Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

İnsancık’tan İnsan’a

“ Okumasını bilirsek geçmişimiz okul gibidir, öğretmenimizdir.” Ali Uysal      “Kitapsızım” sözü kitabı henüz çıkmamış yazarların, şairlerin kendi aralarında yaptıkları bir nüktedir. Türlü nedenlerden ötürü birçok “kitapsız” vardır aramızda. Efendim ben de onlardan biriyim. Sonunda Ali Uysal hocamız, kitap çıkartanlar kervanına katıldı. Kasım 2017’de “ İnsancık’tan İnsan’a- Bir Köy Enstitüsü Gerçeği” adlı eseri yayımlandı.    Uysal; kitabında çocukluğundan bu yana ‘insancıktan’ nasıl bir ‘insana’ dönüştüğünün hikayesini anlatıyor bizlere… Bu yolculukta en büyük etken; önce Aksu Köy Enstitüsü ardından Gazi Eğitim Enstitüsünde aldığı eğitimdir. Ona göre eğitim: “Çetin bir meydan savaşı niteliğindedir ve bilimsel eğitimden geçmeyen her çocuk kaybolan bir çiçektir.”    Köy Enstitüsünden yetişen, köy edebiyatı akımını başlatan yazar, şair ve öğretmen Mahmut Makal’ın hacimli önsözü kitaba ayrı bir değer katmış. Kitabın sonsözleri için de Uysal’ın Mersin Öğretmen Okulu’ndan öğrencisi, öykü yazarı Mehmet Ali Elçin’e yer verilmiş. Elçin beni Ali öğretmen ile tanıştıran kişidir. Mersin’deki edebiyat söyleşilerinin aranan iki ismidir Elçin ve Uysal. Önceleri öğrenci- öğretmen ilişkileri, sonraları yazın alanında usta-çırak ilişkisine ve şimdilerde dostluğa, arkadaşlığa dönüşmüştür. İki değerli öğretmenimizin isimlerinin geçtiği yerde, Karacoğlan’ı hatırlamamak olmaz. Karacoğlan bu sıkı dostların hayranlıkla, heyecanla, sevgi ile şiirlerini söyledikleri, ezberledikleri halk ozanımızdır.    “Ezberledikleri” deyince aklıma hep dost meclislerinde keyifle bahsettiğimiz “ beş yüz şiir” geliverir… Bir şiir sevdalısı olan Uysal’ın dağarcığında, gönlünde, ezberinde yer edinmiş beş yüz şiir.    Köy Enstitülerinin zamansız kapanışı (1940-1954) ülkemizde bitimsiz tartışma konusudur. On dört yıllık kısa sürede, on yedi bini öğretmen ve dokuz bini sağlıkçı olmak üzere tam yirmi altı bin mezun vermiştir enstitüler. Cumhuriyetin eğitim kaldıracı, Türk köylüsünün aydınlanma meşalesidir. Ama ne yazık ki gerici ve işbirlikçi zihniyete yenik düşmüş adeta “yarım kalmış bir şarkıdır.” Ali Uysal’ın ve daha binlerce yoksul Türk köylü çocuklarının gönlünü, kafasını değiştiren bir aydınlanma projesidir.    Uysal’ı okurken bazı bölümleri, çeşitli ortamlarda kendisinden dinlemiştim. Onu okurken, yaşça ileri, gönlü genç hocama hayranlığım da sevgim de arttı. Benden otuz beş yaş büyük Ali öğretmenle benzer aşamalardan geçmişiz meğer; sığır çobanlığı yapışımız, elektrikten ve medeniyetten uzak bir köy yaşamı sonra gurbet ve yatılı okul günleri… Sayfalar arasında ilerlerken, kendi yaşamımdan kesitler canlanıyor zihnimde. Cumhuriyetin, benim de bir parçası olduğum kırsal alan çocuklarına sunduğu önemli bir imkandır, parasız yatılı okul modelleri. Tabii hepsinin tacını ve başlangıcını Köy Enstitüleri oluşturur. Eşi Suna hanımdan, elli yıllık birlikteliklerinin sırrını öğreniyoruz. Bu sır, bizim hiç yabancısı olmadığımız bir duygu, adı da sevgi. Sevginin gücüne bir kez daha tanıklık ediyoruz. Başarılı bir öğrenci ve kitap kurdu oluşunu da öğretmeni Mustafa Şanlı anlatmış.    Kitabın son bölümü (40 sayfa) prof. Ali Uçan’a verilmiş. Ali Uçan Türk eğitim sistemi, öğretmenlik mesleği ve Ali Uysal’ın eğitimciliğini, akademik formatta enine boyuna değerlendirmiş, çarpıcı çıkarsamalar yapmış.    Prof. Uçan’ın Uysal hakkındaki şu tespiti aslında tüm kitabı özetler nitelikte: “Ali Uysal köy soylu çekirdekten öğretmen, çekirdekten eğitimcidir. Ona bu nitelik ve yeterlilik kazandıran iki enstitü olan Aksu Köy Enstitüsü ve Gazi Eğitim Enstitüsü birer Atatürk ve Cumhuriyet kurumudur. Bu iki kurumdan yetişmiş Köy Enstitülülerin ve Gazi Eğitimlilerin yaşayan simgelerindendir. Onun çok çalışkan, yaratkan ve üretken bir eğitimci/öğretimci, eğitimci yazar ve yazar eğitimci olarak çağdaş Türk eğitimine verdiği hizmetler ve sağladığı katkılar unutulmaz…”      Arı-duru mükemmel bir Türkçe ile kaleme almış kitabını Ali öğretmen. Belgesel tadında, akıcı bir anlatımla Türkiye’nin son seksen yılına da tanıklık ediyoruz, böylece. Elindeki aydınlık meşalesinin ve kaleminin daha uzun yıllar düşmemesi dileğiyle…
Ekleme Tarihi: 14 Şubat 2018 - Çarşamba

İnsancık’tan İnsan’a

“ Okumasını bilirsek geçmişimiz okul gibidir, öğretmenimizdir.” Ali Uysal

 

   “Kitapsızım” sözü kitabı henüz çıkmamış yazarların, şairlerin kendi aralarında yaptıkları bir nüktedir. Türlü nedenlerden ötürü birçok “kitapsız” vardır aramızda. Efendim ben de onlardan biriyim. Sonunda Ali Uysal hocamız, kitap çıkartanlar kervanına katıldı. Kasım 2017’de “ İnsancık’tan İnsan’a- Bir Köy Enstitüsü Gerçeği” adlı eseri yayımlandı.

   Uysal; kitabında çocukluğundan bu yana ‘insancıktan’ nasıl bir ‘insana’ dönüştüğünün hikayesini anlatıyor bizlere… Bu yolculukta en büyük etken; önce Aksu Köy Enstitüsü ardından Gazi Eğitim Enstitüsünde aldığı eğitimdir. Ona göre eğitim: “Çetin bir meydan savaşı niteliğindedir ve bilimsel eğitimden geçmeyen her çocuk kaybolan bir çiçektir.”

   Köy Enstitüsünden yetişen, köy edebiyatı akımını başlatan yazar, şair ve öğretmen Mahmut Makal’ın hacimli önsözü kitaba ayrı bir değer katmış. Kitabın sonsözleri için de Uysal’ın Mersin Öğretmen Okulu’ndan öğrencisi, öykü yazarı Mehmet Ali Elçin’e yer verilmiş. Elçin beni Ali öğretmen ile tanıştıran kişidir. Mersin’deki edebiyat söyleşilerinin aranan iki ismidir Elçin ve Uysal. Önceleri öğrenci- öğretmen ilişkileri, sonraları yazın alanında usta-çırak ilişkisine ve şimdilerde dostluğa, arkadaşlığa dönüşmüştür. İki değerli öğretmenimizin isimlerinin geçtiği yerde, Karacoğlan’ı hatırlamamak olmaz. Karacoğlan bu sıkı dostların hayranlıkla, heyecanla, sevgi ile şiirlerini söyledikleri, ezberledikleri halk ozanımızdır.

   “Ezberledikleri” deyince aklıma hep dost meclislerinde keyifle bahsettiğimiz “ beş yüz şiir” geliverir… Bir şiir sevdalısı olan Uysal’ın dağarcığında, gönlünde, ezberinde yer edinmiş beş yüz şiir.

   Köy Enstitülerinin zamansız kapanışı (1940-1954) ülkemizde bitimsiz tartışma konusudur. On dört yıllık kısa sürede, on yedi bini öğretmen ve dokuz bini sağlıkçı olmak üzere tam yirmi altı bin mezun vermiştir enstitüler. Cumhuriyetin eğitim kaldıracı, Türk köylüsünün aydınlanma meşalesidir. Ama ne yazık ki gerici ve işbirlikçi zihniyete yenik düşmüş adeta “yarım kalmış bir şarkıdır.” Ali Uysal’ın ve daha binlerce yoksul Türk köylü çocuklarının gönlünü, kafasını değiştiren bir aydınlanma projesidir.

   Uysal’ı okurken bazı bölümleri, çeşitli ortamlarda kendisinden dinlemiştim. Onu okurken, yaşça ileri, gönlü genç hocama hayranlığım da sevgim de arttı. Benden otuz beş yaş büyük Ali öğretmenle benzer aşamalardan geçmişiz meğer; sığır çobanlığı yapışımız, elektrikten ve medeniyetten uzak bir köy yaşamı sonra gurbet ve yatılı okul günleri… Sayfalar arasında ilerlerken, kendi yaşamımdan kesitler canlanıyor zihnimde. Cumhuriyetin, benim de bir parçası olduğum kırsal alan çocuklarına sunduğu önemli bir imkandır, parasız yatılı okul modelleri. Tabii hepsinin tacını ve başlangıcını Köy Enstitüleri oluşturur.

Eşi Suna hanımdan, elli yıllık birlikteliklerinin sırrını öğreniyoruz. Bu sır, bizim hiç yabancısı olmadığımız bir duygu, adı da sevgi. Sevginin gücüne bir kez daha tanıklık ediyoruz. Başarılı bir öğrenci ve kitap kurdu oluşunu da öğretmeni Mustafa Şanlı anlatmış.

   Kitabın son bölümü (40 sayfa) prof. Ali Uçan’a verilmiş. Ali Uçan Türk eğitim sistemi, öğretmenlik mesleği ve Ali Uysal’ın eğitimciliğini, akademik formatta enine boyuna değerlendirmiş, çarpıcı çıkarsamalar yapmış.

   Prof. Uçan’ın Uysal hakkındaki şu tespiti aslında tüm kitabı özetler nitelikte: “Ali Uysal köy soylu çekirdekten öğretmen, çekirdekten eğitimcidir. Ona bu nitelik ve yeterlilik kazandıran iki enstitü olan Aksu Köy Enstitüsü ve Gazi Eğitim Enstitüsü birer Atatürk ve Cumhuriyet kurumudur. Bu iki kurumdan yetişmiş Köy Enstitülülerin ve Gazi Eğitimlilerin yaşayan simgelerindendir. Onun çok çalışkan, yaratkan ve üretken bir eğitimci/öğretimci, eğitimci yazar ve yazar eğitimci olarak çağdaş Türk eğitimine verdiği hizmetler ve sağladığı katkılar unutulmaz…”  

   Arı-duru mükemmel bir Türkçe ile kaleme almış kitabını Ali öğretmen. Belgesel tadında, akıcı bir anlatımla Türkiye’nin son seksen yılına da tanıklık ediyoruz, böylece.

Elindeki aydınlık meşalesinin ve kaleminin daha uzun yıllar düşmemesi dileğiyle…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.