Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Sınırsızlık Özlemi

“ Sınırların ötesinde başka sınırlar yatar”.    Yazı başlığı ısrarlı seçimim. Bulutsuzluk Özlemi’ni çağrıştırsın istedim. Başarılı Türk rock grubunun adıdır, Bulutsuzluk Özlemi. Başlık, yazının satıcısıdır. Okunması noktasında etkendir. Sınırsızlık da bulutsuzluk da bir özlemdir sadece. Ne gökyüzü bulutsuzdur ne de sınırsızlık vardır yaşamlarımızda. Sınırlar sımsıkı çevrelemiştir insanı. O kadar çok sınır vardır ki…Birinden kaçsanız bir diğerine mutlaka yakalanırsınız.    Bu seneki 11. Çukurova Sanat Günlerinin teması ‘sınır’ idi. ÇSG yayın organında bu tema enine- boyuna irdelenmiş. Ortaya ilginç denemeler çıkmış. Ben de konuya eğilmek, kendi sınırlarımı aşmak(!) istedim. Sınır kavramına çok pencereden bakılması, doğrusu biraz şaşırttı beni, her yazar kendi sınırlarını bir güzel anlatmış. Çoğunlukla coğrafi sınırlar eleştirilmiş hatta gereksiz, acımasız bulunmuş. Ucu size dokunmadığı sürece, sadece karşı çıkmakla, üzerine biraz kalem oynatmakla bir şey olmaz. Nasıl olsa korunaklı ortamlarda güven içindesiniz.    Yazı başlığına dönecek olursak; sınırsızlık ancak geçici bir özlemdir. Sadece hayal dünyamızda sınırsızızdır. Sınırlar; güçlü imgeler eşliğinde hayal dünyamızda kaybolur. Fakat bu sınırlı ortamlarda geçici süreliğinedir. Ardından, gündelik yaşamın sert rekabetçi akışında; çaba gerekmeksizin, sınırlar kendiliğinden beliriverir. Farkında değiliz belki ama o çok karşı çıktığınız, toplum önünde lanetler yağdırdığınız, aleyhinde sayfalar dolusu yazılar yazdığınız sınırlar. An gelir aranılan, istenilen bir şeye dönüşür.    Çünkü sınırlar çoğu zaman güven verir, rahatlatır insanı. İnsanlar yeryüzü üzerindeki sınırların anlamsızlığına, acımasızlığına vurgu yapadursunlar... İlk fırsatta kendilerini sınırların çizdiği güvenli ortama atmaktan da geri durmazlar.    Kendi özel sınırımız dört duvarımız buna çok uygun bir örnektir. İşte orada bizi memnun ve teskin edici belirgin sınırlar vardır. Aile içinde bile sınırlar çoktan belirlenmiştir. Sonra, sokağa adım atmanızla birlikte sınırlar takip eder… Sınırların olmadığı bir yaşam biçimi, toplum yok gibi. Konulan kurallar, sınır çizer önünüze…Sınırlar, sınırlar… Önce olumsuzluğu, sıkıntıyı çağrıştırsa da onlar olmadan toplumsal düzenin karşılaşacağı zorluklar, hatta kaosa sürükleneceği gerçeği pek akla gelmez.          Sınırların anlamsızlığı, ya da coğrafi sınırların aşılmasını önleyici uygulamalar; faşizanca ve insan fıtratına aykırı bulunsa da pekala işimize gelir. Bırakın maddi- manevi yardımı, pek az insan hastane kuyruğunda veya toplu taşımada yerini bir göçmenle paylaşmaktan memnundur.    İdealistliğimiz, sınır tanımazlığımız; konforumuz ve yaşam biçimlerimiz tehlikeye girdiğinde bir anda ortadan kalkar. Birden aklımıza sınırların, kuralların ne kadar gerekli olduğu geliverir.    Sınırsızlık; bir idealden öteye geçemez ve gerçek hayatta ne karşılaşılan ne de talep edilendir. Hayal dünyamızda kurguladığımız bir özlemden öteye geçemez. Yayın organındaki yazarların ortak görüşü; sınırların kötülüğü, gereksizliği, anlamsızlığı üzerine kuruluydu. Benim ‘sınırlarım’ ise yazılanların aksine gerekli ve talep edilen bir olgudur. Şimdi sıra sizde. Sınırlar üzerine düşünmeye ve kendi sınırlarınızı aşmaya ne dersiniz?      
Ekleme Tarihi: 03 Mayıs 2017 - Çarşamba

Sınırsızlık Özlemi

“ Sınırların ötesinde başka sınırlar yatar”.

   Yazı başlığı ısrarlı seçimim. Bulutsuzluk Özlemi’ni çağrıştırsın istedim. Başarılı Türk rock grubunun adıdır, Bulutsuzluk Özlemi. Başlık, yazının satıcısıdır. Okunması noktasında etkendir. Sınırsızlık da bulutsuzluk da bir özlemdir sadece. Ne gökyüzü bulutsuzdur ne de sınırsızlık vardır yaşamlarımızda. Sınırlar sımsıkı çevrelemiştir insanı. O kadar çok sınır vardır ki…Birinden kaçsanız bir diğerine mutlaka yakalanırsınız.

   Bu seneki 11. Çukurova Sanat Günlerinin teması ‘sınır’ idi. ÇSG yayın organında bu tema enine- boyuna irdelenmiş. Ortaya ilginç denemeler çıkmış. Ben de konuya eğilmek, kendi sınırlarımı aşmak(!) istedim. Sınır kavramına çok pencereden bakılması, doğrusu biraz şaşırttı beni, her yazar kendi sınırlarını bir güzel anlatmış. Çoğunlukla coğrafi sınırlar eleştirilmiş hatta gereksiz, acımasız bulunmuş. Ucu size dokunmadığı sürece, sadece karşı çıkmakla, üzerine biraz kalem oynatmakla bir şey olmaz. Nasıl olsa korunaklı ortamlarda güven içindesiniz.

   Yazı başlığına dönecek olursak; sınırsızlık ancak geçici bir özlemdir. Sadece hayal dünyamızda sınırsızızdır. Sınırlar; güçlü imgeler eşliğinde hayal dünyamızda kaybolur. Fakat bu sınırlı ortamlarda geçici süreliğinedir. Ardından, gündelik yaşamın sert rekabetçi akışında; çaba gerekmeksizin, sınırlar kendiliğinden beliriverir. Farkında değiliz belki ama o çok karşı çıktığınız, toplum önünde lanetler yağdırdığınız, aleyhinde sayfalar dolusu yazılar yazdığınız sınırlar. An gelir aranılan, istenilen bir şeye dönüşür.

   Çünkü sınırlar çoğu zaman güven verir, rahatlatır insanı. İnsanlar yeryüzü üzerindeki sınırların anlamsızlığına, acımasızlığına vurgu yapadursunlar... İlk fırsatta kendilerini sınırların çizdiği güvenli ortama atmaktan da geri durmazlar.

   Kendi özel sınırımız dört duvarımız buna çok uygun bir örnektir. İşte orada bizi memnun ve teskin edici belirgin sınırlar vardır. Aile içinde bile sınırlar çoktan belirlenmiştir. Sonra, sokağa adım atmanızla birlikte sınırlar takip eder… Sınırların olmadığı bir yaşam biçimi, toplum yok gibi. Konulan kurallar, sınır çizer önünüze…Sınırlar, sınırlar… Önce olumsuzluğu, sıkıntıyı çağrıştırsa da onlar olmadan toplumsal düzenin karşılaşacağı zorluklar, hatta kaosa sürükleneceği gerçeği pek akla gelmez.      

   Sınırların anlamsızlığı, ya da coğrafi sınırların aşılmasını önleyici uygulamalar; faşizanca ve insan fıtratına aykırı bulunsa da pekala işimize gelir. Bırakın maddi- manevi yardımı, pek az insan hastane kuyruğunda veya toplu taşımada yerini bir göçmenle paylaşmaktan memnundur.

   İdealistliğimiz, sınır tanımazlığımız; konforumuz ve yaşam biçimlerimiz tehlikeye girdiğinde bir anda ortadan kalkar. Birden aklımıza sınırların, kuralların ne kadar gerekli olduğu geliverir.

   Sınırsızlık; bir idealden öteye geçemez ve gerçek hayatta ne karşılaşılan ne de talep edilendir. Hayal dünyamızda kurguladığımız bir özlemden öteye geçemez. Yayın organındaki yazarların ortak görüşü; sınırların kötülüğü, gereksizliği, anlamsızlığı üzerine kuruluydu. Benim ‘sınırlarım’ ise yazılanların aksine gerekli ve talep edilen bir olgudur. Şimdi sıra sizde. Sınırlar üzerine düşünmeye ve kendi sınırlarınızı aşmaya ne dersiniz?      

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.