Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Öyle Bir Geçer Zaman Ki

Toplumsal olaylara aşırı ilgim, yazma aşkı ile birleşince bu uzun maratonu koşmanın dayanakları oluşarak, beni bu günlere taşıdı.   Mersin şehrinin kalbi, 1991’de Metropol inşaatının bitimiyle bir çeyrek yüzyıl; dönemin en yüksek binası unvanını elinde bulunduran gökdelen çevresinde attı. İş yerimin de aralarında bulunduğu gökdelen civarı çarşı merkezi, 90’lı yıllardan itibaren medya kuruluşlarının ama özelikle de o dönemler hayli revaçta olan özel tv ve radyoların kümeleştiği bir bölgeydi. Yakınlarda bulunan insanlar ister istemez birçok şeyden kendiliğinden haberdar oluyordu. Sonraları gazeteciler cemiyetinin de aynı bölgeye taşınmasıyla, halka büyük ölçüde tamamlanmış oldu.   Hemen hemen bir kilometre karelik alan içine Mersin TV’yi, Kanal 2000’i, Radyo Metropol’ü, Kent Radyo’yu, Radyo Çetin’i, gazetelerden Ses, Barış, İçel Ekspres, İstikbal, Demokrat Mersin, Çukurova Ulus, Sonhaber, Mersinşehir ve diğerlerini sığdırmak mümkündü.   Ulusal medya ağından yine dönemin popüler ajansı İHA (İhlas Haber Ajansı), NTV Mersin temsilciliği ve Sabah Gazetesi Mersin bürosunu da listeye eklemeliyiz.   Tabii bu yoğun kümeleşme alanına siyasi partileri, sendikaları, hastaneleri, sivil toplum kuruluşlarını ve resmi daireleri de katmayı unutmamak gerekir. Ayrıca şimdiki adliye binasının bulunduğu yerin uzun yıllar miting alanı olarak kullanıldığını da hatırlatmalıyım.  Metropol’ün geniş ve hakim terasları basın mensuplarına, mitingleri daha az çabayla yukarıdan kolayca izleme fırsatı sunuyordu.   Dönemin gazeteciler cemiyeti başkanı Ahmet Ünal; kendi televizyonu Mersin TV’nin de bulunduğu Metropol İş Merkezini medya center’e dönüştürmek arzusundaydı ki bunda da kısmen başarılı olduğu söylenebilir. Benim gazeteciliğe bulaşmamda şehrin kalbinin bu dar alanda atması, olaylar ve insanlara birebir, sıcağı sıcağına tanıklık edebilmem önemli rol oynamıştır.    Bu yoğun bir arada olma hali medya mensuplarına ulaşım ve zaman tasarrufu bakımından büyük kolaylık sağlıyordu. Hemen tüm etkinlikler, basın açıklamaları yürüyüş mesafesindeydi. Seçim dönemleriyse medya kuruluşlarını, STK’ları turlayan politikacılarla adım başı rastlaşmak pek mümkündü.   Bugün şehrimizdeki dağınık yapılaşmaya bakınca, o zamanki iç içe geçmişliğin vermiş olduğu sıcaklığı ve hareketliliği çok arıyorum. Şu an başta Metropol olmak üzere çarşı merkezi boşaldı. Kurum ve kuruluşların çoğu Yenişehir- Mezitli hattına taşındı.   İşte Mersin Yazarlar Derneği benim işyerlerimin bulunduğu mekanda; böyle bir atmosfer içinde 2007’de kuruldu. Anlayacağınız tam göbekte açmıştık derneğimizi. Yazarların, şairlerin, siyasilerin ve medya mensuplarının uğrak yeriydik. Derneğimizin yemekli büyük lokali, bize çeşitli etkinlikleri kolayca düzenleme imkanı sunuyordu. Kuruluşundan 2014 yılına değin, aynı zamanda bir medya merkezi görevi de üstlenen derneğimizin, yedi yıl yöneticiliğinde bulundum. Edebiyatçı üyelerimizden ki çoğunluğu öğretmendi; yazın konusunda azımsanamaz yardımlar aldım. İnanıyorum ki bu beni ‘yazarlık serüveninde’ önlerde tuttu. Kendilerine borçlu olduğumu söylemeden geçemeyeceğim.   Makbul gazeteci elbette muhabirlikten başlayandır. Sokağın tozunu yutmadan ve hatta polis gazı yemeden sağlam gazeteci olunmaz. Oysa ben şansımdan mı şanssızlığımdan mı bilemiyorum ama o aşamaları geçmeden, haber odaklarına yakınlığın ve yazmadaki istekli, disiplinli duruşun avantajlarını kullanarak, kaptığım gazete köşelerini bugüne değin hiç bırakmadım.   Geriye dönüp baktığımda, pek çok sektörde olduğu gibi medya sektörü de inanılmaz hızla değişiyor dönüşüyor… Sosyal medyanın öne çıkışı, yaygın internet ve akıllı telefon kullanımı birçok açıdan kolaylıklar sağlıyor. Öyle ki artık oturduğunuz yerden tüm dünyayı takip edebilmek mümkün hale geldi. Haberdar olmak, bilgiye erişim sıradanlaştı. Fakat ne yazık ki geçen zaman diliminde gazetecilerin ne maddi durumları ne de sosyal hakları aynı gelişimi gösteremedi.   Teknoloji ve sosyal dönüşüm baş döndürücü hızla ilerliyor. Bu süreçte yazılı basının usul usul ortadan kalkacağı öngörüsünde bulunuyor herkes. Değişen dünyaya ve koşullara ayak uyduramayan piyasadan silinip gidecek…  MEŞYAD Ödül Töreni Konuşmasından
Ekleme Tarihi: 09 Ocak 2019 - Çarşamba

Öyle Bir Geçer Zaman Ki

Toplumsal olaylara aşırı ilgim, yazma aşkı ile birleşince bu uzun maratonu koşmanın dayanakları oluşarak, beni bu günlere taşıdı.

  Mersin şehrinin kalbi, 1991’de Metropol inşaatının bitimiyle bir çeyrek yüzyıl; dönemin en yüksek binası unvanını elinde bulunduran gökdelen çevresinde attı. İş yerimin de aralarında bulunduğu gökdelen civarı çarşı merkezi, 90’lı yıllardan itibaren medya kuruluşlarının ama özelikle de o dönemler hayli revaçta olan özel tv ve radyoların kümeleştiği bir bölgeydi. Yakınlarda bulunan insanlar ister istemez birçok şeyden kendiliğinden haberdar oluyordu. Sonraları gazeteciler cemiyetinin de aynı bölgeye taşınmasıyla, halka büyük ölçüde tamamlanmış oldu.

  Hemen hemen bir kilometre karelik alan içine Mersin TV’yi, Kanal 2000’i, Radyo Metropol’ü, Kent Radyo’yu, Radyo Çetin’i, gazetelerden Ses, Barış, İçel Ekspres, İstikbal, Demokrat Mersin, Çukurova Ulus, Sonhaber, Mersinşehir ve diğerlerini sığdırmak mümkündü.

  Ulusal medya ağından yine dönemin popüler ajansı İHA (İhlas Haber Ajansı), NTV Mersin temsilciliği ve Sabah Gazetesi Mersin bürosunu da listeye eklemeliyiz.

  Tabii bu yoğun kümeleşme alanına siyasi partileri, sendikaları, hastaneleri, sivil toplum kuruluşlarını ve resmi daireleri de katmayı unutmamak gerekir. Ayrıca şimdiki adliye binasının bulunduğu yerin uzun yıllar miting alanı olarak kullanıldığını da hatırlatmalıyım.  Metropol’ün geniş ve hakim terasları basın mensuplarına, mitingleri daha az çabayla yukarıdan kolayca izleme fırsatı sunuyordu.

  Dönemin gazeteciler cemiyeti başkanı Ahmet Ünal; kendi televizyonu Mersin TV’nin de bulunduğu Metropol İş Merkezini medya center’e dönüştürmek arzusundaydı ki bunda da kısmen başarılı olduğu söylenebilir. Benim gazeteciliğe bulaşmamda şehrin kalbinin bu dar alanda atması, olaylar ve insanlara birebir, sıcağı sıcağına tanıklık edebilmem önemli rol oynamıştır.

   Bu yoğun bir arada olma hali medya mensuplarına ulaşım ve zaman tasarrufu bakımından büyük kolaylık sağlıyordu. Hemen tüm etkinlikler, basın açıklamaları yürüyüş mesafesindeydi. Seçim dönemleriyse medya kuruluşlarını, STK’ları turlayan politikacılarla adım başı rastlaşmak pek mümkündü.

  Bugün şehrimizdeki dağınık yapılaşmaya bakınca, o zamanki iç içe geçmişliğin vermiş olduğu sıcaklığı ve hareketliliği çok arıyorum. Şu an başta Metropol olmak üzere çarşı merkezi boşaldı. Kurum ve kuruluşların çoğu Yenişehir- Mezitli hattına taşındı.

  İşte Mersin Yazarlar Derneği benim işyerlerimin bulunduğu mekanda; böyle bir atmosfer içinde 2007’de kuruldu. Anlayacağınız tam göbekte açmıştık derneğimizi. Yazarların, şairlerin, siyasilerin ve medya mensuplarının uğrak yeriydik. Derneğimizin yemekli büyük lokali, bize çeşitli etkinlikleri kolayca düzenleme imkanı sunuyordu. Kuruluşundan 2014 yılına değin, aynı zamanda bir medya merkezi görevi de üstlenen derneğimizin, yedi yıl yöneticiliğinde bulundum. Edebiyatçı üyelerimizden ki çoğunluğu öğretmendi; yazın konusunda azımsanamaz yardımlar aldım. İnanıyorum ki bu beni ‘yazarlık serüveninde’ önlerde tuttu. Kendilerine borçlu olduğumu söylemeden geçemeyeceğim.

  Makbul gazeteci elbette muhabirlikten başlayandır. Sokağın tozunu yutmadan ve hatta polis gazı yemeden sağlam gazeteci olunmaz. Oysa ben şansımdan mı şanssızlığımdan mı bilemiyorum ama o aşamaları geçmeden, haber odaklarına yakınlığın ve yazmadaki istekli, disiplinli duruşun avantajlarını kullanarak, kaptığım gazete köşelerini bugüne değin hiç bırakmadım.

  Geriye dönüp baktığımda, pek çok sektörde olduğu gibi medya sektörü de inanılmaz hızla değişiyor dönüşüyor… Sosyal medyanın öne çıkışı, yaygın internet ve akıllı telefon kullanımı birçok açıdan kolaylıklar sağlıyor. Öyle ki artık oturduğunuz yerden tüm dünyayı takip edebilmek mümkün hale geldi. Haberdar olmak, bilgiye erişim sıradanlaştı. Fakat ne yazık ki geçen zaman diliminde gazetecilerin ne maddi durumları ne de sosyal hakları aynı gelişimi gösteremedi.

  Teknoloji ve sosyal dönüşüm baş döndürücü hızla ilerliyor. Bu süreçte yazılı basının usul usul ortadan kalkacağı öngörüsünde bulunuyor herkes. Değişen dünyaya ve koşullara ayak uyduramayan piyasadan silinip gidecek… 

  • MEŞYAD Ödül Töreni Konuşmasından
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.