Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Katar Bize Ne Katar?

“ Aklın reddettiği ne varsa bugün tedavüldedir”    Sanki başka derdimiz yokmuş gibi bu aralar bir de Katar krizi çıktı. Emperyalist paylaşım savaşlarının tam göbeğindeyiz. “ Bir taşla iki kuş vurmak” deyimi günümüzde geçerliliğini yitirdi. Buna dense dense bir taşla üç-beş kuş birden vurmak denir. Bölgemizde ABD’nin her hamlesi birçok ülkeyi birden etkiliyor. Fakat her ne olursa olsun; Türkiye doğrudan tehdit altında.    Körfez savaşları ile başlayan saldırı silsilesi, günümüze değin çeşitli aşamalardan geçti. Kimi zaman Arap Baharı oldu kimi zaman Mısır, Tunus, Libya oldu. Irak, Suriye oldu ama her defasında kaybeden, zarar gören ülkelerin başında Türkiye geldi. İnsan sormadan geçemiyor yoksa gerçek hedef biz miyiz? İslam coğrafyasına müdahaleler yaşanmasaydı, Türkiye bambaşka kıskanılan bir konumdaydı. Cumhuriyet tarihi boyunca “ Yurtta sulh cihanda sulh” prensibi ile yetişen kuşaklar için yaşadıklarımız; baş döndürücü olduğu kadar riskli ve ürkütücü de…    Sahi Katar bize ne katar? Haritada yerini bile bilmediğimiz küçücük bir ülke fakat kişi başına düşen milli gelir açısından dünyanın en zengini. Adı, Arapça’da yağmur damlası anlamını taşımakta, zenginliği petrole ve doğalgaza dayanıyor. Para bakımından bir dev iseniz; askeri bakımdan cüce kaldığınız sürece ‘kapınız sıkça çalınacak’ demektir. Malum ‘big brader’ borç batağında. Dünyanın en güçlü ordusunu beslemek ve her daim operasyonel kalmak büyük harcamalar gerektirir. Savaşların finansmanını, körfez ülkeleri gibi cüzdanı şişkin fakat askeri açıdan önemsiz devletlerden çıkartmak, sıkça uygulanan bir yönteme dönüştü.    Güvercinler koro halinde bağırıyor: “Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü”. Ancak gün romantizm devri değil, çünkü gerçekler başka telden çalıyor, şartlar günden güne değişiyor. İmparatorluk bakiyesi, akraba milletler bizden destek bekliyor…Eğer bölgesel lider ülke potansiyeli taşıyorsanız, etrafınız her taraftan kuşatılır. Para muslukları kısılır, kredibiliteniz iyice düşürülür, sipariş ettiğiniz silahlar verilmez, müttefiklik çöpe atılır, üstüne üstlük her türden terör örgütüyle hizaya çekilmek istenirsiniz.    2007’den buyana bazı kesimlerin ısrarla beklediği ekonomik kriz bir türlü çıkmıyor. Sakın bunun nedeni, yüzünü görmek istemediğiniz Araplar olmasın! Büyük oranda o beğenmediğiniz körfez sermayesidir bizi ayakta tutan (Buna İran’ı da dahil edebilirsiniz). Gerek satın almalar, gerek yatırımlar ve ticari faaliyetler sonucu, Türkiye cari açığını çevirip, krizleri kolay atlatıyor. İşte Katar denilen yağmur damlası, bu ülkelerin önde gideni. Sadece 12 bin askeri ile ortada kala kalmış, dostlarının yardımına şiddetle ihtiyaç duyuyor.      Bu aralar sosyal medyada: “Arap ülkeleriyle her açıdan ilişkilerinizi geliştirin fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın” öğüdü sıkça dolaşımda. Sözün doğruluğu kabul edilse bile, ne yazık ki hükmünü kaybetmiştir. Soğuk savaş döneminin statik yapısı buğun dinamik bir hal almıştır. İsteseniz de istemezseniz de gelişen olaylar sizi içine çekiveriyor. Kaldı ki iddiaları ve hedefleri olan ülkeler başka türlü davranamaz.      Katar bize çok şey katar. Yeter ki ilişkilerin seyri samimiyet, dostluk içersin. Katar’a verilen destek ve TBMM’nin asker gönderme kararı; İranlı bakanın ani Türkiye ziyareti, hükümetin mezhepçi politika izlediği suçlamasını da boşa çıkartmıştır. Kendine güvenmenin ve kendi göbeğini kesmenin zamanı çoktan gelmiştir. BEKİR ZORBA
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2017 - Çarşamba

Katar Bize Ne Katar?

“ Aklın reddettiği ne varsa bugün tedavüldedir”

   Sanki başka derdimiz yokmuş gibi bu aralar bir de Katar krizi çıktı. Emperyalist paylaşım savaşlarının tam göbeğindeyiz. “ Bir taşla iki kuş vurmak” deyimi günümüzde geçerliliğini yitirdi. Buna dense dense bir taşla üç-beş kuş birden vurmak denir. Bölgemizde ABD’nin her hamlesi birçok ülkeyi birden etkiliyor. Fakat her ne olursa olsun; Türkiye doğrudan tehdit altında.

   Körfez savaşları ile başlayan saldırı silsilesi, günümüze değin çeşitli aşamalardan geçti. Kimi zaman Arap Baharı oldu kimi zaman Mısır, Tunus, Libya oldu. Irak, Suriye oldu ama her defasında kaybeden, zarar gören ülkelerin başında Türkiye geldi. İnsan sormadan geçemiyor yoksa gerçek hedef biz miyiz? İslam coğrafyasına müdahaleler yaşanmasaydı, Türkiye bambaşka kıskanılan bir konumdaydı. Cumhuriyet tarihi boyunca “ Yurtta sulh cihanda sulh” prensibi ile yetişen kuşaklar için yaşadıklarımız; baş döndürücü olduğu kadar riskli ve ürkütücü de…

   Sahi Katar bize ne katar? Haritada yerini bile bilmediğimiz küçücük bir ülke fakat kişi başına düşen milli gelir açısından dünyanın en zengini. Adı, Arapça’da yağmur damlası anlamını taşımakta, zenginliği petrole ve doğalgaza dayanıyor. Para bakımından bir dev iseniz; askeri bakımdan cüce kaldığınız sürece ‘kapınız sıkça çalınacak’ demektir. Malum ‘big brader’ borç batağında. Dünyanın en güçlü ordusunu beslemek ve her daim operasyonel kalmak büyük harcamalar gerektirir. Savaşların finansmanını, körfez ülkeleri gibi cüzdanı şişkin fakat askeri açıdan önemsiz devletlerden çıkartmak, sıkça uygulanan bir yönteme dönüştü.

   Güvercinler koro halinde bağırıyor: “Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü”. Ancak gün romantizm devri değil, çünkü gerçekler başka telden çalıyor, şartlar günden güne değişiyor. İmparatorluk bakiyesi, akraba milletler bizden destek bekliyor…Eğer bölgesel lider ülke potansiyeli taşıyorsanız, etrafınız her taraftan kuşatılır. Para muslukları kısılır, kredibiliteniz iyice düşürülür, sipariş ettiğiniz silahlar verilmez, müttefiklik çöpe atılır, üstüne üstlük her türden terör örgütüyle hizaya çekilmek istenirsiniz.

   2007’den buyana bazı kesimlerin ısrarla beklediği ekonomik kriz bir türlü çıkmıyor. Sakın bunun nedeni, yüzünü görmek istemediğiniz Araplar olmasın! Büyük oranda o beğenmediğiniz körfez sermayesidir bizi ayakta tutan (Buna İran’ı da dahil edebilirsiniz). Gerek satın almalar, gerek yatırımlar ve ticari faaliyetler sonucu, Türkiye cari açığını çevirip, krizleri kolay atlatıyor. İşte Katar denilen yağmur damlası, bu ülkelerin önde gideni. Sadece 12 bin askeri ile ortada kala kalmış, dostlarının yardımına şiddetle ihtiyaç duyuyor.

     Bu aralar sosyal medyada: “Arap ülkeleriyle her açıdan ilişkilerinizi geliştirin fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın” öğüdü sıkça dolaşımda. Sözün doğruluğu kabul edilse bile, ne yazık ki hükmünü kaybetmiştir. Soğuk savaş döneminin statik yapısı buğun dinamik bir hal almıştır. İsteseniz de istemezseniz de gelişen olaylar sizi içine çekiveriyor. Kaldı ki iddiaları ve hedefleri olan ülkeler başka türlü davranamaz.

     Katar bize çok şey katar. Yeter ki ilişkilerin seyri samimiyet, dostluk içersin. Katar’a verilen destek ve TBMM’nin asker gönderme kararı; İranlı bakanın ani Türkiye ziyareti, hükümetin mezhepçi politika izlediği suçlamasını da boşa çıkartmıştır. Kendine güvenmenin ve kendi göbeğini kesmenin zamanı çoktan gelmiştir.

BEKİR ZORBA

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.