Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Corona Toplumu Böldü

“Sonuç; yapılanları kanıtlar” Latin Sözü   Kimse aksini iddia etmesin corona toplumu böldü. Yeterince ayrışma konumuz vardı zaten. Corona tartışması sürerken… Şimdi bir de aşı meselesi gündeme oturdu. Ünlü bir hekimimiz demiş ki “Aşıların insan DNA’sını değiştireceğini, kısırlığa sebep olacağını, beyni uzaktan kontrol edeceğini düşünen herkes ayrımsız ağır cahildir.” Sadece bu söz bile işin vahametini anlatmaya yeter. Belki aşı ilk etapta ünlü hekimi kızdıran olguları gerçekleştirmeyecek fakat süreç, iddia edilen ürkütücü durumların hayata geçmesini sağlayacak adımlardan bir tanesidir. Kim sekiz milyarlık dünyayı bir virüs salgını veya tek aşılama ile dönüştürebilir ki? Bu bir zaman meselesidir ve pandoranın kutusu 2019 yılında açılmıştır.  Önümüzdeki dönemi en iyi anlatan başlık ‘Değişken Bilinmezliktir.’ İki gün önce DSÖ’den şaşırtmayan uyarı geldi: “Aşılamanın yaklaşması kriz sona erdi demek değildir.”   Komplo teorisi üretenler suçlu mu? Elbette tüm dünyayı ilgilendiren büyük meseleyi sadece komplo teorisine bağlamak yanlıştır. Ancak gelişen olaylar zinciri bizi farklı düşünmeye itiyor. Virüsün çıkışı ve yarattığı etkiler adım adım takip edildiğinde büyük resmi tamamlar niteliktedir. Komplo teorileri bir anda gerçekleşmez. Örneğin, dünya nüfusunu hemen yarıya düşüremezsiniz. Ama süreç böyle devam ettiğinde sadece ölümlerle değil, ekonomik zorluklarla, ilaçlarla falan nüfusu en azından dizginlersiniz   Eğer hedefte dijital dünya sistemi kurmak varsa buna önce direnen liderleri, hükümetleri zayıf düşürmekle başlarsınız. Zira Trump’ın gidişi böyleydi ve sıra diğer direnen liderlerde. Ya da şöyle düşünelim iki yıl evvel şimdiki yaşananlar söylense idi. Bu, saçmalık ve komplo teorisi diye addedilirdi. Bundan sonra olacakları da aynı minvalde görmek lazım. Mayıs haziran aylarında kapandık ve kapanma sonrası bir sonuç bekleniyordu ama öyle olmadı. İkinci dalga geldi. Şimdi tamamen kapansak ve aşılansak dahi salgının biteceğine dair bir garanti yok.         Birleşmiş Milletler kararına göre insan, bedenine izinsiz dokundurtmama gibi temel hakka sahiptir. Devletler bunu kamuoyu baskısı altında, toplum sağlığını koruma adına bozabilir. Aşıyı mecbur kılabilir. Aşı karşıtları da “ Aşı önce politikacılar üzerinde denenmelidir” diyerek güvensizlik belirtmekteler. Geçmişten günümüze deney amaçlı kullanılan aşıların ve ilaçların insanlar üzerinde kötü sonuçlar doğuran etkileri bilinmektedir. Özellikle Afrika kıtası bunun kötü örnekleriyle doludur.       Son bir yılda yaşananlar ‘olmaz’ denilenleri mümkün kıldı. Süreç; alıştıra alıştıra, kademe kademe ilerliyor. Virüs çıktıktan sloganlaşan söz; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” idi. Gerçekten de hiçbir şey eskisi gibi değil. Onlarca yıllara yayılan alışkanlıklar tek tek kayboluyor. Sadece sürekli bir ‘yeni normal’ var. Bir yeni normal bitiyor, bir diğeri açılıyor. İnsanlar belki bir müddet sonra ‘eski dünyalarına’ dönmeyi umut ediyor olabilir ama böyle bir şey korkarım gelmeyecek.    Bunu nereden anlıyoruz? Şöyle; virüs değişime (mutasyon) uğradı denecek. Ki deniyor zaten. Virüs değişime uğradığında, aşılar da değişecek. Mutasyona uğramış virüse, yeni aşılar geliştirilecek. Ya da başka ve daha öldürücü olduğu söylenen virüsler yayılacak. İnsanlar her seferinde başka bir gerçeğe uyanacak, ta istenilen dünya düzeni kurulana değin…   Nasıl ki devamlı maske takmak uzak bir ihtimal idi ve bugün herkes kanıksadı ise yarın bir gün başka uygulamalar devreye sokulacak. Maskeye öyle alıştırıldık ki…Üstelik cezası var ve onsuz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Ardından, HES kodu çıktı. Şimdi aşı geliyor…11 Aralık’ta ilk Çin aşısı gelecek, iki hafta belli testlere tabii tutulacak ve yılbaşından evvel kademeli olarak risk grupları öncelikli enjekte edilecek. Görünen o ki zamanla, aşı belgesi olmayan vatandaşlık işlerinden mahrum kalacak.   Buradan hemen ‘virüse inanmıyor’ algısı çıkmasın! Virüsün varlığı ve onunla mücadele ayrı, virüsle toplumlar, ülkeler nereye götürülecek onun bilincine varmak ayrı. Virüsler, aşılar aşama aşama devam edecek ve günün birinde bi bakmışsınız çipleme de mümkün olmuş.   Salgının sadece sağlık boyutu yok. Ekonomiden, eğitime, psikolojiye, sosyal yaşamdan hemen her alana yansıyan olumsuz etkileri var. Kapanmaların bilançosu henüz çıkmış değil. Örneğin, okulların kapanması çocuklar ve gençler üzerinde telafisi olmayan zararlar açacak. İnsanlar medyanın da pompalamasıyla korkuyla adeta terbiye edilmekte, hizalanmaya çalışılmaktadır.   Corona salgını toplumu ikiye bölmüştür. Bir kesim; kendilerine söyleneni korkunun da etkisiyle koşulsuz kabul ederken. Diğer kesim; kurumların geçmiş sabıkalı davranışlarını gözeterek ve karşıt görüşlü onlarca uzmanın, hekimin görüşleri doğrultusunda şüpheci yaklaşmaktadır. Karşıt görüşlü uzman ve hekimlere uygulanan ekran ambargosu da dikkatlerden kaçmıyor.   Önerim; bu sıkıntılı süreci panik yapmadan sakinlikle atlatmaktır. Medyaya özellikle de internete düşen haberlere ihtiyatlı yaklaşmaktır. Kimseye ‘aşı ol veya olma!’ deme yetkisine sahip değilim. Kendim mecbur kalmadıkça aşılanmam. Yaşamımı sağlıklı doğal beslenerek, temizliğe dikkat ederek ve bedensel aktivite yaparak sürdürüyorum. Küçük belirtilerde hemen test yaptırmayı düşünmüyorum. Belirtiler başladığında ise soğuk algınlığında yaptığım yöntemleri uygularım.        
Ekleme Tarihi: 07 Aralık 2020 - Pazartesi

Corona Toplumu Böldü

“Sonuç; yapılanları kanıtlar” Latin Sözü

  Kimse aksini iddia etmesin corona toplumu böldü. Yeterince ayrışma konumuz vardı zaten. Corona tartışması sürerken… Şimdi bir de aşı meselesi gündeme oturdu. Ünlü bir hekimimiz demiş ki “Aşıların insan DNA’sını değiştireceğini, kısırlığa sebep olacağını, beyni uzaktan kontrol edeceğini düşünen herkes ayrımsız ağır cahildir.” Sadece bu söz bile işin vahametini anlatmaya yeter. Belki aşı ilk etapta ünlü hekimi kızdıran olguları gerçekleştirmeyecek fakat süreç, iddia edilen ürkütücü durumların hayata geçmesini sağlayacak adımlardan bir tanesidir. Kim sekiz milyarlık dünyayı bir virüs salgını veya tek aşılama ile dönüştürebilir ki? Bu bir zaman meselesidir ve pandoranın kutusu 2019 yılında açılmıştır.

 Önümüzdeki dönemi en iyi anlatan başlık ‘Değişken Bilinmezliktir.’ İki gün önce DSÖ’den şaşırtmayan uyarı geldi: “Aşılamanın yaklaşması kriz sona erdi demek değildir.” 

 Komplo teorisi üretenler suçlu mu? Elbette tüm dünyayı ilgilendiren büyük meseleyi sadece komplo teorisine bağlamak yanlıştır. Ancak gelişen olaylar zinciri bizi farklı düşünmeye itiyor. Virüsün çıkışı ve yarattığı etkiler adım adım takip edildiğinde büyük resmi tamamlar niteliktedir. Komplo teorileri bir anda gerçekleşmez. Örneğin, dünya nüfusunu hemen yarıya düşüremezsiniz. Ama süreç böyle devam ettiğinde sadece ölümlerle değil, ekonomik zorluklarla, ilaçlarla falan nüfusu en azından dizginlersiniz

  Eğer hedefte dijital dünya sistemi kurmak varsa buna önce direnen liderleri, hükümetleri zayıf düşürmekle başlarsınız. Zira Trump’ın gidişi böyleydi ve sıra diğer direnen liderlerde. Ya da şöyle düşünelim iki yıl evvel şimdiki yaşananlar söylense idi. Bu, saçmalık ve komplo teorisi diye addedilirdi. Bundan sonra olacakları da aynı minvalde görmek lazım. Mayıs haziran aylarında kapandık ve kapanma sonrası bir sonuç bekleniyordu ama öyle olmadı. İkinci dalga geldi. Şimdi tamamen kapansak ve aşılansak dahi salgının biteceğine dair bir garanti yok.      

  Birleşmiş Milletler kararına göre insan, bedenine izinsiz dokundurtmama gibi temel hakka sahiptir. Devletler bunu kamuoyu baskısı altında, toplum sağlığını koruma adına bozabilir. Aşıyı mecbur kılabilir. Aşı karşıtları da “ Aşı önce politikacılar üzerinde denenmelidir” diyerek güvensizlik belirtmekteler. Geçmişten günümüze deney amaçlı kullanılan aşıların ve ilaçların insanlar üzerinde kötü sonuçlar doğuran etkileri bilinmektedir. Özellikle Afrika kıtası bunun kötü örnekleriyle doludur.    

  Son bir yılda yaşananlar ‘olmaz’ denilenleri mümkün kıldı. Süreç; alıştıra alıştıra, kademe kademe ilerliyor. Virüs çıktıktan sloganlaşan söz; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” idi. Gerçekten de hiçbir şey eskisi gibi değil. Onlarca yıllara yayılan alışkanlıklar tek tek kayboluyor. Sadece sürekli bir ‘yeni normal’ var. Bir yeni normal bitiyor, bir diğeri açılıyor. İnsanlar belki bir müddet sonra ‘eski dünyalarına’ dönmeyi umut ediyor olabilir ama böyle bir şey korkarım gelmeyecek.

   Bunu nereden anlıyoruz? Şöyle; virüs değişime (mutasyon) uğradı denecek. Ki deniyor zaten. Virüs değişime uğradığında, aşılar da değişecek. Mutasyona uğramış virüse, yeni aşılar geliştirilecek. Ya da başka ve daha öldürücü olduğu söylenen virüsler yayılacak. İnsanlar her seferinde başka bir gerçeğe uyanacak, ta istenilen dünya düzeni kurulana değin…

  Nasıl ki devamlı maske takmak uzak bir ihtimal idi ve bugün herkes kanıksadı ise yarın bir gün başka uygulamalar devreye sokulacak. Maskeye öyle alıştırıldık ki…Üstelik cezası var ve onsuz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Ardından, HES kodu çıktı. Şimdi aşı geliyor…11 Aralık’ta ilk Çin aşısı gelecek, iki hafta belli testlere tabii tutulacak ve yılbaşından evvel kademeli olarak risk grupları öncelikli enjekte edilecek. Görünen o ki zamanla, aşı belgesi olmayan vatandaşlık işlerinden mahrum kalacak.

  Buradan hemen ‘virüse inanmıyor’ algısı çıkmasın! Virüsün varlığı ve onunla mücadele ayrı, virüsle toplumlar, ülkeler nereye götürülecek onun bilincine varmak ayrı. Virüsler, aşılar aşama aşama devam edecek ve günün birinde bi bakmışsınız çipleme de mümkün olmuş.

  Salgının sadece sağlık boyutu yok. Ekonomiden, eğitime, psikolojiye, sosyal yaşamdan hemen her alana yansıyan olumsuz etkileri var. Kapanmaların bilançosu henüz çıkmış değil. Örneğin, okulların kapanması çocuklar ve gençler üzerinde telafisi olmayan zararlar açacak. İnsanlar medyanın da pompalamasıyla korkuyla adeta terbiye edilmekte, hizalanmaya çalışılmaktadır.

  Corona salgını toplumu ikiye bölmüştür. Bir kesim; kendilerine söyleneni korkunun da etkisiyle koşulsuz kabul ederken. Diğer kesim; kurumların geçmiş sabıkalı davranışlarını gözeterek ve karşıt görüşlü onlarca uzmanın, hekimin görüşleri doğrultusunda şüpheci yaklaşmaktadır. Karşıt görüşlü uzman ve hekimlere uygulanan ekran ambargosu da dikkatlerden kaçmıyor.

  Önerim; bu sıkıntılı süreci panik yapmadan sakinlikle atlatmaktır. Medyaya özellikle de internete düşen haberlere ihtiyatlı yaklaşmaktır. Kimseye ‘aşı ol veya olma!’ deme yetkisine sahip değilim. Kendim mecbur kalmadıkça aşılanmam. Yaşamımı sağlıklı doğal beslenerek, temizliğe dikkat ederek ve bedensel aktivite yaparak sürdürüyorum. Küçük belirtilerde hemen test yaptırmayı düşünmüyorum. Belirtiler başladığında ise soğuk algınlığında yaptığım yöntemleri uygularım.        

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.