Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Hayatımızı Doğrudan Etkileyen Seçimler

“ Güçlü olanın, mutlaka haklı olması gerekmez”               8 Kasım 2016’da 58. ABD başkanlık seçimleri yapılacak. Bir gazeteci arkadaşım: “Madem ABD başkanlık seçimleri hemen dünyanın tüm ülkelerini etkiliyor, o halde bizlerin de ABD seçimlerinde oy kullanmamız gerekmez mi?” diye esprili bir soru attı ortaya. Şaka bir tarafa, bu soruyu soranların sayısı oldukça fazla.             Geçmiş tecrübeler, başkanın siyasi tercihlerinin bizi son derece etkilediğini gösterir. 26 yıllık Mersin deneyimi; bana  bu bölgede yaşam sürmenin ABD’nin dış politikasıyla yakından alakalı olduğunu öğretti.             İslam coğrafyasına, Ortadoğu’ya yapılan her müdahale aslında nihai süreçte Türkiye’yi hedef almaktadır. Körfez Savaşları öncesi, Mersin’in geleceğine inanarak yaptığım yatırım; ABD liderliğinde uygulanan politikalar sonucunda boşa çıktı. Sovyet Bloku’nun dağılmasıyla; Irak ile başlayan saldırı silsilesi, Afganistan’ı da içine katarak, başkan baba Bush döneminden, oğul Bush dönemine kadar devam etti. Etkileri ve sonuçları günümüze kadar sürmektedir…             Mersin’in, Arap ülkeleri ile olan ticaretinin önü; müdahalelerle kesilmeseydi; ne Mersin ve bölgesi şimdiki gibi olur, ne de terör olayları bu denli artabilirdi. Baba ve oğul Bush’lar yakın tarihin karanlık başkanları olarak anılacaklardır.             1. ve 2. Körfez Savaşları, Arap Baharı ve şimdilerde terör bahanesi adı altında; Irak’a Suriye’ye uzanan müdahaleler; en çok da Türkiye’nin zararınadır. Öyle ki; kışkırtıcı saldırılarla Türkiye, Suriye ve Irak ile savaştırılmak isteniyor.             Türkiye’deki mülteci sayısı resmi rakamların çok üzerindedir. Bunları ülkelerine göndermek hiç de kolay olmayacaktır. Mülteciler; bir güvenlik sorunu olmaya çoktan başladılar bile.             Ülkemizin sıçrama yapması, bölgesinde liderlik konumuna yükselmesi hiç kabul görmedi. Oysa 2003 ile 2010 yılları arası epey umutlanmış, heyecanlanmıştık. Bakın daha yedi yıl önce, Dubai’de görevli bir İngiliz diplomatın söyledikleri çok ilginç: “Bu günlerde Ortadoğu’da hangi siyasetçinin, işadamının, gazetecinin veya sade insanın kapısını çalsak bize Türkiye’nin yükselişinden sitayişle söz ediyorlar. Bölgede herkesin gözlerini kamaştıran bu ülkeyi kendi gözlerimizle görmek, uzun zamandır olumsuz olan imajını bu kadar olumlu hale nasıl getirdiğini anlamak istiyoruz.” Bölgeye giden herkesin kendi gözüyle gördüğü bir tabloydu bu ve yok edilmesi gerekiyordu, öyle de oldu.             Türkiye; komşuları, akraba milletler ve sözde müttefikleri arasında sıkışmış durumda. Obama’nın göbek adının Hüseyin, babasının Afrikalı bir Müslüman olmasının yarattığı heyecan dışında, geçen sekiz yıl; tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Gelecek dört yılın daha farklı ve iyi geçeceğini düşünmek için fazla nedenlerimiz bulunmamaktadır. Çünkü; demokrat başkanlar “yumuşak güç” kullanılıyor. Doğrudan askeri müdahaleler yerine; hedef ülkenin muhalifleri, paralı askerler, STK’lar ve lojistik destek ile yürütülüyor işler…             Obama’nın ABD sistemine göre, üçüncü kez seçimlere katılması olanaksızdı. Orada başkanlıklar iki dönem ile sınırlı. Yapılacak seçimler cumhuriyetçi Trump ile demokrat aday Clinton arasında. Demokrat aday seçimlerin favorisi. Clinton’un kazanması durumunda, ki o yerel muhalif güçlerle işbirliğinden yana; bizim için olumlu yönde değişen fazla bir şey olmayacak. Ancak cumhuriyetçi aday Trump alışılmışın dışında farklı politikalar uygulayacağa benziyor.              Belki de ilk kez, bir cumhuriyetçi adayın seçilmesi Türkiye’nin daha fazla yararına olacakmış gibi bir izlenim ediniyorum.  
Ekleme Tarihi: 26 Ekim 2016 - Çarşamba

Hayatımızı Doğrudan Etkileyen Seçimler

“ Güçlü olanın, mutlaka haklı olması gerekmez”

 

            8 Kasım 2016’da 58. ABD başkanlık seçimleri yapılacak. Bir gazeteci arkadaşım: “Madem ABD başkanlık seçimleri hemen dünyanın tüm ülkelerini etkiliyor, o halde bizlerin de ABD seçimlerinde oy kullanmamız gerekmez mi?” diye esprili bir soru attı ortaya. Şaka bir tarafa, bu soruyu soranların sayısı oldukça fazla.

            Geçmiş tecrübeler, başkanın siyasi tercihlerinin bizi son derece etkilediğini gösterir. 26 yıllık Mersin deneyimi; bana  bu bölgede yaşam sürmenin ABD’nin dış politikasıyla yakından alakalı olduğunu öğretti.

            İslam coğrafyasına, Ortadoğu’ya yapılan her müdahale aslında nihai süreçte Türkiye’yi hedef almaktadır. Körfez Savaşları öncesi, Mersin’in geleceğine inanarak yaptığım yatırım; ABD liderliğinde uygulanan politikalar sonucunda boşa çıktı. Sovyet Bloku’nun dağılmasıyla; Irak ile başlayan saldırı silsilesi, Afganistan’ı da içine katarak, başkan baba Bush döneminden, oğul Bush dönemine kadar devam etti. Etkileri ve sonuçları günümüze kadar sürmektedir…

            Mersin’in, Arap ülkeleri ile olan ticaretinin önü; müdahalelerle kesilmeseydi; ne Mersin ve bölgesi şimdiki gibi olur, ne de terör olayları bu denli artabilirdi. Baba ve oğul Bush’lar yakın tarihin karanlık başkanları olarak anılacaklardır.

            1. ve 2. Körfez Savaşları, Arap Baharı ve şimdilerde terör bahanesi adı altında; Irak’a Suriye’ye uzanan müdahaleler; en çok da Türkiye’nin zararınadır. Öyle ki; kışkırtıcı saldırılarla Türkiye, Suriye ve Irak ile savaştırılmak isteniyor.

            Türkiye’deki mülteci sayısı resmi rakamların çok üzerindedir. Bunları ülkelerine göndermek hiç de kolay olmayacaktır. Mülteciler; bir güvenlik sorunu olmaya çoktan başladılar bile.

            Ülkemizin sıçrama yapması, bölgesinde liderlik konumuna yükselmesi hiç kabul görmedi. Oysa 2003 ile 2010 yılları arası epey umutlanmış, heyecanlanmıştık. Bakın daha yedi yıl önce, Dubai’de görevli bir İngiliz diplomatın söyledikleri çok ilginç: “Bu günlerde Ortadoğu’da hangi siyasetçinin, işadamının, gazetecinin veya sade insanın kapısını çalsak bize Türkiye’nin yükselişinden sitayişle söz ediyorlar. Bölgede herkesin gözlerini kamaştıran bu ülkeyi kendi gözlerimizle görmek, uzun zamandır olumsuz olan imajını bu kadar olumlu hale nasıl getirdiğini anlamak istiyoruz.” Bölgeye giden herkesin kendi gözüyle gördüğü bir tabloydu bu ve yok edilmesi gerekiyordu, öyle de oldu.

            Türkiye; komşuları, akraba milletler ve sözde müttefikleri arasında sıkışmış durumda. Obama’nın göbek adının Hüseyin, babasının Afrikalı bir Müslüman olmasının yarattığı heyecan dışında, geçen sekiz yıl; tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Gelecek dört yılın daha farklı ve iyi geçeceğini düşünmek için fazla nedenlerimiz bulunmamaktadır. Çünkü; demokrat başkanlar “yumuşak güç” kullanılıyor. Doğrudan askeri müdahaleler yerine; hedef ülkenin muhalifleri, paralı askerler, STK’lar ve lojistik destek ile yürütülüyor işler…

            Obama’nın ABD sistemine göre, üçüncü kez seçimlere katılması olanaksızdı. Orada başkanlıklar iki dönem ile sınırlı. Yapılacak seçimler cumhuriyetçi Trump ile demokrat aday Clinton arasında. Demokrat aday seçimlerin favorisi. Clinton’un kazanması durumunda, ki o yerel muhalif güçlerle işbirliğinden yana; bizim için olumlu yönde değişen fazla bir şey olmayacak. Ancak cumhuriyetçi aday Trump alışılmışın dışında farklı politikalar uygulayacağa benziyor.

             Belki de ilk kez, bir cumhuriyetçi adayın seçilmesi Türkiye’nin daha fazla yararına olacakmış gibi bir izlenim ediniyorum.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.