Erdoğan çok önce kaybetti…Abdullah Ayan yazdı

Güncel 04.04.2024 - 09:43, Güncelleme: 04.04.2024 - 09:43
 

Erdoğan çok önce kaybetti…Abdullah Ayan yazdı

Ülkenin en dinamik kesimini işsiz, aşsız, umutsuz ve bilgi çağına bigane bırakmanın siyasi bedeli olacaktı, olacaktır…

31 Mart gecesi ortaya çıkan tablonun ardından ‘Erdoğan’ ın yenilgisi’ üzerine yorumlardan analizlerden geçilmiyor… Doğrudur Erdoğan 31 Martta tartışılmayacak, en yakınlarının bile ‘evet, ama’ gibisinden mazeretlere sığınamayacağı bir hezimet yaşadı ama bu yıkıma bir günde gelinmedi… 2011’ de iktidarını muktedirliğe taşımasıyla başlayan sürecin kapanmakta olan son perdesini izliyoruz… Muktedirliğin kendisine verdiği güçle ortak akılı terk eden, her soruna kendi çözüm arayan, tek kişinin ülke kaderini belirlediği ucube bir sistemle krizden krize sürüklendiğimiz, acılarla sınandığımız dayanılması hayli zor yıllardan geçtik… Özgürlüklerin kısıtlandığı, anayasa mahkemesi kararlarının dolayısıyla anayasanın işlevini yitirdiği on yılı aşkın bir dönem bu… ‘Adam kazandı’ diye havlu atılan seçimlerde bile kan kaybeden bir Erdoğan ile anlamlandırılan AKP’ nin bugün geldiği yeri anlamak için 2014-2024 yerel seçimlerinde alınan sonuçlara bakmak yeterli… Seçmen sayısının 52,7 milyon olduğu 2014 yerel seçimlerinde; AK Parti 19,45 milyon ve MHP 7,9 milyon oy aldı. bir başka ifadeyle bugünkü Cumhur ittifakının iki bileşeninin 2014 oy toplamı 27 milyon 331 bin.. 2019′ da seçmen sayısı 4,3 milyon artışla 57 milyona çıkarken AKP ve MHP’ nin oy toplamı 24 milyondur. Ve 31 mart 2024 günü gerçekleşen tablo: Seçmen sayısı 61,4 milyon.. iki partinin aldığı oy 18,6 milyon.. 2014' te 52 milyon seçmenin 27,3 milyonunun desteğine karşı 2024' te seçmen sayısı 9,5 milyon artışla 61,4 milyona ulaşırken AKP+MHP' nin toplam oyu 18,6 milyon.. (AKP 16,34+MHP 2,3 mil) Artan seçmen sayısını göz önüne almadığımızda 8,7 milyon, artışı oransal olarak eklediğimizde 13 milyonluk bir kayıp var ki, Erdoğan bu tabloyu hiç bir şey olmamış gibi geçiştiremez.. ** 2018 Haziranında gerçekleşen Başkanlık seçimleri öncesinde kaleme aldığım ‘Erdoğan Kaybetti’ * başlıklı makale sonrasında yaşayacaklarımızla ilgili bulunduğum öngörüler bakımından da ilginçti… 31 Mart 2024 mahalli seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu değerlendirirken yıllar içinde yaşananları anımsamanızda yarar var diye düşünüyorum… ** “(…) Dip dalgalarını, o depremi henüz yansıtmayan kamuoyu anketlerini bir yana bırakıp 24 Haziranla ilgili ortaya çıkacak ilk sonucu erkenden de olsa şimdiden paylaşayım: 24 Haziran seçimlerinde sandıktan ister kendisi ister zayıf olasılıkla bir başkası çıksın veya seçim ikinci tura kalsın, her halükarda Erdoğan sürecin kaybedenidir… Aslında kaybetmesi 24 Hazirandan çok önce gerçekleşti. Örneğin ekonomide kaybetti Erdoğan… Son hezimetten başlayayım…. Faizle enflasyon arasında kurduğu, hiçbir teorik ve pratik kalıba, deneye, gözleme dayanmayan korelasyon nedeniyle değil, o teoriyi kabul ettirmeye kalktığı uluslararası sermayenin tepkisi karşısında geri adım atmasıyla ve o çok savunduğu düşük faiz rüyasının sabahında aynı faizlerin iki katına çıktığı kabusa uyandığı gün kaybetti. Türkiye bankaları ve şirketleri tarihin hiçbir dönemiyle karşılaştırılmayacak büyüklükte kredi alıp bu paraları nitelikli yatırım yerine, geri dönüşü olmayan inşaat sektörüne, betona gömerken kaybetti Erdoğan. Sadece kendisi ve partisi değil, içinden çıkılması hayli zor bir borç batağına sürüklenen ülke de girilen yolun sonunda duvara toslayarak kaybetmenin eşiğinde… Küresel para bolluğunda alınan kredileri nasıl ödeyeceğini düşünmek, yeni kemer sıkma politikalarına boyun eğmek, özellikle de dar ve sabit gelirli büyük toplum kesimlerin acı reçetelere mahkûm olmak büyük kaybın sadece bir parçası… Aslında Erdoğan AB sürecini ıskalayarak çok önceden hem kendisi kaybetmiş hem de ülkemize kaybettirmişti. 2001’ de Kemal Derviş’ in başlattığı restorasyon döneminin sürdürüldüğü, hak ve özgürlüklerin, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin öne çıktığı ilk iktidar yıllarında ülkeye ne kadar hızlı yol aldırdıysa sonradan o kurumsal çıpaların, demokratikleşme hamlelerini terk ederek kaybetti, kaybettirdi Erdoğan… Eğitim sisteminin çökmesiyle bir nesil kaybedilirken kaybetti, kaybettirdi Erdoğan… Tıpkı tarafsız yargı, taraftarlaştırılırken kaybettiği ve kaybettirdiği gibi… Şimdi 16 yıllık yolculuğun sonunda ülke insanına kıraathane projesinin ötesinde yeni bir şey vaat etmeyen, yeni bir hikâye sunamayan Erdoğan var karşımızda… Sadece o değil, attıkları her adımdan önce tüm kurumlarıyla dönüp ne dediğine bakan ve sözünün üstüne söz söylenemeyen yorgun bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Üretimi nitelikli hale getiremeyen, on yıldır ihracatını arttıramayan, arttırmaya kalktığında da bunu kaliteli ürüne yönelerek değil fiyat kırarak gerçekleştiren bir bozuk yapı söz konusu… Demografik açıdan en geniş toplumsal kesimi temsil eden gençleri artık ülkede kalmanın değil, huzurlu olabilecekleri başka ülkelere kaçmanın yollarını aramakta… Ve bu dinamik yapının işsizlik oranları, ortalamanın iki katını aşmış durumda. Tarafsız yargıya hasret, eğitim sistemi çağa ayak uyduramayan tükenmişlik sendromuyla kıvranan bir ülke tablosu var karşımızda bugün. Erdoğan, en büyük zenginliği olan genç nüfusu olan Türkiye’ yi heyecanlı, yeni bir hikâye ile ayağa kaldırmayı deneyeceğine, çoğunluğu oluşturan yaş grubuna çok eskilerde kalmış, kimsenin hatırlamadığı bir dönemle kendisinin devr-i iktidarını karşılaştırarak korkularla oy alacağını sanıyor. Onun da ötesine geçen hamlelerle en çok bir zamanlar kendisine omuz veren çevreleri şaşırtıyor Erdoğan… Örneğin son AK Parti İstanbul mitinginde boy gösteren, vitrine çıkan eski Başbakanlardan Tansu Çiller’ den medet umuyor, onun vereceği katkıya bile ihtiyaç duyuyor ki, yanı başında arz-ı endam etmekte. O dönemleri hatırlayan neredeyse herkesin çok partili dönem boyunca en başarısız iki başbakandan biri (diğeri Çiller’ in rakibi pozisyonundaki Mesut Yılmaz’ dır ve bu ikili ülkenin kaybettiği 1990′ ların on bir yıllık döneminin siyasi sorumlularıdır) olan Çiller’ inbugüne kadar ülkeye tahribattan başka hiçbir şey veremediğini gayet iyi bilir. Başbakanken ülkeyi krizden krize sürükleyen birini yanına alarak kamuoyunun önüne çıkan Erdoğan’ ın aslında kazanıyorum sanırken kaybettiğini tek karelik bu fotoğraftan daha iyi ne anlatabilir ki? ** Ve Erdoğan gençleri kaybetti, kaybediyor… Tek başına eğitim sisteminin dibe vurmuşluğu her siyasetçiye en ağır yenilgiyi tattırmaya yeterdi. Yaşayarak ve bedel ödeyerek eğitimdeki savrulmada en büyük bedeli ödemek zorunda kalan gençler, ellerine geçen fırsatı değerlendirecek ve faturanın en azından ellerinden gelen kısmını Erdoğan’ a ödeteceklerdir. Gençleri kaybeden bir Erdoğan mevcut söylemleri, uygulamalarıyla o kesimi yeniden kazanamayacağı için bugün değilse orta ve uzun vadede kaybetmeye mahkum… Ülkenin en dinamik kesimini işsiz, aşsız, umutsuz ve bilgi çağına bigane bırakmanın siyasi bedeli olacaktı, olacaktır… Seçim dönemi boyunca en dişe dokunur proje olarak Gençlere kıraathane vaat eden bir siyasetçiye nasıl bakılacaksa, bugün Erdoğan’a o gözle bakıyorlar… Bedelin büyüğünü de o gençlerin karşısına yeni bir heyecanlı hikâyeyle çıkamayan Erdoğan ödeyecek… Bu nedenle de 24 Haziran akşamı sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın kaybetti, kaybedecektir Erdoğan…” *https://abdullahayan.wordpress.com/2018/06/19/erdogan-kaybediyor-abdullah-ayan-19-6-2018/ Abdullah Ayan
Ülkenin en dinamik kesimini işsiz, aşsız, umutsuz ve bilgi çağına bigane bırakmanın siyasi bedeli olacaktı, olacaktır…

31 Mart gecesi ortaya çıkan tablonun ardından ‘Erdoğan’ ın yenilgisi’ üzerine yorumlardan analizlerden geçilmiyor…

Doğrudur Erdoğan 31 Martta tartışılmayacak, en yakınlarının bile ‘evet, ama’ gibisinden mazeretlere sığınamayacağı bir hezimet yaşadı ama bu yıkıma bir günde gelinmedi…

2011’ de iktidarını muktedirliğe taşımasıyla başlayan sürecin kapanmakta olan son perdesini izliyoruz…

Muktedirliğin kendisine verdiği güçle ortak akılı terk eden, her soruna kendi çözüm arayan, tek kişinin ülke kaderini belirlediği ucube bir sistemle krizden krize sürüklendiğimiz, acılarla sınandığımız dayanılması hayli zor yıllardan geçtik…

Özgürlüklerin kısıtlandığı, anayasa mahkemesi kararlarının dolayısıyla anayasanın işlevini yitirdiği on yılı aşkın bir dönem bu…

‘Adam kazandı’ diye havlu atılan seçimlerde bile kan kaybeden bir Erdoğan ile anlamlandırılan AKP’ nin bugün geldiği yeri anlamak için 2014-2024 yerel seçimlerinde alınan sonuçlara bakmak yeterli…

Seçmen sayısının 52,7 milyon olduğu 2014 yerel seçimlerinde; AK Parti 19,45 milyon ve MHP 7,9 milyon oy aldı. bir başka ifadeyle bugünkü Cumhur ittifakının iki bileşeninin 2014 oy toplamı 27 milyon 331 bin..

2019′ da seçmen sayısı 4,3 milyon artışla 57 milyona çıkarken AKP ve MHP’ nin oy toplamı 24 milyondur.

Ve 31 mart 2024 günü gerçekleşen tablo:

Seçmen sayısı 61,4 milyon..

iki partinin aldığı oy 18,6 milyon..

2014' te 52 milyon seçmenin 27,3 milyonunun desteğine karşı

2024' te seçmen sayısı 9,5 milyon artışla 61,4 milyona ulaşırken AKP+MHP' nin toplam oyu 18,6 milyon.. (AKP 16,34+MHP 2,3 mil)

Artan seçmen sayısını göz önüne almadığımızda 8,7 milyon, artışı oransal olarak eklediğimizde 13 milyonluk bir kayıp var ki, Erdoğan bu tabloyu hiç bir şey olmamış gibi geçiştiremez..

**

2018 Haziranında gerçekleşen Başkanlık seçimleri öncesinde kaleme aldığım ‘Erdoğan Kaybetti’ * başlıklı makale sonrasında yaşayacaklarımızla ilgili bulunduğum öngörüler bakımından da ilginçti…

31 Mart 2024 mahalli seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu değerlendirirken yıllar içinde yaşananları anımsamanızda yarar var diye düşünüyorum…

**

“(…)

Dip dalgalarını, o depremi henüz yansıtmayan kamuoyu anketlerini bir yana bırakıp 24 Haziranla ilgili ortaya çıkacak ilk sonucu erkenden de olsa şimdiden paylaşayım: 24 Haziran seçimlerinde sandıktan ister kendisi ister zayıf olasılıkla bir başkası çıksın veya seçim ikinci tura kalsın, her halükarda Erdoğan sürecin kaybedenidir…

Aslında kaybetmesi 24 Hazirandan çok önce gerçekleşti.

Örneğin ekonomide kaybetti Erdoğan…

Son hezimetten başlayayım….

Faizle enflasyon arasında kurduğu, hiçbir teorik ve pratik kalıba, deneye, gözleme dayanmayan korelasyon nedeniyle değil, o teoriyi kabul ettirmeye kalktığı uluslararası sermayenin tepkisi karşısında geri adım atmasıyla ve o çok savunduğu düşük faiz rüyasının sabahında aynı faizlerin iki katına çıktığı kabusa uyandığı gün kaybetti.

Türkiye bankaları ve şirketleri tarihin hiçbir dönemiyle karşılaştırılmayacak büyüklükte kredi alıp bu paraları nitelikli yatırım yerine, geri dönüşü olmayan inşaat sektörüne, betona gömerken kaybetti Erdoğan.

Sadece kendisi ve partisi değil, içinden çıkılması hayli zor bir borç batağına sürüklenen ülke de girilen yolun sonunda duvara toslayarak kaybetmenin eşiğinde…

Küresel para bolluğunda alınan kredileri nasıl ödeyeceğini düşünmek, yeni kemer sıkma politikalarına boyun eğmek, özellikle de dar ve sabit gelirli büyük toplum kesimlerin acı reçetelere mahkûm olmak büyük kaybın sadece bir parçası…

Aslında Erdoğan AB sürecini ıskalayarak çok önceden hem kendisi kaybetmiş hem de ülkemize kaybettirmişti.

2001’ de Kemal Derviş’ in başlattığı restorasyon döneminin sürdürüldüğü, hak ve özgürlüklerin, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin öne çıktığı ilk iktidar yıllarında ülkeye ne kadar hızlı yol aldırdıysa sonradan o kurumsal çıpaların, demokratikleşme hamlelerini terk ederek kaybetti, kaybettirdi Erdoğan…

Eğitim sisteminin çökmesiyle bir nesil kaybedilirken kaybetti, kaybettirdi Erdoğan…

Tıpkı tarafsız yargı, taraftarlaştırılırken kaybettiği ve kaybettirdiği gibi…

Şimdi 16 yıllık yolculuğun sonunda ülke insanına kıraathane projesinin ötesinde yeni bir şey vaat etmeyen, yeni bir hikâye sunamayan Erdoğan var karşımızda…

Sadece o değil, attıkları her adımdan önce tüm kurumlarıyla dönüp ne dediğine bakan ve sözünün üstüne söz söylenemeyen yorgun bir Türkiye ile karşı karşıyayız.

Üretimi nitelikli hale getiremeyen, on yıldır ihracatını arttıramayan, arttırmaya kalktığında da bunu kaliteli ürüne yönelerek değil fiyat kırarak gerçekleştiren bir bozuk yapı söz konusu…

Demografik açıdan en geniş toplumsal kesimi temsil eden gençleri artık ülkede kalmanın değil, huzurlu olabilecekleri başka ülkelere kaçmanın yollarını aramakta…

Ve bu dinamik yapının işsizlik oranları, ortalamanın iki katını aşmış durumda.

Tarafsız yargıya hasret, eğitim sistemi çağa ayak uyduramayan tükenmişlik sendromuyla kıvranan bir ülke tablosu var karşımızda bugün.

Erdoğan, en büyük zenginliği olan genç nüfusu olan Türkiye’ yi heyecanlı, yeni bir hikâye ile ayağa kaldırmayı deneyeceğine, çoğunluğu oluşturan yaş grubuna çok eskilerde kalmış, kimsenin hatırlamadığı bir dönemle kendisinin devr-i iktidarını karşılaştırarak korkularla oy alacağını sanıyor.

Onun da ötesine geçen hamlelerle en çok bir zamanlar kendisine omuz veren çevreleri şaşırtıyor Erdoğan…

Örneğin son AK Parti İstanbul mitinginde boy gösteren, vitrine çıkan eski Başbakanlardan Tansu Çiller’ den medet umuyor, onun vereceği katkıya bile ihtiyaç duyuyor ki, yanı başında arz-ı endam etmekte.

O dönemleri hatırlayan neredeyse herkesin çok partili dönem boyunca en başarısız iki başbakandan biri (diğeri Çiller’ in rakibi pozisyonundaki Mesut Yılmaz’ dır ve bu ikili ülkenin kaybettiği 1990′ ların on bir yıllık döneminin siyasi sorumlularıdır) olan Çiller’ inbugüne kadar ülkeye tahribattan başka hiçbir şey veremediğini gayet iyi bilir.

Başbakanken ülkeyi krizden krize sürükleyen birini yanına alarak kamuoyunun önüne çıkan Erdoğan’ ın aslında kazanıyorum sanırken kaybettiğini tek karelik bu fotoğraftan daha iyi ne anlatabilir ki?

**

Ve Erdoğan gençleri kaybetti, kaybediyor…

Tek başına eğitim sisteminin dibe vurmuşluğu her siyasetçiye en ağır yenilgiyi tattırmaya yeterdi. Yaşayarak ve bedel ödeyerek eğitimdeki savrulmada en büyük bedeli ödemek zorunda kalan gençler, ellerine geçen fırsatı değerlendirecek ve faturanın en azından ellerinden gelen kısmını Erdoğan’ a ödeteceklerdir.

Gençleri kaybeden bir Erdoğan mevcut söylemleri, uygulamalarıyla o kesimi yeniden kazanamayacağı için bugün değilse orta ve uzun vadede kaybetmeye mahkum…

Ülkenin en dinamik kesimini işsiz, aşsız, umutsuz ve bilgi çağına bigane bırakmanın siyasi bedeli olacaktı, olacaktır…

Seçim dönemi boyunca en dişe dokunur proje olarak Gençlere kıraathane vaat eden bir siyasetçiye nasıl bakılacaksa, bugün Erdoğan’a o gözle bakıyorlar…

Bedelin büyüğünü de o gençlerin karşısına yeni bir heyecanlı hikâyeyle çıkamayan Erdoğan ödeyecek…

Bu nedenle de 24 Haziran akşamı sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın kaybetti, kaybedecektir Erdoğan…”

*https://abdullahayan.wordpress.com/2018/06/19/erdogan-kaybediyor-abdullah-ayan-19-6-2018/

Abdullah Ayan

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.