Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Ferhat İşlek

“ Toplumsal ezbercilik, zihinsel soykırımdır” F. İşlek   Konuğum Ferhat İşlek’i tam manasıyla anlatabilmek konusunda zorlansam da bugün onun bazı yönlerinden bahsetmeye çalışacağım. Eğitimci, şair, yazar, editör, belgeselci, sanat koordinatörü…Unvanlarının her biri ayrı bir yazı konusu olabilecek ağırlıkta. Fakat tamamını bir araya getirdiğimde ona toplumcu, çevreci, duyarlı entelektüel demek geçiyor içimden. Çünkü anlattıkları ve ürettiklerinden böyle bir sonuca ulaşıyorum.   “Bir entelektüel sevip- sevmeme durumunda olmaz. Bilme ve anlama durumunda olur” demişti bir arkadaşım. İşte Ferhat İşlet tam da öyle bir noktada duruyor. Meselelere duygusallıktan uzak nesnel yaklaşıyor. Adana ilinin bende nedenini tam açıklayamadığım çekici, büyülü bir yanı var. Hazır karşımda Adanalı bir yazarı bulmuşken bendeki bu Adana ilgisi üzerine de konuşuyoruz. Adana ilinin Türk sanat- edebiyat hayatına yaptığı katkılar ortadadır. Oradan ünü Türkiye’ye yayılan onlarca yazar, oyuncu, sanatçı çıkmıştır.   Malum, Adana acıklı hikayelerin yaşanmışlıkların döl yurdudur. Acının yaşamın anlamını keşfetmekteki yerini sürekli sorgulayıp merak etmişimdir. Ünlü bir düşünür; “İnsan bir çıraktır acı da onun ustasıdır” demiştir çünkü. Aşırı nemli sıcak havalar, acılı yemekler, üretimden doğan çelişkiler, emekçinin akıttığı ter ile yoğrulduğunda ortaya kendine özgü bir sanat ve literatür anlayışı çıkarmış.   İşlek bunu kendi deneyimlerinden ve gözlemlerinden yola çıkarak şöyle özetliyor: “ 70’li yıllarda Adana’da on işçi ve üstü istihdam eden, beş yüzün üzerinde fabrika vardı. Şehir yoğun göç alıyordu. İşçi yatağıydı Adana. Sendikalaşma ileri düzeydeydi. Fabrikası, sendikası olan, üreten, işçi sınıfı olan toplumlar her alanda gelişir. Adana bu şansa sahipti. Sanayi devrimi ile demokrasi arasında bir bağ vardır. Sanayi olmadan tarımda geleneksellik devam eder üretim gelişmez. Böyle bir ortamın sinemacıyı, edebiyatçıyı etkilememesi mümkün değildir.”   Bir işçi çocuğu olan Ferhat İşlek, çocukluğundan bu yana çalışmaktadır. O babasından hiç harçlık isteyememiştir. İşçi mahallelerinde çalışıp, büyümüştür. Yaşamın çelişkileri, onun biçimlenmesinde ve sanatı üzerinde derin etkiler bırakmıştır.   1957 Adana doğumlu İşlek; Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi’nde lisans yapmıştır. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Yöneticiliği ve Denetçiliği  ve Adana İktisadi Ticari Akademi Makine Mühendisliği bölümlerini ise yarıda bırakmış. Otuz yedi yıl yurdun çeşitli illerinde coğrafya öğretmenliği yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Emeklilik onun için asla köşesine çekilmek değildi. O çalışmaya ve yapıtlarını ardı ardına sıralamaya devam etti…   1981’de Kars Digor’da öğretmenken, kar-kış yolları kapadı. İşlek; M.İzgü’nün ‘Kasabanın Yarısı’ romanı ve H.Hüseyin’in ‘Acıyı Bal Eyledik’ şiir kitabıyla bir kış boyunca baş başa kaldı.  Bu iki yapıt onun yazın hayatına adım atmasına vesile oldu. Toplumcu bakışına, coğrafyacılığın verdiği ilhamla doğa sevgisini de ekleyen İşlek; 1995- 2007 yılları arasında ikisi çocuk, beş tane yetişkin şiir kitabına ilaveten iki tane de deneme kitabı, toplam dokuz esere imza attı.   Yazarımız doğa ve insan üzerine şöyle der: “ İnsan doğanın parçasıdır ancak doğadaki dengeyi bozan tek canlıdır. Doğadaki tüm canlılar hep başkaları için üretir. Arı bal, ağaç meyve, inek süt verir. Fakat sıra insana gelince ‘ben olgusu’ öne çıkar. İşte benim itirazım o ‘ben’e. Mademki doğaya eklemliyiz biz neden farklıyız? Paylaşım, adalet, dayanışma olursa açta açıkta kimse kalmaz.” İşlek, eğitimcilik hayatında ezbercilikle mücadele etti. ’Ezbere hayır, düşünmeye evet’ sözü öğretmenliğinin ana çizgisini oluşturdu.   İnceleme yazıları da olan İşlek’in; yaşayan köy enstitülüler ile ilgili arkadaşlarıyla birlikte yürüttüğü araştırması yakın zamanda kitaplaşacak. Birçok gazete ve dergide yazıları yayımlanmaya devam eden Ferhat İşlek; son on beş yıldır belgeselciliğe yoğunlaştı. Yaptığı belgeseller çoğunlukla edebiyat alanında. O, bu aralar Mersinli sanatçı- yazarlardan Erkan Özaydın ile ‘fotoğrafçılık tarihi’ belgeseli, Dr. Orhan Özdemir ile de ‘yontu sanatı’ belgeseli üzerinde çalışıyor.   İşlek’in yaşamı dolu dolu ve yapıtları ülke çapında… Onu bir köşe yazısına sığdırmak ne mümkün. Edebiyat ve sanat üzerine söyledikleri şu sözlerle bitirmek zorunda kalıyoruz. “ Edebiyatta özetin özeti varacağım yer şurasıdır: Edebiyat, hem bireysel hem de toplumsal bakımdan kabalıklarımızdan arınmaktır. Sanat, hem insan ruhuna hem de maddeye, nesnel gerçekliğe estetik olarak bir biçim vermektir, yorumlamaktır. İnsan lehine yorumlamaktır. Sanat, insanı bir adım ileri götüren çalışma olmalıdır.”               
Ekleme Tarihi: 25 Aralık 2019 - Çarşamba

Ferhat İşlek

“ Toplumsal ezbercilik, zihinsel soykırımdır” F. İşlek

  Konuğum Ferhat İşlek’i tam manasıyla anlatabilmek konusunda zorlansam da bugün onun bazı yönlerinden bahsetmeye çalışacağım. Eğitimci, şair, yazar, editör, belgeselci, sanat koordinatörü…Unvanlarının her biri ayrı bir yazı konusu olabilecek ağırlıkta. Fakat tamamını bir araya getirdiğimde ona toplumcu, çevreci, duyarlı entelektüel demek geçiyor içimden. Çünkü anlattıkları ve ürettiklerinden böyle bir sonuca ulaşıyorum.

  “Bir entelektüel sevip- sevmeme durumunda olmaz. Bilme ve anlama durumunda olur” demişti bir arkadaşım. İşte Ferhat İşlet tam da öyle bir noktada duruyor. Meselelere duygusallıktan uzak nesnel yaklaşıyor. Adana ilinin bende nedenini tam açıklayamadığım çekici, büyülü bir yanı var. Hazır karşımda Adanalı bir yazarı bulmuşken bendeki bu Adana ilgisi üzerine de konuşuyoruz. Adana ilinin Türk sanat- edebiyat hayatına yaptığı katkılar ortadadır. Oradan ünü Türkiye’ye yayılan onlarca yazar, oyuncu, sanatçı çıkmıştır.

  Malum, Adana acıklı hikayelerin yaşanmışlıkların döl yurdudur. Acının yaşamın anlamını keşfetmekteki yerini sürekli sorgulayıp merak etmişimdir. Ünlü bir düşünür; “İnsan bir çıraktır acı da onun ustasıdır” demiştir çünkü. Aşırı nemli sıcak havalar, acılı yemekler, üretimden doğan çelişkiler, emekçinin akıttığı ter ile yoğrulduğunda ortaya kendine özgü bir sanat ve literatür anlayışı çıkarmış.

  İşlek bunu kendi deneyimlerinden ve gözlemlerinden yola çıkarak şöyle özetliyor: “ 70’li yıllarda Adana’da on işçi ve üstü istihdam eden, beş yüzün üzerinde fabrika vardı. Şehir yoğun göç alıyordu. İşçi yatağıydı Adana. Sendikalaşma ileri düzeydeydi. Fabrikası, sendikası olan, üreten, işçi sınıfı olan toplumlar her alanda gelişir. Adana bu şansa sahipti. Sanayi devrimi ile demokrasi arasında bir bağ vardır. Sanayi olmadan tarımda geleneksellik devam eder üretim gelişmez. Böyle bir ortamın sinemacıyı, edebiyatçıyı etkilememesi mümkün değildir.”

  Bir işçi çocuğu olan Ferhat İşlek, çocukluğundan bu yana çalışmaktadır. O babasından hiç harçlık isteyememiştir. İşçi mahallelerinde çalışıp, büyümüştür. Yaşamın çelişkileri, onun biçimlenmesinde ve sanatı üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

  1957 Adana doğumlu İşlek; Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi’nde lisans yapmıştır. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Yöneticiliği ve Denetçiliği  ve Adana İktisadi Ticari Akademi Makine Mühendisliği bölümlerini ise yarıda bırakmış. Otuz yedi yıl yurdun çeşitli illerinde coğrafya öğretmenliği yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Emeklilik onun için asla köşesine çekilmek değildi. O çalışmaya ve yapıtlarını ardı ardına sıralamaya devam etti…

  1981’de Kars Digor’da öğretmenken, kar-kış yolları kapadı. İşlek; M.İzgü’nün ‘Kasabanın Yarısı’ romanı ve H.Hüseyin’in ‘Acıyı Bal Eyledik’ şiir kitabıyla bir kış boyunca baş başa kaldı.  Bu iki yapıt onun yazın hayatına adım atmasına vesile oldu. Toplumcu bakışına, coğrafyacılığın verdiği ilhamla doğa sevgisini de ekleyen İşlek; 1995- 2007 yılları arasında ikisi çocuk, beş tane yetişkin şiir kitabına ilaveten iki tane de deneme kitabı, toplam dokuz esere imza attı.

  Yazarımız doğa ve insan üzerine şöyle der: “ İnsan doğanın parçasıdır ancak doğadaki dengeyi bozan tek canlıdır. Doğadaki tüm canlılar hep başkaları için üretir. Arı bal, ağaç meyve, inek süt verir. Fakat sıra insana gelince ‘ben olgusu’ öne çıkar. İşte benim itirazım o ‘ben’e. Mademki doğaya eklemliyiz biz neden farklıyız? Paylaşım, adalet, dayanışma olursa açta açıkta kimse kalmaz.” İşlek, eğitimcilik hayatında ezbercilikle mücadele etti. ’Ezbere hayır, düşünmeye evet’ sözü öğretmenliğinin ana çizgisini oluşturdu.

  İnceleme yazıları da olan İşlek’in; yaşayan köy enstitülüler ile ilgili arkadaşlarıyla birlikte yürüttüğü araştırması yakın zamanda kitaplaşacak. Birçok gazete ve dergide yazıları yayımlanmaya devam eden Ferhat İşlek; son on beş yıldır belgeselciliğe yoğunlaştı. Yaptığı belgeseller çoğunlukla edebiyat alanında. O, bu aralar Mersinli sanatçı- yazarlardan Erkan Özaydın ile ‘fotoğrafçılık tarihi’ belgeseli, Dr. Orhan Özdemir ile de ‘yontu sanatı’ belgeseli üzerinde çalışıyor.

  İşlek’in yaşamı dolu dolu ve yapıtları ülke çapında… Onu bir köşe yazısına sığdırmak ne mümkün. Edebiyat ve sanat üzerine söyledikleri şu sözlerle bitirmek zorunda kalıyoruz. “ Edebiyatta özetin özeti varacağım yer şurasıdır: Edebiyat, hem bireysel hem de toplumsal bakımdan kabalıklarımızdan arınmaktır. Sanat, hem insan ruhuna hem de maddeye, nesnel gerçekliğe estetik olarak bir biçim vermektir, yorumlamaktır. İnsan lehine yorumlamaktır. Sanat, insanı bir adım ileri götüren çalışma olmalıdır.” 

 

           

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.