Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Gür Osman Baş

“ Başının ağrımasını istemeyen devletin ve Allah’ın kanunlarına saygılı olmak mecburiyetindedir.” Gür Osman Baş     İnsan yaşamları, geçtiği dönem bakımından ülkenin gelişim seyri hakkında önemli ipuçları verir. Çünkü yaşamlarımız gelişen koşullarla birebir ilintilidir. Sosyal medyada 1950 ile 1970 yılları arasında doğanlarla alakalı güzel bir yazı dolaşımdaydı. Ben kendim de o zaman dilimi içerisinde doğduğum için iyi bilirim. Yazılanlar büyük oranda doğruydu. Orada 1950-70 arası doğanların özellikleri yaşadıkları, karşılaştıkları sorunlar anlatılıyordu. Bana göre de bizim kuşak diyebileceğim, bu kuşağın en önemli özelliği güçlü ve mücadeleci oluşudur.   Gür Osman Baş da 1945 (Trabzon) doğumlu olması hasebiyle, anlatılan özellikleri fazlasıyla taşıyan biri. Ailesi ona doğduğunda gürbüzlüğü nedeniyle Gür ismini vermiş. Adam olacak çocuk küçük yaşlarda kendini belli edermiş. Mersin Yazarlar Derneği döneminden tanıdığım Osman bey tam da öyle, adam gibi adam. Sözünü esirgemeyen, bildiği doğrulardan şaşmayan, eğilip, bükülmeyen daima dik durmasını bilen bir insan. Çevresinde uyumsuz ve dik başlı addedilir. O bunu; “çünkü yalana ve yanlışa tahammül edemem” diyerek açıklar.   Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu mezunudur. Okuldaki kavgaları, arkadaşları ile siyasi çekişmeleri nedeniyle altı yıllık okulu dokuz yılda ancak tamamlamıştır (1966). Okulda bir Erzurum- Trabzon çekişmesi vardır. Okulları önceleri Pulur Köy Enstitüsü idi. Okul, Köy Enstitüleri kapatılınca, normal öğretmen okuluna dönüştü. Osman Baş orada verilen eğitimin, günümüz üniversitelerinden üstün olduğunu savunuyor. İdealist köy enstitüsü kökenli öğretmenlerden çok iyi eğitim almışlardı.   Aktif bir çocukluk dönemi geçiren Osman Baş, muhafazakar bir ailede büyüdü. Babası esnaftı. Baba, Demokrat Parti’ye oy verirdi ama Osman Bölükbaşı’nı desteklerdi. Çünkü akrabalarıydı Bölükbaşı. İlk fikirleri babasından dolayı oluştu. Daha sonra bu fikirlerini öğretmen okulunda pekiştirecekti. Tuttuğu yol ırk üstünlüğüne dayanmayan Türk milliyetçiliğiydi.   Gür Osman Baş sadece yedi yıl öğretmenlik yaptı. Ekonomik ve siyasi nedenlerden ötürü başka bir devlet kurumuna geçiş yaptı. Buradan 1991 yılında emekli oldu. Ülkenin kuzey ucu Trabzon Karadeniz’de başlayan yaşamı, güney ucu Mersin Akdeniz’de devam etmektedir.   Türkiye’nin bugünkü konumuna herkes yetiştiği çevre ve siyasi duruş açısından farklı yaklaşır. Kimi bardağın dolu tarafını, kimi de boş tarafını görür. Oysa meseleye nesnel yaklaşmak çok önemlidir. 1966 yılında Simav’ın bir orman köyüne atandığında, köyün ne yolu, ne suyu ne de okul binası vardı. İlçe merkezine (50km) yaya olarak iki günde ancak ulaşılıyordu. İşe, açık sahada ders vermekle başladı. Sonra kışa kalmadan eski bir binayı onararak, topladığı 83 öğrencisini bir sınıfa güç bela sığdırdı.   Osman öğretmenin içinde büyük bir istek vardı. Kendini önder olarak görüyordu. Güya Doğu ihmal edilmiş geri bırakılmıştı. Burada, iç Ege’de gördüğü geri kalmışlık manzaralarını Erzurum’da görmemişti. Adı, sözde kalkınmış Batı’ydı. Bu duyguyla tek dörtlükten oluşan ilk şiirini bunun üzerine yazdı. Halk çok fakirdi ama hayvancılık onları bir nebzede olsa kurtarıyordu. Sonra, köyün su işini de halletti Osman öğretmen.   Osman Baş’a göre 12 Mart 1971 muhtırasından sonra ülke bozulma eğilimine girmiş ve bu halen devam etmektedir. Ülkenin düzelme meselesi için de “1980 öncesinin dogmatik fikirlerine sahip görünen, her görüşten aydın geçinenlerin yol göstermeleri ile bu ülke düzelmez!” demektedir.   Görevi dolayısıyla aktif siyaset içinde yer alamadı. Ama desteği hep MHP ve ülkücülerden yanaydı. O, Türkiye siyasetinde Atatürk’ten sonra bir ABD etkisinin sürekli var olduğuna inanır. Gençlik yıllarından bu yana günde üç gazete okumaya özen gösteren Osman bey, kendini bildi bileli memleket meseleleriyle dertlenir. Çözüm yolları üzerine kafa yorar. Hukuksuzluk ve liyakatsızlık iki temel sorundur ona göre. Hemen “Bakmayacaksın, göreceksin! Sadece okumayacaksın, anlayacaksın! İşitmeyeceksin, duyacaksın!” emirlerini sıralıyor…   Bir eğitimci olarak bize sorgulayan eğitimi öneriyor. Bir başka önerisi de ortaokuldan üniversiteye Kuran’ın Türkçesi ve -sadeleştirme adına bozulmamış- Nutuk’un okutulmasını öneriyor. Gür Osman Baş’ın hemen her konuda söyleyecekleri, çözüm reçeteleri var ama biz yer darlığından şu sözleri ile şimdilik tamamlıyoruz: “Bir ülkeyi yönetmeye talip olan kişiler ülkücü olmak mecburiyetindedir. Ülkesi ve dünya tarihini iyi bilmelidir. Doğu ile Batı’nın savaşında Doğu’yu devamlı Türkler temsil eder. İlim ve liyakattan kopan Osmanlı battı. Ekonomiyi toptan kayıt altına almazsan, düzeltemezsin. Türkiye beş yılda ekonomik sorunlarını bitirecek potansiyele sahiptir. Planlı ekonomiye geçmek ve geleceği planlamak zorundayız. Denetim mekanizması iyi işletilmelidir. Alparslan Türkeş’in; ‘Atatürk’ün CHP’si olsaydı ben MHP’yi kurmazdım’ sözünden hareketle Türkeş’in MHP’si olmadığından şu an pasif siyasi tutumdayım.”             
Ekleme Tarihi: 01 Ekim 2020 - Perşembe

Gür Osman Baş

“ Başının ağrımasını istemeyen devletin ve Allah’ın kanunlarına saygılı olmak mecburiyetindedir.” Gür Osman Baş

 

  İnsan yaşamları, geçtiği dönem bakımından ülkenin gelişim seyri hakkında önemli ipuçları verir. Çünkü yaşamlarımız gelişen koşullarla birebir ilintilidir. Sosyal medyada 1950 ile 1970 yılları arasında doğanlarla alakalı güzel bir yazı dolaşımdaydı. Ben kendim de o zaman dilimi içerisinde doğduğum için iyi bilirim. Yazılanlar büyük oranda doğruydu. Orada 1950-70 arası doğanların özellikleri yaşadıkları, karşılaştıkları sorunlar anlatılıyordu. Bana göre de bizim kuşak diyebileceğim, bu kuşağın en önemli özelliği güçlü ve mücadeleci oluşudur.

  Gür Osman Baş da 1945 (Trabzon) doğumlu olması hasebiyle, anlatılan özellikleri fazlasıyla taşıyan biri. Ailesi ona doğduğunda gürbüzlüğü nedeniyle Gür ismini vermiş. Adam olacak çocuk küçük yaşlarda kendini belli edermiş. Mersin Yazarlar Derneği döneminden tanıdığım Osman bey tam da öyle, adam gibi adam. Sözünü esirgemeyen, bildiği doğrulardan şaşmayan, eğilip, bükülmeyen daima dik durmasını bilen bir insan. Çevresinde uyumsuz ve dik başlı addedilir. O bunu; “çünkü yalana ve yanlışa tahammül edemem” diyerek açıklar.

  Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu mezunudur. Okuldaki kavgaları, arkadaşları ile siyasi çekişmeleri nedeniyle altı yıllık okulu dokuz yılda ancak tamamlamıştır (1966). Okulda bir Erzurum- Trabzon çekişmesi vardır. Okulları önceleri Pulur Köy Enstitüsü idi. Okul, Köy Enstitüleri kapatılınca, normal öğretmen okuluna dönüştü. Osman Baş orada verilen eğitimin, günümüz üniversitelerinden üstün olduğunu savunuyor. İdealist köy enstitüsü kökenli öğretmenlerden çok iyi eğitim almışlardı.

  Aktif bir çocukluk dönemi geçiren Osman Baş, muhafazakar bir ailede büyüdü. Babası esnaftı. Baba, Demokrat Parti’ye oy verirdi ama Osman Bölükbaşı’nı desteklerdi. Çünkü akrabalarıydı Bölükbaşı. İlk fikirleri babasından dolayı oluştu. Daha sonra bu fikirlerini öğretmen okulunda pekiştirecekti. Tuttuğu yol ırk üstünlüğüne dayanmayan Türk milliyetçiliğiydi.

  Gür Osman Baş sadece yedi yıl öğretmenlik yaptı. Ekonomik ve siyasi nedenlerden ötürü başka bir devlet kurumuna geçiş yaptı. Buradan 1991 yılında emekli oldu. Ülkenin kuzey ucu Trabzon Karadeniz’de başlayan yaşamı, güney ucu Mersin Akdeniz’de devam etmektedir.

  Türkiye’nin bugünkü konumuna herkes yetiştiği çevre ve siyasi duruş açısından farklı yaklaşır. Kimi bardağın dolu tarafını, kimi de boş tarafını görür. Oysa meseleye nesnel yaklaşmak çok önemlidir. 1966 yılında Simav’ın bir orman köyüne atandığında, köyün ne yolu, ne suyu ne de okul binası vardı. İlçe merkezine (50km) yaya olarak iki günde ancak ulaşılıyordu. İşe, açık sahada ders vermekle başladı. Sonra kışa kalmadan eski bir binayı onararak, topladığı 83 öğrencisini bir sınıfa güç bela sığdırdı.

  Osman öğretmenin içinde büyük bir istek vardı. Kendini önder olarak görüyordu. Güya Doğu ihmal edilmiş geri bırakılmıştı. Burada, iç Ege’de gördüğü geri kalmışlık manzaralarını Erzurum’da görmemişti. Adı, sözde kalkınmış Batı’ydı. Bu duyguyla tek dörtlükten oluşan ilk şiirini bunun üzerine yazdı. Halk çok fakirdi ama hayvancılık onları bir nebzede olsa kurtarıyordu. Sonra, köyün su işini de halletti Osman öğretmen.

  Osman Baş’a göre 12 Mart 1971 muhtırasından sonra ülke bozulma eğilimine girmiş ve bu halen devam etmektedir. Ülkenin düzelme meselesi için de “1980 öncesinin dogmatik fikirlerine sahip görünen, her görüşten aydın geçinenlerin yol göstermeleri ile bu ülke düzelmez!” demektedir.

  Görevi dolayısıyla aktif siyaset içinde yer alamadı. Ama desteği hep MHP ve ülkücülerden yanaydı. O, Türkiye siyasetinde Atatürk’ten sonra bir ABD etkisinin sürekli var olduğuna inanır. Gençlik yıllarından bu yana günde üç gazete okumaya özen gösteren Osman bey, kendini bildi bileli memleket meseleleriyle dertlenir. Çözüm yolları üzerine kafa yorar. Hukuksuzluk ve liyakatsızlık iki temel sorundur ona göre. Hemen “Bakmayacaksın, göreceksin! Sadece okumayacaksın, anlayacaksın! İşitmeyeceksin, duyacaksın!” emirlerini sıralıyor…

  Bir eğitimci olarak bize sorgulayan eğitimi öneriyor. Bir başka önerisi de ortaokuldan üniversiteye Kuran’ın Türkçesi ve -sadeleştirme adına bozulmamış- Nutuk’un okutulmasını öneriyor. Gür Osman Baş’ın hemen her konuda söyleyecekleri, çözüm reçeteleri var ama biz yer darlığından şu sözleri ile şimdilik tamamlıyoruz: “Bir ülkeyi yönetmeye talip olan kişiler ülkücü olmak mecburiyetindedir. Ülkesi ve dünya tarihini iyi bilmelidir. Doğu ile Batı’nın savaşında Doğu’yu devamlı Türkler temsil eder. İlim ve liyakattan kopan Osmanlı battı. Ekonomiyi toptan kayıt altına almazsan, düzeltemezsin. Türkiye beş yılda ekonomik sorunlarını bitirecek potansiyele sahiptir. Planlı ekonomiye geçmek ve geleceği planlamak zorundayız. Denetim mekanizması iyi işletilmelidir.

Alparslan Türkeş’in; ‘Atatürk’ün CHP’si olsaydı ben MHP’yi kurmazdım’ sözünden hareketle Türkeş’in MHP’si olmadığından şu an pasif siyasi tutumdayım.”

          

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.