Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Biraz Samimiyet Lütfen!

“ Yapıyorsam söylediklerim doğrudur.”    Gelişmekte olan ülkeler, kaynaklarını verimli kullanmalıdır. Öncelikler sıralaması, planlaması yapılmalı, zaman hovardalığına son verilmelidir. Bir hesaba göre; kişi başına milli geliri, 20 bin doların altında seyreden ülkelerin, terör belasından kurtulamadığı ifade edilmektedir. Şu halde Türkiye milli gelirini katlamak durumunda. Kalkınmanın itici güçlerinden bir tanesi de bol ve ucuz enerjidir. Enerji ithal ederek, birinci sınıf ülkeler ligine çıkamazsınız. Ülkeyi dönüştürecek ölçekte projeler yaşamsal öneme sahip.    Üçüncü köprüde sona yaklaşılıyor. Ağırlıklı olarak transit yük taşımacılığına yönelik köprü; genişlik bakımından, dünyanın en büyüğü olma özelliğini de taşıyor. Ağustos ayında hizmete girdiğinde; İstanbul trafiğinde rahatlama bekleniyor. İzmit Körfez geçişi ve yolu, üçüncü havaalanı gibi dev projelerde de hızlı ilerlemeler var.    Fakat bu haberlere herkes sevinemiyor, memnun kalmıyor. Bırakınız memnun kalmayı, yapılmasından hiç hoşnut olmayanlar hayli fazla. Herhangi bir sebepten, bu projelerin durma ihtimali dahi, birilerini epey mutlu eder. Kimi siyasiler bundan hemen oy devşirmeye kalkar.    Türkiye çelişkiler ülkesi. Bir malı veya hizmeti belli ekonomik güce sahipler satın alır. Oysa Türkiye’de üretilen değerlere karşı çıkanlar yine bu değerlere yoğun olarak ihtiyaç duyanlardır. Enerjiyi, yolları, havaalanlarını kullanmak maddi imkan meselesidir.    Hiç unutmam. Yıllar önce Adnan Menderes dolgu alanına kondurulması beklenen tesislere, birçok sivil toplum kuruluşu karşı çıkmıştı. Bir eczanenin camında, dolgu alanındaki yapılaşmaya karşı durmaya çağıran afişte; otuz beş civarında odanın, sendikanın, derneğin adı geçiyordu. Peki bulvar üzerindeki çalışmalar bittiğinde, oralarda üretilen hizmetlerden en çok kimler yararlandı? Merak etmeyin! Cevabını biliyorum. Başta o afişteki, öngörülen çalışmalara itiraz edenler, onların aileleri ve benzer düşünce yapısındaki insanlar yararlandı bu hizmetlerden. Hazır konu açılmışken; dolgu alanının şimdiki hali, tam görmek istediğimiz gibi. İşgalci kafelerin yıkılması ile güvenliği, temizliği, aydınlatmasıyla yerinde adımlar atıldı. Emeği geçenlerin ellerine sağlık.    Türkiye’de bazı şeylerin hiç düzelmemesinin altında, partizanlık ve samimiyetsizlik yatar. Birçok protesto ve çevrecilik hareketlerine baktığımızda; turistik faaliyetin ötesine pek geçemeyen, belli odaklar tarafından kuşatılmış, standart davranış kalıplarını ve insan profillerini görürsünüz. “ Yapıyorsam söylediklerim doğrudur.” Lüks konutlarda, villalarda oturduğunuz sürece, ithal otolara bindiğiniz, pahalı yabancı ürünleri tükettiğiniz sürece, kalite mekanlara takıldığınız, her odaya bir klima bağlattığınız, üç bin liralık telefonlarla dolaştığınız, çocuklarınızı kolejlerde, yurtdışında okuttuğunuz sürece… Kim sizin çevreden, emekten yana olduğunuza inanır?    Arza sunulan tüm ürünleri ve yenilikleri dibine kadar kullanan ya da kullanma azmi ile yanıp tutuşan, ilk fırsatta sınıf atlamayı, köşe dönmeyi ve bohem hayatı sürmeyi bekleyen, bu umutla avunan insanların, çevreye ve diğer insanlara ne oranda faydalı olmaları beklenir? Bu biraz da sıkışınca cuma namazına durmaya benzer(!)    İşte o yüzdendir ki nice gerekli çözüm arayışı ya başarıya ulaşamaz ya da marjinal devinimler aşamasında, hakkaniyetle sonuçlanmayı bekler…
Ekleme Tarihi: 09 Mart 2016 - Çarşamba

Biraz Samimiyet Lütfen!

“ Yapıyorsam söylediklerim doğrudur.”

   Gelişmekte olan ülkeler, kaynaklarını verimli kullanmalıdır. Öncelikler sıralaması, planlaması yapılmalı, zaman hovardalığına son verilmelidir. Bir hesaba göre; kişi başına milli geliri, 20 bin doların altında seyreden ülkelerin, terör belasından kurtulamadığı ifade edilmektedir. Şu halde Türkiye milli gelirini katlamak durumunda. Kalkınmanın itici güçlerinden bir tanesi de bol ve ucuz enerjidir. Enerji ithal ederek, birinci sınıf ülkeler ligine çıkamazsınız. Ülkeyi dönüştürecek ölçekte projeler yaşamsal öneme sahip.

   Üçüncü köprüde sona yaklaşılıyor. Ağırlıklı olarak transit yük taşımacılığına yönelik köprü; genişlik bakımından, dünyanın en büyüğü olma özelliğini de taşıyor. Ağustos ayında hizmete girdiğinde; İstanbul trafiğinde rahatlama bekleniyor. İzmit Körfez geçişi ve yolu, üçüncü havaalanı gibi dev projelerde de hızlı ilerlemeler var.

   Fakat bu haberlere herkes sevinemiyor, memnun kalmıyor. Bırakınız memnun kalmayı, yapılmasından hiç hoşnut olmayanlar hayli fazla. Herhangi bir sebepten, bu projelerin durma ihtimali dahi, birilerini epey mutlu eder. Kimi siyasiler bundan hemen oy devşirmeye kalkar.

   Türkiye çelişkiler ülkesi. Bir malı veya hizmeti belli ekonomik güce sahipler satın alır. Oysa Türkiye’de üretilen değerlere karşı çıkanlar yine bu değerlere yoğun olarak ihtiyaç duyanlardır. Enerjiyi, yolları, havaalanlarını kullanmak maddi imkan meselesidir.

   Hiç unutmam. Yıllar önce Adnan Menderes dolgu alanına kondurulması beklenen tesislere, birçok sivil toplum kuruluşu karşı çıkmıştı. Bir eczanenin camında, dolgu alanındaki yapılaşmaya karşı durmaya çağıran afişte; otuz beş civarında odanın, sendikanın, derneğin adı geçiyordu. Peki bulvar üzerindeki çalışmalar bittiğinde, oralarda üretilen hizmetlerden en çok kimler yararlandı? Merak etmeyin! Cevabını biliyorum. Başta o afişteki, öngörülen çalışmalara itiraz edenler, onların aileleri ve benzer düşünce yapısındaki insanlar yararlandı bu hizmetlerden. Hazır konu açılmışken; dolgu alanının şimdiki hali, tam görmek istediğimiz gibi. İşgalci kafelerin yıkılması ile güvenliği, temizliği, aydınlatmasıyla yerinde adımlar atıldı. Emeği geçenlerin ellerine sağlık.

   Türkiye’de bazı şeylerin hiç düzelmemesinin altında, partizanlık ve samimiyetsizlik yatar. Birçok protesto ve çevrecilik hareketlerine baktığımızda; turistik faaliyetin ötesine pek geçemeyen, belli odaklar tarafından kuşatılmış, standart davranış kalıplarını ve insan profillerini görürsünüz. “ Yapıyorsam söylediklerim doğrudur.” Lüks konutlarda, villalarda oturduğunuz sürece, ithal otolara bindiğiniz, pahalı yabancı ürünleri tükettiğiniz sürece, kalite mekanlara takıldığınız, her odaya bir klima bağlattığınız, üç bin liralık telefonlarla dolaştığınız, çocuklarınızı kolejlerde, yurtdışında okuttuğunuz sürece… Kim sizin çevreden, emekten yana olduğunuza inanır?

   Arza sunulan tüm ürünleri ve yenilikleri dibine kadar kullanan ya da kullanma azmi ile yanıp tutuşan, ilk fırsatta sınıf atlamayı, köşe dönmeyi ve bohem hayatı sürmeyi bekleyen, bu umutla avunan insanların, çevreye ve diğer insanlara ne oranda faydalı olmaları beklenir? Bu biraz da sıkışınca cuma namazına durmaya benzer(!)

   İşte o yüzdendir ki nice gerekli çözüm arayışı ya başarıya ulaşamaz ya da marjinal devinimler aşamasında, hakkaniyetle sonuçlanmayı bekler…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.