Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Uzlaşı Kültürü ve Orhan Özdemir

‘Uzlaşı, farklılıklar içinde bir arada yaşamayı başarmakla olur’ O.Özdemir     Bugün, ekonomiyi bi kenara bırakırsak, başka nelerin gündemde olduğunu sormak gerekir. İnsanlar en çok hangi olaylardan rahatsızlık duyarlar? Ülkemizde buna, büyük oranda ‘toplumun kamplaşması’ cevabı verileceğini düşünüyorum. Kutuplaşma, kamplaşma, ayrışma, ötekileştirme gibi konular, ekonomik meseleler kadar ülke gündemini işgal eder. Peki saydığımız bu ayrıştıran başlıkların panzehiri nedir diye sorarsanız, bu sorunun cevabı uzlaşı kültürüdür, hoşgörüdür, tahammüldür, çok sesliliktir…   Acaba çok seslilik üzerinde insanın mesleklerinin de etkisi var mıdır? Eğer Orhan Özdemir gibi mesleğinin dışında birden fazla beceriye sahipseniz, her biri ayrı yetenek, deneyim ve eğitim isteyen becerilerle karşılaşırsınız; böyle çok yönlü olmak hayata farklı pencerelerden bakmak insanı pekala çok sesli, tahammüllü, hoş görülü, uzlaştırıcı yapabilir. Öğretim görevlisi, idareci, yazar, çevirmen, şair, ressam, yontu sanatçısı Orhan Özdemir’in karakteri ve dünya görüşü üzerinde mesleklerinin izlerini görmek mümkündür.   Eğitimci olmanız hoş görülü, sabırlı olmayı gerektirir her şeyden önce. İdarecilikte hakkaniyet ve uzlaştırıcı taraf öne çıkmalıdır. Yazarlık, araştırmayı, bilgi yüklenmeyi talep eder. Şairlik, duygulu, hassas, empati geliştiren yüreklere ihtiyaç duyar. Çevirmenlik, başka kültürleri, dünyaları anlamayı, mukayese becerisini gerekli kılar. Ressam kişi, doğayı, renkleri, geometriyi, çevreyi gözlemleyen anlayandır. Yontu sanatçısı hakeza öyle. İyi bir gözlemci, hayal dünyası geniş, estetik bilinci olan, sanat duygusu yüksek bir karakter talep eder.      Tüm bunlara yurtdışı tecrübesi, gurbet hayatını da eklediğinizde insanın, uzlaşı kültüründen yana olmaması, bunu içselleştirememiş olması pek düşünülemez. İster istemez saydığımız bu hasletler sizi doğrudan oraya götürür. Orhan Özdemir akademisyen, dil bilimcidir. O “insanın en büyük sermayesi dilidir” diyerek dile verdiği önemi vurgular ki dil bir anlama, anlatma aracıdır. Anlayan, anlatan insan önce öğrenmek, araştırmak ve bilmek durumundadır. Buna yabancı kültürleri ve dilleri bilmeyi de eklediğinizde ortaya sentezleyen, karşılaştıran, bilen bir insan çıkar. İşte bu insan uzlaşı kültürünün hiç yabancısı değildir. Aksine bizatihi içindedir, yaşayan, özümseyendir.   Tüm bu özellikler Orhan Özdemir’i gönlü zengin bir eğitimciye, toplumcu bir kişiliğe, aydınlanmacı, kültür ve sanat adamlığına dönüştürmüştür. Eleştirel yaklaşıma verdiği önem  onun kişiliğini tamamlayan bir başka özelliktir. Onun karakterinin oluşumunda ve başarısında Anadolu’nun bir köyünden yola çıkmasının etkisi büyüktür. O, bu etkiyi Avrupa’da evrensel değerlerle daha da ileriye taşımıştır.   Bir öğrencisi onu şöyle tanımlar; “ Adana’nın kavurucu sıcaklarından Almanya’nın serin rüzgarlarına uzanan, ardından Ankara’nın puslu havasında devam eden, yağmurlu Karadeniz günlerinden ılık Akdeniz akşamlarına ulaşan bir yaşam…” Yukarıda, uzlaşı kültürü üzerindeki mesleki etkileri saymaya çalıştım. Fakat çeşitli yaşam durakları da bir o kadar uzlaştırır, olgunluk verir. Hani “çok gezen mi bilir çok yaşayan mı“ meşhur sorusunda olduğu gibi. Çok gezen çok daha tecrübeli ve birikimlidir. Hele bir de çok gezen bunu eğimi ve geliştirdiği farkındalık duygusuyla taçlandırırsa değme keyfine.   Uzlaşı kültürüne ve olgunluğuna ulaşmak bir bakıma kendini geliştirme, deneyimleme ve yaşama uyarlama sürecidir. Bu aşamaları Orhan Özdemir’in yazılarında, sanatında ve yaşamında görmek pekala mümkündür. Çünkü yaşama aktarılmayan ve sadece lafta kalan sözler ve düşünceler insanları ikna etmekten uzaktır.   Anadolu bir kültürler mozaiğidir. Anadolu bir yolculuktur. Yolculuğun kendisi de uzlaşıdır zaten. Anadolu’da oluşan bir duygu birliği vardır. Bu birlik Yunus Emreler, Karacoğlanlar, Hacı Bektaşlar, Mevlanalar eseridir. Sanatla uzlaşı yan yana gelir. Çok açılardan bakmamıza ortam hazırlar. Karşıt sayılabilecek gruplarda sanat (türkü-şiir-edebiyat) ortak etki bırakır. İnsanların yakınlaşmasını sağlar.   Özdemir, sanatçı ve bilim adamlığı kimliği ile barıştan sevgiden yana tavır alıyor. Uzlaşı kültürünün dünyaya yayılmasını ve insanların belli bir refah seviyesine kavuşmasını istiyor. Bunun için gelişmiş ülkelerin birikimlerini bölüşme zorunluluğundan söz ediyor. Barış için ortak platformlar oluşturmaktan bahsediyor. İnsanlığı tüm dertlerine sadece ulusal sınırlar içinde değil tüm dünyada ortak olmaktan yana duruyor.   Bir dil bilimci olarak da dilin uzlaştıran gücüne dikkat çekiyor. Dil zehirlememeli diyerek de özellikle politikacılara uyarıda bulunuyor.        
Ekleme Tarihi: 23 Haziran 2022 - Perşembe

Uzlaşı Kültürü ve Orhan Özdemir

‘Uzlaşı, farklılıklar içinde bir arada yaşamayı başarmakla olur’ O.Özdemir

 

  Bugün, ekonomiyi bi kenara bırakırsak, başka nelerin gündemde olduğunu sormak gerekir. İnsanlar en çok hangi olaylardan rahatsızlık duyarlar? Ülkemizde buna, büyük oranda ‘toplumun kamplaşması’ cevabı verileceğini düşünüyorum. Kutuplaşma, kamplaşma, ayrışma, ötekileştirme gibi konular, ekonomik meseleler kadar ülke gündemini işgal eder. Peki saydığımız bu ayrıştıran başlıkların panzehiri nedir diye sorarsanız, bu sorunun cevabı uzlaşı kültürüdür, hoşgörüdür, tahammüldür, çok sesliliktir…

  Acaba çok seslilik üzerinde insanın mesleklerinin de etkisi var mıdır? Eğer Orhan Özdemir gibi mesleğinin dışında birden fazla beceriye sahipseniz, her biri ayrı yetenek, deneyim ve eğitim isteyen becerilerle karşılaşırsınız; böyle çok yönlü olmak hayata farklı pencerelerden bakmak insanı pekala çok sesli, tahammüllü, hoş görülü, uzlaştırıcı yapabilir. Öğretim görevlisi, idareci, yazar, çevirmen, şair, ressam, yontu sanatçısı Orhan Özdemir’in karakteri ve dünya görüşü üzerinde mesleklerinin izlerini görmek mümkündür.

  Eğitimci olmanız hoş görülü, sabırlı olmayı gerektirir her şeyden önce. İdarecilikte hakkaniyet ve uzlaştırıcı taraf öne çıkmalıdır. Yazarlık, araştırmayı, bilgi yüklenmeyi talep eder. Şairlik, duygulu, hassas, empati geliştiren yüreklere ihtiyaç duyar. Çevirmenlik, başka kültürleri, dünyaları anlamayı, mukayese becerisini gerekli kılar. Ressam kişi, doğayı, renkleri, geometriyi, çevreyi gözlemleyen anlayandır. Yontu sanatçısı hakeza öyle. İyi bir gözlemci, hayal dünyası geniş, estetik bilinci olan, sanat duygusu yüksek bir karakter talep eder.   

  Tüm bunlara yurtdışı tecrübesi, gurbet hayatını da eklediğinizde insanın, uzlaşı kültüründen yana olmaması, bunu içselleştirememiş olması pek düşünülemez. İster istemez saydığımız bu hasletler sizi doğrudan oraya götürür. Orhan Özdemir akademisyen, dil bilimcidir. O “insanın en büyük sermayesi dilidir” diyerek dile verdiği önemi vurgular ki dil bir anlama, anlatma aracıdır. Anlayan, anlatan insan önce öğrenmek, araştırmak ve bilmek durumundadır. Buna yabancı kültürleri ve dilleri bilmeyi de eklediğinizde ortaya sentezleyen, karşılaştıran, bilen bir insan çıkar. İşte bu insan uzlaşı kültürünün hiç yabancısı değildir. Aksine bizatihi içindedir, yaşayan, özümseyendir.

  Tüm bu özellikler Orhan Özdemir’i gönlü zengin bir eğitimciye, toplumcu bir kişiliğe, aydınlanmacı, kültür ve sanat adamlığına dönüştürmüştür. Eleştirel yaklaşıma verdiği önem  onun kişiliğini tamamlayan bir başka özelliktir. Onun karakterinin oluşumunda ve başarısında Anadolu’nun bir köyünden yola çıkmasının etkisi büyüktür. O, bu etkiyi Avrupa’da evrensel değerlerle daha da ileriye taşımıştır.

  Bir öğrencisi onu şöyle tanımlar; “ Adana’nın kavurucu sıcaklarından Almanya’nın serin rüzgarlarına uzanan, ardından Ankara’nın puslu havasında devam eden, yağmurlu Karadeniz günlerinden ılık Akdeniz akşamlarına ulaşan bir yaşam…” Yukarıda, uzlaşı kültürü üzerindeki mesleki etkileri saymaya çalıştım. Fakat çeşitli yaşam durakları da bir o kadar uzlaştırır, olgunluk verir. Hani “çok gezen mi bilir çok yaşayan mı“ meşhur sorusunda olduğu gibi. Çok gezen çok daha tecrübeli ve birikimlidir. Hele bir de çok gezen bunu eğimi ve geliştirdiği farkındalık duygusuyla taçlandırırsa değme keyfine.

  Uzlaşı kültürüne ve olgunluğuna ulaşmak bir bakıma kendini geliştirme, deneyimleme ve yaşama uyarlama sürecidir. Bu aşamaları Orhan Özdemir’in yazılarında, sanatında ve yaşamında görmek pekala mümkündür. Çünkü yaşama aktarılmayan ve sadece lafta kalan sözler ve düşünceler insanları ikna etmekten uzaktır.

  Anadolu bir kültürler mozaiğidir. Anadolu bir yolculuktur. Yolculuğun kendisi de uzlaşıdır zaten. Anadolu’da oluşan bir duygu birliği vardır. Bu birlik Yunus Emreler, Karacoğlanlar, Hacı Bektaşlar, Mevlanalar eseridir. Sanatla uzlaşı yan yana gelir. Çok açılardan bakmamıza ortam hazırlar. Karşıt sayılabilecek gruplarda sanat (türkü-şiir-edebiyat) ortak etki bırakır. İnsanların yakınlaşmasını sağlar.

  Özdemir, sanatçı ve bilim adamlığı kimliği ile barıştan sevgiden yana tavır alıyor. Uzlaşı kültürünün dünyaya yayılmasını ve insanların belli bir refah seviyesine kavuşmasını istiyor. Bunun için gelişmiş ülkelerin birikimlerini bölüşme zorunluluğundan söz ediyor. Barış için ortak platformlar oluşturmaktan bahsediyor. İnsanlığı tüm dertlerine sadece ulusal sınırlar içinde değil tüm dünyada ortak olmaktan yana duruyor.

  Bir dil bilimci olarak da dilin uzlaştıran gücüne dikkat çekiyor. Dil zehirlememeli diyerek de özellikle politikacılara uyarıda bulunuyor.        

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.