Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Savsaklamak

Yanına ofise uğradığımda, bizim gazete masasında duruyordu. Bana; partideki yeni görevlendirmeyi duyup, duymadığımı sordu. Duymadığımı söyleyince; şaka ile karışık: “Sen ne biçim gazetecisin, beni kandırıyor olmalısın, duymadığına inanamıyorum” dedi. Tam zamanıydı ve şimdi sıra bendeydi. “ Canım kardeşim gazete önünde, senin dediklerinin olabileceğini ben bir hafta öncesinden yazdım, demek ki yazımı okumamışsın” dedim. Kötü yakalanmıştı ve biraz bozulur gibi oldu.    Yukarıdaki diyaloglar; daha yakın zamanda birebir gerçekleşti. Hani hep söylenegelir. “Kimse okumuyordur bu ülkede o halde nasıl değişecektir kötü gidişat” Aynen öyle kimse okumuyor - muş gibi yapıyor. Gittiğimiz yerlerde sıkça görüyoruz. Gazeteler yayılıyor masalara, sehpalara, öyle günlerce kalıyor, kaldığı yerde. Lütfedip ancak şöyle bir göz ucuyla bakılıyor sadece. Kitap- dergi uzatıyorsunuz çekiniyor para isteyecek sanıyor, savuşturmak istiyor. Hoş, aldığında ne oluyor ki, büyük ihtimalle bir köşede atılacağı veya sahaflara satılacağı günü bekliyor. Oysa üretilende, yazılıp çizilende ne emekler ne bilgiler yatıyor.        Buradan açıkça belirtmek istiyorum. Okumayan insan kullanılmaya, manipüle edilmeye çok müsaittir. Kulaktan dolma bilgilerle, TV’den duyduklarımızla nereye kadar?      Dinliyor gibi yapıyoruz oysa dinlemiyoruz. İlgilenir gibi yapıyoruz fakat ilgilenmiyoruz. Hep bir savuşturma, erteleme “komisyona havale” işidir sürüp gidiyor…Bahane hemen hazır. Zaman darlığından, iş yoğunluğundan söz ediyoruz. Gerçekte ise kaçıyoruz. Yüz yüze iletişimi tercih etmiyoruz ama saatlerimizi, günlerimizi ekran, klavye başında geçirmekten hiç çekinmiyoruz. Sadece anlık ilgi, dedikodu merakı ve bir iki cümleyi geçmeyecek yorumlar dikkat çekiyor, fazlası sıkıyor adeta bayıyor.      Bir gazete sahibi arkadaşım sitem ediyor. Yeterince ilgi görmediklerinden yakınıyor. Galiba yazılı basının ömrü sonlanıyor. Sanal ortamın, modern iletişim araçlarının; hızıyla, erişim imkanlarıyla rekabet etmek öyle kolay olmuyor. Televizyon, radyo, telefon, sms, twitter, facebook…hızla kaplıyor, yayılıyor her yana. Geçenlerde sahil bandında yürüyüşteydik. Daha eve gelmeden yorumlar gelmeye başladı. “Giydiğim beyaz eşofman çok yakışmış”.     Sosyal medyanın, sanal alemin etkisi tartışılmaz. Hemen her şey onun üzerinden yürümeye başlıyor. Siyasetin de ticaretin de arkadaşlığın, evliliğin de dijitali revaçta. Yani uzaktan uzağa, kendi dört duvarımız arasında. Yer yerinden oynuyor, altüst oluşlara tanıklık ediyoruz. Rağmen kimin umurunda, 2014 yılında; Türkiye’de birinci sırada altın fiyatları, ikinci sırada rüya yorumları tıklanmış. Facebook kullanımında 37 milyon kişiyle dünyada yedinciyiz. Türkiye; internet kullanıcılarının % 91’inin facebook’ta olması nedeniyle, dünyada birinci sırada. Facebook’u çok benimsemişiz.              Demek ki; bu ilgiye facebook’un satıştan ve reklamdan sorumlu başarılı müdürü de çok kayıtsız kalamamış ve ülkemizi ziyarete gelmiş. Belli ki “Altın yumurtlayan tavuğu” yakından görmek istemiş. O halde, iyi uykular pardon pardon iyi face’ler canım Türkiye’m…
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2015 - Çarşamba

Savsaklamak

Yanına ofise uğradığımda, bizim gazete masasında duruyordu. Bana; partideki yeni görevlendirmeyi duyup, duymadığımı sordu. Duymadığımı söyleyince; şaka ile karışık: “Sen ne biçim gazetecisin, beni kandırıyor olmalısın, duymadığına inanamıyorum” dedi. Tam zamanıydı ve şimdi sıra bendeydi. “ Canım kardeşim gazete önünde, senin dediklerinin olabileceğini ben bir hafta öncesinden yazdım, demek ki yazımı okumamışsın” dedim. Kötü yakalanmıştı ve biraz bozulur gibi oldu.

   Yukarıdaki diyaloglar; daha yakın zamanda birebir gerçekleşti. Hani hep söylenegelir. “Kimse okumuyordur bu ülkede o halde nasıl değişecektir kötü gidişat” Aynen öyle kimse okumuyor - muş gibi yapıyor. Gittiğimiz yerlerde sıkça görüyoruz. Gazeteler yayılıyor masalara, sehpalara, öyle günlerce kalıyor, kaldığı yerde. Lütfedip ancak şöyle bir göz ucuyla bakılıyor sadece. Kitap- dergi uzatıyorsunuz çekiniyor para isteyecek sanıyor, savuşturmak istiyor. Hoş, aldığında ne oluyor ki, büyük ihtimalle bir köşede atılacağı veya sahaflara satılacağı günü bekliyor. Oysa üretilende, yazılıp çizilende ne emekler ne bilgiler yatıyor.

       Buradan açıkça belirtmek istiyorum. Okumayan insan kullanılmaya, manipüle edilmeye çok müsaittir. Kulaktan dolma bilgilerle, TV’den duyduklarımızla nereye kadar?

     Dinliyor gibi yapıyoruz oysa dinlemiyoruz. İlgilenir gibi yapıyoruz fakat ilgilenmiyoruz. Hep bir savuşturma, erteleme “komisyona havale” işidir sürüp gidiyor…Bahane hemen hazır. Zaman darlığından, iş yoğunluğundan söz ediyoruz. Gerçekte ise kaçıyoruz. Yüz yüze iletişimi tercih etmiyoruz ama saatlerimizi, günlerimizi ekran, klavye başında geçirmekten hiç çekinmiyoruz. Sadece anlık ilgi, dedikodu merakı ve bir iki cümleyi geçmeyecek yorumlar dikkat çekiyor, fazlası sıkıyor adeta bayıyor.  

   Bir gazete sahibi arkadaşım sitem ediyor. Yeterince ilgi görmediklerinden yakınıyor. Galiba yazılı basının ömrü sonlanıyor. Sanal ortamın, modern iletişim araçlarının; hızıyla, erişim imkanlarıyla rekabet etmek öyle kolay olmuyor. Televizyon, radyo, telefon, sms, twitter, facebook…hızla kaplıyor, yayılıyor her yana. Geçenlerde sahil bandında yürüyüşteydik. Daha eve gelmeden yorumlar gelmeye başladı. “Giydiğim beyaz eşofman çok yakışmış”.

    Sosyal medyanın, sanal alemin etkisi tartışılmaz. Hemen her şey onun üzerinden yürümeye başlıyor. Siyasetin de ticaretin de arkadaşlığın, evliliğin de dijitali revaçta. Yani uzaktan uzağa, kendi dört duvarımız arasında. Yer yerinden oynuyor, altüst oluşlara tanıklık ediyoruz. Rağmen kimin umurunda, 2014 yılında; Türkiye’de birinci sırada altın fiyatları, ikinci sırada rüya yorumları tıklanmış. Facebook kullanımında 37 milyon kişiyle dünyada yedinciyiz. Türkiye; internet kullanıcılarının % 91’inin facebook’ta olması nedeniyle, dünyada birinci sırada. Facebook’u çok benimsemişiz.        

     Demek ki; bu ilgiye facebook’un satıştan ve reklamdan sorumlu başarılı müdürü de çok kayıtsız kalamamış ve ülkemizi ziyarete gelmiş. Belli ki “Altın yumurtlayan tavuğu” yakından görmek istemiş. O halde, iyi uykular pardon pardon iyi face’ler canım Türkiye’m…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.