Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Kuzuların Sessizliği

   Seri katil Atalay Filiz İzmir Menderes’de yakalandı. Önemli bir kanalımız, onun yakalanış haberini yayın akışını keserek duyurdu. İzmir il Emniyet Müdürü basın toplantısı yaptı ve dakikalarca, ayrıntılı bir biçimde yakalama anını ve diğer önemli detayları anlattı. Atalay Filiz, günlerce ana haber bültenlerini işgal etti. Kamuoyunda onun bir an önce yakalanması için büyük duyarlılık oluştu.    Filiz’in çocukluğundan itibaren filmlerden oldukça etkilendiği söylenmekte; öyle ki o Kuzuların Sessizliği filmindeki psikiyatr seri katil Hannibal Lecter’in hayranıdır.      Nesiller, Batıya özlemle büyüdü. Batı yaşam standardını tutturmak, Batılı gibi yaşamak çoğu insanımızın hayallerini süsledi. Tabii Batılı gibi yaşamanın sadece nimetleri olacak değildi. Külfetlerini de hesaba katmak gerekirdi. Fakat o yönü ile ilgilenmek rahatsız edici olduğundan pek üzerinde durulmadı, görmezden gelindi.    Eskiden sadece filmlerde, belgesellerde gördüğümüz Batıya has birtakım problemler; şimdi bizim kapımızı çalmaya başladı. Mesela otoyollardaki zincirleme kazaların adı, uzun yıllar “Avrupai Kaza” diye bilindi. Uyuşturucu problemi, Batılılara özgü bir problemdi. Kaldırım boyu yürüyen çizmeli, mini etekli hayat kadınları bize çok yabancıydı ve ancak filmlerde görülebilirdi. Yine meşhur, korkunç seri katiller yalnız Batı’dan çıkabilirdi. Bizler ise onların ürpertici hikayelerini dinlemek ile yetinirdik.    Türkiye birçok alanda yaptığı ataklar ile gelirleri hızla orta sınıf seviyesine ulaşan ve hatta oraları da geçen hiç azımsanmayacak bir sınıf yarattı. Eskiden Batıya özel gibi anlatılanlar bizim buradaki yaşam tarzını da resmediyor, problemler aynılaşıyor…Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması kadar, kullanıcı yaşının giderek aşağılara çekilmesi de önemli, bu tehlikeli bir süreçtir. Ne kazalarımız, ne seri katillerimiz, ne de bazı yaşam tarzları özendiğimiz hayatları aratmıyor…    Ünlü yönetmen Sinan Çetin; oğlu Rüzgar Çetin’in yol açtığı ölümlü trafik kazasından sonra, orta sınıf ailelerin sorunlu çocukları üstüne bir yazı paylaştı. Yazı gerçekten orta sınıf gençlerdeki bir “arızaya” dokunuyor. Ebeveynler çocuklarının hayatlarını fazlasıyla kolaylaştırdı. Böylece çocuklar karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez, önlerine çıkan engelleri aşamaz hale geldi. Sinan Çetin’in yaptığı geç kalınmış bir özeleştiri de sayılabilir.    Siyah- beyaz tek kanallı televizyon devrinin unutulmaz dizisi Dallas’tan bahsetmeden geçemeyeceğim. “Aile içi rahatsız edici hafiflikler” için bu millet “Dallas gibi” denen bir tanımlama geliştirdi. Bu aynı zamanda başka aileleri suçlamanın kolay ve çok bildik bir ifadesiydi. Nereden bilecektik ki, bir otuz yıl sonra bizim kanallarımızda da akan onlarca Dallas’ımız olacak ve bu fazla yadırganmayacak.    Ne demiş ünlü yazarımız Peyami Safa “ Hayatta aldığımız her zevki, ona muadil bir ıstırapla öderiz”. İşte böyle. Her şeyin bir kar-zarar hesabı, her nimetin bir külfeti vardır. Son dönemlerde bu gidişat ile ilgili rahatsızlık belirtenler çoğalmaya başladı. Geçenlerde dostumuz Fatih Alkar’ın şu paylaşımı çok manidar olup, bugünkü yazımızı tamamlayan paragrafı oluşturdu:    “ Sapkınların, seri katillerin, savaş çığırtkanlarının, yoksulların, kör cahil ve yobazların, düzenbazların, uyuşturucu müptelalarının arttığı bir dünyaya hızla gitmekte miyiz, yoksa ben bir paranoya mı yaşıyorum? ”     
Ekleme Tarihi: 15 Haziran 2016 - Çarşamba

Kuzuların Sessizliği

   Seri katil Atalay Filiz İzmir Menderes’de yakalandı. Önemli bir kanalımız, onun yakalanış haberini yayın akışını keserek duyurdu. İzmir il Emniyet Müdürü basın toplantısı yaptı ve dakikalarca, ayrıntılı bir biçimde yakalama anını ve diğer önemli detayları anlattı. Atalay Filiz, günlerce ana haber bültenlerini işgal etti. Kamuoyunda onun bir an önce yakalanması için büyük duyarlılık oluştu.

   Filiz’in çocukluğundan itibaren filmlerden oldukça etkilendiği söylenmekte; öyle ki o Kuzuların Sessizliği filmindeki psikiyatr seri katil Hannibal Lecter’in hayranıdır.  

   Nesiller, Batıya özlemle büyüdü. Batı yaşam standardını tutturmak, Batılı gibi yaşamak çoğu insanımızın hayallerini süsledi. Tabii Batılı gibi yaşamanın sadece nimetleri olacak değildi. Külfetlerini de hesaba katmak gerekirdi. Fakat o yönü ile ilgilenmek rahatsız edici olduğundan pek üzerinde durulmadı, görmezden gelindi.

   Eskiden sadece filmlerde, belgesellerde gördüğümüz Batıya has birtakım problemler; şimdi bizim kapımızı çalmaya başladı. Mesela otoyollardaki zincirleme kazaların adı, uzun yıllar “Avrupai Kaza” diye bilindi. Uyuşturucu problemi, Batılılara özgü bir problemdi. Kaldırım boyu yürüyen çizmeli, mini etekli hayat kadınları bize çok yabancıydı ve ancak filmlerde görülebilirdi. Yine meşhur, korkunç seri katiller yalnız Batı’dan çıkabilirdi. Bizler ise onların ürpertici hikayelerini dinlemek ile yetinirdik.

   Türkiye birçok alanda yaptığı ataklar ile gelirleri hızla orta sınıf seviyesine ulaşan ve hatta oraları da geçen hiç azımsanmayacak bir sınıf yarattı. Eskiden Batıya özel gibi anlatılanlar bizim buradaki yaşam tarzını da resmediyor, problemler aynılaşıyor…Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması kadar, kullanıcı yaşının giderek aşağılara çekilmesi de önemli, bu tehlikeli bir süreçtir. Ne kazalarımız, ne seri katillerimiz, ne de bazı yaşam tarzları özendiğimiz hayatları aratmıyor…

   Ünlü yönetmen Sinan Çetin; oğlu Rüzgar Çetin’in yol açtığı ölümlü trafik kazasından sonra, orta sınıf ailelerin sorunlu çocukları üstüne bir yazı paylaştı. Yazı gerçekten orta sınıf gençlerdeki bir “arızaya” dokunuyor. Ebeveynler çocuklarının hayatlarını fazlasıyla kolaylaştırdı. Böylece çocuklar karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez, önlerine çıkan engelleri aşamaz hale geldi. Sinan Çetin’in yaptığı geç kalınmış bir özeleştiri de sayılabilir.

   Siyah- beyaz tek kanallı televizyon devrinin unutulmaz dizisi Dallas’tan bahsetmeden geçemeyeceğim. “Aile içi rahatsız edici hafiflikler” için bu millet “Dallas gibi” denen bir tanımlama geliştirdi. Bu aynı zamanda başka aileleri suçlamanın kolay ve çok bildik bir ifadesiydi. Nereden bilecektik ki, bir otuz yıl sonra bizim kanallarımızda da akan onlarca Dallas’ımız olacak ve bu fazla yadırganmayacak.

   Ne demiş ünlü yazarımız Peyami Safa “ Hayatta aldığımız her zevki, ona muadil bir ıstırapla öderiz”. İşte böyle. Her şeyin bir kar-zarar hesabı, her nimetin bir külfeti vardır. Son dönemlerde bu gidişat ile ilgili rahatsızlık belirtenler çoğalmaya başladı. Geçenlerde dostumuz Fatih Alkar’ın şu paylaşımı çok manidar olup, bugünkü yazımızı tamamlayan paragrafı oluşturdu:

   “ Sapkınların, seri katillerin, savaş çığırtkanlarının, yoksulların, kör cahil ve yobazların, düzenbazların, uyuşturucu müptelalarının arttığı bir dünyaya hızla gitmekte miyiz, yoksa ben bir paranoya mı yaşıyorum? ”

    

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.