Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Aslan Neyinden Bellidir

“ Eğitim Şart”    Bu yazı tam da okulların açıldığı haftaya denk geldi. On sekiz milyondan fazla öğrenci ve dokuz yüz bin öğretmen ders başı yaptı. İlk dersimiz; darbeler, demokrasi ile vatan- millet sevgisi üzerine idi. Ders çeşitliliği, süresi konusunda sıkıntımız yok. Sıkıntı; ezbere sınıf geçmeye dayalı bir eğitim sisteminde. İçerikten uzak, uygulama yoksunluğu, heyecan eksikliği ve ruhsuzluk ile birleşince önümüze maalesef böyle bir tablo çıkıyor. Geçmişte köy enstitülerinin başarısını ise, bugünkünün karşıtı uygulamalarda aramak gerekir. Tabii eğitim idealist öğretmenlerle verilmeli. Eğer eğitim kadrosu işini severek, ciddiye alarak yapmasa baştan kaybetmeye adaysınız demektir.    Andımızı, istiklal marşımızı, duaları ezberledik fakat orada verilmek istenen özü bir türlü kavrayamadık. Ezberledik sınıf geçtik ama o ruhu içselleştiremedik. Yurttaşlık bilgisi önemli. İyi bir yurttaş nasıl olmalıdır, hakları, ödevleri nelerdir? Sonra trafik kuralları, çevre bilinci çok önemli. Tüm bunlar sahada, yaşamın içinde öğrenilmeli. Kimileri basit ya da gereksiz bulabilir. Örneğin piknikte çevreye nasıl davranılacağından başlamak lazım.    İnsanlar için tehlike; onunla yüzleşene dek uzak bir ihtimaldir. Sadece duyduklarımız, okuduklarımız veya gördüklerimiz yeterli gelmeyebilir. Oysa birebir deneyimlemek ya da bazı şeylerle yüzleşmek daha öğreticidir. Aslında her tehlike apansız gelmek zorunda değildir. Usul usul yaklaşan tehlikeler vardır. Doğa tahribatının yol açtığı tehlike işte böyle bir tehlikedir. Sonuçlarını günler içinde değil, çoğu zaman uzun yıllara yayılan biçimde hissettirir.    Havanın, suyun kirlenmesi ormanların, bitki örtüsünün, canlı türlerinin yok edilmesi; bizlere hastalık, pahalılık ambalajında geri döner. Fakat insanların büyük çoğunluğu bunun farkında değildir. Çevre tahribatı ile yaşadığı olumsuzluklar arasında bir bağ kuramaz. Doğanın bizlere sundukları, onunla uyum içinde yaşanmadığı, yeterince korunamadığı için tükenip gitmektedir… Oysa doğa, Anadolu insanına fazla cömert davranmıştır. Anadolu’daki doğal zenginlik ve çeşitlilik başka yerlerle kıyaslanamayacak ölçüdedir.    İlimiz Mersin coğrafi özelliğiyle, yılın her dönemi piknik yapılabilecek durumdadır. Torosların etekleri, zirveleri davetkar güzellikler barındırır. Gel gör ki bu güzellikler piknikçiler tarafından çöp alanına çevrilmektedir. Yöremizde insan etkisinin ulaşmadığı yerler bulmak adeta imkansız. Nereye baksanız, nereye gitseniz yığınla çöp ile karşılaşırsınız. Çöpler sinir bozan, iştah kapatan seviyelerdedir. Ayrıca isteyen, istediği yerde ateş yakabilmektedir. Oysa piknik alanları belirli yerleri kapsamalıdır ve denetim altında tutulmalıdır.    Doğa bu kadar mı sahipsiz? İnsanların, yetkililerin duyarsızlığını anlamakta güçlük çekiyorum. Çöpünü yanında taşımak zor olmamalı. “Görmek istediğin gibi bırak” sözü bizim buralarda geçerliliğini maalesef kaybetmiş. Ama nereden başlamalı, nasıl anlatılmalı? On sekiz milyon öğrenci, dokuz yüz bin öğretmen… Amaç; sadece sınıf geçmek, diplomaya kavuşmak mı, her ay düzenli maaş alıp, yan gelip yatmak mı?    Ey aslan olmaya çok meyilli yüce milletim. Aslan olmak istiyorsan, önce yattığın yere bir bak!  
Ekleme Tarihi: 21 Eylül 2016 - Çarşamba

Aslan Neyinden Bellidir

“ Eğitim Şart”

   Bu yazı tam da okulların açıldığı haftaya denk geldi. On sekiz milyondan fazla öğrenci ve dokuz yüz bin öğretmen ders başı yaptı. İlk dersimiz; darbeler, demokrasi ile vatan- millet sevgisi üzerine idi. Ders çeşitliliği, süresi konusunda sıkıntımız yok. Sıkıntı; ezbere sınıf geçmeye dayalı bir eğitim sisteminde. İçerikten uzak, uygulama yoksunluğu, heyecan eksikliği ve ruhsuzluk ile birleşince önümüze maalesef böyle bir tablo çıkıyor. Geçmişte köy enstitülerinin başarısını ise, bugünkünün karşıtı uygulamalarda aramak gerekir. Tabii eğitim idealist öğretmenlerle verilmeli. Eğer eğitim kadrosu işini severek, ciddiye alarak yapmasa baştan kaybetmeye adaysınız demektir.

   Andımızı, istiklal marşımızı, duaları ezberledik fakat orada verilmek istenen özü bir türlü kavrayamadık. Ezberledik sınıf geçtik ama o ruhu içselleştiremedik. Yurttaşlık bilgisi önemli. İyi bir yurttaş nasıl olmalıdır, hakları, ödevleri nelerdir? Sonra trafik kuralları, çevre bilinci çok önemli. Tüm bunlar sahada, yaşamın içinde öğrenilmeli. Kimileri basit ya da gereksiz bulabilir. Örneğin piknikte çevreye nasıl davranılacağından başlamak lazım.

   İnsanlar için tehlike; onunla yüzleşene dek uzak bir ihtimaldir. Sadece duyduklarımız, okuduklarımız veya gördüklerimiz yeterli gelmeyebilir. Oysa birebir deneyimlemek ya da bazı şeylerle yüzleşmek daha öğreticidir. Aslında her tehlike apansız gelmek zorunda değildir. Usul usul yaklaşan tehlikeler vardır. Doğa tahribatının yol açtığı tehlike işte böyle bir tehlikedir. Sonuçlarını günler içinde değil, çoğu zaman uzun yıllara yayılan biçimde hissettirir.

   Havanın, suyun kirlenmesi ormanların, bitki örtüsünün, canlı türlerinin yok edilmesi; bizlere hastalık, pahalılık ambalajında geri döner. Fakat insanların büyük çoğunluğu bunun farkında değildir. Çevre tahribatı ile yaşadığı olumsuzluklar arasında bir bağ kuramaz. Doğanın bizlere sundukları, onunla uyum içinde yaşanmadığı, yeterince korunamadığı için tükenip gitmektedir… Oysa doğa, Anadolu insanına fazla cömert davranmıştır. Anadolu’daki doğal zenginlik ve çeşitlilik başka yerlerle kıyaslanamayacak ölçüdedir.

   İlimiz Mersin coğrafi özelliğiyle, yılın her dönemi piknik yapılabilecek durumdadır. Torosların etekleri, zirveleri davetkar güzellikler barındırır. Gel gör ki bu güzellikler piknikçiler tarafından çöp alanına çevrilmektedir. Yöremizde insan etkisinin ulaşmadığı yerler bulmak adeta imkansız. Nereye baksanız, nereye gitseniz yığınla çöp ile karşılaşırsınız. Çöpler sinir bozan, iştah kapatan seviyelerdedir. Ayrıca isteyen, istediği yerde ateş yakabilmektedir. Oysa piknik alanları belirli yerleri kapsamalıdır ve denetim altında tutulmalıdır.

   Doğa bu kadar mı sahipsiz? İnsanların, yetkililerin duyarsızlığını anlamakta güçlük çekiyorum. Çöpünü yanında taşımak zor olmamalı. “Görmek istediğin gibi bırak” sözü bizim buralarda geçerliliğini maalesef kaybetmiş. Ama nereden başlamalı, nasıl anlatılmalı? On sekiz milyon öğrenci, dokuz yüz bin öğretmen… Amaç; sadece sınıf geçmek, diplomaya kavuşmak mı, her ay düzenli maaş alıp, yan gelip yatmak mı?

   Ey aslan olmaya çok meyilli yüce milletim. Aslan olmak istiyorsan, önce yattığın yere bir bak!  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.