Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Su

  “ Su kabının; insan çevresinin şeklini alır “                 Her şey su ile dirilir, hayat bulur. Su mucizevidir, kutsaldır. Katı, sıvı ve gaz halde bulunabilen nadir maddelerdendir. Suyun garip halleri vardır. Bazı tepkimeleri hala sır olarak kalmaya devam etmektedir. Kokusuz, tatsız, renksizdir. Hayat verdiklerinin kokusunu, tadını, rengini alır. Hayatın her evresinde mutlaka ihtiyaç duyduğumuz en önemli nimettir. Hayat suda başlamış, suda meydana gelmiştir. Hem dünya yüzeyinin hem de insan vücudunun üç de ikisi sudan oluşur. İşte sadece bu oran bile çok şey anlatmak için yererlidir.            Su sempozyumu resim yarışması birincisi, Elif Özcan’ın resmi; suyun öneminin çocuk yaşlarda kavrandığını gösteriyor. Elif, aynı bardaktan mutlu ve huzurlu şekilde su içen insanı, ağacı, böceği çok güzel resmetmiş ve birinciliği hak etmiş, kanaatimce.             Su insan ilişkisi en temel, en hayati konudur. Suyu planlamak, kalitesini arttırmak, tanzim etmek önemli ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Susuz bir yaşam olamayacağı gibi, su olmadan medeniyet ve ilerleme de olmaz. İnsanlık tarihine damga vuran toplumlar hep su kaynaklarının (akarsular, göller, denizler) kıyısında yakınında belirmiş, gelişip var olmuştur. Günümüzün ileri ve zengin toplumları, suyu iyi planlayan, onu koruyan ve ondan en verimli biçimde yararlanan toplumlardır.             Geçenlerde ne acıdır ki sel baskınlarında yurttaşlarımız yaşamını kaybetti. Mal kayıpları korkunç boyutlara ulaştı. Bizlere can veren su, aynı zamanda canlarımızı alabilecek potansiyele de sahiptir. Su mecrasında akar. Ne güzel değil mi? Evet, su mecrasında akar. Suyun mecrasını değiştirdiğimizde, daralttığımızda; hele bir de oralara evler, işyerleri yaptığımızda, neler olur? Su yine kendi mecrasında akmak ister ve yolu üzerinde ne varsa önüne katar, götürür… Taş, kum, çakıl, ağaç, araba veya insan fark etmez onun için.             Türk’ün ateşle imtihanını biliyoruz. Ya Türk’ün su ile imtihanına ne demeli. Türk, Kurtuluş Savaşı’nda ateşle imtihanını başarı ile yerine getirdi. Ancak su ile imtihanı devam ediyor… Nasıl ki; fay hatlarına şehir kurulmaz ise dere yataklarına da bina yapılamaz. Doğal afetler öğretmek istiyor ama insan öğrenmiyor ya da öğrenmek işine gelmiyor. Deprem nasıl gerçeğimiz ise sel baskınları da bir o kadar gerçeğimiz oldu. Çünkü iklimler değişti. Can alıcı sağanaklar her an her yerde… Küresel sıcaklıktaki artış, kuraklıkları arttırıyor; buharlaşma ve buna bağlı olarak nem oranı artınca… Gelsin ani yağışlar, gelsin sel, gelsin hortum!             Anadolu dünyanın merkezi, en gözde yaşam alanlarından. Anadolu su zengini. Aynı zamanda su müsrifi. Diğer tüm zenginliklerimiz gibi su zenginliğimizin de pek farkında değiliz. İşte o yüzden “Su akar Türk bakar” demişler. Su akmalı ama Türk sadece bakmamalı. Son dönemlerde bazı şeyler değişiyor. Artık “Su akar Türk yapar” denmeye başlandı.            Yirmi otuz sene öncesinin şehir suyu problemi büyük oranda çözüldü. Akmayan sular, bidonlarla girilen su kuyrukları son buldu. Gelinen noktada birçok yere,  mümkün olan yerlere barajlar, HES’ler kuruluyor. Suyu boşa akıtmadan, onu israf etmeden, içmede, sulamada, enerji alanında verimli kullanmanın yolları aranıyor. Türkiye’nin birinci, dünyanın üçüncü büyük barajı yapım aşamasında. Şu an 80 barajın inşaatı devam etmektedir… Amaç, enerjide dışa bağımlılığa bir son vermektir. Artık hem yurttaşların hem de kamu yöneticilerinin bu bilince ulaştığına inanmak istiyoruz.             Anadolu su zengini iken, özellikle güney komşularımız su fakiri. Şimdilerde petrol uğruna yapılan savaşların, yerini gelecekte su savaşlarına bırakacağı söylenmektedir ki bana göre bu, şimdiden gerçekleşmiştir. O halde suyun tüm kıymetli unvanlarına bir de stratejik olma özelliği eklenmektedir. Günümüzde kırk devlet akut su problemleri yaşamaktadır. Yine kirli sular dünyada, yılda beş milyon insanın ölününe neden olmaktadır.    Suriye savaşına bir de bu açıdan bakmak gerekir. Yıllardır Fırat’ın doğusu, batısı deyip duruyoruz. Fırat, Ortadoğu’nun en uzun (2.800 km) ırmağıdır. Üç ülkeye birden hayat verir. İşte üçüncü Suriye oprasyonumuz Fırat etrafında gerçekleşmektedir ve adına ‘Barış Pınarları’ denmektedir. Su, burada tek başına bir savaş sebebi sayılmasa da diğer doğal zenginliklerin yanında hatırı sayılır bir ağırlığı mutlaka vardır. Ayrıca İsrail bayrağı üzerindeki iki mavi çizginin Fırat ve Dicle nehirlerini temsil ettiği iddiası da bu bağlamda üzerinde düşünmeye değer diğer bir konudur ve su ile hayli ilgilidir.       
Ekleme Tarihi: 09 Ekim 2019 - Çarşamba

Su

 

“ Su kabının; insan çevresinin şeklini alır “

 

 

            Her şey su ile dirilir, hayat bulur. Su mucizevidir, kutsaldır. Katı, sıvı ve gaz halde bulunabilen nadir maddelerdendir. Suyun garip halleri vardır. Bazı tepkimeleri hala sır olarak kalmaya devam etmektedir. Kokusuz, tatsız, renksizdir. Hayat verdiklerinin kokusunu, tadını, rengini alır. Hayatın her evresinde mutlaka ihtiyaç duyduğumuz en önemli nimettir. Hayat suda başlamış, suda meydana gelmiştir. Hem dünya yüzeyinin hem de insan vücudunun üç de ikisi sudan oluşur. İşte sadece bu oran bile çok şey anlatmak için yererlidir.

           Su sempozyumu resim yarışması birincisi, Elif Özcan’ın resmi; suyun öneminin çocuk yaşlarda kavrandığını gösteriyor. Elif, aynı bardaktan mutlu ve huzurlu şekilde su içen insanı, ağacı, böceği çok güzel resmetmiş ve birinciliği hak etmiş, kanaatimce.

            Su insan ilişkisi en temel, en hayati konudur. Suyu planlamak, kalitesini arttırmak, tanzim etmek önemli ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Susuz bir yaşam olamayacağı gibi, su olmadan medeniyet ve ilerleme de olmaz. İnsanlık tarihine damga vuran toplumlar hep su kaynaklarının (akarsular, göller, denizler) kıyısında yakınında belirmiş, gelişip var olmuştur. Günümüzün ileri ve zengin toplumları, suyu iyi planlayan, onu koruyan ve ondan en verimli biçimde yararlanan toplumlardır.

            Geçenlerde ne acıdır ki sel baskınlarında yurttaşlarımız yaşamını kaybetti. Mal kayıpları korkunç boyutlara ulaştı. Bizlere can veren su, aynı zamanda canlarımızı alabilecek potansiyele de sahiptir. Su mecrasında akar. Ne güzel değil mi? Evet, su mecrasında akar. Suyun mecrasını değiştirdiğimizde, daralttığımızda; hele bir de oralara evler, işyerleri yaptığımızda, neler olur? Su yine kendi mecrasında akmak ister ve yolu üzerinde ne varsa önüne katar, götürür… Taş, kum, çakıl, ağaç, araba veya insan fark etmez onun için.

            Türk’ün ateşle imtihanını biliyoruz. Ya Türk’ün su ile imtihanına ne demeli. Türk, Kurtuluş Savaşı’nda ateşle imtihanını başarı ile yerine getirdi. Ancak su ile imtihanı devam ediyor… Nasıl ki; fay hatlarına şehir kurulmaz ise dere yataklarına da bina yapılamaz. Doğal afetler öğretmek istiyor ama insan öğrenmiyor ya da öğrenmek işine gelmiyor. Deprem nasıl gerçeğimiz ise sel baskınları da bir o kadar gerçeğimiz oldu. Çünkü iklimler değişti. Can alıcı sağanaklar her an her yerde… Küresel sıcaklıktaki artış, kuraklıkları arttırıyor; buharlaşma ve buna bağlı olarak nem oranı artınca… Gelsin ani yağışlar, gelsin sel, gelsin hortum!

            Anadolu dünyanın merkezi, en gözde yaşam alanlarından. Anadolu su zengini. Aynı zamanda su müsrifi. Diğer tüm zenginliklerimiz gibi su zenginliğimizin de pek farkında değiliz. İşte o yüzden “Su akar Türk bakar” demişler. Su akmalı ama Türk sadece bakmamalı. Son dönemlerde bazı şeyler değişiyor. Artık “Su akar Türk yapar” denmeye başlandı.

           Yirmi otuz sene öncesinin şehir suyu problemi büyük oranda çözüldü. Akmayan sular, bidonlarla girilen su kuyrukları son buldu. Gelinen noktada birçok yere,  mümkün olan yerlere barajlar, HES’ler kuruluyor. Suyu boşa akıtmadan, onu israf etmeden, içmede, sulamada, enerji alanında verimli kullanmanın yolları aranıyor. Türkiye’nin birinci, dünyanın üçüncü büyük barajı yapım aşamasında. Şu an 80 barajın inşaatı devam etmektedir… Amaç, enerjide dışa bağımlılığa bir son vermektir. Artık hem yurttaşların hem de kamu yöneticilerinin bu bilince ulaştığına inanmak istiyoruz.

            Anadolu su zengini iken, özellikle güney komşularımız su fakiri. Şimdilerde petrol uğruna yapılan savaşların, yerini gelecekte su savaşlarına bırakacağı söylenmektedir ki bana göre bu, şimdiden gerçekleşmiştir. O halde suyun tüm kıymetli unvanlarına bir de stratejik olma özelliği eklenmektedir. Günümüzde kırk devlet akut su problemleri yaşamaktadır. Yine kirli sular dünyada, yılda beş milyon insanın ölününe neden olmaktadır.

   Suriye savaşına bir de bu açıdan bakmak gerekir. Yıllardır Fırat’ın doğusu, batısı deyip duruyoruz. Fırat, Ortadoğu’nun en uzun (2.800 km) ırmağıdır. Üç ülkeye birden hayat verir. İşte üçüncü Suriye oprasyonumuz Fırat etrafında gerçekleşmektedir ve adına ‘Barış Pınarları’ denmektedir. Su, burada tek başına bir savaş sebebi sayılmasa da diğer doğal zenginliklerin yanında hatırı sayılır bir ağırlığı mutlaka vardır. Ayrıca İsrail bayrağı üzerindeki iki mavi çizginin Fırat ve Dicle nehirlerini temsil ettiği iddiası da bu bağlamda üzerinde düşünmeye değer diğer bir konudur ve su ile hayli ilgilidir. 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.