Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

İnsanlık Nereye…

“İnsan hüsrandadır ve iyileşme ihtimali vardır”     Bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu? İnsanlara bir haller oldu. Bunu tamamen salgın sürecine bağlamak istemem ama salgınla beraber artarak devam eden bir süreç bu. İnsanlık büyük bir yalnızlığın içine doğru itiliyor. Yalnızlık alışkanlık yapar mı? Birçok şey gibi yalnızlık da elbette bağımlılık, alışkanlık yapar ki; salgın süreci bunu teyit eder nitelikte.  Sanki, salgın bahane alışkanlık şahane. Geçenlerde buluştuğumuz arkadaşım da bunu doğruladı. Yalnızlığa alıştığını söyledi.    Değişen sadece o mu? Hayır elbette. Yalnızlığa ilaveten bir sürü yeni ve daha önceleri deneyimlemediğimiz şeyler girdi hayatlarımıza. Ben mesela birçok bankacılık hizmetini oturduğum yerden mobil bankacılık aracılığıyla yapıyorum. Bakınız 22 Mart’ta bankaya uğramadan evden neler yapmışım. Önce kredi kartı borcunu ödedim. Sonra bir yıl taksitli nakit avans çektim. İki tane havale (EFT) yaptım. Elektrik ve su faturalarını yatırdım. Tüm bunları on dakika içerisinde ve üstelik 10 lira gibi bir masraf ödeyerek yaptım.   Ardından arkadaş grubuyla internet üzerinden görüntülü görüştük, sohbet ettik. Sonra, youtube’ta çeşitli videolar izledim. Sosyal medya, telefon görüşmeleri ve whatsApp yazışmaları, mesajlaşmaları derken akşam saatleri geldi. Yemek yendikten sonra, bilgisayar başında yazı yazmaya koyuldum. Tv’de haberler izledim ve şifreli kanaldan filmimi seyrettim ve gün sonlandı benim için. Dışarıya çıkmaya ihtiyaç duymadım.   Tüm bunlar elbette bir bilim kurgu filminden alıntı değil. 2021 yılı mart ayının gerçekleri. Tabii her şey bununla sınırlı değil. Buna evden iş ve evden eğitim gibi hususları da eklediğinizde olayın boyutları daha net çıkar ortaya. ‘Dışarı çıkmadan hayatı idame etmenin bundan daha iyi izahı nasıl olurdu’ diye sorarım. Ha, az kalsın unutuyordum alışveriş ve yiyecek siparişlerini de o gün yapılanlar arasına eklemeden olmaz. Çünkü tüm siparişleriniz ayağınıza geliyor artık.   Hayatımdan bir günlük kesit dahi, insanlığın nereye doğru evirildiği hakkında önemli ipuçları vermiştir sanırım. Ancak küreselcilerin bizi götürmek istedikleri liman burayla sınırlı değil. Onlar insanlığı kendi istekleri gibi şekillendirmek istiyor. Başı, finans, bilişim ve teknoloji şirketlerinin çektiği bu küresel yapılanma; insanlığı kusurlu bir varlık olarak görüyor ve kendilerince hamleler yaparak, insanı ve devletleri yeniden biçimlendirmek istiyorlar. Salgın boyunca bu devasa şirketler zenginliklerine zenginlik kattı. Öyle ki piyasa değerleri birçok ülkenin GSYH’sini kat be kat aştı.   Para bakımından sorunları bulunmayan küreselciler, dünya üzerinde başta medya ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere hemen tüm sektörlere ve devletler aygıtına nüfuz etmektedir. Virüs salgınıyla büyük korku salınarak oluşturulan, kısa süredeki etkiler herkesçe malum. Küresel elit dünya egemenliğini silahlar büyük yıkım getireceğinden, virüsler ve başka başka tehditler ( kıtlık, açlık, elektrik- internet kesintileri…) ile de sağlama peşinde.   Ellerindeki kozlardan bir tanesi de iklim değişikliği kuraklık ve onun yaratacağı açlıktır. Açlık, önümüzdeki yılların önemli gündem maddelerinden olacaktır. Açlık, bir terbiye ve dönüştürme aracına dönüşecektir. Yaratacağı kaoslar ve sokak eylemleri ayrıca ulus devletlerin gücünün kırılması ve tasfiye edilmesinde etkili olacaktır.     Dikkat ettiyseniz son dönemde yapay et haberlerinde bir artış var. Küreselci zihniyet büyükbaş hayvanları çıkardıkları gazlardan dolayı, küresel ısınmadan ve iklim değişikliğinden sorumlu tutuyor. Deniyor ki ‘büyükbaş hayvanlar çevreye zararlı, et gitgide pahalanıyor, onun yerine size yapay et verelim.’ Yapay et ile sınırlı kalsa iyi fakat bu zihniyet kıtlığı, çevreyi bahane ederek, gıdada yapaylığa geçişi savunuyor. Laboratuvar ortamında üretilmiş veya üç boyutlu yazıcıdan çıkan her türlü gıda…Ve bunun ileriki aşaması haplarla beslenen bir türü yaratmaktır.   Narin bedenli, ince yapılı, kilosuz insanlar. Yağ tutmayan, midesi küçülen, kafaları ve gözleri büyüyen, bacakları belleri incelen bir tür...   Ne demişti dünyaca ünlü Sapıens kitabının yazarı Yuval Noah Harari; “Biz insana benzeyen son türüz.” O halde biz insanlara ve insan gibi kalmak isteyenlere ne düşer? Yazının girişindeki söze uygun davranmak düşer…   
Ekleme Tarihi: 05 Nisan 2021 - Pazartesi

İnsanlık Nereye…

“İnsan hüsrandadır ve iyileşme ihtimali vardır”

 

  Bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu? İnsanlara bir haller oldu. Bunu tamamen salgın sürecine bağlamak istemem ama salgınla beraber artarak devam eden bir süreç bu. İnsanlık büyük bir yalnızlığın içine doğru itiliyor. Yalnızlık alışkanlık yapar mı? Birçok şey gibi yalnızlık da elbette bağımlılık, alışkanlık yapar ki; salgın süreci bunu teyit eder nitelikte.  Sanki, salgın bahane alışkanlık şahane. Geçenlerde buluştuğumuz arkadaşım da bunu doğruladı. Yalnızlığa alıştığını söyledi. 

  Değişen sadece o mu? Hayır elbette. Yalnızlığa ilaveten bir sürü yeni ve daha önceleri deneyimlemediğimiz şeyler girdi hayatlarımıza. Ben mesela birçok bankacılık hizmetini oturduğum yerden mobil bankacılık aracılığıyla yapıyorum. Bakınız 22 Mart’ta bankaya uğramadan evden neler yapmışım. Önce kredi kartı borcunu ödedim. Sonra bir yıl taksitli nakit avans çektim. İki tane havale (EFT) yaptım. Elektrik ve su faturalarını yatırdım. Tüm bunları on dakika içerisinde ve üstelik 10 lira gibi bir masraf ödeyerek yaptım.

  Ardından arkadaş grubuyla internet üzerinden görüntülü görüştük, sohbet ettik. Sonra, youtube’ta çeşitli videolar izledim. Sosyal medya, telefon görüşmeleri ve whatsApp yazışmaları, mesajlaşmaları derken akşam saatleri geldi. Yemek yendikten sonra, bilgisayar başında yazı yazmaya koyuldum. Tv’de haberler izledim ve şifreli kanaldan filmimi seyrettim ve gün sonlandı benim için. Dışarıya çıkmaya ihtiyaç duymadım.

  Tüm bunlar elbette bir bilim kurgu filminden alıntı değil. 2021 yılı mart ayının gerçekleri. Tabii her şey bununla sınırlı değil. Buna evden iş ve evden eğitim gibi hususları da eklediğinizde olayın boyutları daha net çıkar ortaya. ‘Dışarı çıkmadan hayatı idame etmenin bundan daha iyi izahı nasıl olurdu’ diye sorarım. Ha, az kalsın unutuyordum alışveriş ve yiyecek siparişlerini de o gün yapılanlar arasına eklemeden olmaz. Çünkü tüm siparişleriniz ayağınıza geliyor artık.

  Hayatımdan bir günlük kesit dahi, insanlığın nereye doğru evirildiği hakkında önemli ipuçları vermiştir sanırım. Ancak küreselcilerin bizi götürmek istedikleri liman burayla sınırlı değil. Onlar insanlığı kendi istekleri gibi şekillendirmek istiyor. Başı, finans, bilişim ve teknoloji şirketlerinin çektiği bu küresel yapılanma; insanlığı kusurlu bir varlık olarak görüyor ve kendilerince hamleler yaparak, insanı ve devletleri yeniden biçimlendirmek istiyorlar. Salgın boyunca bu devasa şirketler zenginliklerine zenginlik kattı. Öyle ki piyasa değerleri birçok ülkenin GSYH’sini kat be kat aştı.

  Para bakımından sorunları bulunmayan küreselciler, dünya üzerinde başta medya ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere hemen tüm sektörlere ve devletler aygıtına nüfuz etmektedir. Virüs salgınıyla büyük korku salınarak oluşturulan, kısa süredeki etkiler herkesçe malum. Küresel elit dünya egemenliğini silahlar büyük yıkım getireceğinden, virüsler ve başka başka tehditler ( kıtlık, açlık, elektrik- internet kesintileri…) ile de sağlama peşinde.

  Ellerindeki kozlardan bir tanesi de iklim değişikliği kuraklık ve onun yaratacağı açlıktır. Açlık, önümüzdeki yılların önemli gündem maddelerinden olacaktır. Açlık, bir terbiye ve dönüştürme aracına dönüşecektir. Yaratacağı kaoslar ve sokak eylemleri ayrıca ulus devletlerin gücünün kırılması ve tasfiye edilmesinde etkili olacaktır.  

  Dikkat ettiyseniz son dönemde yapay et haberlerinde bir artış var. Küreselci zihniyet büyükbaş hayvanları çıkardıkları gazlardan dolayı, küresel ısınmadan ve iklim değişikliğinden sorumlu tutuyor. Deniyor ki ‘büyükbaş hayvanlar çevreye zararlı, et gitgide pahalanıyor, onun yerine size yapay et verelim.’ Yapay et ile sınırlı kalsa iyi fakat bu zihniyet kıtlığı, çevreyi bahane ederek, gıdada yapaylığa geçişi savunuyor. Laboratuvar ortamında üretilmiş veya üç boyutlu yazıcıdan çıkan her türlü gıda…Ve bunun ileriki aşaması haplarla beslenen bir türü yaratmaktır.

  Narin bedenli, ince yapılı, kilosuz insanlar. Yağ tutmayan, midesi küçülen, kafaları ve gözleri büyüyen, bacakları belleri incelen bir tür...

  Ne demişti dünyaca ünlü Sapıens kitabının yazarı Yuval Noah Harari; “Biz insana benzeyen son türüz.” O halde biz insanlara ve insan gibi kalmak isteyenlere ne düşer? Yazının girişindeki söze uygun davranmak düşer…   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.