Aratus*… Ayda adı var, Mersin varlığından habersiz… (Eski Zaman Yazıları (Mayıs 2009)
Aratus*… Ayda adı var, Mersin varlığından habersiz… (Eski Zaman Yazıları (Mayıs 2009)
Binlerce yılın uygarlık izlerini aramak için Soli’ ye gelenlere, Aratus yerine, duvarlarla örülü, sahile kondurduğumuz çirkinlik anıtı olmasına aldırmadan, tarihi isimler verdiğimiz beton yığınlarını gösterirken, en azından sızlayacak vicdanımız, kızaracak yüzlerimiz olması gerekmez mi?
Binlerce yılın uygarlık izlerini aramak için Soli’ ye gelenlere, Aratus yerine, duvarlarla örülü, sahile kondurduğumuz çirkinlik anıtı olmasına aldırmadan, tarihi isimler verdiğimiz beton yığınlarını gösterirken, en azından sızlayacak vicdanımız, kızaracak yüzlerimiz olması gerekmez mi?
Elbirliğiyle yağmaladığımız Soli’ de onun dünyaya gözlerini açtığı tarih İ.Ö. 345…
Babası asker ve siyasetçi Athenodorus…
Sonradan Pompeipolis adını alacak olan Soli’ de doğuyor ama o günlerin önemli merkezlerinden birinde Tarsus’ ta eğitim alıyor…
20 yaşında dünyanın en önemli bilim merkezi Atina’ ya gidiyor.
Stoa felsefesinin öğretildiği okula kabul ediliyor…
Okulun ve okulla anılan felsefenin kurucusu Zenon…
O dönemde hayli taraftarı olan “yaşamaktan gaye mutluluktur ve ancak bilgeler mutluluğa erişebilir” görüşünü savunan okul ve akımın sahibi de o Zenon…
Aratus ile aynı dönemde ünlü Makedonya kralı Antigonos II. Gonatas ta aynı okulun öğrencisidir…
Bir süre sonra okulu bırakıp ülkesinin başına geçen kral, hocası Zenan’ ı davet ettiği mektupta “ne olur gel, beni daha fazla aydınlat” diye başladığı cümleleri, “şef ne ise uyruk ta odur” diye bitirir.
Zenon davete icabet etmez ama benzer mektubu alan kralın sınıf arkadaşı Aratus, soluğu Makedonya’ da alır…
Yerleştiği sarayda günümüze kadar ulaşan, bugün bile alanında en çok konuşulan ve tartışılan ünlü “Gök Olayları” kitabını tamamladığında takvimler İ.Ö. 270’ i göstermektedir.
Kitap o günlerde pek çok sarayı öylesine etkiler ki, bu kez Seleucus kralı Antiachus’ un temsilcileri krallarının Antakya’ ya davet mektubunu iletirler Aratus’ a.
Bir gemiyle yola çıkar, doğduğu Soli sahillerini selamlayıp Antakya’ ya ulaşır.
İ.Ö. 8. yüzyılın en ünlü şairi Homeros’ un İlyada ve Odesa eserlerini yeniden baskıya hazırlar.
Bir süre sonra o günlerdeki dünyanın en önemli kültür başkenti Alexandria’ ya gider.
Yorgun bedeninin ölümün soluğunu hissetmişçesine yeniden Makedonya’ ya dönüşü…
Pella kenti yakınlarında son nefesini verdiği tarih İ.Ö. 245 tir…
Soli, Tarsus, Atina, Makedonya, Antakya, Aleksandria ve sonunda yeniden Makedonya…
Günümüz koşullarında önemsenmeyebilir ama İsa’ dan 300 yıl önce, o zamanlara göre dünyanın farklı uçları gibi görünen hayli uzak kentlerini kısacık bir ömre sığdırmak, hem de saraylarında baş tacı edilmek…
Fiziki anlamda ulaşılmaz sanılan birbirinden çok ayrı üç kıtadaki kentleri dolaşmasının sırrı o döneme damgasını vuran ve Akdeniz’i göle çeviren ticari gemilerin ulaşım gücü olsa gerek…
Peki, onun doğduğu toprakların üzerinde yaşamamıza rağmen çoğumuzun adını bile bilmediği Aratos neden bu kadar önemli ve kaleme aldığı “Gök Olayları” eseri bugün bile neden gök bilimcilerin kutsal hazinesi değerinde?
Çünkü Aratus yaşadığı dönemin kısıtlı koşullarında hayal edilmesi bile olanaksız bir işi, daha doğrusu dünyanın gök bilimleri alanındaki ilk ve günümüze kadar bilim adamlarına ışık tutan eserini kaleme alan insan…
Gözlemleriyle 48 takımyıldızını belirlemek, listelemek, şiir biçiminde ve tadında tanımlayarak kaleme almak her babayiğidin harcı olmasa gerek…
-Günümüz olanaklarıyla ve her gün yeni keşiflerin yapıldığı uzay çağında bugün ulaşılan 88 takımyıldızının 48’ ini 2300 yıl önce bulan ve kitaplaştıran Aratus’ un bugünkü adıyla Mezitli’ li oluşunun ne anlama geldiğinin umarım farkındadır bu kent…-
Gelelim Aratus’ un Gök Olayları kitabına…
1154 mısradan oluşan ve Latinceye ilk kez ünlü Cicero tarafından İ.Ö. 70’ li yıllarda Latinceye çevrilen eser 3 bölümden oluşuyor…
-464 dizelik ilk bölümde takımyıldızları tanımlanmakta…
-465 dizesiyle başlayıp 757. dizede sona eren ikinci bölümde; gökte yer alan daireleri ve birlikte görünüp, kaybolan önemli yıldızların görünüp, kayboldukları rotalarıyla hareket zamanlarını anlatmaktadır…
-Son bölümde ise gök olaylarından hareketle hava tahminleri yapmakta…
Meteorolojik olayların önceden tahmin edilmesi, yağmurların zamanlaması, sel tehditleri, kuraklık, kar yağışı…
O günün zorlu koşullarında tarımın yapılması, insanoğlunun yaşamını sürdürmesinin en önemli dayanağı olan hava durumunun önceden bilinmesi…
İşte Aratus bazı gözlem ve deneyimlerden yola çıkarak kitabının Gökyüzü işaretleri adını verdiği son bölümünü oldukça cesur tespitlere ayırmış…
Örnek mi?
Eserinden iki satır:
“Eğer Güneş batı yönünde denizde batarken hava bulutsuzsa veya güneş yanında kırmızı renkli bulutlar varken batarsa ertesi gün yağmur yağacak diye korkmayın. Eğer sabahleyin gökyüzü kırmızıysa o gün çobanların mutlu günüdür”
Kimi astrolog eseri yıldız falının temeli gibi görse de, ‘Gök Olayları’ yazıldığı dönem itibariyle zamanının bilimsel bir yapıtı, özellikle de “Astronomiye Giriş” in en önemli kitabıydı.
Aratus sayesinde, geceleri gidecekleri yönü saptamakta zorlanan gemiciler, takımyıldızların yılın farklı zamanındaki görüntülerini yorumlayarak rotalarını belirlemeye çalıştılar.
Kendisinden sonra gelen dünyanın ünlü gökbilimcileri “Gök Olayları”nı referans olarak vermeyi sürdürdüler.
Örneğin Hipparchos...
İlk gök haritasını yaparken Aratus’ un yapıtındaki yıldızlara ilişkin bilgileri düzeltmiş ve bunu özel olarak belirtmiştir.
Daha sonra Batlamyus da hazırladığı yıldız katalogunda Aratus’ u referans olarak göstermiştir.
Kendisiyle ilgili en önemli sözler ve Tarsus’ lu olduğuna dair en güçlü kanıt gök bilimci olmasa da, dünyanın karşısında eğildiği bir başka Tarsusluya, Saint Paul’ a ait…
Örneğin; St. Paul’ un, Atina’da Mars tepesinde kendisini dinlemeye gelen binlerce Atinalıya dönüp, “Biz de Aratus’ un soyundanız” tanımlaması…
Sadece 2 bin yıllık geçmişten süzülüp gelenler değil, günümüzün bilim dünyası da Soli doğumlu Aratus’ u baş tacı etmekten geri kalmamış…
Gök bilimlerine emek veren şahsiyetlerin adını unutulmaması adına, Ay’daki önemli yerlere veren NASA ve benzer kurumlarda çalışan bilim insanlarının Apollo 15 uzay aracının indiği noktanın yanı başındaki en derin çukura “Aratus “ olarak ay haritalarına geçirmesi, gösterilen saygının ve ‘ahde vefanın’ önemli timsali…
Soli’ de doğduğu toprakların üzerine betondan bloklar konduran bizlere inat, varlığından habersiz bir kent belki bir gün kendisini anımsar umuduyla adını ayda dalgalandırıyor insanlığın kadir, kıymet bilir farklı yanı…
Umarım o bizi biz yapan genlerimizden bile olsa alacağımız dersler vardır…
Unutmayın, 2 bin yıl önce Atina’ nın görkemli tepesinde dinleyenlere ne demişti aziz Saint Paul:
“Biz de ‘O’ nun (Aratus’ un) soyundanız….”
O farkındaydı da biz ne denli farkındayız, bu iklimde doğup, büyüyen Aratus gibi değerlerin?
Binlerce yılın uygarlık izlerini aramak için Soli’ ye gelenlere, Aratus yerine, duvarlarla örülü, sahile kondurduğumuz çirkinlik anıtı olmasına aldırmadan, tarihi isimler verdiğimiz beton yığınlarını gösterirken, en azından sızlayacak vicdanımız, kızaracak yüzlerimiz olması gerekmez mi?
*NASA’ nın ay haritasında belirlediği çok sayıda kraterin en büyüğü Aratus CA olarak geçer. ABD Hükümetinin resmi Gezegen Adlandırma Rehberinde yer alan Aratus ile Türkçe dokümanlardaki Aratos aynı kişiliği anlatmaktadır (Ref: USGS Astrojeoloji Araştırma Programı, Gezegen Adlandırma Rehberi) (https://planetarynames.wr.usgs.gov/Feature/344)
Söz konusu makale tarafımdan Mayıs 2009’ da kaleme alınmıştır.
Abdullah Ayan
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.