Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Orta Koridor

“ Bir damla bir damla daha iki damla etmez; büyük bir damla eder”     ‘Orta Koridor’ tanımını herkes bilmez. Orta Koridor; Çin’in 63 ülke ile işbirliği yaparak gerçekleştirmek istediği ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinde, Türkiye üzerinden geçen ve bir ucu Londra diğer ucu Çin’de olan demiryolu ağına verilen isimdir. Bir Kuşak Bir Yol projesi bir taraftan start almayı beklerken, diğer taraftan mevcut bağlantılar üzerinden yavaş yavaş hayata geçiyor. Bu bağlamda Türkiye, Çin’e tren seferlerini başlattı. Baku-Tiflis- Kars, Edirne-Kars demiryolu ve Marmaray, Pekin’den Londra’ya uzanan Orta Koridor için stratejik önem kazanıyor.     Kuşak Yol çerçevesinde Türkiye’de 5 büyük lojistik merkez planlanıyor. Bunlardan İstanbul lojistik üssü düşünüldüğünde 3. Boğaz Köprüsü, Marmaray, Kuzey Marmara otoyolu, Osman Gazi köprüsü ve bu bağlamda inşa edilen diğer yolların yapım nedeni de çıkıyor ortaya.     Kuşak Yol projesinde Orta Koridor tek bağlantı değil elbette. Kuzeyde Rusya üzerinden geçen Kuzey Koridor ve güneyde Orta Koridor’un İran üzerinden geçen Güney Koridor da mevcuttur.     Ulaşım hızı bakımından Avrupa ile Çin arasındaki en avantajlı güzergah, Türkiye üzerinden geçen Orta Koridor’dur ve buradaki süre 12 gündür. Bu süre Kuzey Koridor’da 20 gün, Güney Koridor’da 14 gündür. Ayrıca deniz yolu ile Çin’den Avrupa’ya ulaşım ise 36 gün sürmektedir.      Kuşak Yol projesi tamamıyla devreye girdiğinde, Avrasya bölgesi ABD ve AB bölgesini aşan bir ekonomik güce kavuşarak, dünyanın yeni çekim merkezi olacak. 2030 yılları zaten Çin’in dünya ekonomik liderliğini devralacağı bir tarih olarak verilmektedir. Önümüzdeki on yıl dünyanın evirileceği yön bakımından hayati önem taşıyor. Dünyanın tepesindeki bu devir-teslim meselesi savaşsız atlatılabilecek mi? Çin liderliğindeki dünya siyasi ve ekonomik bakımdan nasıl şekillenecek? Bu sorular hala belirsizliğini koruyor.     Ekonomik kaygılar insanlar üzerinde olduğu kadar devletlerin de öncelikli sorunudur. Geçmişten bugüne krizler ancak savaşlar eliyle atlatılabilmiştir. Ülkemiz bulunduğu eşsiz coğrafi konumuyla, devamlı süper güçlerin çekim merkezindedir. Bunu anlamak için haritaya şöyle bir bakmak yeterlidir.     Türkiye, halihazırda üç büyük süper gücün (ABD –Rusya-Çin) çatışma alanıdır. İki hafta sonraki NATO zirvesinde, yeni ABD lideriyle yapılacak görüşme Türkiye açısından son derece önemlidir. Çin; nisan ayında İran ile yaptığı kapsamlı antlaşmalarla, İran’ı adeta 25 yıllığına kapattı ve bize komşu oldu. Türkiye salgının, terörle mücadelenin ve ülke dışı askeri operasyonların sonucu, ekonomide sıkıntılı günler geçiriyor. Batı dünyasından yeterli destek görmüyor. Üstüne üstlük ambargolara, finansal ataklara maruz kalıyor. Batı ile gerginlik ekonomik ve siyasi açıdan uzun süre sürdürülemez. Diğer taraftan Türkiye, Batı’nın her istediğini yaparak, o eski edilgen günlerine de dönemez.     Rusya ile ilişkiler de inişli- çıkışlıdır. Kaldı ki Rusya’nın kendisi askeri bakımdan bir süper güç iken, ekonomik manada Türkiye’ye çok yardımcı olacak durumdan uzaktır. Geriye Çin ile olabilecek kapsamlı antlaşmalar kalıyor. Hiçbir devlet başkalarıyla sıfır sorun seviyesinde değildir. Türkiye ve Çin başta Türkistan meselesi olmak üzere ve bizim bu coğrafyamızda Çin’in takındığı tutumlar nedeniyle bazı problemler yaşamaktadır.     Türkiye Çin’e biraz mesafeli yaklaşmaktadır ki bu sadece dış politika ile alakalı değildir. Çünkü Çin her açıdan bir dünya devidir. Elindeki devasa fonlar ile tüm dünyada satın almalara gitmektedir. Öyle ki Türkiye bıraksa, tıpkı İran örneğinde olduğu gibi bizim ülkemizi de satın almalar, ekonomik, askeri antlaşmalarla kapatacak güce sahiptir.     Eğer Türkiye ekonomideki sıkışıklığını aşamazsa ve Batı ile ilişkilerini düzeltemezse, Çin’e gönülsüz de olsa evet demek zorunda kalacak. Sanıyorum Türkiye 200 milyar dolarlık swap antlaşması dahil, Çin’in sunduğu teklifleri değerlendirme aşamasında. Türkiye Çin ilişkileri fırsatlar da sunabilir. Son iki yılda salgının olumsuz etkisine rağmen, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 24 milyar dolara çıktı. Xiaomi, Oppo ve Vivo gibi telefon üreticileri Türkiye’de doğrudan yatırım yaparak, üretime başladı.     Sonuç olarak; Batı’ya teslimiyetin acı bedellerini yaşayarak gören Türkiye, bu kez de yeni dünya lideri olmaya namzet Çin’e aynı teslimiyetle yaklaşmamalıdır.
Ekleme Tarihi: 31 Mayıs 2021 - Pazartesi

Orta Koridor

“ Bir damla bir damla daha iki damla etmez; büyük bir damla eder”

 

  ‘Orta Koridor’ tanımını herkes bilmez. Orta Koridor; Çin’in 63 ülke ile işbirliği yaparak gerçekleştirmek istediği ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinde, Türkiye üzerinden geçen ve bir ucu Londra diğer ucu Çin’de olan demiryolu ağına verilen isimdir. Bir Kuşak Bir Yol projesi bir taraftan start almayı beklerken, diğer taraftan mevcut bağlantılar üzerinden yavaş yavaş hayata geçiyor. Bu bağlamda Türkiye, Çin’e tren seferlerini başlattı. Baku-Tiflis- Kars, Edirne-Kars demiryolu ve Marmaray, Pekin’den Londra’ya uzanan Orta Koridor için stratejik önem kazanıyor.

 

  Kuşak Yol çerçevesinde Türkiye’de 5 büyük lojistik merkez planlanıyor. Bunlardan İstanbul lojistik üssü düşünüldüğünde 3. Boğaz Köprüsü, Marmaray, Kuzey Marmara otoyolu, Osman Gazi köprüsü ve bu bağlamda inşa edilen diğer yolların yapım nedeni de çıkıyor ortaya.

 

  Kuşak Yol projesinde Orta Koridor tek bağlantı değil elbette. Kuzeyde Rusya üzerinden geçen Kuzey Koridor ve güneyde Orta Koridor’un İran üzerinden geçen Güney Koridor da mevcuttur.

 

  Ulaşım hızı bakımından Avrupa ile Çin arasındaki en avantajlı güzergah, Türkiye üzerinden geçen Orta Koridor’dur ve buradaki süre 12 gündür. Bu süre Kuzey Koridor’da 20 gün, Güney Koridor’da 14 gündür. Ayrıca deniz yolu ile Çin’den Avrupa’ya ulaşım ise 36 gün sürmektedir. 

 

  Kuşak Yol projesi tamamıyla devreye girdiğinde, Avrasya bölgesi ABD ve AB bölgesini aşan bir ekonomik güce kavuşarak, dünyanın yeni çekim merkezi olacak. 2030 yılları zaten Çin’in dünya ekonomik liderliğini devralacağı bir tarih olarak verilmektedir. Önümüzdeki on yıl dünyanın evirileceği yön bakımından hayati önem taşıyor. Dünyanın tepesindeki bu devir-teslim meselesi savaşsız atlatılabilecek mi? Çin liderliğindeki dünya siyasi ve ekonomik bakımdan nasıl şekillenecek? Bu sorular hala belirsizliğini koruyor.

 

  Ekonomik kaygılar insanlar üzerinde olduğu kadar devletlerin de öncelikli sorunudur. Geçmişten bugüne krizler ancak savaşlar eliyle atlatılabilmiştir. Ülkemiz bulunduğu eşsiz coğrafi konumuyla, devamlı süper güçlerin çekim merkezindedir. Bunu anlamak için haritaya şöyle bir bakmak yeterlidir.

 

  Türkiye, halihazırda üç büyük süper gücün (ABD –Rusya-Çin) çatışma alanıdır. İki hafta sonraki NATO zirvesinde, yeni ABD lideriyle yapılacak görüşme Türkiye açısından son derece önemlidir. Çin; nisan ayında İran ile yaptığı kapsamlı antlaşmalarla, İran’ı adeta 25 yıllığına kapattı ve bize komşu oldu. Türkiye salgının, terörle mücadelenin ve ülke dışı askeri operasyonların sonucu, ekonomide sıkıntılı günler geçiriyor. Batı dünyasından yeterli destek görmüyor. Üstüne üstlük ambargolara, finansal ataklara maruz kalıyor. Batı ile gerginlik ekonomik ve siyasi açıdan uzun süre sürdürülemez. Diğer taraftan Türkiye, Batı’nın her istediğini yaparak, o eski edilgen günlerine de dönemez.

 

  Rusya ile ilişkiler de inişli- çıkışlıdır. Kaldı ki Rusya’nın kendisi askeri bakımdan bir süper güç iken, ekonomik manada Türkiye’ye çok yardımcı olacak durumdan uzaktır. Geriye Çin ile olabilecek kapsamlı antlaşmalar kalıyor. Hiçbir devlet başkalarıyla sıfır sorun seviyesinde değildir. Türkiye ve Çin başta Türkistan meselesi olmak üzere ve bizim bu coğrafyamızda Çin’in takındığı tutumlar nedeniyle bazı problemler yaşamaktadır.

 

  Türkiye Çin’e biraz mesafeli yaklaşmaktadır ki bu sadece dış politika ile alakalı değildir. Çünkü Çin her açıdan bir dünya devidir. Elindeki devasa fonlar ile tüm dünyada satın almalara gitmektedir. Öyle ki Türkiye bıraksa, tıpkı İran örneğinde olduğu gibi bizim ülkemizi de satın almalar, ekonomik, askeri antlaşmalarla kapatacak güce sahiptir.

 

  Eğer Türkiye ekonomideki sıkışıklığını aşamazsa ve Batı ile ilişkilerini düzeltemezse, Çin’e gönülsüz de olsa evet demek zorunda kalacak. Sanıyorum Türkiye 200 milyar dolarlık swap antlaşması dahil, Çin’in sunduğu teklifleri değerlendirme aşamasında. Türkiye Çin ilişkileri fırsatlar da sunabilir. Son iki yılda salgının olumsuz etkisine rağmen, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 24 milyar dolara çıktı. Xiaomi, Oppo ve Vivo gibi telefon üreticileri Türkiye’de doğrudan yatırım yaparak, üretime başladı.

 

  Sonuç olarak; Batı’ya teslimiyetin acı bedellerini yaşayarak gören Türkiye, bu kez de yeni dünya lideri olmaya namzet Çin’e aynı teslimiyetle yaklaşmamalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.