Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Göç Dalgası

“ Savaşta verilen ilk kayıp; gerçektir.”       4 Nisan’da AB ile yapılan Göçmen Geri Kabul Antlaşması yürürlüğe girdi. Antlaşmaya göre; Türkiye üzerinden yasadışı yollardan, AB ülkelerine geçen göçmenleri ülkemiz geri alacak. Bu da ilave göçmen yükü getirecek. Erdoğan’ın Amerika gezisi tartışılıyor. Maryland’deki cami açılışında şu pankart dikkat çekiyordu: “ Türkiye’nin aldığı üç milyon Suriyeli için teşekkür ederiz.” Ziyaretin ana gündem maddesini güvenlik politikaları oluşturuyor. Türkiye haklı olarak bastırıyor. Suriye, terörizm konularında yalnız bırakıldığını düşünüyor.    Suriye ile iyi komşuluk ilişkilerini, sırf kadim müttefikimiz, stratejik ortağımız (!) istiyor diye bozduk. Esad rejiminin ve müttefiklerinin bir numaralı düşmanı ve hedefi haline geldik. Fatura giderek kabarıyor. Gelinen noktada, on milyar dolarlık harcamadan bahsediliyor. İşin maddi boyutu böyleyken, ciddi güvenlik sorunlarıyla, bölgesel savaş tehdidiyle de karşı karşıyayız. Kışkırtmalar ortada…    İşte sarsıcı bombalı saldırılar, hendek savaşları, verilen şehitler bunun birer acı örneği… Terör baronları yoğun mesai yapıyor olmalı. Amaç; istikrarsız ve güçsüz bir Türkiye. Laboratuarlarında mutlaka yeni Frankensteinler yaratmak zorundalar. Ortadoğu coğrafyası; onlar için hiç bitmeyecek bir deney alanı.    Dünyanın hiçbir bölgesi Ortadoğu kadar iç savaş potansiyeli taşımaz. Orada taraflar birbirleriyle dövüşmek için her an hazır bekler. Orada mutlaka birileri nefret ve vahşet çağrıları yapmak peşindedir. Orada saflar akşamdan sabaha hızla yer değiştirir. Zemin kaygandır, düşmanlıklarda, dostluklarda ebedi değildir.    Yıllar boyu sırtımız Ortadoğu’ya, yüzümüz Batı’ya dönüktü. Tarafsızlığı, saldırmazlığı, bulaşmamayı tercih ettik. Fakat hep öyle de devam edemezdik. Türkiye daha ne kadar, Osmanlı bakiyesi akraba milletlere ve oradaki zenginliklere sırtını dönecekti. Türkiye’nin büyümesi, gelişmesi, ancak oralara açılmasıyla daha kolay olacaktı. Bu amaçla yürütülen Türk aktif dış politikasının önü; bir biçimde kesilmeliydi. Ve de öyle oldu. Türkiye düşmanları boş durmuyor. Bir ara Pkk terörünün sonlanacak safhaya girme ihtimali bile, birilerini telaşlandırmış olsa gerek. Hemen Suriye kartı devreye sokuldu. Terör yeniden tırmanışa geçti. Suriye’deki kaos; Irak’ta yaşananları kat be kat geçmiş durumda.    Bir de işin insani tarafı var ki, zaten en önemlisi de o. Hemen tüm savaşlarda, iç karışıklıklarda faturayı hep suçsuz ve masum insanlar öder. Göç dalgaları bunun çarpıcı örneğini oluşturur. Yerlerinden yurtlarından edilmiş insanlar, gittikleri yerlerde yeni mağduriyetler yaratır…    Mersin bölgeye yakınlığı itibarıyla, Suriyelilerin göç dalgası altında. Sadece merkez ilçe Mezitli’de otuz bin Suriyeli bulunduğu söyleniyor. Mersin genelinde bu sayı iki yüz elli bine doğru tırmanıyor… Gelenlerin artık burada kalıcı olacaklarını bilmek ve bunun birçok sorunu beraberinde getireceğini hesaplamak lazım.    Mersin’deki Suriyelilerin tamamına yakını kendi ve akrabalarının imkanlarıyla gelenlerden oluşuyor. Ve şimdi ellerindeki sermayeyi tüketmek üzereler. Artık onlar oturma izni ve çalışma izni ve bir sonraki aşamada vatandaşlık temin etmek peşindeler…    Parasız ve işsiz kalacak Suriyelilerin; Mersin’in sosyal barışını tehdit edeceği gerçeğini görmemiz ve ona göre önlemler almamız gerekecektir.            
Ekleme Tarihi: 06 Nisan 2016 - Çarşamba

Göç Dalgası

“ Savaşta verilen ilk kayıp; gerçektir.”

 

    4 Nisan’da AB ile yapılan Göçmen Geri Kabul Antlaşması yürürlüğe girdi. Antlaşmaya göre; Türkiye üzerinden yasadışı yollardan, AB ülkelerine geçen göçmenleri ülkemiz geri alacak. Bu da ilave göçmen yükü getirecek. Erdoğan’ın Amerika gezisi tartışılıyor. Maryland’deki cami açılışında şu pankart dikkat çekiyordu: “ Türkiye’nin aldığı üç milyon Suriyeli için teşekkür ederiz.” Ziyaretin ana gündem maddesini güvenlik politikaları oluşturuyor. Türkiye haklı olarak bastırıyor. Suriye, terörizm konularında yalnız bırakıldığını düşünüyor.

   Suriye ile iyi komşuluk ilişkilerini, sırf kadim müttefikimiz, stratejik ortağımız (!) istiyor diye bozduk. Esad rejiminin ve müttefiklerinin bir numaralı düşmanı ve hedefi haline geldik. Fatura giderek kabarıyor. Gelinen noktada, on milyar dolarlık harcamadan bahsediliyor. İşin maddi boyutu böyleyken, ciddi güvenlik sorunlarıyla, bölgesel savaş tehdidiyle de karşı karşıyayız. Kışkırtmalar ortada…

   İşte sarsıcı bombalı saldırılar, hendek savaşları, verilen şehitler bunun birer acı örneği… Terör baronları yoğun mesai yapıyor olmalı. Amaç; istikrarsız ve güçsüz bir Türkiye. Laboratuarlarında mutlaka yeni Frankensteinler yaratmak zorundalar. Ortadoğu coğrafyası; onlar için hiç bitmeyecek bir deney alanı.

   Dünyanın hiçbir bölgesi Ortadoğu kadar iç savaş potansiyeli taşımaz. Orada taraflar birbirleriyle dövüşmek için her an hazır bekler. Orada mutlaka birileri nefret ve vahşet çağrıları yapmak peşindedir. Orada saflar akşamdan sabaha hızla yer değiştirir. Zemin kaygandır, düşmanlıklarda, dostluklarda ebedi değildir.

   Yıllar boyu sırtımız Ortadoğu’ya, yüzümüz Batı’ya dönüktü. Tarafsızlığı, saldırmazlığı, bulaşmamayı tercih ettik. Fakat hep öyle de devam edemezdik. Türkiye daha ne kadar, Osmanlı bakiyesi akraba milletlere ve oradaki zenginliklere sırtını dönecekti. Türkiye’nin büyümesi, gelişmesi, ancak oralara açılmasıyla daha kolay olacaktı. Bu amaçla yürütülen Türk aktif dış politikasının önü; bir biçimde kesilmeliydi. Ve de öyle oldu. Türkiye düşmanları boş durmuyor. Bir ara Pkk terörünün sonlanacak safhaya girme ihtimali bile, birilerini telaşlandırmış olsa gerek. Hemen Suriye kartı devreye sokuldu. Terör yeniden tırmanışa geçti. Suriye’deki kaos; Irak’ta yaşananları kat be kat geçmiş durumda.

   Bir de işin insani tarafı var ki, zaten en önemlisi de o. Hemen tüm savaşlarda, iç karışıklıklarda faturayı hep suçsuz ve masum insanlar öder. Göç dalgaları bunun çarpıcı örneğini oluşturur. Yerlerinden yurtlarından edilmiş insanlar, gittikleri yerlerde yeni mağduriyetler yaratır…

   Mersin bölgeye yakınlığı itibarıyla, Suriyelilerin göç dalgası altında. Sadece merkez ilçe Mezitli’de otuz bin Suriyeli bulunduğu söyleniyor. Mersin genelinde bu sayı iki yüz elli bine doğru tırmanıyor… Gelenlerin artık burada kalıcı olacaklarını bilmek ve bunun birçok sorunu beraberinde getireceğini hesaplamak lazım.

   Mersin’deki Suriyelilerin tamamına yakını kendi ve akrabalarının imkanlarıyla gelenlerden oluşuyor. Ve şimdi ellerindeki sermayeyi tüketmek üzereler. Artık onlar oturma izni ve çalışma izni ve bir sonraki aşamada vatandaşlık temin etmek peşindeler…

   Parasız ve işsiz kalacak Suriyelilerin; Mersin’in sosyal barışını tehdit edeceği gerçeğini görmemiz ve ona göre önlemler almamız gerekecektir.

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.