz birçok olay yaşandı. Böyle durumlar toplumların güvenini sarsar, aşı karşıtlarının işine yarar. Koronavirüs türleri eskiden beri biliniyordu. Dolayısıyla çalışmalar 20 yıl önce başladı. 2002 yılında çıkan SARS ve 2012 yılındaki MERS salgınları da koronavirüs türleriyle gerçekleşmişti. Eskiden bu tarafa kazanılan tecrübeler ve teknolojiler 20 yıla yayılan bir deneyimdir. Denilebilir ki aşı 20 yıldan beri geliştiriliyordu. Çalışmalar eş zamanlı olunca ve devlet destekli ivme kazanınca bu sonuç alındı. Aslında Kovid-19 aşısı 10 ayda değil, 20 yıl+10 ayda geliştirildi demek lazım.

 

  Sizlere aşı olup olmama konusunda tavsiye veremem. Ancak bilinmeli ki aşıların 6 ayda bir yenilenmesi gerekiyor. Aşılama ileriki dönemde zamanla, istenmeyen sonuçlar üreten (örneğin vücuda yabancı maddeler veya nano ölçekte çipler zerk etmek gibi) bir aşamaya geçer mi? Buna cevap vermem mümkün değil. Ancak yerli aşılarımız geldiğinde onları tercih edeceğim ve gönül rahatlığına kavuşacağım kesin.         

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.