Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Topaçoğlu, Oğuz

*Off the Record: Kayıt Dışı   Oğuz Topaçoğlu ile yaptığım bu uzun soluklu söyleşi, bazı ilkleri barındırdı; zaman zaman zorladı beni. “Abi emekli gazeteci misin?” sorusu ile başladım ve hemen fırça yedim. Çünkü ona göre; bir gazeteci asla emekli olamazdı. Bir kere yazdıklarımın neredeyse beş katı yaşanmışlık ‘off the rekord’ koşuluyla anlatıldı. Tabii ben de bu geleneğe (yazılmama) sıkı sıkı bağlı kaldım. Genelde söyleşileri ben yönlendiririm. Fakat Oğuz abi öyle dolu ki; söyleşinin seyri onun iradesinde ilerledi. Anlatılanlar kesinlikle bir köşe yazısına sığmaz. Topaçoğlu’nun anı kitabı yazma zamanı çoktan gelmiş de geçiyor. Hani derler ya ‘bir devre ışık tutan insan’ işte o tam da öyle biri. 1975’ten bu tarafa olayların ve insanların capcanlı tanığı…   Memur aile çocuğu Topaçoğlu 1955 yılında, Manisa- Salihli’de doğdu. Hemen her memur çocuğu gibi memleketin birçok bölgesini dolaştı. Ama Çukurova’nın yeri hep başkaydı. Annesi Adanalıydı. Adana ve Mersin onun yaşamının ayrıcalıklı duraklarıydı. Oysa Pertevniyal Lisesini, Marmara Üniversitesi gazetecilik bölümünü İstanbul’da bitirmiş yine ilk işine (Türk Haberler Ajansı) orada başlamıştı. Topaçoğlu, üniversiteyi ajansta çalışarak bitirdi. Müdürü ise ünlü gazeteci Osman Saffet Arolat’tı. Mesleğe 1975’te Türk Haberler Ajansı muhabirliğiyle adım attığında, kankası Savaş Ay Milliyet’teydi. Sonra onlara Coşkun Aral da katıldı (Sipa Ajansı foto muhabiri). Üçlü o dönem sıkı arkadaşlık, dostluk geliştiren ve ses getiren bir trio oluşturdu. Topaçoğlu 1980-84 arası gezdi- tozdu, gönlünce takıldı. O sıralar hayat arkadaşını buldu ve evlendi. Evlilik ertesi, Hürriyet gazetesi onu İstanbul’dan Adana’ya muhabir olarak gönderdi. Başarılı bir yılın ardından taltif edilerek; Mersin’in ilk Hürriyet büro şefi olmuştu. Ofisi de kendisi açmıştı. Beş yıl sonra ‘patrona yaranmak isteyen’ bir genel müdür tarafından kovuldu. İşini layıkıyla yapan çalışanlar için çoğu vakit ‘kovulmak’ fiili onur vericidir. Bu yalaka ve pısırık olmayışın, dik duruşun bir göstergesidir de ayrıca… İadeyi itibarla, Adana’da yeniden sıfırdan muhabirliğe başladı. Kısa sürede Çukurova Bölge Müdürlüğüne yükseldi. Böylece Hürriyet hatasını telafi etmişti. Sekiz sene bu görevde kaldı. 1999 yılında kendine yine haksızlık yapıldı. Bu kez emekliliğini istedi ve Mersin’e yerleşti. Aldığı tazminatla Anadolu’yu ailesiyle birlikte gezdi. Zira gazetecilik mesleğinde tatil yapamıyordu. Bir yıl sonra telefonu çaldı: “Oğuz bey kardeşim neredesin, tatilin daha bitmedi mi? Yana yana seni arıyorum” telefondaki ses Aytaç Durak’a (Adana eski Büyükşehir Belediye Başkanı) aitti. On sene de Durak’ın basın danışmanlığını üstlendi. Oğuz Topaçoğlu’nun ilkokuldan bu tarafa hem gazeteciliğe hem oyunculuğa merakı ve yeteneği vardı. Öyle ki konservatuvar eğitimini yarıda bırakmış, gazeteciliği tercih etmişti. Yıldız Kenter konservatuvar hocaları arasındaydı. Fırsat buldukça kendini sahnelere attı… Özellikle 2010 yılından bu yana Mersin basın camiasında çalışırken, oyunculuk da yaptı (Mersin Büyükşehir Belediye Tiyatrosu). Halen Toroslar Belediyesinde tiyatroya, Sansasyonel Haber’de de gazeteciliğe devam ediyor… Söyleşinin yapıldığı şu ana kadar, birkaçı hariç Mersin’in hemen tüm medya kuruluşlarında, maaş almadan çalıştı. Bu onun idealistliğinin delilidir. Gazeteciliğin ve oyunculuğun yanı sıra karikatürist ve tenor’dür. On parmağında on marifete sahip, unutulmuş gazeteci; Nevit Kodallı tarafından sınavdan geçirilip, Polifonik koroya tenor kadrosunda dahil edildi.    Dönemin ünlü karikatüristlerinden Oğuz Aral’dan ders aldı. Çeşitli yayın organlarında çizimleri yayınlandı. Bir ulusal gazetede ‘hukümet düştü’ temalı çizim yaptı. Tesadüfe bakın ki; o gün hükümet gerçekten düştü ve ona ‘müneccim’ benzetmesi yapıldı. Kültür Bakanlığının yayınladığı Türk Karikatür Sanatı Kitabında adı geçen sanatçılar arasındadır. Oğuz beyin anıları o kadar çok ki… Biz hemen bir anı kitabı çalışması başlattık bile. Fakat bazılarına burada kısa da olsa yer vereceğim. Aydın Boysan son söyleşisini onunla yaptı. Türkiye’nin ilk kadın eskrim sporcusu, arkeolog Halet Çambel; “Oğuz sen en güzel röportajımı gerçekleştiren ve en güzel resmimi çeken kişisin” dedi. Topaçoğlu Mersin’de ağır bir motosiklet kazası geçirir. Dört ay yatar. Raporluyken işten atılmak istenir, iyileşemeden bir gecekondu yıkımına gider; çektiği foto Hürriyet’te birinci sayfada göbekten verilir. Çetin Emeç; “Böyle yetenekli bir arkadaşı işten atamam” der ve gazetede kalır. Onun şu son sözleri ile şimdilik veda ediyoruz: “ Meslekte zirveyi de dibi de gördüm”.
Ekleme Tarihi: 04 Ekim 2018 - Perşembe

Topaçoğlu, Oğuz

*Off the Record: Kayıt Dışı

 

Oğuz Topaçoğlu ile yaptığım bu uzun soluklu söyleşi, bazı ilkleri barındırdı; zaman zaman zorladı beni. “Abi emekli gazeteci misin?” sorusu ile başladım ve hemen fırça yedim. Çünkü ona göre; bir gazeteci asla emekli olamazdı. Bir kere yazdıklarımın neredeyse beş katı yaşanmışlık ‘off the rekord’ koşuluyla anlatıldı. Tabii ben de bu geleneğe (yazılmama) sıkı sıkı bağlı kaldım. Genelde söyleşileri ben yönlendiririm. Fakat Oğuz abi öyle dolu ki; söyleşinin seyri onun iradesinde ilerledi. Anlatılanlar kesinlikle bir köşe yazısına sığmaz. Topaçoğlu’nun anı kitabı yazma zamanı çoktan gelmiş de geçiyor. Hani derler ya ‘bir devre ışık tutan insan’ işte o tam da öyle biri. 1975’ten bu tarafa olayların ve insanların capcanlı tanığı…  

Memur aile çocuğu Topaçoğlu 1955 yılında, Manisa- Salihli’de doğdu. Hemen her memur çocuğu gibi memleketin birçok bölgesini dolaştı. Ama Çukurova’nın yeri hep başkaydı. Annesi Adanalıydı. Adana ve Mersin onun yaşamının ayrıcalıklı duraklarıydı. Oysa Pertevniyal Lisesini, Marmara Üniversitesi gazetecilik bölümünü İstanbul’da bitirmiş yine ilk işine (Türk Haberler Ajansı) orada başlamıştı. Topaçoğlu, üniversiteyi ajansta çalışarak bitirdi. Müdürü ise ünlü gazeteci Osman Saffet Arolat’tı.

Mesleğe 1975’te Türk Haberler Ajansı muhabirliğiyle adım attığında, kankası Savaş Ay Milliyet’teydi. Sonra onlara Coşkun Aral da katıldı (Sipa Ajansı foto muhabiri). Üçlü o dönem sıkı arkadaşlık, dostluk geliştiren ve ses getiren bir trio oluşturdu.

Topaçoğlu 1980-84 arası gezdi- tozdu, gönlünce takıldı. O sıralar hayat arkadaşını buldu ve evlendi. Evlilik ertesi, Hürriyet gazetesi onu İstanbul’dan Adana’ya muhabir olarak gönderdi. Başarılı bir yılın ardından taltif edilerek; Mersin’in ilk Hürriyet büro şefi olmuştu. Ofisi de kendisi açmıştı. Beş yıl sonra ‘patrona yaranmak isteyen’ bir genel müdür tarafından kovuldu. İşini layıkıyla yapan çalışanlar için çoğu vakit ‘kovulmak’ fiili onur vericidir. Bu yalaka ve pısırık olmayışın, dik duruşun bir göstergesidir de ayrıca…

İadeyi itibarla, Adana’da yeniden sıfırdan muhabirliğe başladı. Kısa sürede Çukurova Bölge Müdürlüğüne yükseldi. Böylece Hürriyet hatasını telafi etmişti. Sekiz sene bu görevde kaldı. 1999 yılında kendine yine haksızlık yapıldı. Bu kez emekliliğini istedi ve Mersin’e yerleşti. Aldığı tazminatla Anadolu’yu ailesiyle birlikte gezdi. Zira gazetecilik mesleğinde tatil yapamıyordu. Bir yıl sonra telefonu çaldı: “Oğuz bey kardeşim neredesin, tatilin daha bitmedi mi? Yana yana seni arıyorum” telefondaki ses Aytaç Durak’a (Adana eski Büyükşehir Belediye Başkanı) aitti. On sene de Durak’ın basın danışmanlığını üstlendi.

Oğuz Topaçoğlu’nun ilkokuldan bu tarafa hem gazeteciliğe hem oyunculuğa merakı ve yeteneği vardı. Öyle ki konservatuvar eğitimini yarıda bırakmış, gazeteciliği tercih etmişti. Yıldız Kenter konservatuvar hocaları arasındaydı. Fırsat buldukça kendini sahnelere attı… Özellikle 2010 yılından bu yana Mersin basın camiasında çalışırken, oyunculuk da yaptı (Mersin Büyükşehir Belediye Tiyatrosu). Halen Toroslar Belediyesinde tiyatroya, Sansasyonel Haber’de de gazeteciliğe devam ediyor…

Söyleşinin yapıldığı şu ana kadar, birkaçı hariç Mersin’in hemen tüm medya kuruluşlarında, maaş almadan çalıştı. Bu onun idealistliğinin delilidir. Gazeteciliğin ve oyunculuğun yanı sıra karikatürist ve tenor’dür. On parmağında on marifete sahip, unutulmuş gazeteci; Nevit Kodallı tarafından sınavdan geçirilip, Polifonik koroya tenor kadrosunda dahil edildi.

   Dönemin ünlü karikatüristlerinden Oğuz Aral’dan ders aldı. Çeşitli yayın organlarında çizimleri yayınlandı. Bir ulusal gazetede ‘hukümet düştü’ temalı çizim yaptı. Tesadüfe bakın ki; o gün hükümet gerçekten düştü ve ona ‘müneccim’ benzetmesi yapıldı. Kültür Bakanlığının yayınladığı Türk Karikatür Sanatı Kitabında adı geçen sanatçılar arasındadır.

Oğuz beyin anıları o kadar çok ki… Biz hemen bir anı kitabı çalışması başlattık bile. Fakat bazılarına burada kısa da olsa yer vereceğim. Aydın Boysan son söyleşisini onunla yaptı. Türkiye’nin ilk kadın eskrim sporcusu, arkeolog Halet Çambel; “Oğuz sen en güzel röportajımı gerçekleştiren ve en güzel resmimi çeken kişisin” dedi.

Topaçoğlu Mersin’de ağır bir motosiklet kazası geçirir. Dört ay yatar. Raporluyken işten atılmak istenir, iyileşemeden bir gecekondu yıkımına gider; çektiği foto Hürriyet’te birinci sayfada göbekten verilir. Çetin Emeç; “Böyle yetenekli bir arkadaşı işten atamam” der ve gazetede kalır.

Onun şu son sözleri ile şimdilik veda ediyoruz: “ Meslekte zirveyi de dibi de gördüm”.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.