Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

İnsan Öğütme Makinası

Siyaset kazanı hararetle kaynıyor. Parti kongreleri yapılıyor. Milletvekili aday adayları fırsat kolluyor. Haziran seçimleri hızla yaklaşıyor. Genel seçimler ile birlikte; iki yıl içinde üç büyük seçim yaşamış olacağız. Yüzde on barajı, terör, yeni anayasa, ülke bütünlüğü gibi tartışmalar ile seçimler hayli önem kazanıyor. Adaylar için seçilme heyecanı; daha şimdiden rüyaları süslemeye, yolları ve kapıları aşındırmaya başladı.    En temel demokratik haklardandır seçme ve seçilme hakkı. Türlü aksaklıklara rağmen yerine, dünya genelinde henüz başka bir seçenek konamamıştır. Tek geçerli enstrümandır seçimler. Ancak gerçek halk iradesinin sandıklara yansıdığını düşünmek pek doğru olmaz. Parti içi demokrasi, baraj, katılımcılık, şeffaflık, seçim finansmanı gibi sorunlar çözülmeden, sağlıklı seçimler yaşamak uzak bir hayalden öteye geçmeyecektir. Siyaset mi, insan öğütme makinesi mi? Ya da siyaset insan için mi? Yoksa insan siyaset için mi? Soruları çoğaltabiliriz fakat yine de bir sonuca varamaya, anlaşamayabiliriz. Fakat siyaset kurumunun yapılanışı, yapılış tarzı, parti içi demokrasi anlayışı, genel merkez hegemonyası, siyasi rekabetin etik kurallar dışında olması ve siyasetin bir bütün olarak çok büyük paralar gerektirmesi; onu adeta insan öğüten bir makineye dönüştürmekte ve en temel hedefi olan “insana hizmeti” geri plana atmaktadır. Eğer siyaset insan için ise ki; öyle olması gerekir. O halde bunca insancıl olmayan, insan öğüten uğraşlar neden?    Katılımcılıktan, demokrasinin gerekliliklerinden kopuk, para ve güce dayalı siyaset yapma biçimi; siyaset erbabını hızla, ülke gerçeklerinden ve geniş toplum katmanlarından uzaklaştırmaktadır. Sayıları yüz binleri bulan aday adaylıkları, kesin adaylık için verilen uğraşlar; delege belirleme biçimi, kongreler, liste oluşturma gayretleri… Beraberinde gelişen haklı haksız, seviyeli seviyesiz rekabetler…   Belden aşağı vurmalar… Yalana,iftiraya, karalamaya dayalı kampanyalar… Ve bütün bunları; insana, vatana, millete, hizmet aşkına dayandırmalar… Bu yapının dışındaki vatandaşlar tarafından esefle karşılanmaktadır.    Siyasetin dili bozuldukça, üslubu çirkinleştikçe ortalık daha berbat bir hal alıyor. Sıradan parti yandaşından; en üst seviyedeki görevlilere kadar uzanan ve içine, yanına birçok kesimi katarak çoğalan, ilerleyen şekilde… Siyasetin bu biçimde yapılışı hemen tüm kurum ve kuruluşlara; toplumun sinir uçlarına kadar sirayet ediyor ve her tarafı gererek, zehirleyerek yayılıyor.        Siyaset kurumunun entrika sarmalından bir türlü çıkamaması “entrika sanatını” bilmeyenleri, o yolu seçmeyenleri, siyasetten uzak tutmaktadır. Bu haliyle siyaset adeta bir “insan öğütme makinesine” dönüşerek; kaliteyi iyice aşağı çekmektedir. Siyaset sahnesinde kalmayı başarabilenlerin, amansız yarışı; katılımcılıktan ve seviyeden uzak, sadece paranın, gücün, kirli ilişkilerin öne çıktığı bir hal almakta, sağduyulu yurttaşları endişeye düşürmektedir.      Yapılanların; farklı siyasi partiler, gruplar arasında olduğu kadar; aynı parti mensupları arasında da devam etmesi hiç anlaşılır bir durum değildir. Sadece “ben varsam, benim peşimdekiler varsa ancak öyle yolumuza devam edebiliriz” zihniyeti küskünlüklere, kırgınlıklara yol açmaktadır. Aynı çatı altında güya aynı idealler uğrunda; hırs ile intikam duyguları ile birbirlerini karalamaya, yok etmeye, bitirmeye yönelik çabaların sonunda “ Bumerang Etkisi ” yaratarak, dönüp dolaşıp, yine kendilerini vuracağı aşikârdır.  Bu durumda elde edilen “zaferler” hiçbir zaman kalıcı zaferler olmayacaktır. Kaybedenler; sadece siyasi rakipler ile sınırlı kalmayacak, ortak geleceğimizden de mutlaka bir şeyler eksilecektir.       
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2015 - Çarşamba

İnsan Öğütme Makinası

Siyaset kazanı hararetle kaynıyor. Parti kongreleri yapılıyor. Milletvekili aday adayları fırsat kolluyor. Haziran seçimleri hızla yaklaşıyor. Genel seçimler ile birlikte; iki yıl içinde üç büyük seçim yaşamış olacağız. Yüzde on barajı, terör, yeni anayasa, ülke bütünlüğü gibi tartışmalar ile seçimler hayli önem kazanıyor. Adaylar için seçilme heyecanı; daha şimdiden rüyaları süslemeye, yolları ve kapıları aşındırmaya başladı.

   En temel demokratik haklardandır seçme ve seçilme hakkı. Türlü aksaklıklara rağmen yerine, dünya genelinde henüz başka bir seçenek konamamıştır. Tek geçerli enstrümandır seçimler. Ancak gerçek halk iradesinin sandıklara yansıdığını düşünmek pek doğru olmaz. Parti içi demokrasi, baraj, katılımcılık, şeffaflık, seçim finansmanı gibi sorunlar çözülmeden, sağlıklı seçimler yaşamak uzak bir hayalden öteye geçmeyecektir.

Siyaset mi, insan öğütme makinesi mi? Ya da siyaset insan için mi? Yoksa insan siyaset için mi? Soruları çoğaltabiliriz fakat yine de bir sonuca varamaya, anlaşamayabiliriz. Fakat siyaset kurumunun yapılanışı, yapılış tarzı, parti içi demokrasi anlayışı, genel merkez hegemonyası, siyasi rekabetin etik kurallar dışında olması ve siyasetin bir bütün olarak çok büyük paralar gerektirmesi; onu adeta insan öğüten bir makineye dönüştürmekte ve en temel hedefi olan “insana hizmeti” geri plana atmaktadır. Eğer siyaset insan için ise ki; öyle olması gerekir. O halde bunca insancıl olmayan, insan öğüten uğraşlar neden?

   Katılımcılıktan, demokrasinin gerekliliklerinden kopuk, para ve güce dayalı siyaset yapma biçimi; siyaset erbabını hızla, ülke gerçeklerinden ve geniş toplum katmanlarından uzaklaştırmaktadır.

Sayıları yüz binleri bulan aday adaylıkları, kesin adaylık için verilen uğraşlar; delege belirleme biçimi, kongreler, liste oluşturma gayretleri… Beraberinde gelişen haklı haksız, seviyeli seviyesiz rekabetler…   Belden aşağı vurmalar… Yalana,iftiraya, karalamaya dayalı kampanyalar… Ve bütün bunları; insana, vatana, millete, hizmet aşkına dayandırmalar… Bu yapının dışındaki vatandaşlar tarafından esefle karşılanmaktadır.

   Siyasetin dili bozuldukça, üslubu çirkinleştikçe ortalık daha berbat bir hal alıyor. Sıradan parti yandaşından; en üst seviyedeki görevlilere kadar uzanan ve içine, yanına birçok kesimi katarak çoğalan, ilerleyen şekilde… Siyasetin bu biçimde yapılışı hemen tüm kurum ve kuruluşlara; toplumun sinir uçlarına kadar sirayet ediyor ve her tarafı gererek, zehirleyerek yayılıyor.   

    Siyaset kurumunun entrika sarmalından bir türlü çıkamaması “entrika sanatını” bilmeyenleri, o yolu seçmeyenleri, siyasetten uzak tutmaktadır. Bu haliyle siyaset adeta bir “insan öğütme makinesine” dönüşerek; kaliteyi iyice aşağı çekmektedir. Siyaset sahnesinde kalmayı başarabilenlerin, amansız yarışı; katılımcılıktan ve seviyeden uzak, sadece paranın, gücün, kirli ilişkilerin öne çıktığı bir hal almakta, sağduyulu yurttaşları endişeye düşürmektedir.    

 Yapılanların; farklı siyasi partiler, gruplar arasında olduğu kadar; aynı parti mensupları arasında da devam etmesi hiç anlaşılır bir durum değildir. Sadece “ben varsam, benim peşimdekiler varsa ancak öyle yolumuza devam edebiliriz” zihniyeti küskünlüklere, kırgınlıklara yol açmaktadır. Aynı çatı altında güya aynı idealler uğrunda; hırs ile intikam duyguları ile birbirlerini karalamaya, yok etmeye, bitirmeye yönelik çabaların sonunda “ Bumerang Etkisi ” yaratarak, dönüp dolaşıp, yine kendilerini vuracağı aşikârdır.

 Bu durumda elde edilen “zaferler” hiçbir zaman kalıcı zaferler olmayacaktır. Kaybedenler; sadece siyasi rakipler ile sınırlı kalmayacak, ortak geleceğimizden de mutlaka bir şeyler eksilecektir.     

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.