Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Meseleleri Kendine Dert Edinen Adam

“ Bir entelektüel sevip- sevmeme durumunda olmaz. Bilme ve anlama durumunda olur.” Hüseyin Sungur    İnsanlar vardır öyle bir çırpıda anlatamaz, tarif edemezsiniz. Çünkü onlar bünyelerinde birçok niteliği birden barındıran kişilerdir. Hüseyin Hüsnü Sungur’u tam olarak anlatabilmek zor olsa da onun bazı yönlerine temas edebilirim sanırım.    Tanışıklığımız 2006 yılına uzanır. Temiz Toplum Hareketi Derneği sekreteri ve yönetim kurulu üyesiydim. Hüseyin bey de aynı kuruldaydı. Sonra, birlikte TTHD‘den ayrılarak Akıl Yolu Derneği kuruculuğunu üstlendik. Bilgi birikimi, karşıdakine bir şeyler anlatabilme kaygısı ve çabası bende saygı uyandırdı. Ezberbozan, zihin fırtınaları estiren bir yapısı vardır, Sungur’un. Cesurdur, bildiklerini çekinmeden söyler İşte bu yüzden çok kez sevimsiz durumlara düşmüştür.    Siyasi çizgisini açıkça belirtir. Toplumcudur o. Bu fikri düşünceyle gönül bağı vardır. Toplumculuktan, ürkülmesini, çekinilmesini bilgi eksikliğine bağlar. Ona göre; ortaklaşmacılık, bağımsızlıkçılık ve gezegensel kardeşlik ilkeleri yeterli doneleri sunar. Kendisini dar kafalı, sınırlayan bir toplumcu olarak değil de mülkiyeti savunan, özel teşebbüsten yana konumlandırır. Yaygın kanaatin aksine, bunun bu topraklarda yeşerebileceğini savunur.    Tarsus doğumlu Sungur; orta mektebi Tarsus Amerikan Koleji’nde, liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde ve üniversiteyi Marmara Üniversitesi İİTA- Sultanahmet Kampüsü’nde okudu. Birçok ünlü ile aynı sıraları paylaştı. Okul sonrası Tarsus’a geri döndü ve askere gitti. Genelkurmay Başkanlığı’nda askerliğini tamamladı. Teskere bırakma teklifini reddedip, memleketine geldi. Sungur; çiftçilik yapan ailesine ve toprağına bağlıdır. Pamuk, mısır, buğday yetiştirir.    Dört ay boyunca Tarsus- Ticaret ve Sanayi Odası genel sekreterliği yapar ama oradan kovulur. Kovulduğunu ısrarla belirtmesi, özgüven sahibi olduğuna işarettir. Disipline gelemediğinden, devlet kurumlarında hiç çalışmaz fakat özel sektör deneyimleri olmuştur. Ancak orada da kariyer yapmamasını, özel sektörün ufuksuzluğuna bağlar. Piyasa ile arasındaki doku uyuşmazlığı olduğuna inanır. Hep aile işlerine yoğunlaşmış, tarlasının, tapanının başında durmuştur.    Bir Çukurovalı ekonomist olarak, yörenin ekonomik manzarasını çok aptalca buluyor. “ Berdan Makinanın ufku anlaşıldığı an, benim mutsuzluğum ve çaresizliğim çok daha iyi anlaşılır” der. Birinci ANAP iktidarı ile birlikte yörenin kaderinin değiştiğine inanır. Ona göre; yörenin ayağa kalkma şansı hep vardır. “ İnsanın olduğu yerde umut kesilmez’’ sözü harekat noktasıdır. “ Üst katma değer sağlayıcı dünya ile rekabet edebilecek tarım sanayinin taviz verilmeden geliştirilmesi” hayati önem taşır.    Hüseyin Sungur bir yerel TV’de dokuz yıl siyaset programı yaptı. Yerel gazetelerde yazılar yazdı. Siyaset ile yakından ilgili. ” Yöremiz siyaseti yetersiz, kale arkası taraftarlığı gibi bir anlayışa sahip” demekte. Ve bunu sadece burayla sınırlamayıp, Türkiye’mizin ortak zihin sakatlığına bağlar. Başka deyimle: Sorunları, ihtiyaçları, objektif olarak çözmek yerine kasaba kurnazlığı yaparak, halk dalkavukluğu vitrini ile çözer gibi yapmak çabasıdır, bizdeki siyaset.    Hemen şunu ekliyor: “ Bekir’ciğim Mersin’de ilk yazımı 1986 yılında yazdım. Otuz senedir aynı şeyleri yazdığıma göre, gerisini sen düşün!”. Sungur kendisini edebiyatçı olarak da tanımlar. Çünkü Çetin Altan der ki; “ Dedenizden kütüphane devraldıysanız hiçbir yere kaçamazsınız.” Dedesinden kütüphane devralmıştır. Yazı masası 1955 modeldir. Yayınlanmış bir şiir kitabı bulunmaktadır. Yüzlerce makaleye imza atmıştır.    Hilmi Yavuz’un üç yıl çıraklığını yapmış, ondan felsefe- mantık, mukayeseli metin incelemesi, anlam- yorum dersleri almıştır. Güncel konu mülteciler için; “ Suriyeliler makul ve mantıklı bir geri dönüş takvimi ile evlerine geri dönmelidir” demektedir. Bakmayın siz son günlerdeki karamsar havaya. O, aydınlık zamanların habercisidir ve umudunu hiç kaybetmek istemez.    İhtiyacı yokken ( ekonomi ve siyasi manada) meseleleri kendine dert edinir. Çünkü gönül ustası Cemil Meriç’ten “ Bir çağın vicdanı olmak isterdim” sav sözünü kendine kutup yıldızı saymıştır ve bundan da vazgeçmeye hiç niyeti yoktur.       
Ekleme Tarihi: 10 Ağustos 2016 - Çarşamba

Meseleleri Kendine Dert Edinen Adam

“ Bir entelektüel sevip- sevmeme durumunda olmaz. Bilme ve anlama durumunda olur.” Hüseyin Sungur

   İnsanlar vardır öyle bir çırpıda anlatamaz, tarif edemezsiniz. Çünkü onlar bünyelerinde birçok niteliği birden barındıran kişilerdir. Hüseyin Hüsnü Sungur’u tam olarak anlatabilmek zor olsa da onun bazı yönlerine temas edebilirim sanırım.

   Tanışıklığımız 2006 yılına uzanır. Temiz Toplum Hareketi Derneği sekreteri ve yönetim kurulu üyesiydim. Hüseyin bey de aynı kuruldaydı. Sonra, birlikte TTHD‘den ayrılarak Akıl Yolu Derneği kuruculuğunu üstlendik. Bilgi birikimi, karşıdakine bir şeyler anlatabilme kaygısı ve çabası bende saygı uyandırdı. Ezberbozan, zihin fırtınaları estiren bir yapısı vardır, Sungur’un. Cesurdur, bildiklerini çekinmeden söyler İşte bu yüzden çok kez sevimsiz durumlara düşmüştür.

   Siyasi çizgisini açıkça belirtir. Toplumcudur o. Bu fikri düşünceyle gönül bağı vardır. Toplumculuktan, ürkülmesini, çekinilmesini bilgi eksikliğine bağlar. Ona göre; ortaklaşmacılık, bağımsızlıkçılık ve gezegensel kardeşlik ilkeleri yeterli doneleri sunar. Kendisini dar kafalı, sınırlayan bir toplumcu olarak değil de mülkiyeti savunan, özel teşebbüsten yana konumlandırır. Yaygın kanaatin aksine, bunun bu topraklarda yeşerebileceğini savunur.

   Tarsus doğumlu Sungur; orta mektebi Tarsus Amerikan Koleji’nde, liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde ve üniversiteyi Marmara Üniversitesi İİTA- Sultanahmet Kampüsü’nde okudu. Birçok ünlü ile aynı sıraları paylaştı. Okul sonrası Tarsus’a geri döndü ve askere gitti. Genelkurmay Başkanlığı’nda askerliğini tamamladı. Teskere bırakma teklifini reddedip, memleketine geldi. Sungur; çiftçilik yapan ailesine ve toprağına bağlıdır. Pamuk, mısır, buğday yetiştirir.

   Dört ay boyunca Tarsus- Ticaret ve Sanayi Odası genel sekreterliği yapar ama oradan kovulur. Kovulduğunu ısrarla belirtmesi, özgüven sahibi olduğuna işarettir. Disipline gelemediğinden, devlet kurumlarında hiç çalışmaz fakat özel sektör deneyimleri olmuştur. Ancak orada da kariyer yapmamasını, özel sektörün ufuksuzluğuna bağlar. Piyasa ile arasındaki doku uyuşmazlığı olduğuna inanır. Hep aile işlerine yoğunlaşmış, tarlasının, tapanının başında durmuştur.

   Bir Çukurovalı ekonomist olarak, yörenin ekonomik manzarasını çok aptalca buluyor. “ Berdan Makinanın ufku anlaşıldığı an, benim mutsuzluğum ve çaresizliğim çok daha iyi anlaşılır” der. Birinci ANAP iktidarı ile birlikte yörenin kaderinin değiştiğine inanır. Ona göre; yörenin ayağa kalkma şansı hep vardır. “ İnsanın olduğu yerde umut kesilmez’’ sözü harekat noktasıdır. “ Üst katma değer sağlayıcı dünya ile rekabet edebilecek tarım sanayinin taviz verilmeden geliştirilmesi” hayati önem taşır.

   Hüseyin Sungur bir yerel TV’de dokuz yıl siyaset programı yaptı. Yerel gazetelerde yazılar yazdı. Siyaset ile yakından ilgili. ” Yöremiz siyaseti yetersiz, kale arkası taraftarlığı gibi bir anlayışa sahip” demekte. Ve bunu sadece burayla sınırlamayıp, Türkiye’mizin ortak zihin sakatlığına bağlar. Başka deyimle: Sorunları, ihtiyaçları, objektif olarak çözmek yerine kasaba kurnazlığı yaparak, halk dalkavukluğu vitrini ile çözer gibi yapmak çabasıdır, bizdeki siyaset.

   Hemen şunu ekliyor: “ Bekir’ciğim Mersin’de ilk yazımı 1986 yılında yazdım. Otuz senedir aynı şeyleri yazdığıma göre, gerisini sen düşün!”. Sungur kendisini edebiyatçı olarak da tanımlar. Çünkü Çetin Altan der ki; “ Dedenizden kütüphane devraldıysanız hiçbir yere kaçamazsınız.” Dedesinden kütüphane devralmıştır. Yazı masası 1955 modeldir. Yayınlanmış bir şiir kitabı bulunmaktadır. Yüzlerce makaleye imza atmıştır.

   Hilmi Yavuz’un üç yıl çıraklığını yapmış, ondan felsefe- mantık, mukayeseli metin incelemesi, anlam- yorum dersleri almıştır. Güncel konu mülteciler için; “ Suriyeliler makul ve mantıklı bir geri dönüş takvimi ile evlerine geri dönmelidir” demektedir. Bakmayın siz son günlerdeki karamsar havaya. O, aydınlık zamanların habercisidir ve umudunu hiç kaybetmek istemez.

   İhtiyacı yokken ( ekonomi ve siyasi manada) meseleleri kendine dert edinir. Çünkü gönül ustası Cemil Meriç’ten “ Bir çağın vicdanı olmak isterdim” sav sözünü kendine kutup yıldızı saymıştır ve bundan da vazgeçmeye hiç niyeti yoktur.

      

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.