Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Sistem Tartışması Ve Yeni Parti Arayışları

“Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir”     Girişteki söz muhtemelen anonim olup, kimin söylediğinden ziyade kime hizmet ettiği  önemlidir. Birçoğumuz açısından son derece sinir bozucu ve kabul edilmezdir. Doğrudan Türkiye’nin bağımsızlığına dil uzatmaktır. Son iki haftadaki ( 30 Ağustos ve 12 Eylül ) özel günlerle birebir irtibatlıdır.   Kurtuluş Savaşı, Türk’e kefen biçmeye kalkanlara güzel bir cevaptır. Ardından cumhuriyetin ilanı ve modern Türkiye’nin temellerinin atılma çabaları görülmektedir. O dönem geleceğini ve hayati çıkarlarını Batı sistemi içinde gören Türkiye, tercihini o yönde kullanmıştır. 2.Dünya Savaşı bitimine kadar, büyük devletler arası denge politikasını az çok başarıyla uygulamış Türkiye için asıl zorluk, savaşın bitiminden sonra başlayan Soğuk Savaş dönemidir ki, burada ipler tamamen ABD’nin eline bırakılmıştır.   Komünizme karşı kalkan oluşturma çabalarının göbeğinde yer alan Türkiye’nin, hemen tüm politikaları NATO, dolayısıyla Amerika tarafından belirlenmiştir. Batı’nın çizdiği politikaları terk etmeye çalışmak başta darbeler olmak üzere, türlü enstrümanla engellenmiştir. Bu süreç darbelere ilaveten, terör, ekonomik krizler, iç kargaşa provaları, siyasi suikastlar, insan devşirmeler ve satın almalarla devam etmiştir…En son yaşadığımız 15 Temmuz bunun bariz bir örneğidir ve hala çap canlı belleklerdedir.   Menderes’in, Ecevit’in, Özal’ın başına gelenler, başka başka senaryolar dahilinde gibi algılansa da odak merkezi hep aynıdır…Batıcı politikalardan küçük de olsa sapmaya çalışmak, ideolojisi ne olursa olsun, aynı merkez tarafından cezalandırılmaya çalışılmıştır.   Son yıllarda ve özellikle Suriye savaşı ile birlikte Türkiye, bir varlık sorunu yaşamaktadır. Ege’den, Doğu Akdeniz’e, oradan Ermenistan’a kadar tüm sınır hatlarında bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Toprak bütünlüğümüz ciddi tehdit altındadır.   Bu konjonktürde hızlı kararlar almak önemlidir. Yıllardır adı konmamış örtülü savaş yürüten Türkiye, kendince önlemler almak durumundadır. Bu sancılı süreçte zaman zaman ‘demokrasiden’ ödünler verilmek zorunda kalınmıştır. Ancak varlık- yokluk meselesi ekonomiden de demokrasiden de önemlidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tıkandığı savı çok dillendirilmeye başladı.    Fakat geri getirilmesi istenen ‘parlamenter sistem’ uygulandığı haliyle hantaldı. Birçok açıdan zaman kaybına ve israfa yol açıyordu ve  söylendiği gibi öyle çok demokratik de değildi. Bizdeki parlamenter sistem,  liderler sultasından başka bir şey değildi. Meclisteki oylamalar ve oraya seçilme şansı elde edenler, sadece liderlerin aldığı kararlar doğrultusundaydı.   Kriz ortamlarından hızlıca çıkma ve seri kararlar alma ihtiyacı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini doğurdu. Ataerkil ve lider odaklı Türkiye bu sistemi benimsemekle beraber, bazı aksaklıklar mutlaka vardır ve işleyiş dahilinde düzeltilmesi gerekir. Bunların başında parti genel başkanlığı ve cumhurbaşkanının aynı partiden olması gelmektedir. Meclis yetkilerinin arttırılması, bakanların seçmene karşı sorumluluğu ve yargı bağımsızlığı gibi konularda düzenlemelere gidilebilir. Ancak bütün itibarıyla sistem bünyemize uygundur ve süreç içerisinde oturacaktır, bol krizli coğrafyada çabuk manevra yapma kolaylığı sağlayacaktır. Sadece biraz daha zamana ihtiyaç vardır.   İktidar süreçleri yıpratıcıdır. Hele bizim gibi dinamik ülkelerde daha da yıpratıcıdır. Eğer sandık iradesiyle bir iktidar yirmi yıla yakın iş başında kalabilmişse, bir başarı hikayesi yazılmış demektir. Oysa şimdi, bu iktidardan her ne pahasına olursa olsun, kurtulma planları masaya kondu. Bir yandan demokrasi yanlısı söylemler geliştirmek, diğer yandan demokrasi dışı çabalardan medet ummak… İşte kimileri böyle bir ikilem içindedir.   Yeni sistem önüne, 50+1 ile ülkemiz şartlarında yüksek bir çıta koymuştur ve bu oranı tutturmak hassas siyasi dengeler gerektirmektedir. Yeni parti kurma arayışları bu hassas dengeyi yüzde bir- iki oy oranıyla bile olsa bozma arayışıdır…Yeni partiler kurmak dahil. İktidar değişikliği için bir yerlerde düğmeye basıldı.     Unutulmasın! İktidarı devirmek için destek verenler, yerine geçecek olanları daha kolay kontrol edebileceğini umduğu için destekliyor.             
Ekleme Tarihi: 18 Eylül 2019 - Çarşamba

Sistem Tartışması Ve Yeni Parti Arayışları

“Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir”

 

  Girişteki söz muhtemelen anonim olup, kimin söylediğinden ziyade kime hizmet ettiği  önemlidir. Birçoğumuz açısından son derece sinir bozucu ve kabul edilmezdir. Doğrudan Türkiye’nin bağımsızlığına dil uzatmaktır. Son iki haftadaki ( 30 Ağustos ve 12 Eylül ) özel günlerle birebir irtibatlıdır.

  Kurtuluş Savaşı, Türk’e kefen biçmeye kalkanlara güzel bir cevaptır. Ardından cumhuriyetin ilanı ve modern Türkiye’nin temellerinin atılma çabaları görülmektedir. O dönem geleceğini ve hayati çıkarlarını Batı sistemi içinde gören Türkiye, tercihini o yönde kullanmıştır. 2.Dünya Savaşı bitimine kadar, büyük devletler arası denge politikasını az çok başarıyla uygulamış Türkiye için asıl zorluk, savaşın bitiminden sonra başlayan Soğuk Savaş dönemidir ki, burada ipler tamamen ABD’nin eline bırakılmıştır.

  Komünizme karşı kalkan oluşturma çabalarının göbeğinde yer alan Türkiye’nin, hemen tüm politikaları NATO, dolayısıyla Amerika tarafından belirlenmiştir. Batı’nın çizdiği politikaları terk etmeye çalışmak başta darbeler olmak üzere, türlü enstrümanla engellenmiştir. Bu süreç darbelere ilaveten, terör, ekonomik krizler, iç kargaşa provaları, siyasi suikastlar, insan devşirmeler ve satın almalarla devam etmiştir…En son yaşadığımız 15 Temmuz bunun bariz bir örneğidir ve hala çap canlı belleklerdedir.

  Menderes’in, Ecevit’in, Özal’ın başına gelenler, başka başka senaryolar dahilinde gibi algılansa da odak merkezi hep aynıdır…Batıcı politikalardan küçük de olsa sapmaya çalışmak, ideolojisi ne olursa olsun, aynı merkez tarafından cezalandırılmaya çalışılmıştır.

  Son yıllarda ve özellikle Suriye savaşı ile birlikte Türkiye, bir varlık sorunu yaşamaktadır. Ege’den, Doğu Akdeniz’e, oradan Ermenistan’a kadar tüm sınır hatlarında bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Toprak bütünlüğümüz ciddi tehdit altındadır.

  Bu konjonktürde hızlı kararlar almak önemlidir. Yıllardır adı konmamış örtülü savaş yürüten Türkiye, kendince önlemler almak durumundadır. Bu sancılı süreçte zaman zaman ‘demokrasiden’ ödünler verilmek zorunda kalınmıştır. Ancak varlık- yokluk meselesi ekonomiden de demokrasiden de önemlidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tıkandığı savı çok dillendirilmeye başladı.

   Fakat geri getirilmesi istenen ‘parlamenter sistem’ uygulandığı haliyle hantaldı. Birçok açıdan zaman kaybına ve israfa yol açıyordu ve  söylendiği gibi öyle çok demokratik de değildi. Bizdeki parlamenter sistem,  liderler sultasından başka bir şey değildi. Meclisteki oylamalar ve oraya seçilme şansı elde edenler, sadece liderlerin aldığı kararlar doğrultusundaydı.

  Kriz ortamlarından hızlıca çıkma ve seri kararlar alma ihtiyacı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini doğurdu. Ataerkil ve lider odaklı Türkiye bu sistemi benimsemekle beraber, bazı aksaklıklar mutlaka vardır ve işleyiş dahilinde düzeltilmesi gerekir. Bunların başında parti genel başkanlığı ve cumhurbaşkanının aynı partiden olması gelmektedir. Meclis yetkilerinin arttırılması, bakanların seçmene karşı sorumluluğu ve yargı bağımsızlığı gibi konularda düzenlemelere gidilebilir. Ancak bütün itibarıyla sistem bünyemize uygundur ve süreç içerisinde oturacaktır, bol krizli coğrafyada çabuk manevra yapma kolaylığı sağlayacaktır. Sadece biraz daha zamana ihtiyaç vardır.

  İktidar süreçleri yıpratıcıdır. Hele bizim gibi dinamik ülkelerde daha da yıpratıcıdır. Eğer sandık iradesiyle bir iktidar yirmi yıla yakın iş başında kalabilmişse, bir başarı hikayesi yazılmış demektir. Oysa şimdi, bu iktidardan her ne pahasına olursa olsun, kurtulma planları masaya kondu. Bir yandan demokrasi yanlısı söylemler geliştirmek, diğer yandan demokrasi dışı çabalardan medet ummak… İşte kimileri böyle bir ikilem içindedir.

  Yeni sistem önüne, 50+1 ile ülkemiz şartlarında yüksek bir çıta koymuştur ve bu oranı tutturmak hassas siyasi dengeler gerektirmektedir. Yeni parti kurma arayışları bu hassas dengeyi yüzde bir- iki oy oranıyla bile olsa bozma arayışıdır…Yeni partiler kurmak dahil. İktidar değişikliği için bir yerlerde düğmeye basıldı.  

  Unutulmasın! İktidarı devirmek için destek verenler, yerine geçecek olanları daha kolay kontrol edebileceğini umduğu için destekliyor.

          

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.