Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Bir İmza Günü

“ Bir ulusun düzenini kurmak istersem eğitimine el atarım; düzenini bozmak istersem yine eğitimine el atarım ”      En büyük saadet nedir? sorusunun cevabı kişiden kişiye elbette değişebilir. Ama büyük çoğunluk için verilecek cevap ki bana göre de öyledir. Dünyada en büyük saadet, aile saadetidir. İnsan kendisini en iyi, aile içinde hisseder. Aile olmak; çekirdek aileden başlayarak; sosyal hayat içerisinde, halkalar halinde genişleyerek, çeşitlenerek devam eder. İnsan için bu, kimi zaman okuldur, işyeridir, kimi zaman asker ocağıdır veya bir cemiyet ya da herhangi bir sosyal ortamdır. Sosyal bir varlık olan insanın başka türlü davranması zaten beklenemez.     Kişi kendi çekirdek ailesi dışında, hangi sosyal ortamın, onun için aile olacağına kendisi karar verir. Ancak o kararı alabilmek, öyle bugünden yarına olacak bir şey değildir. Hayatın akışı içerisinde, usul usul bir aidiyet duygusu gelişir. En azından benim için bu böyledir.  Mersin kültür, sanat ve edebiyat dostları büyük bir aileyi oluşturur. Ve ben kendimi orada yuvamda sayar, mutlu hissederim. Aileyi; aile yapan en temel özelliklerden bir tanesi de dayanışma ruhudur. Acılı günlerde, mutlu anlarda bir araya gelmek, aile için olmazsa olmazlardandır.     18 Şubat Cumartesi günü; aile dayanışmasının güzel örneklerinden biri sergilendi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinde; Dr. Orhan Özdemir ve Ahmet Eroğlu’nun hazırladığı “ Ali Uysal ve Mehmet Babacan’a Armağan” adlı kitabın imza günündeydik. Orada büyük aile; samimiyet ifade eden ve doğallık kokan bir ortamda toplanarak, güzel mesajlar verdi.    Kitapta “Değişen İnsan Değişen Öğretmenlik Mesleği” başlığı altında Ali Uysal ve Mehmet Babacan öğretmenlerin yaşam eğrilerinden kesitler, ürettikleri eserlerden örnekler sunulmuş; akademisyenler eğitim sistemi ve öğretmenlik mesleği üzerine incelemeler yazmışlar; yakınlarından, dostları ve öğrencilerinin kaleminden iki değerli yazın insanı hakkında görüşler, anılar yer almış.    Salondaki konuşmalarda da ifade edildiği gibi.. İnsan yöresindeki, yakınındaki yetenekli kişilerin pek farkında değildir. Toplumsal anlayışımızda, tanışmadığımız, uzaklarda olan yazarlar, şairler daha değerli sayılır.. Oysa yanı başımızda, içinde yaşadığımız şehirde nice değer üreten, saygın insanlar vardır. İşte iki Köy Enstitülü emekli öğretmen Ali Uysal ve Mehmet Babacan bunlardandır ve kültürel birikimlerini sözlü-yazılı olarak Mersinliler ile paylaşmayı sürdürmektedirler.   Maalesef kentimizde kültürün, sanatın, edebiyatın fazla karşılığı ‘alıcısı’ yok. Soğuk bir kış gününde, referandum kampanyalarının tam başlangıcında, etkinliklerin peş peşe sıralandığı bir dönemde; bundan daha iyisini yapmak da pek mümkün olmazdı sanırım. Ama gönül isterdi ki fazla zaman yaratıp, değerli yazarlarımız Ali Uysal ve Mehmet Babacan’dan yazın dünyasıyla ilgili daha çok şeyler duyabilseydik.    Umuyor ve diliyorum ki gelecek dönemde, şöyle hikaye tadında, roman, şiir tadında; zaman baskısı yaşamadan şahane bir edebiyat söyleşisi organize edebiliriz. Tadı damağımda kaldığı için söylüyorum. Her fırsatta Mersin’in talihsizliğine ve birçok alanda yoksunluğuna atıfta bulunuyoruz. Oysa Mersin, Çukurova; nice değerli yazarlarıyla, şairleriyle, gazetecileriyle, tüm sanatçı evlatlarıyla gurur duyabilir.    Büyük ailenin bir ferdi olarak; gelecek etkinliklerde, kentimizi ve insanımızı daha iyi temsil etmek ve ileriye taşımak çabası içinde olacağımın sözünü, şimdiden ben kendi adıma veriyorum.      Dr. Orhan Özdemir ve Ahmet Eroğlu hocalarımı da Mersin edebiyat dünyasına kazandırdıkları bu yeni eser için teşekkürlerimi sunuyorum.
Ekleme Tarihi: 23 Şubat 2017 - Perşembe

Bir İmza Günü

“ Bir ulusun düzenini kurmak istersem eğitimine el atarım; düzenini bozmak istersem yine eğitimine el atarım ”

 

   En büyük saadet nedir? sorusunun cevabı kişiden kişiye elbette değişebilir. Ama büyük çoğunluk için verilecek cevap ki bana göre de öyledir. Dünyada en büyük saadet, aile saadetidir. İnsan kendisini en iyi, aile içinde hisseder. Aile olmak; çekirdek aileden başlayarak; sosyal hayat içerisinde, halkalar halinde genişleyerek, çeşitlenerek devam eder. İnsan için bu, kimi zaman okuldur, işyeridir, kimi zaman asker ocağıdır veya bir cemiyet ya da herhangi bir sosyal ortamdır. Sosyal bir varlık olan insanın başka türlü davranması zaten beklenemez.

    Kişi kendi çekirdek ailesi dışında, hangi sosyal ortamın, onun için aile olacağına kendisi karar verir. Ancak o kararı alabilmek, öyle bugünden yarına olacak bir şey değildir. Hayatın akışı içerisinde, usul usul bir aidiyet duygusu gelişir. En azından benim için bu böyledir.  Mersin kültür, sanat ve edebiyat dostları büyük bir aileyi oluşturur. Ve ben kendimi orada yuvamda sayar, mutlu hissederim. Aileyi; aile yapan en temel özelliklerden bir tanesi de dayanışma ruhudur. Acılı günlerde, mutlu anlarda bir araya gelmek, aile için olmazsa olmazlardandır.

    18 Şubat Cumartesi günü; aile dayanışmasının güzel örneklerinden biri sergilendi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinde; Dr. Orhan Özdemir ve Ahmet Eroğlu’nun hazırladığı “ Ali Uysal ve Mehmet Babacan’a Armağan” adlı kitabın imza günündeydik. Orada büyük aile; samimiyet ifade eden ve doğallık kokan bir ortamda toplanarak, güzel mesajlar verdi.

   Kitapta “Değişen İnsan Değişen Öğretmenlik Mesleği” başlığı altında Ali Uysal ve Mehmet Babacan öğretmenlerin yaşam eğrilerinden kesitler, ürettikleri eserlerden örnekler sunulmuş; akademisyenler eğitim sistemi ve öğretmenlik mesleği üzerine incelemeler yazmışlar; yakınlarından, dostları ve öğrencilerinin kaleminden iki değerli yazın insanı hakkında görüşler, anılar yer almış.

   Salondaki konuşmalarda da ifade edildiği gibi.. İnsan yöresindeki, yakınındaki yetenekli kişilerin pek farkında değildir. Toplumsal anlayışımızda, tanışmadığımız, uzaklarda olan yazarlar, şairler daha değerli sayılır.. Oysa yanı başımızda, içinde yaşadığımız şehirde nice değer üreten, saygın insanlar vardır. İşte iki Köy Enstitülü emekli öğretmen Ali Uysal ve Mehmet Babacan bunlardandır ve kültürel birikimlerini sözlü-yazılı olarak Mersinliler ile paylaşmayı sürdürmektedirler.

  Maalesef kentimizde kültürün, sanatın, edebiyatın fazla karşılığı ‘alıcısı’ yok. Soğuk bir kış gününde, referandum kampanyalarının tam başlangıcında, etkinliklerin peş peşe sıralandığı bir dönemde; bundan daha iyisini yapmak da pek mümkün olmazdı sanırım. Ama gönül isterdi ki fazla zaman yaratıp, değerli yazarlarımız Ali Uysal ve Mehmet Babacan’dan yazın dünyasıyla ilgili daha çok şeyler duyabilseydik.

   Umuyor ve diliyorum ki gelecek dönemde, şöyle hikaye tadında, roman, şiir tadında; zaman baskısı yaşamadan şahane bir edebiyat söyleşisi organize edebiliriz. Tadı damağımda kaldığı için söylüyorum. Her fırsatta Mersin’in talihsizliğine ve birçok alanda yoksunluğuna atıfta bulunuyoruz. Oysa Mersin, Çukurova; nice değerli yazarlarıyla, şairleriyle, gazetecileriyle, tüm sanatçı evlatlarıyla gurur duyabilir.

   Büyük ailenin bir ferdi olarak; gelecek etkinliklerde, kentimizi ve insanımızı daha iyi temsil etmek ve ileriye taşımak çabası içinde olacağımın sözünü, şimdiden ben kendi adıma veriyorum.

     Dr. Orhan Özdemir ve Ahmet Eroğlu hocalarımı da Mersin edebiyat dünyasına kazandırdıkları bu yeni eser için teşekkürlerimi sunuyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.