Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Savaş Baskısı

 “ Savunma sanayi bağımsızlığın mührüdür”     Küçülen dünyada iç politika ile dış politikayı ayrı tutmak mümkün mü? Ya da ‘ Biz kendi işimize bakalım dünya ile uğraşmak neyimize?’ denilebilir mi? Mal ve hizmetlerin ulaşımında anında sonuç alınan, iletişimin saniyeler sürdüğü bir dünyada, turizm, ticaret ile entegre olmuş bir dünyada isteseniz de oradan kopuk yaşanmaz. Kimse K.Kore gibi olmak veya Küba’daki imkansızlıkları çekmek istemeyeceğine göre…Dünya devletleri ile rekabet ve iş birliği halinde yaşamak esastır.   Rekabet diyorum çünkü rekabet etmeksizin artık hiçbir şey mümkün değil. Dost ve kardeş ülkeler ile farklı seviyelerde ilişkiler geliştirilebilir. Azerbaycan, Pakistan gibi ülkelerle rekabetten çok ortaklıklarla yürünebilir. Elbette dünyada dostluklar da düşmanlıklar da ebedi değildir. Dönemsel koşullar belirleyicidir.   Günümüz, dış olayların iç olayları geçtiği adeta bastırdığı bir zaman aralığı. Dünyada istenileni yakalamak gücünüz ile alakalıdır. Ekonomi, ordu, istihbarat, coğrafi konum, insan kaynakları önemli ve birbirine bağlı unsurlardır. O bakımdan ‘ Uluslar arası arenada gübrene göre bostan ekersin’ sözünü tutarım. Ya da ‘ Uluslar arası arenada test edilmemiş askeri güç, güç değildir’ sözü o kadar gerçekçidir ki günümüz koşullarıyla tamamen örtüşür.   Türkiye’nin attığı cesaretli adımları savunma sanayindeki atılımlara ve kırk yıldır terör ile mücadelede kazandığı savaşçı yeteneklere bağlamak lazım. Savunma sanayinde yüzde 18 seviyesinden bugün yüzde 70’e yaklaşan bir millilik oranı yakalandı. Bu oranın yüzde 95-  100 seviyesine çıktığını düşünün! Çünkü savunma sanayi diğer sanayi kollarını da geliştirir, ihracatı arttırır. İşte o vakit hak ve menfaatlerinizi daha kolay savunursunuz. 1500 savunma sanayi şirketi ile 700’e yakın proje üzerinde çalışan Türkiye, milli muharip uçağını yaptığında ve diğer projeleri hayata geçirdiğinde dışa bağımlılıktan kurtulmuş demektir. Bu ivme ve kararlılıkla gidildiğinde 10 yıl içinde hedeflere ulaşılacağı kesindir. Tabii iç barış ve siyasi istikrar korunduğu takdirde olacaktır tüm bunlar. Aksi halde projeler ve çalışmalar sonuçsuz kalacaktır.   Kısa dönemdeyse (2020 sonu) Akıncı TİHA’nin devreye alınacak olması, Türkiye’yi askeri havacılıkta bir üst lige taşıyacaktır. Akıncı özellikleri itibarıyla Türk ordusuna büyük avantajlar sağlayacaktır. Hele hele F-35’lerin verilmediği ve F- 16’ların büyük stres altında olduğu bir dönemde, Akıncı F- 16’ların iş yükünü alacak, yıpranmalarını geciktirecektir.   Büyük devletler ekonomiyi bir silah gibi kullanmaktadır. Almanya’nın Türkiye’ye karşı salgından dolayı uyguladığı turizm yasağını kaldırmayı, Doğu Akdeniz’de bazı tavizlere bağlamak istediği dikkatlerden kaçmadı. Yine aynı devletler vekalet savaşları yürütüyor, sevmediği ülkelere ambargolar uyguluyor. Türlü terör örgütleri üzerinden istedikleri ülkelerde örtülü ve açıktan faaliyet sürdürüyorlar.   Türkiye kendisine yöneltilen taşeron terör örgütlerinin saldırılarını başarı ile püskürttü. Terör örgütlerinin yeterli gelmediğini gören büyük emperyal güçler, bu kez Mısır, BAE, Yunanistan Ermenistan gibi uydu devletleri devreye soktular. Bu ülkelere sağladıkları desteklerle, Türkiye üzerine salma hevesleri sürüyor. İnanıyorum ki bu cüce ülkelerle de istediklerini alamayacak olan ABD, Fransa, İsrail ve hatta Rusya, gün gelecek kendileri doğrudan Türkiye ile savaşa girmeye mecbur kalacaklardır.   Türkiye bağımsız politikalarını sürdürdüğü, hak ve menfaatlerini aradığı sürece gerilim de sürecektir. Ta ki günün birinde kapsamlı bir savaş yaşanana dek.. Bu satırlardan savaş yanlısı olduğum ya da savaş istediğim anlamı çıkmasın lütfen! Savaş, bir yıkımdır ve kötüdür ama savaşmak zorunda bırakılırsanız savaştan kaçamazsınız. Zaten yıllardır düşük yoğunluklu bir savaş yürütüyoruz. Bundan sonraki adımlar öyle görünüyor ki devletten devlete bir savaşa evirilecektir. Çünkü Türkiye onlara istediklerini vermemekte kararlı.   Peki savaşsız bir çözüm nasıl sağlanır? Bu bana göre iki biçimde olur. Birincisi ülke olarak o kadar güçlenirsiniz ve askeri caydırıcılığınız üst seviyelere çıkar (nükleer silah sahipliği dahil) işte o zaman savaşı büyük oranda önlemiş olursunuz. İkinci seçenekse onların istediği gibi davranmaktır.  İddiasız, dışa bağımlı, yarı sömürge bir ülke olarak kalırsınız. Bu iki durumda size saldırmaları çok mümkün değildir.   Türkiye şu an zamanla yarışıyor. Hedeflerine ulaşması için önünde en az bir 10 sene daha var. Karşıdakiler de bunu bildiklerinden üzerimizdeki baskıyı sürekli tırmandırıyorlar.               
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2020 - Çarşamba

Savaş Baskısı

 “ Savunma sanayi bağımsızlığın mührüdür”

 

  Küçülen dünyada iç politika ile dış politikayı ayrı tutmak mümkün mü? Ya da ‘ Biz kendi işimize bakalım dünya ile uğraşmak neyimize?’ denilebilir mi? Mal ve hizmetlerin ulaşımında anında sonuç alınan, iletişimin saniyeler sürdüğü bir dünyada, turizm, ticaret ile entegre olmuş bir dünyada isteseniz de oradan kopuk yaşanmaz. Kimse K.Kore gibi olmak veya Küba’daki imkansızlıkları çekmek istemeyeceğine göre…Dünya devletleri ile rekabet ve iş birliği halinde yaşamak esastır.

  Rekabet diyorum çünkü rekabet etmeksizin artık hiçbir şey mümkün değil. Dost ve kardeş ülkeler ile farklı seviyelerde ilişkiler geliştirilebilir. Azerbaycan, Pakistan gibi ülkelerle rekabetten çok ortaklıklarla yürünebilir. Elbette dünyada dostluklar da düşmanlıklar da ebedi değildir. Dönemsel koşullar belirleyicidir.

  Günümüz, dış olayların iç olayları geçtiği adeta bastırdığı bir zaman aralığı. Dünyada istenileni yakalamak gücünüz ile alakalıdır. Ekonomi, ordu, istihbarat, coğrafi konum, insan kaynakları önemli ve birbirine bağlı unsurlardır. O bakımdan ‘ Uluslar arası arenada gübrene göre bostan ekersin’ sözünü tutarım. Ya da ‘ Uluslar arası arenada test edilmemiş askeri güç, güç değildir’ sözü o kadar gerçekçidir ki günümüz koşullarıyla tamamen örtüşür.

  Türkiye’nin attığı cesaretli adımları savunma sanayindeki atılımlara ve kırk yıldır terör ile mücadelede kazandığı savaşçı yeteneklere bağlamak lazım. Savunma sanayinde yüzde 18 seviyesinden bugün yüzde 70’e yaklaşan bir millilik oranı yakalandı. Bu oranın yüzde 95-  100 seviyesine çıktığını düşünün! Çünkü savunma sanayi diğer sanayi kollarını da geliştirir, ihracatı arttırır. İşte o vakit hak ve menfaatlerinizi daha kolay savunursunuz. 1500 savunma sanayi şirketi ile 700’e yakın proje üzerinde çalışan Türkiye, milli muharip uçağını yaptığında ve diğer projeleri hayata geçirdiğinde dışa bağımlılıktan kurtulmuş demektir. Bu ivme ve kararlılıkla gidildiğinde 10 yıl içinde hedeflere ulaşılacağı kesindir. Tabii iç barış ve siyasi istikrar korunduğu takdirde olacaktır tüm bunlar. Aksi halde projeler ve çalışmalar sonuçsuz kalacaktır.

  Kısa dönemdeyse (2020 sonu) Akıncı TİHA’nin devreye alınacak olması, Türkiye’yi askeri havacılıkta bir üst lige taşıyacaktır. Akıncı özellikleri itibarıyla Türk ordusuna büyük avantajlar sağlayacaktır. Hele hele F-35’lerin verilmediği ve F- 16’ların büyük stres altında olduğu bir dönemde, Akıncı F- 16’ların iş yükünü alacak, yıpranmalarını geciktirecektir.

  Büyük devletler ekonomiyi bir silah gibi kullanmaktadır. Almanya’nın Türkiye’ye karşı salgından dolayı uyguladığı turizm yasağını kaldırmayı, Doğu Akdeniz’de bazı tavizlere bağlamak istediği dikkatlerden kaçmadı. Yine aynı devletler vekalet savaşları yürütüyor, sevmediği ülkelere ambargolar uyguluyor. Türlü terör örgütleri üzerinden istedikleri ülkelerde örtülü ve açıktan faaliyet sürdürüyorlar.

  Türkiye kendisine yöneltilen taşeron terör örgütlerinin saldırılarını başarı ile püskürttü. Terör örgütlerinin yeterli gelmediğini gören büyük emperyal güçler, bu kez Mısır, BAE, Yunanistan Ermenistan gibi uydu devletleri devreye soktular. Bu ülkelere sağladıkları desteklerle, Türkiye üzerine salma hevesleri sürüyor. İnanıyorum ki bu cüce ülkelerle de istediklerini alamayacak olan ABD, Fransa, İsrail ve hatta Rusya, gün gelecek kendileri doğrudan Türkiye ile savaşa girmeye mecbur kalacaklardır.

  Türkiye bağımsız politikalarını sürdürdüğü, hak ve menfaatlerini aradığı sürece gerilim de sürecektir. Ta ki günün birinde kapsamlı bir savaş yaşanana dek.. Bu satırlardan savaş yanlısı olduğum ya da savaş istediğim anlamı çıkmasın lütfen! Savaş, bir yıkımdır ve kötüdür ama savaşmak zorunda bırakılırsanız savaştan kaçamazsınız. Zaten yıllardır düşük yoğunluklu bir savaş yürütüyoruz. Bundan sonraki adımlar öyle görünüyor ki devletten devlete bir savaşa evirilecektir. Çünkü Türkiye onlara istediklerini vermemekte kararlı.

  Peki savaşsız bir çözüm nasıl sağlanır? Bu bana göre iki biçimde olur. Birincisi ülke olarak o kadar güçlenirsiniz ve askeri caydırıcılığınız üst seviyelere çıkar (nükleer silah sahipliği dahil) işte o zaman savaşı büyük oranda önlemiş olursunuz. İkinci seçenekse onların istediği gibi davranmaktır.  İddiasız, dışa bağımlı, yarı sömürge bir ülke olarak kalırsınız. Bu iki durumda size saldırmaları çok mümkün değildir.

  Türkiye şu an zamanla yarışıyor. Hedeflerine ulaşması için önünde en az bir 10 sene daha var. Karşıdakiler de bunu bildiklerinden üzerimizdeki baskıyı sürekli tırmandırıyorlar.               

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.