Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Sadece Yiğitlik Yetmez

“En güzel manzara, en zorlu tırmanışın ardından gelir”     Günümüzü en güzel türbülansa girmiş uçak imgesi açıklar. Çetin hava koşullarında bir bulut kümesi içinde sağa sola savrulan uçak, hiçbir yolcunun istemeyeceği bir durumdur. O anlar oldukça zorludur. Dakikalar geçmek bilmez ve bunu saatler süren bir kötü durum sanırsınız. Dünyanın bugünkü hali de benzer bir süreçtir aslında. Sistemlerin sarsıldığı, ülkelerin krizlere girdiği ve ne zaman nerede duracağı belirsiz bir zaman aralığı.   Değişimler, dönüşümler krizli ortamların sonlarında çıkar. Bugüne değin bu, daha çok savaşlar eliyle gerçekleşmiş. Fakat dünyanın sahip olduğu kitle imha silahları, kazananı olmayacağı bilindiğinden, büyük savaşlarda bir caydırıcılık aracıdır. Kitle imha silahları son 75 yıldır dünya savaşını önledi. Oysa küçük çaplı sayısız savaşlar hiç durmadı… Ancak küçük (bölgesel-vekalet) savaşlar, dünya ölçeğinde köklü bir değişimi gerçekleştirecek güçten hep yoksun kaldı.    Dünya finansal, çevresel ve siyasi açılardan sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır- değişim ihtiyacı doğmuştur. 1944 yılında doların rezerv para olmasıyla beraber, ABD önderliğinde kurulan yeni finans sistemi gelinen noktada- 277 trilyon dolar küresel borçla tıkanmış vaziyettedir. Üstüne üstlük çevre kirliliği, iklim değişikliği, terör, nüfus artışı ve siyasi krizler gibi nedenler, dünya sistemine format atmayı elzem kılmıştır. İnsanlar, ülkeler durup dururken kendiliğinden sistem değiştirmezler. Onun için savaş, iflas ve benzeri sıkıntılar gerekmiştir çoğu vakit.   Savaşların yıkıcılığı düşünüldüğünde, sanki karar vericiler bu kez virüs salgınıyla sonuç almayı planlamışlar. Virüsün çıkışı, yayılışı ve yarattığı etkilere bakınca, bunu doğrular bulgularla karşılaşıyorsunuz. Dünya şu an aşılamaya umudunu bağlamış vaziyette ama aşılamanın sonucu tünelin ucundaki ışık mı bu konuda farklı görüşler var. DSÖ bile, aşılama yapılsa dahi maske- mesafe- temizliğin bir müddet daha sürmesi gerektiğini açıkladı. Benzer bir açıklama da Alman aşısını bulan prof. Şahin’den geldi.   Salgında geçen bir yıl gibi kısa süre insanda, sanki hayatlar hep böyle yaşanmış hissi uyandırdı. Bunu asker ocağında da deneyimlemiştim. Yemin törenine kadar geçen iki haftalık bir süreden sonra ilk kez çarşı iznine çıktığımda bende, sanki hep askeri üniforma içinde yaşamışım duygusu uyandı. Halbuki tamamı iki haftalık bir zaman dilimiydi. Demek ki salgın altında geçen bir yıl, sürekli kısıtlama altında yaşanmış hissi yaratmak için yeterli süreymiş. Görünen o ki kısıtlamalar sürecek… Kaldı ki okul ve işyerleri tamamen açılmadığı sürece ‘eski normale’ dönmüş sayılmayız.     Dünyayı değişime, dönüşüme zorlayanların ellerindeki koz sadece covid-19 kozu değildir. Mutasyona uğrayan ismi değişik virüsler de sıradadır. Virüs yeterli gelmediğinde mesela, bir ‘siber salgın’ gündemdedir ki o da ayrıca yönetilmesi gereken başka önemli sorundur. İnsanın birçok şeye bağımlı hale gelmesi aynı anda, onun korkulu rüyasıdır. Bağımlılık, kaybetme korkusunu beraberinde getirir. Mesela, sevdiğine bağımlılık ya da  nesneye, yiyeceğe-içeceğe, canlıya bağımlılık…Bence bu aralar insanın kaybetmekten korkacağı çok büyük ve yaygın bir bağımlılığı var. O da internet bağımlılığıdır. İnternetin geçici süreliğine dahi gidecek olması, dünyayı, insanları kaosa sokmaya yetecektir.   Çünkü ‘siber salgın’ denen şey önce elektrik sistemine saldırıdır. Ardından doğalgaz gibi enerji üretim ve nakil merkezlerinin ve tabii internetin durdurulması senaryoları vardır. Siber salgını önleme amaçlı tatbikatlar sıklıkla yapılmaya başladı. Demem o ki virüs yetmezse sırada siber saldırılar var. Anlaşılan egemenler insan soyunu kendi yöntemlerince bir düzene koymak istiyorlar.   Dünya insanlık ailesinin gündemindeki sorunları ve olanı-biteni sırasıyla yazınca- kimi okurlardan ‘algı yaratma’ eleştirisi alıyorum. Peki bu yazıları yazmadık diyelim- virüs salgını duracak mı ya da egemenlerin planları sonlanacak mı? Oysa meseleyi ne kadar iyi tanırsanız ve analiz ederseniz, kendinizi korumak, önlemler almak o denli kolay olur. Kaldı ki küresel elit’e sadece yiğitlik yaparak veya sadece klavye başında kafa tutamazsınız. Onlarla mücadele için onların kullandıkları araçları mümkün mertebe kullanmak zorundasınız.   Kendi özgün fikirleriniz, buluşlarınız, icatlarınız olmalı. Dünya çapında bilim insanlarınız, sanatçılarınız, fikir insanlarınız olmalı. Dünyada alınır satılır markalar geliştirmelisiniz ki dedikleriniz dikkate alınsın! Yoksa sosyal medyada avunmaktan ileri gidemezsiniz…   
Ekleme Tarihi: 08 Ocak 2021 - Cuma

Sadece Yiğitlik Yetmez

“En güzel manzara, en zorlu tırmanışın ardından gelir”

 

  Günümüzü en güzel türbülansa girmiş uçak imgesi açıklar. Çetin hava koşullarında bir bulut kümesi içinde sağa sola savrulan uçak, hiçbir yolcunun istemeyeceği bir durumdur. O anlar oldukça zorludur. Dakikalar geçmek bilmez ve bunu saatler süren bir kötü durum sanırsınız. Dünyanın bugünkü hali de benzer bir süreçtir aslında. Sistemlerin sarsıldığı, ülkelerin krizlere girdiği ve ne zaman nerede duracağı belirsiz bir zaman aralığı.

  Değişimler, dönüşümler krizli ortamların sonlarında çıkar. Bugüne değin bu, daha çok savaşlar eliyle gerçekleşmiş. Fakat dünyanın sahip olduğu kitle imha silahları, kazananı olmayacağı bilindiğinden, büyük savaşlarda bir caydırıcılık aracıdır. Kitle imha silahları son 75 yıldır dünya savaşını önledi. Oysa küçük çaplı sayısız savaşlar hiç durmadı… Ancak küçük (bölgesel-vekalet) savaşlar, dünya ölçeğinde köklü bir değişimi gerçekleştirecek güçten hep yoksun kaldı. 

  Dünya finansal, çevresel ve siyasi açılardan sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır- değişim ihtiyacı doğmuştur. 1944 yılında doların rezerv para olmasıyla beraber, ABD önderliğinde kurulan yeni finans sistemi gelinen noktada- 277 trilyon dolar küresel borçla tıkanmış vaziyettedir. Üstüne üstlük çevre kirliliği, iklim değişikliği, terör, nüfus artışı ve siyasi krizler gibi nedenler, dünya sistemine format atmayı elzem kılmıştır. İnsanlar, ülkeler durup dururken kendiliğinden sistem değiştirmezler. Onun için savaş, iflas ve benzeri sıkıntılar gerekmiştir çoğu vakit.

  Savaşların yıkıcılığı düşünüldüğünde, sanki karar vericiler bu kez virüs salgınıyla sonuç almayı planlamışlar. Virüsün çıkışı, yayılışı ve yarattığı etkilere bakınca, bunu doğrular bulgularla karşılaşıyorsunuz. Dünya şu an aşılamaya umudunu bağlamış vaziyette ama aşılamanın sonucu tünelin ucundaki ışık mı bu konuda farklı görüşler var. DSÖ bile, aşılama yapılsa dahi maske- mesafe- temizliğin bir müddet daha sürmesi gerektiğini açıkladı. Benzer bir açıklama da Alman aşısını bulan prof. Şahin’den geldi.

  Salgında geçen bir yıl gibi kısa süre insanda, sanki hayatlar hep böyle yaşanmış hissi uyandırdı. Bunu asker ocağında da deneyimlemiştim. Yemin törenine kadar geçen iki haftalık bir süreden sonra ilk kez çarşı iznine çıktığımda bende, sanki hep askeri üniforma içinde yaşamışım duygusu uyandı. Halbuki tamamı iki haftalık bir zaman dilimiydi. Demek ki salgın altında geçen bir yıl, sürekli kısıtlama altında yaşanmış hissi yaratmak için yeterli süreymiş. Görünen o ki kısıtlamalar sürecek… Kaldı ki okul ve işyerleri tamamen açılmadığı sürece ‘eski normale’ dönmüş sayılmayız. 

   Dünyayı değişime, dönüşüme zorlayanların ellerindeki koz sadece covid-19 kozu değildir. Mutasyona uğrayan ismi değişik virüsler de sıradadır. Virüs yeterli gelmediğinde mesela, bir ‘siber salgın’ gündemdedir ki o da ayrıca yönetilmesi gereken başka önemli sorundur. İnsanın birçok şeye bağımlı hale gelmesi aynı anda, onun korkulu rüyasıdır. Bağımlılık, kaybetme korkusunu beraberinde getirir. Mesela, sevdiğine bağımlılık ya da  nesneye, yiyeceğe-içeceğe, canlıya bağımlılık…Bence bu aralar insanın kaybetmekten korkacağı çok büyük ve yaygın bir bağımlılığı var. O da internet bağımlılığıdır. İnternetin geçici süreliğine dahi gidecek olması, dünyayı, insanları kaosa sokmaya yetecektir.

  Çünkü ‘siber salgın’ denen şey önce elektrik sistemine saldırıdır. Ardından doğalgaz gibi enerji üretim ve nakil merkezlerinin ve tabii internetin durdurulması senaryoları vardır. Siber salgını önleme amaçlı tatbikatlar sıklıkla yapılmaya başladı. Demem o ki virüs yetmezse sırada siber saldırılar var. Anlaşılan egemenler insan soyunu kendi yöntemlerince bir düzene koymak istiyorlar.

  Dünya insanlık ailesinin gündemindeki sorunları ve olanı-biteni sırasıyla yazınca- kimi okurlardan ‘algı yaratma’ eleştirisi alıyorum. Peki bu yazıları yazmadık diyelim- virüs salgını duracak mı ya da egemenlerin planları sonlanacak mı? Oysa meseleyi ne kadar iyi tanırsanız ve analiz ederseniz, kendinizi korumak, önlemler almak o denli kolay olur. Kaldı ki küresel elit’e sadece yiğitlik yaparak veya sadece klavye başında kafa tutamazsınız. Onlarla mücadele için onların kullandıkları araçları mümkün mertebe kullanmak zorundasınız.

  Kendi özgün fikirleriniz, buluşlarınız, icatlarınız olmalı. Dünya çapında bilim insanlarınız, sanatçılarınız, fikir insanlarınız olmalı. Dünyada alınır satılır markalar geliştirmelisiniz ki dedikleriniz dikkate alınsın! Yoksa sosyal medyada avunmaktan ileri gidemezsiniz…   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.