Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Ulaq Sida Mavi Vatan’da

“ İnsan yapısı olan her şeyi biz daha iyi yaparız” Prof. İsmail Demir     Türk savunma sanayi şirketlerinin işbirliği ile geliştirilen Türkiye’nin ilk silahlı insansız deniz aracı ulaq; Mavi Vatan ile buluştu. Ares tersanesi ve Meteksan savunma şirketi tarafından geliştirilen silahlı deniz platformu suya indi. Prototip üretimi tamamlanan silahlı insansız deniz aracı (SİDA) tecrübe seyirlerine başladı.   Türkiye’nin ilan ettiği Mavi Vatan doktrini, denizlerdeki askeri varlığını güçlendirme çabasını da beraberinde getirdi. Mavi Vatan; Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de ilan edilen deniz yetki alanlarıdır. Karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri kapsar.   Komşularıyla uzun süredir ‘ sıfır sorun politikası’ yürütmeye çalışan Türkiye, Arap Baharı (2011) sonrasında bu politikasından yavaş yavaş vazgeçmeye başladı. Etrafındaki ülkelerin parçalanma aşamalarını geç de olsa fark eden Türkiye; 15 Temmuz 2016 badiresini atlattıktan sonra, son dört yılda aktif ve askeri güce dayalı bir doktrin benimsedi. Bunda kuşkusuz, güneyden Irak ve Suriye üzerinden çevrelenme ve zengin doğalgaz ve petrol yataklarının varlığı nedeniyle, denizlerindeki çevrelenme isteklerinin payı büyüktür.   Türkiye etrafındaki çemberi yarma politikasıyla beraber, ülke dışı askeri operasyonlara ağırlık verdi. 2017 senesinde sondaj filosu oluşturularak denizlerdeki zenginlikleri bulma çalışmaları başlatıldı. Libya ile münhasır ekonomik antlaşma imzalandı. Bilhassa Yunanistan ve ona arka çıkan birçok devletle; halen devam eden Akdeniz doğal zenginlikleri paylaşım ve kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge anlaşmazlıkları çıktı. Ayrıca Ege’de Yunanistan ile on yıllardır süren kıta sahanlığı sorunu devam etmektedir. Münhasır ekonomik bölge antlaşması yaptığımız Libya’yı parçalama girişimleri de artarak sürmektedir.   Akdeniz, Ege ve Karadeniz’i kapsayan bu geniş coğrafyada, müttefik bildiğimiz dünya devletleri ile yoğun bir güç mücadelesine girişildi. Binlerce irili ufaklı adanın, kayalıkların da bulunduğu uçsuz bucaksız deniz sahalarını gözlemlemek, denetlemek ve gerektiğinde askeri güç kullanmak, sondaj gemilerine refakat etmek ve güvenliklerini sağlamak, binlerce km2 alanda terörle mücadeleyle, Libya’daki iç savaşa, Karabağ krizine dolaylı biçimde ve Suriye, Irak içine doğrudan müdahale etmek, oralarda üs bölgeleri kurmak, 13 ülkede askeri varlık göstermek oldukça maliyetlidir ve askeri, teknik kabiliyet, planlama, araç- gereç ve yetişmiş insan kaynağı gerektirmektedir.   ‘Uluslar arası alanda gübrene göre bostan ekersin’ veya ‘ Uluslar arası arenada test edilmemiş güç, güç değildir’ özlü sözlerinden hareketle Türkiye; bağımsızlığın güvenlikte yattığını geç de olsa fark ederek;  savunma sanayi projelerine hız verdi. Yetenekli ordusunu her açıdan tahkim etti ve halen bu konuda dev adımlar atıyor. Türkiye bu alandaki atılımı önce ‘oyun değiştiren teknoloji’ dedikleri insansız hava araçlarında yaptı. İha ve siha’ların önemini bir gazi subayımız söyle açıklıyor: “Bir iha-siha bir tabur askerin yaratacağı etkiyi en az zaman ve maliyetle üstelik can kaybı yaşatmadan yerine getiriyor.” Havada yaratılan bu müthiş etkiyi Türkiye; denizlerine ve karasal alana da taşımak için uzun süredir süren hummalı çalışmalarının semeresini almaya başladı.   Aslında yürütülen milli teknoloji hamlesi sadece askeri alanla sınırlı değil. Kaldı ki ister askeri ister sivil amaçlı olsun, üretilen yeni bir teknolojik ürün tüm sektörlerde kullanılmaya uygun hale sokulabilmektedir. Son iki yılda: Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın ilk ve tek endüstriyel enzim fabrikasını, Avrupa’nın tek çatı altındaki en büyük entegre ve akıllı kompresör fabrikasını, Türkiye’nin ilk alüminyum hibrit motor fabrikasını, en büyük aydınlatma fabrikasını, dünyanın üçüncü büyük fıstık işleme tesisinin açılışı yapıldı. Türkiye’nin ilk medikal beslenme fabrikasının, Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük yapıştırıcı ve tutkal üretim fabrikasının, Türkiye’nin ilk çinko izabe tesisinin temelleri de atıldı. Bunun gibi birçok tesisin son iki yılda ya açılışı ya da temeli atıldı.   Kovid salgının yarattığı tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye; birçok alanda büyük atılımlar peşinde. Özel sektör kuruluşlarının liderliğinde, devlet kurum ve kuruluşları işbirliğinde bir yatırım, üretim ve teknoloji iklimi yaratılmaya çalışılıyor.   Yazı konumuz ulaq-sida işte böyle bir çabanın ürünü olup, Türkiye’den çok Yunanistan’da heyecan ve korku yarattı. Yunan medyası korkulu rüya olarak niteledikleri sida’nın; iha ve siha’lar sonrası yaratacağı çarpan etkisinden epey endişe duyuyor.   Ulaq-Sida; 400 km seyir menziline, saatte 65 km sürate, gündüz/gece görüş kabiliyetine, milli kriptolu haberleşme altyapısına sahip ve gelişmiş oldukça hafif kompozit malzemeden üretildi. Sida, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla veya yüzer platformlardan kullanılacak. Sida, hava araçları ile koordinasyon içinde de sevk ve idare imkanı bulacak. Ayrıca lazer güdümlü yerli füzeler taşıyacak.   Ulaq bir marka ismi olduğundan ‘kü’ harfi verilmiştir. Türkçe’de ulak diye yazılır. Haberci anlamı taşır.
Ekleme Tarihi: 22 Şubat 2021 - Pazartesi

Ulaq Sida Mavi Vatan’da

“ İnsan yapısı olan her şeyi biz daha iyi yaparız” Prof. İsmail Demir

 

  Türk savunma sanayi şirketlerinin işbirliği ile geliştirilen Türkiye’nin ilk silahlı insansız deniz aracı ulaq; Mavi Vatan ile buluştu. Ares tersanesi ve Meteksan savunma şirketi tarafından geliştirilen silahlı deniz platformu suya indi. Prototip üretimi tamamlanan silahlı insansız deniz aracı (SİDA) tecrübe seyirlerine başladı.

  Türkiye’nin ilan ettiği Mavi Vatan doktrini, denizlerdeki askeri varlığını güçlendirme çabasını da beraberinde getirdi. Mavi Vatan; Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de ilan edilen deniz yetki alanlarıdır. Karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri kapsar.

  Komşularıyla uzun süredir ‘ sıfır sorun politikası’ yürütmeye çalışan Türkiye, Arap Baharı (2011) sonrasında bu politikasından yavaş yavaş vazgeçmeye başladı. Etrafındaki ülkelerin parçalanma aşamalarını geç de olsa fark eden Türkiye; 15 Temmuz 2016 badiresini atlattıktan sonra, son dört yılda aktif ve askeri güce dayalı bir doktrin benimsedi. Bunda kuşkusuz, güneyden Irak ve Suriye üzerinden çevrelenme ve zengin doğalgaz ve petrol yataklarının varlığı nedeniyle, denizlerindeki çevrelenme isteklerinin payı büyüktür.

  Türkiye etrafındaki çemberi yarma politikasıyla beraber, ülke dışı askeri operasyonlara ağırlık verdi. 2017 senesinde sondaj filosu oluşturularak denizlerdeki zenginlikleri bulma çalışmaları başlatıldı. Libya ile münhasır ekonomik antlaşma imzalandı. Bilhassa Yunanistan ve ona arka çıkan birçok devletle; halen devam eden Akdeniz doğal zenginlikleri paylaşım ve kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge anlaşmazlıkları çıktı. Ayrıca Ege’de Yunanistan ile on yıllardır süren kıta sahanlığı sorunu devam etmektedir. Münhasır ekonomik bölge antlaşması yaptığımız Libya’yı parçalama girişimleri de artarak sürmektedir.

  Akdeniz, Ege ve Karadeniz’i kapsayan bu geniş coğrafyada, müttefik bildiğimiz dünya devletleri ile yoğun bir güç mücadelesine girişildi. Binlerce irili ufaklı adanın, kayalıkların da bulunduğu uçsuz bucaksız deniz sahalarını gözlemlemek, denetlemek ve gerektiğinde askeri güç kullanmak, sondaj gemilerine refakat etmek ve güvenliklerini sağlamak, binlerce km2 alanda terörle mücadeleyle, Libya’daki iç savaşa, Karabağ krizine dolaylı biçimde ve Suriye, Irak içine doğrudan müdahale etmek, oralarda üs bölgeleri kurmak, 13 ülkede askeri varlık göstermek oldukça maliyetlidir ve askeri, teknik kabiliyet, planlama, araç- gereç ve yetişmiş insan kaynağı gerektirmektedir.

  ‘Uluslar arası alanda gübrene göre bostan ekersin’ veya ‘ Uluslar arası arenada test edilmemiş güç, güç değildir’ özlü sözlerinden hareketle Türkiye; bağımsızlığın güvenlikte yattığını geç de olsa fark ederek;  savunma sanayi projelerine hız verdi. Yetenekli ordusunu her açıdan tahkim etti ve halen bu konuda dev adımlar atıyor. Türkiye bu alandaki atılımı önce ‘oyun değiştiren teknoloji’ dedikleri insansız hava araçlarında yaptı. İha ve siha’ların önemini bir gazi subayımız söyle açıklıyor: “Bir iha-siha bir tabur askerin yaratacağı etkiyi en az zaman ve maliyetle üstelik can kaybı yaşatmadan yerine getiriyor.” Havada yaratılan bu müthiş etkiyi Türkiye; denizlerine ve karasal alana da taşımak için uzun süredir süren hummalı çalışmalarının semeresini almaya başladı.

  Aslında yürütülen milli teknoloji hamlesi sadece askeri alanla sınırlı değil. Kaldı ki ister askeri ister sivil amaçlı olsun, üretilen yeni bir teknolojik ürün tüm sektörlerde kullanılmaya uygun hale sokulabilmektedir. Son iki yılda: Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın ilk ve tek endüstriyel enzim fabrikasını, Avrupa’nın tek çatı altındaki en büyük entegre ve akıllı kompresör fabrikasını, Türkiye’nin ilk alüminyum hibrit motor fabrikasını, en büyük aydınlatma fabrikasını, dünyanın üçüncü büyük fıstık işleme tesisinin açılışı yapıldı. Türkiye’nin ilk medikal beslenme fabrikasının, Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük yapıştırıcı ve tutkal üretim fabrikasının, Türkiye’nin ilk çinko izabe tesisinin temelleri de atıldı. Bunun gibi birçok tesisin son iki yılda ya açılışı ya da temeli atıldı.

  Kovid salgının yarattığı tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye; birçok alanda büyük atılımlar peşinde. Özel sektör kuruluşlarının liderliğinde, devlet kurum ve kuruluşları işbirliğinde bir yatırım, üretim ve teknoloji iklimi yaratılmaya çalışılıyor.

  Yazı konumuz ulaq-sida işte böyle bir çabanın ürünü olup, Türkiye’den çok Yunanistan’da heyecan ve korku yarattı. Yunan medyası korkulu rüya olarak niteledikleri sida’nın; iha ve siha’lar sonrası yaratacağı çarpan etkisinden epey endişe duyuyor.

  Ulaq-Sida; 400 km seyir menziline, saatte 65 km sürate, gündüz/gece görüş kabiliyetine, milli kriptolu haberleşme altyapısına sahip ve gelişmiş oldukça hafif kompozit malzemeden üretildi. Sida, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla veya yüzer platformlardan kullanılacak. Sida, hava araçları ile koordinasyon içinde de sevk ve idare imkanı bulacak. Ayrıca lazer güdümlü yerli füzeler taşıyacak.  

  • Ulaq bir marka ismi olduğundan ‘kü’ harfi verilmiştir. Türkçe’de ulak diye yazılır. Haberci anlamı taşır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.