Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Yeni Kavşak Ve Şehrin Halleri

“ Dağarcığı; gezdiği ve düşlediği şehirlerle doldu.”    Her şehir başkadır, dinamiktir, yaşar… Halden hale geçer ve yerinde duramaz. Hala hiç sözü edilmemiş bir şehir var mıdır? Bir kavşak açıldı; tartışmalar alevlendi. Kahvehaneler, berber salonları, park oturakları hareketlendi… Çayların tadı kaçtı. Seslerin uyumu değişti. Kavşak üzerinden şehrin geçmişi, geleceği masaya yatırıldı. Hep olduğu gibi, yansızlık vestiyere bırakıldı. Herkes kendi penceresinden baktı.    Tartışma gündeme oturunca, beni ilgilendiren asıl yanı devreye girer. Kalem oynatma vakti gelmiştir. Geçmişten günümüze, yollar, binalar, isimler yer değiştirir. İnsan kalabalıkları iştahla ve umutla dönüştürür şehirleri. Önce yollar açılır. Ardından bellerinde keserler, adamlar görünür…    Gazi Mustafa Kemal Bulvarı (GMK) üç etapta yapıldı. Nato yoluydu eski adı. 1958 de ilk etap, 1966 da ikinci etap ve şimdiki Tulumbadan batıya doğru giden kısım, 1975 de yapıldı. Tulumba kavşak olmadan önce, Tulumba durağıydı. Adını nereden almıştı peki? Şimdiki Müftü köprüsü yanındaki derin gölgeli, emekliler parkı karşısında bir tulumba vardı. Suyu çok soğuktu. Buradan etraftaki bahçeler sulanır, evlere testilerle su taşınırdı. Takvim yaprakları 1948 senesini gösteriyordu. Daha şebeke suyunun bağlanmadığı zamanlardı. İşte Silifke caddesi üzerindeki o tulumba, 400 metre kuzey- batıda şimdiki yerine isim babası oldu. GMK açılmadan evvel Pozcu tarafından çarşıya, Silifke caddesi üzerinden ulaşılırdı. Birinci çevre yolu diye de adlandırılan GMK bulvarı, üçüncü etabı yapılana kadar; şehrin yükünü, çarşı bağlantısını bu kadim Silifke caddesi taşıdı.    Şehir biz olmasak da anlamını diri tutacaktı elbet. Kederli yalnızlığı, sorular doğuracak taze fikirlere ve tartışmalara geçit verecekti.    Tarihi açıdan çok mu görkemli, çok mu zengin bu şehir? Kitapta okuduklarımıza göre yaklaşırsanız, bu soruya evet cevabını verebilirsiniz. Ama etrafta gördüklerimize bakarsanız, şehrin neredeyse her döneminde sistemli olarak tarihsizleştirildiğine ve betona yenik düştüğüne tanıklık edebilirsiniz. Oysa yüzlerce tarihi Mersin evleri, ören yerleri kurtarılmayı bekler durur… Hiç kimse yirmi yıl öncesinin Mersin’i ile ( değil kırk elli yıl öncesi) bugünü kıyaslayamaz bile; ancak sorulması gereken hayati soru şu: Hangi yöne doğru eviriliyoruz; yapılanlar planlı, programlı mı? Bu soruya doyurucu bir cevap bulmak zor. Çünkü öyle olsaydı. Halil Paşa Köprüsü (önceki Tulumba Köprüsü) yapılır mıydı hiç? Her haliyle hatalıydı yanlıştı, çok canlar yaktı, evler taşıttı, kepenk indirtti…    Halil Paşa Köprüsü şehri adeta ikiye bölmüştü. Etrafına kasvetli bir hava yayıyordu, karanlıktı, ışığı engelliyordu. Köprüden arabalar, uçuşarak düşüyordu. Halil Paşa’nın yapılış tarihi (1999) yeni bir dönemin de habercisiydi. Şehir batı yönüne kayıyor, Mezitli ile izdivaç yapıyordu. Avm’ler hızla yayılıyor, batı yakasında, işyerleri, bankalar durmadan yeni şubeler açıyordu. Köprünün doğusu kan kaybederken, batısı yerden fışkırıyordu. İşte böyle önemli bir yerdir Tulumba Kavşağı; şehri sadece batı- doğu hattında bölmez, güney- kuzey hattında da sembolik anlamı vardır. Büyüyen Mersin’in kesişme noktasıdır.      Herkesi mutlu etmek mümkün olmasa da gönül çok şey ister. Gönül ister ki bu şehrin Halil Paşa ile ayrılan yolları; yeni estetik çalışma ile tekrar birbirine kavuşsun. Sosyo- ekonomik ayrışmaya bir son versin!
Ekleme Tarihi: 30 Mart 2016 - Çarşamba

Yeni Kavşak Ve Şehrin Halleri

“ Dağarcığı; gezdiği ve düşlediği şehirlerle doldu.”

   Her şehir başkadır, dinamiktir, yaşar… Halden hale geçer ve yerinde duramaz. Hala hiç sözü edilmemiş bir şehir var mıdır? Bir kavşak açıldı; tartışmalar alevlendi. Kahvehaneler, berber salonları, park oturakları hareketlendi… Çayların tadı kaçtı. Seslerin uyumu değişti. Kavşak üzerinden şehrin geçmişi, geleceği masaya yatırıldı. Hep olduğu gibi, yansızlık vestiyere bırakıldı. Herkes kendi penceresinden baktı.

   Tartışma gündeme oturunca, beni ilgilendiren asıl yanı devreye girer. Kalem oynatma vakti gelmiştir. Geçmişten günümüze, yollar, binalar, isimler yer değiştirir. İnsan kalabalıkları iştahla ve umutla dönüştürür şehirleri. Önce yollar açılır. Ardından bellerinde keserler, adamlar görünür…

   Gazi Mustafa Kemal Bulvarı (GMK) üç etapta yapıldı. Nato yoluydu eski adı. 1958 de ilk etap, 1966 da ikinci etap ve şimdiki Tulumbadan batıya doğru giden kısım, 1975 de yapıldı. Tulumba kavşak olmadan önce, Tulumba durağıydı. Adını nereden almıştı peki? Şimdiki Müftü köprüsü yanındaki derin gölgeli, emekliler parkı karşısında bir tulumba vardı. Suyu çok soğuktu. Buradan etraftaki bahçeler sulanır, evlere testilerle su taşınırdı. Takvim yaprakları 1948 senesini gösteriyordu. Daha şebeke suyunun bağlanmadığı zamanlardı. İşte Silifke caddesi üzerindeki o tulumba, 400 metre kuzey- batıda şimdiki yerine isim babası oldu. GMK açılmadan evvel Pozcu tarafından çarşıya, Silifke caddesi üzerinden ulaşılırdı. Birinci çevre yolu diye de adlandırılan GMK bulvarı, üçüncü etabı yapılana kadar; şehrin yükünü, çarşı bağlantısını bu kadim Silifke caddesi taşıdı.

   Şehir biz olmasak da anlamını diri tutacaktı elbet. Kederli yalnızlığı, sorular doğuracak taze fikirlere ve tartışmalara geçit verecekti.

   Tarihi açıdan çok mu görkemli, çok mu zengin bu şehir? Kitapta okuduklarımıza göre yaklaşırsanız, bu soruya evet cevabını verebilirsiniz. Ama etrafta gördüklerimize bakarsanız, şehrin neredeyse her döneminde sistemli olarak tarihsizleştirildiğine ve betona yenik düştüğüne tanıklık edebilirsiniz. Oysa yüzlerce tarihi Mersin evleri, ören yerleri kurtarılmayı bekler durur… Hiç kimse yirmi yıl öncesinin Mersin’i ile ( değil kırk elli yıl öncesi) bugünü kıyaslayamaz bile; ancak sorulması gereken hayati soru şu: Hangi yöne doğru eviriliyoruz; yapılanlar planlı, programlı mı? Bu soruya doyurucu bir cevap bulmak zor. Çünkü öyle olsaydı. Halil Paşa Köprüsü (önceki Tulumba Köprüsü) yapılır mıydı hiç? Her haliyle hatalıydı yanlıştı, çok canlar yaktı, evler taşıttı, kepenk indirtti…

   Halil Paşa Köprüsü şehri adeta ikiye bölmüştü. Etrafına kasvetli bir hava yayıyordu, karanlıktı, ışığı engelliyordu. Köprüden arabalar, uçuşarak düşüyordu. Halil Paşa’nın yapılış tarihi (1999) yeni bir dönemin de habercisiydi. Şehir batı yönüne kayıyor, Mezitli ile izdivaç yapıyordu. Avm’ler hızla yayılıyor, batı yakasında, işyerleri, bankalar durmadan yeni şubeler açıyordu. Köprünün doğusu kan kaybederken, batısı yerden fışkırıyordu. İşte böyle önemli bir yerdir Tulumba Kavşağı; şehri sadece batı- doğu hattında bölmez, güney- kuzey hattında da sembolik anlamı vardır. Büyüyen Mersin’in kesişme noktasıdır.

     Herkesi mutlu etmek mümkün olmasa da gönül çok şey ister. Gönül ister ki bu şehrin Halil Paşa ile ayrılan yolları; yeni estetik çalışma ile tekrar birbirine kavuşsun. Sosyo- ekonomik ayrışmaya bir son versin!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.