Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Yeni Soğuk Savaş

“Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir”     Günümüz iletişim ve etkileşim çağında her şey iç içe geçti. Artık sadece sınırlar içindeki politikalardan bahsedemeyiz. Dış politika da en az iç politika kadar önemlidir ve insan hayatlarına dokunur. Kendimden örnek vermem gerekirse, 1989 yılında Mersin’e yaptığım yatırım; ABD’nin Irak ve Körfez politikası nedeniyle boşa çıktı. Birçok insanın kaderi devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinden doğrudan etkilenir.     Biden’ın iktidara gelişiyle ABD, Trump dönemine nazaran daha dışa dönük bir siyaset güdüyor. Brüksel’deki son Nato zirvesi bunun izleriyle doluydu. ABD’nin ana düşüncesi Rusya ve Çin’i hedefe koyarak, kendi liderliğindeki Batı ittifakını tahkim etmektir. Biliyorsunuz Çin her alanda atılıma geçti ve 2030 yılına kalmadan dünya ekonomisinin dümenine oturması bekleniyor. İşte bu süreç, ABD’yi oldukça endişelendiriyor ve Çin’i hedef tahtasına oturtuyor.     Bu süreç kimilerine göre yeni bir soğuk savaş anlamına geliyor. Soğuk savaş; ikinci dünya savaşının bitiminden (1945) Berlin duvarının (1989) yıkımına değin geçen süredir. Anlamı; doğrudan süper devletler arasında bir sıcak savaşın çıkmamış olmasıdır. Yerine, Doğu ve Batı blokları arasında dünyanın hemen tüm bölgelerinde vekalet savaşları yürütülmesidir. O dönem, nükleer silahların gölgesinde gerilimli ve dünyaya ayar veren bir dönemdi.     Önümüzdeki zaman aralığındaysa bu kez Çin ile ABD arasında yaşanacak yeni bir soğuk savaştan bahsediliyor. Çin, bir taraftan ekonomisiyle gelirken, diğer taraftan askeri süper güç olmanın adımlarını atıyor. Çin, dünyada sadece satın almalar ve ortaklıklarla ilerlemiyor. Askeri ve uzay teknolojisinde de dünya devi olmanın hesabı içinde. Eğer Batı ittifakı ABD önderliğinde Çin’i frenleyemezse Çin; büyük bir süratle tüm dünyayı ele geçirecek azim ve güce sahiptir.          Dünya haritasını önünüze koyduğunuzda, Batı ile Çin arasında devasa İslam coğrafyası göze çarpar. İşte bu coğrafya, ABD tarafından ‘Çin seddine karşı Müslüman seddi’ biçiminde hayata geçirilmek isteniyor. Nasıl ki Sovyet tehdidine karşı ABD’nin Türkiye dahil, Müslüman ülkelerden oluşturduğu bir ‘Yeşil Kuşak’ projesi var idi; işte şimdide onun benzeri  Çin’e karşı yeni bir kuşak planlanıyor.     Bu bağlamda ABD Afganistan’dan çekilerek orada barış yapmak istiyor. Çünkü Afgan savaşçıların yararlılıkları gayet iyi bilinmektedir. ABD oradaki boşluğu Türkiye eliyle doldurmak ve savaşçı Afganları bu kez Çin’e karşı örgütlemek peşinde. Doğu Türkistan derseniz orada da zaten bir ABD parmağı olamaması düşünülemez.     Avrasya hattında Avrupa sınırına kadar olan bölgede Çin’i durduracak yegane güç, Müslüman ülkelerdir. Tam da bu noktada kaderin bir cilvesi olarak Türkiye ön plana çıkıyor ve önemi iyice artıyor. Çünkü Çin önündeki bariyer; Türkiye’siz dikiş tutmaz. Türkiye’nin de bu önemli özelliğinin farkında olmaması düşünülemez.     İşte tam bu noktada yeni pazarlıklar yapılacak ve kartlar yeniden karılacaktır. Nato zirvesi öncesi Erdoğan’ın beyaz sayfa açma mesajı, ABD ile pazarlığa hazır olduğunun bir kanıtıdır ki; ABD’de böyle bir pazarlığa zaten dünden razıdır. Bir Amerikan gazetesi; bu konuda şöyle demektedir: “ Erdoğan durumu yumuşattı. Erdoğan Rusya’nın veremeyeceklerini Batı’dan almak istiyor. Türkiye şiddetle Batı yardımlarına ihtiyaç duyuyor” demektedir.     Türkiye’nin pandemi (turizmin ve Batılı yatırımların durması) ve içte ve dıştaki askeri operasyonları nedeniyle, ekonomik anlamda sıkışıklığı bilinmektedir. Türkiye eşsiz coğrafi konumu ve tarihi mirası nedeniyle tekrar dünya sahnesine çıkmayı bekliyor.     Umalım da Türkiye; Batı ittifakı ile yaşadığı olumsuz tecrübeleri unutmadan –hep aklımda diyerek- bu yeni süreci iyi yönetsin ve özellikle savunma sanayi hamlesini kesintisiz sürdürmeye devam ederek, azami kazançlar elde etmeye odaklansın! Önümüzde duran bu ikinci soğuk savaş dönemi, Türkiye’yi ilkinde olduğu gibi edilgen ve tamamen bağımlı bir ülke konumuna sokmasın!  
Ekleme Tarihi: 08 Temmuz 2021 - Perşembe

Yeni Soğuk Savaş

“Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir”

 

  Günümüz iletişim ve etkileşim çağında her şey iç içe geçti. Artık sadece sınırlar içindeki politikalardan bahsedemeyiz. Dış politika da en az iç politika kadar önemlidir ve insan hayatlarına dokunur. Kendimden örnek vermem gerekirse, 1989 yılında Mersin’e yaptığım yatırım; ABD’nin Irak ve Körfez politikası nedeniyle boşa çıktı. Birçok insanın kaderi devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinden doğrudan etkilenir.

 

  Biden’ın iktidara gelişiyle ABD, Trump dönemine nazaran daha dışa dönük bir siyaset güdüyor. Brüksel’deki son Nato zirvesi bunun izleriyle doluydu. ABD’nin ana düşüncesi Rusya ve Çin’i hedefe koyarak, kendi liderliğindeki Batı ittifakını tahkim etmektir. Biliyorsunuz Çin her alanda atılıma geçti ve 2030 yılına kalmadan dünya ekonomisinin dümenine oturması bekleniyor. İşte bu süreç, ABD’yi oldukça endişelendiriyor ve Çin’i hedef tahtasına oturtuyor.

 

  Bu süreç kimilerine göre yeni bir soğuk savaş anlamına geliyor. Soğuk savaş; ikinci dünya savaşının bitiminden (1945) Berlin duvarının (1989) yıkımına değin geçen süredir. Anlamı; doğrudan süper devletler arasında bir sıcak savaşın çıkmamış olmasıdır. Yerine, Doğu ve Batı blokları arasında dünyanın hemen tüm bölgelerinde vekalet savaşları yürütülmesidir. O dönem, nükleer silahların gölgesinde gerilimli ve dünyaya ayar veren bir dönemdi.

 

  Önümüzdeki zaman aralığındaysa bu kez Çin ile ABD arasında yaşanacak yeni bir soğuk savaştan bahsediliyor. Çin, bir taraftan ekonomisiyle gelirken, diğer taraftan askeri süper güç olmanın adımlarını atıyor. Çin, dünyada sadece satın almalar ve ortaklıklarla ilerlemiyor. Askeri ve uzay teknolojisinde de dünya devi olmanın hesabı içinde. Eğer Batı ittifakı ABD önderliğinde Çin’i frenleyemezse Çin; büyük bir süratle tüm dünyayı ele geçirecek azim ve güce sahiptir.     

 

  Dünya haritasını önünüze koyduğunuzda, Batı ile Çin arasında devasa İslam coğrafyası göze çarpar. İşte bu coğrafya, ABD tarafından ‘Çin seddine karşı Müslüman seddi’ biçiminde hayata geçirilmek isteniyor. Nasıl ki Sovyet tehdidine karşı ABD’nin Türkiye dahil, Müslüman ülkelerden oluşturduğu bir ‘Yeşil Kuşak’ projesi var idi; işte şimdide onun benzeri  Çin’e karşı yeni bir kuşak planlanıyor.

 

  Bu bağlamda ABD Afganistan’dan çekilerek orada barış yapmak istiyor. Çünkü Afgan savaşçıların yararlılıkları gayet iyi bilinmektedir. ABD oradaki boşluğu Türkiye eliyle doldurmak ve savaşçı Afganları bu kez Çin’e karşı örgütlemek peşinde. Doğu Türkistan derseniz orada da zaten bir ABD parmağı olamaması düşünülemez.

 

  Avrasya hattında Avrupa sınırına kadar olan bölgede Çin’i durduracak yegane güç, Müslüman ülkelerdir. Tam da bu noktada kaderin bir cilvesi olarak Türkiye ön plana çıkıyor ve önemi iyice artıyor. Çünkü Çin önündeki bariyer; Türkiye’siz dikiş tutmaz. Türkiye’nin de bu önemli özelliğinin farkında olmaması düşünülemez.

 

  İşte tam bu noktada yeni pazarlıklar yapılacak ve kartlar yeniden karılacaktır. Nato zirvesi öncesi Erdoğan’ın beyaz sayfa açma mesajı, ABD ile pazarlığa hazır olduğunun bir kanıtıdır ki; ABD’de böyle bir pazarlığa zaten dünden razıdır. Bir Amerikan gazetesi; bu konuda şöyle demektedir: “ Erdoğan durumu yumuşattı. Erdoğan Rusya’nın veremeyeceklerini Batı’dan almak istiyor. Türkiye şiddetle Batı yardımlarına ihtiyaç duyuyor” demektedir.

 

  Türkiye’nin pandemi (turizmin ve Batılı yatırımların durması) ve içte ve dıştaki askeri operasyonları nedeniyle, ekonomik anlamda sıkışıklığı bilinmektedir. Türkiye eşsiz coğrafi konumu ve tarihi mirası nedeniyle tekrar dünya sahnesine çıkmayı bekliyor.

 

  Umalım da Türkiye; Batı ittifakı ile yaşadığı olumsuz tecrübeleri unutmadan –hep aklımda diyerek- bu yeni süreci iyi yönetsin ve özellikle savunma sanayi hamlesini kesintisiz sürdürmeye devam ederek, azami kazançlar elde etmeye odaklansın! Önümüzde duran bu ikinci soğuk savaş dönemi, Türkiye’yi ilkinde olduğu gibi edilgen ve tamamen bağımlı bir ülke konumuna sokmasın!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.