Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Dezenformasyon Çağı

“ Gerçek ayakkabısını giymeden, yalan dünyayı üç kere dolaşır”     Başlığa dezenformasyon çağı dememem gerekirdi çünkü dezenformasyon insan tarihi ile yaşıttır ve her dönem geçerlidir. Dezenformasyon adından da anlaşılacağı üzere yabancı bir sözcük. Türkçeye şöyle aktarılıyor; ‘yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi, bilgi çarpıtma, hasmı rencide etmeyi, aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan karşı propaganda ile benzerlik taşır’ deniyor. Dilimize Fransızca’dan geçmiş. Peki yukarıda üç cümle ile açıklanan dezenformasyon sözcüğünün daha kısa bir anlamı yok mudur? O da kısaca ‘bilgi çarpıtma’ diye geçiyor.   Ancak sözcük Türkçe’ye o denli güzel yerleşmiş ki o denli sık kullanılır olmuş ki kimse Türkçe karşılıklarıyla fazla uğraşmıyor. Denildiğinde hemen anlaşılıyor. Tabii ki bilgi çarpıtma her dönem vardı ama günümüzde artık bu, neredeyse bir bilim dalı haline gelecek. Çünkü o kadar çok kullanılan ve başvurulan bir yöntem ki, hele bu iletişim çağında ve hızında.   Giriş sözü olarak kullandığım Mark Twain’e ait olduğu söylenen ‘gerçek ayakkabısını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır’ sözü tam da bu iletişim çağı ve hızı için biçilmiş kaftan. Doğru daha ne olup bittiğini anlamadan, dolaşıma giren çarpıtılmış bilgi internet ortamında dünyayı defalarca dolaşıyor ve büyük ihtimalle onu kasıtlı yayanlar amacına ulaşmış oluyor. Reuters haber ajansının yaptığı bir araştırmaya göre; Türkiye dünyada dezenformasyona maruz kalan ülkeler arasında ilk sıradadır.   Efendim, sonrasında tekzip gelse ne yazar? Ya da bir mahkeme kararı veya tazminatlar falan…Dezenformasyon amacına ulaşmıştır bi kere. Ulaşılan kitleler bunun yalan ve çarpıtma olduğunun nasıl olsa farkına bile varmayacaklardır. Dezenformasyon yapan odak, sonradan onun bedelini mahkemede veya bir başka yerde ödemeye hazırdır. Çünkü orada asıl hesap, alınacak cezalar değil, kitleler üzerinde çarpıtma bilgilerle bırakılan izlenimdir.   Her ne kadar biz buna çarpıtma bilgiler desek de aslında dezenformasyon günümüzde daha çok görselliğe yönelik yapılıyor. Görsellik denince de tabii ilk araç fotoğraflardır. Fotoğraflar yazılı metinlerden daha çok ilgi çeker, belleklere kazınır çünkü. Günümüzde görsele yönelik tüm çabalar revaçtadır. Bir de tabii işin montaj tarafı, fotoları olduğundan daha güzel, çarpıcı gösteren uygulamalar vardır.    Sosyal medyanın sahipleri ülke dışında bulunduğundan, onlara ulaşmak ve de bir şeyler kabul ettirmek neredeyse imkansızdır. Devletler dahi onlarla kolay kolay baş edemez. Tabii bahaneleri hemen hazırdır. ‘Biz bağımsız özgür kuruluşlarız, demokrasi ve insan haklarından yanayız, çok sesliliğe inanırız…’ Anladık fakat işinize gelmeyenin sesini hemen kesiyorsunuz buna ne demeli? Çok seslilik derken bu sadece sizin anladığınız çok seslilik mi?   Sosyal medyayı niçin örnek gösterdim? Çünkü denetimsiz paylaşımların tamamına yakını oradan çıkıyor da ondan. Dezenformasyon yalnızca siyasi çıkarlar için kullanılmaz. Çoğunlukla siyasi, ekonomik kazanımlar içindir doğru ama bazı işgüzarlar bunu reklam amaçlı da yapıyorlar. Bir youtube kanalı sırf dikkat çekmek, sansasyon yaratmak adına bir foto yayınlıyor ve gündem belirlemeye çalışıyor. Kanal, Atatürk’e ait olduğunu iddia ettiği ve ilk kez yayınlanan 1885 tarihli bir foto yayınlıyor. Buraya kadar her şey normal diyebilirsiniz. Ama işte bundan sonrası olayın çarpıtma kısmına giriyor.   Birçok insan fotonun gerçek olup, olmadığına bakmadan hemen üzerine atlayıp, büyük bir tartışma başlatıyor. Herkes kendi ideolojik konumlanmasına göre yorumlar yazıyor, fotodan çıkarımlar yapıyor. Orada grup içinde dört beş yaşlarında Atatürk olduğu iddia edilen kalpaklı ayak ayak üstüne atmış bir çocuk var. Ortalık yıkıldı millet kendince bir şeyler buldu yorumlar yapıldı. Tartışmalar yaşandı.   Sonra, sonra ne mi oldu?  Konunun uzmanı tarihçiler o fotonun Atatürk’e ait olmadığını kanıtlarla ortaya koydu. Tabii olan yine bizim meraklı, aceleci ve goygoycu kitleye oldu. Herkes boşuna yırtındığı ile kaldı.
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2022 - Pazartesi

Dezenformasyon Çağı

“ Gerçek ayakkabısını giymeden, yalan dünyayı üç kere dolaşır”

 

  Başlığa dezenformasyon çağı dememem gerekirdi çünkü dezenformasyon insan tarihi ile yaşıttır ve her dönem geçerlidir. Dezenformasyon adından da anlaşılacağı üzere yabancı bir sözcük. Türkçeye şöyle aktarılıyor; ‘yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi, bilgi çarpıtma, hasmı rencide etmeyi, aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan karşı propaganda ile benzerlik taşır’ deniyor. Dilimize Fransızca’dan geçmiş. Peki yukarıda üç cümle ile açıklanan dezenformasyon sözcüğünün daha kısa bir anlamı yok mudur? O da kısaca ‘bilgi çarpıtma’ diye geçiyor.

  Ancak sözcük Türkçe’ye o denli güzel yerleşmiş ki o denli sık kullanılır olmuş ki kimse Türkçe karşılıklarıyla fazla uğraşmıyor. Denildiğinde hemen anlaşılıyor. Tabii ki bilgi çarpıtma her dönem vardı ama günümüzde artık bu, neredeyse bir bilim dalı haline gelecek. Çünkü o kadar çok kullanılan ve başvurulan bir yöntem ki, hele bu iletişim çağında ve hızında.

  Giriş sözü olarak kullandığım Mark Twain’e ait olduğu söylenen ‘gerçek ayakkabısını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır’ sözü tam da bu iletişim çağı ve hızı için biçilmiş kaftan. Doğru daha ne olup bittiğini anlamadan, dolaşıma giren çarpıtılmış bilgi internet ortamında dünyayı defalarca dolaşıyor ve büyük ihtimalle onu kasıtlı yayanlar amacına ulaşmış oluyor. Reuters haber ajansının yaptığı bir araştırmaya göre; Türkiye dünyada dezenformasyona maruz kalan ülkeler arasında ilk sıradadır.

  Efendim, sonrasında tekzip gelse ne yazar? Ya da bir mahkeme kararı veya tazminatlar falan…Dezenformasyon amacına ulaşmıştır bi kere. Ulaşılan kitleler bunun yalan ve çarpıtma olduğunun nasıl olsa farkına bile varmayacaklardır. Dezenformasyon yapan odak, sonradan onun bedelini mahkemede veya bir başka yerde ödemeye hazırdır. Çünkü orada asıl hesap, alınacak cezalar değil, kitleler üzerinde çarpıtma bilgilerle bırakılan izlenimdir.

  Her ne kadar biz buna çarpıtma bilgiler desek de aslında dezenformasyon günümüzde daha çok görselliğe yönelik yapılıyor. Görsellik denince de tabii ilk araç fotoğraflardır. Fotoğraflar yazılı metinlerden daha çok ilgi çeker, belleklere kazınır çünkü. Günümüzde görsele yönelik tüm çabalar revaçtadır. Bir de tabii işin montaj tarafı, fotoları olduğundan daha güzel, çarpıcı gösteren uygulamalar vardır. 

  Sosyal medyanın sahipleri ülke dışında bulunduğundan, onlara ulaşmak ve de bir şeyler kabul ettirmek neredeyse imkansızdır. Devletler dahi onlarla kolay kolay baş edemez. Tabii bahaneleri hemen hazırdır. ‘Biz bağımsız özgür kuruluşlarız, demokrasi ve insan haklarından yanayız, çok sesliliğe inanırız…’ Anladık fakat işinize gelmeyenin sesini hemen kesiyorsunuz buna ne demeli? Çok seslilik derken bu sadece sizin anladığınız çok seslilik mi?

  Sosyal medyayı niçin örnek gösterdim? Çünkü denetimsiz paylaşımların tamamına yakını oradan çıkıyor da ondan. Dezenformasyon yalnızca siyasi çıkarlar için kullanılmaz. Çoğunlukla siyasi, ekonomik kazanımlar içindir doğru ama bazı işgüzarlar bunu reklam amaçlı da yapıyorlar. Bir youtube kanalı sırf dikkat çekmek, sansasyon yaratmak adına bir foto yayınlıyor ve gündem belirlemeye çalışıyor. Kanal, Atatürk’e ait olduğunu iddia ettiği ve ilk kez yayınlanan 1885 tarihli bir foto yayınlıyor. Buraya kadar her şey normal diyebilirsiniz. Ama işte bundan sonrası olayın çarpıtma kısmına giriyor.

  Birçok insan fotonun gerçek olup, olmadığına bakmadan hemen üzerine atlayıp, büyük bir tartışma başlatıyor. Herkes kendi ideolojik konumlanmasına göre yorumlar yazıyor, fotodan çıkarımlar yapıyor. Orada grup içinde dört beş yaşlarında Atatürk olduğu iddia edilen kalpaklı ayak ayak üstüne atmış bir çocuk var. Ortalık yıkıldı millet kendince bir şeyler buldu yorumlar yapıldı. Tartışmalar yaşandı.

  Sonra, sonra ne mi oldu?  Konunun uzmanı tarihçiler o fotonun Atatürk’e ait olmadığını kanıtlarla ortaya koydu. Tabii olan yine bizim meraklı, aceleci ve goygoycu kitleye oldu. Herkes boşuna yırtındığı ile kaldı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.