Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Atilla İlhan’a Mektuplar

“ Mektuplar, insanın özetidir” A.İlhan     Elli yıl önceki koşullarda yukarıdaki sözün bir gerçekliği vardı. Günümüzde mektup kalmadığına göre; ‘sosyal medya paylaşımları insanın özetidir’ diye güncelleyelim isterseniz. Zaten bu yazının yazılma nedeni de bir sosyal medya paylaşımı. Şöyle; yazar Cem Sancar ‘Atilla İlhan’a Edebiyat Dünyasından Mektuplar’ kitabından, Cemil Meriç’e ait ilginç bulduğum sözler paylaşmış. Meriç’in İlhan’a gönderdiği mektup 19 Temmuz 1974 tarihli. ”…sağcı dergi ve yayınevleriyle çalışmama gelince, bu yolu ben seçmedim. Solun kadir na-şinas davranışı beni ister istemez gericiliğin kucağına değil yanına itti. Bu yakınlığın fikri iffetim için bir tehlike teşkil etmediğini kitaplarımı okuyunca görürsün…” İşte Cemil Meriç’in bu paragrafı beni mektubun tamamını görmeye teşvik etti adeta kışkırttı.      Çünkü bizler Meriç’i dindar olmasa bile sol’a, Türk aydınına ve Batı’ya eleştirel yaklaşan daire içinde bilerek yetiştik. Atilla İlhan da kitapta Meriç için; “Toplumculukla mistisizm arasına sıkışmış, iyice yalnız kalmış kişi” saptamasında bulunuyor. Yazar Cem Sancar mektubun geçtiği kitabı bulmam konusunda ilgilendi. Ancak 2001 basımı kitabı (otopsi yayınevi) bulmamız oldukça güçtü. O konuda da edebiyatsever dostum Ömer Karayılan yardımcı oldu. Kitabı bana pdf ( taşınabilir dijital dosya) olarak gönderdi. Oldukça ilginç bulduğum kitabı, masaüstü bilgisayarımdan hızlıca okudum.         ‘Atilla İlhan’a Edebiyat Dünyasından Mektuplar’ kitabı bir Belgin Sarmaşık derlemesi. İçerisinde 1965-1995 yılları arasında 43 edebiyatçının İlhan’a yolladığı mektuplar var. Aynı zamanda bir edebi tür olan mektup; 20. yüzyılın ortalarına değin 300 yıla damgasını vurmuş iletişim aracıdır. Mektuplar ülkemizde 80’li yılların sonuna kadar yaygın biçimde kullanılmıştır. İletişim araçlarının yaygınlaşması bilhassa telefonla haberleşme, mektuplara olan ilgiyi zamanla bitirmiştir.     Ben de mektuplarla büyüyen bir kuşağın mensubuyum. İlk mektuplarım; gurbetçi babama gönderdiğim, üzerine küçük elimi çizdiğim, gagasında mektup taşıyan kuşlarla süslediğim mektuplardı. Sonraları, arkadaşlarıma ve tabii kız arkadaşıma yazdığım mektuplar verildi postaya…Konumuz Atilla İlhan’ın kitabında daha önceleri hiç bilmediğim ve kullanmadığım bazı ayrıntılar dikkatimi çekti. İlhan’a en kısa mektupları gönderen Orhan Hançerlioğlu; hitap kısmına örneğin şöyle başlamış; “Sayın (izin verirseniz) sevgili A.İlhan” diye yazmış. Ne bileyim çok tuhaf buldum bunu. Bir de Nezihe Meriç; mektubu yolladığı tarih kısmına; “ Kasım ortaları 1967 Ankara” notunu düşmüş, kesin bir gün belirtmeden. Başkaları da ara ara gönderi tarihini belirtmeyi unutmuşlar ya da isteyerek boş bırakmışlar.      Atilla İlhan, mektupları muhatapları yaşarken yayımlamasının nedenini dürüstlüğüne, şeffaflığına bağlıyor. Ayrıca mektup sahiplerine bir savunma hakkı, söz hakkı tanımak adına yayımladığını belirtiyor. Oysa ben mektuplarımın yaşarken ortaya çıkmasını hiç istemezdim doğrusu. Hoş, kitapta özel konular pek yer almamış. Ağırlıkla edebiyat, yayıncılık konularına değinilmiş. İlhan bunu; “Mektuplar genelde dergi ve yayınevi çevresinde dönüyor” diyerek açıklıyor.     Uzun, içtenlikli ve çok sayıda mektup gönderenler, o vakit isimleri henüz daha pek duyulmamış otuz yaş altı yazarlara ait. Selim İleri, Buket Uzuner, Hüseyin Yurttaş, Hasan Bülent Kahraman bu sınıfa giren yazarlar. Mektuplarında Atilla İlhan’a samimi eleştiriler yapabilen iki yakın arkadaşı Asım Bezirci ve İlhami Soysal’ı da anmamak olmaz. Çetin Altan’ın Paris’ten gönderdiği mektupta çok güzel bir yazar tarifi var. Diyor ki; “ Herkesin ısınmasını ve hoşlanmasını çok istediğin bir ocakta yanan odun gibidir yazar.”     Yine kitaptan öğreniyorum ki Cemal Süreya maliye müfettişliğinden istifa ettiğini ve yeni bir dergi (Papirüs) çıkartacağını ta 1966 yılında mektubunda yazmış. Mehmet Ali Aybar ve Doğan Avcıoğlu da yazışanlar kervanına katılmış. Dikkatimi çeken bir diğer husus; 1976 yılında Vedat Günyol’un Yeni Ufuklar’ın son sayısına İlhan’dan yazı istemesi oldu.     Eklemeden duramadım. Mersin’le alakalı kitaptan şu notları aldım. İki Mersinli yazar-şair Özdemir İnce ve Ümit Yaşar Oğuzcan da mektuplarına yer verilen isimler. Ayşe Kilimci ise İzmir doğumludur ama memuriyeti dolayısıyla mektuplarını ikamet ettiği Mersin’den yollamıştır.     Hacimli kitaptan başka yazıların çıkacağını umuyorum.                                                                                                            Mersin, 20 Ağustos 2021        
Ekleme Tarihi: 10 Eylül 2021 - Cuma

Atilla İlhan’a Mektuplar

“ Mektuplar, insanın özetidir” A.İlhan

 

  Elli yıl önceki koşullarda yukarıdaki sözün bir gerçekliği vardı. Günümüzde mektup kalmadığına göre; ‘sosyal medya paylaşımları insanın özetidir’ diye güncelleyelim isterseniz. Zaten bu yazının yazılma nedeni de bir sosyal medya paylaşımı. Şöyle; yazar Cem Sancar ‘Atilla İlhan’a Edebiyat Dünyasından Mektuplar’ kitabından, Cemil Meriç’e ait ilginç bulduğum sözler paylaşmış. Meriç’in İlhan’a gönderdiği mektup 19 Temmuz 1974 tarihli. ”…sağcı dergi ve yayınevleriyle çalışmama gelince, bu yolu ben seçmedim. Solun kadir na-şinas davranışı beni ister istemez gericiliğin kucağına değil yanına itti. Bu yakınlığın fikri iffetim için bir tehlike teşkil etmediğini kitaplarımı okuyunca görürsün…” İşte Cemil Meriç’in bu paragrafı beni mektubun tamamını görmeye teşvik etti adeta kışkırttı. 

 

  Çünkü bizler Meriç’i dindar olmasa bile sol’a, Türk aydınına ve Batı’ya eleştirel yaklaşan daire içinde bilerek yetiştik. Atilla İlhan da kitapta Meriç için; “Toplumculukla mistisizm arasına sıkışmış, iyice yalnız kalmış kişi” saptamasında bulunuyor. Yazar Cem Sancar mektubun geçtiği kitabı bulmam konusunda ilgilendi. Ancak 2001 basımı kitabı (otopsi yayınevi) bulmamız oldukça güçtü. O konuda da edebiyatsever dostum Ömer Karayılan yardımcı oldu. Kitabı bana pdf ( taşınabilir dijital dosya) olarak gönderdi. Oldukça ilginç bulduğum kitabı, masaüstü bilgisayarımdan hızlıca okudum.    

 

  ‘Atilla İlhan’a Edebiyat Dünyasından Mektuplar’ kitabı bir Belgin Sarmaşık derlemesi. İçerisinde 1965-1995 yılları arasında 43 edebiyatçının İlhan’a yolladığı mektuplar var. Aynı zamanda bir edebi tür olan mektup; 20. yüzyılın ortalarına değin 300 yıla damgasını vurmuş iletişim aracıdır. Mektuplar ülkemizde 80’li yılların sonuna kadar yaygın biçimde kullanılmıştır. İletişim araçlarının yaygınlaşması bilhassa telefonla haberleşme, mektuplara olan ilgiyi zamanla bitirmiştir.

 

  Ben de mektuplarla büyüyen bir kuşağın mensubuyum. İlk mektuplarım; gurbetçi babama gönderdiğim, üzerine küçük elimi çizdiğim, gagasında mektup taşıyan kuşlarla süslediğim mektuplardı. Sonraları, arkadaşlarıma ve tabii kız arkadaşıma yazdığım mektuplar verildi postaya…Konumuz Atilla İlhan’ın kitabında daha önceleri hiç bilmediğim ve kullanmadığım bazı ayrıntılar dikkatimi çekti. İlhan’a en kısa mektupları gönderen Orhan Hançerlioğlu; hitap kısmına örneğin şöyle başlamış; “Sayın (izin verirseniz) sevgili A.İlhan” diye yazmış. Ne bileyim çok tuhaf buldum bunu. Bir de Nezihe Meriç; mektubu yolladığı tarih kısmına; “ Kasım ortaları 1967 Ankara” notunu düşmüş, kesin bir gün belirtmeden. Başkaları da ara ara gönderi tarihini belirtmeyi unutmuşlar ya da isteyerek boş bırakmışlar. 

 

  Atilla İlhan, mektupları muhatapları yaşarken yayımlamasının nedenini dürüstlüğüne, şeffaflığına bağlıyor. Ayrıca mektup sahiplerine bir savunma hakkı, söz hakkı tanımak adına yayımladığını belirtiyor. Oysa ben mektuplarımın yaşarken ortaya çıkmasını hiç istemezdim doğrusu. Hoş, kitapta özel konular pek yer almamış. Ağırlıkla edebiyat, yayıncılık konularına değinilmiş. İlhan bunu; “Mektuplar genelde dergi ve yayınevi çevresinde dönüyor” diyerek açıklıyor.

 

  Uzun, içtenlikli ve çok sayıda mektup gönderenler, o vakit isimleri henüz daha pek duyulmamış otuz yaş altı yazarlara ait. Selim İleri, Buket Uzuner, Hüseyin Yurttaş, Hasan Bülent Kahraman bu sınıfa giren yazarlar. Mektuplarında Atilla İlhan’a samimi eleştiriler yapabilen iki yakın arkadaşı Asım Bezirci ve İlhami Soysal’ı da anmamak olmaz. Çetin Altan’ın Paris’ten gönderdiği mektupta çok güzel bir yazar tarifi var. Diyor ki; “ Herkesin ısınmasını ve hoşlanmasını çok istediğin bir ocakta yanan odun gibidir yazar.”

 

  Yine kitaptan öğreniyorum ki Cemal Süreya maliye müfettişliğinden istifa ettiğini ve yeni bir dergi (Papirüs) çıkartacağını ta 1966 yılında mektubunda yazmış. Mehmet Ali Aybar ve Doğan Avcıoğlu da yazışanlar kervanına katılmış. Dikkatimi çeken bir diğer husus; 1976 yılında Vedat Günyol’un Yeni Ufuklar’ın son sayısına İlhan’dan yazı istemesi oldu.

 

  Eklemeden duramadım. Mersin’le alakalı kitaptan şu notları aldım. İki Mersinli yazar-şair Özdemir İnce ve Ümit Yaşar Oğuzcan da mektuplarına yer verilen isimler. Ayşe Kilimci ise İzmir doğumludur ama memuriyeti dolayısıyla mektuplarını ikamet ettiği Mersin’den yollamıştır.

 

  Hacimli kitaptan başka yazıların çıkacağını umuyorum.

                                                                                                           Mersin, 20 Ağustos 2021    

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.